Madridde kıtlık başladı, adam şmâ günde 100 gram sebze, 50 gram şeker (Baş tarafı 1 inci sayfada) ci plânda bir rol oynıyacağı bir askeri | mumt harpte olduğu gibi vesika usulü GİBALI ZINDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 35 - Diye bağırdı. Yaver, odanın döşemelerini sarsan bir yürüyüşle çıkarak kapıyı kapadı. Hiddetini yenemiyen zaptiye müşi- ri, başını pencereden tarafa çevirerek hiddetle söylenmeye başladı: — Lâhavlevelâkuvvete illâ, bil - lâââââh... Ne yapmalı.. ne etmeli bil- mem ki... Etrafım bir alay sersemle do- hu... Gelsin, birisi çıksın da.. şurada benim yerima otursun, zaptiye mü - şirliği etsin.. Alimallah, alnını karışla- rım... Benim yerimde olmak için, en evvel hamam kubbesi kadar yürek lâ- — zım... Onu sorarsın, bilmem; derler.. bunu sorarsın; işe yaramaz cevap ve- rirler... Lâf mı dediğin; arşın, arşın... “Amma velâkin işe gelince, sıfıra sıfır; elde bir şey yok... Başını ölke ile tekrar üç büyük zabi- ta memuruna çevirdi: — Hani.. o herif nerede?.. — Hangi herif efendimiz?.. — İştel.. Al zabıta memurunu.. çal duvara... Anlamak kabiliyeti yok ki .. Ne idi, onun adı.. hani o, Güâvur he « rif... — Şey, efendimiz.. Gâvur Mehmet mi?.. — Evet... — Efendimiz!.. Güyer Mehmet, beş — gündenberi kayıp... Aramadığımız, — taramadığımız yer kalmadı. — Aşkolsun.. koca İstanbul içinde, bir adamı bulamıyorsunuz, öyle mi.. © halde, tellâl çağırtın. — Âlâ.. çok âlâ... Bir, bu eksikti... l'!ıın benim alt çenemden girin.. üst — çenemden çıkın.. beni kandırın. İradei seniye çıkartın.. herifi İstanbula getir- tin... Hem de şimdi karşıma geçin.. e- fendimiz, Gâvur Mehmet kaytoldu.. bulamıyoruz, deyin... Pekâlâ.. şimdi saraydan bir haber gelse.. şevketmeap efendimiz; Gâvur Mehmet ,ne yap - tı?.. Geldi geleli ne iş gördü diye, sual — ibuyursa.. ben ne cevap vereyim?. — Soruyorum, size.. :evıi) versa « "mize?.. Zaptiye müşiri, bu derin süküta da- ha fazla dayanamadı. Penceredeki cam- ları ve tavandan sarkan avizeleri sar - san bir sesle: — Çıkın.. gözüm görmesin, Diye bağırdı. Önde, Deli Kerim efendi olduğu hal- de üç (serteftiş), süklüm püklüm o - dadan çıkmışlardı. Hepsinin çehresin- de de acı bir ıztırabın gölgesi vardı. Odalarına — girdikleri zaman, Deli Kerim efendi hiddetle başından fesini çıkararak şiddetle yere çaldı. Ve son- ra dişlerini kısarak: — İşler aksi gitti mi, gider... Kör o- Jasi şeytan, sanki bir aydanberi &deta| bizimle eğleniyor. Ayağımızı nereya bassak ,balta kesmez buz oluyor... Diye homurdandı, Ölkesinden sırtına ateş basan Gür- cü Haszan efendi, ceketini çıkardı. Du- wvara astı. Hama kumaşından mintanı- “nin kollarını sıvadı. olursa, bu kadar olur. Hani, değil bağı- mıp çağırmak.. hepimizi tutsa da, kapı dışarı görelese, ağzımızı açıp da bir şey söylemiye hakkımız yok, — Diye mırıldandı. Hüsnü bey, sedirin köşesine geçip tabakasını açarken mukabele etti: — A, birader!.. Biz de burada kuy- ruk serip oturmuyoruz ya.. - halimiz, mecalimiz tükeninceye kadar çalışı - yoruz... Vallahi, üç gün üç gecedir, şu Gâvur Mehmedi arayıp bulmak için çektiğim meşakkati ben bilirim... Dün, ömrümde yapmadığım bir şeyi yap - tım. Beşiktaş karakoluna giderek, işi bizim (Eşekçi Salih) e (1) çıtlattım. Gâvur Mehmedi bulmak hususunda bana yardım etmesi için Gdeta ona yalvardım. Hasan efendi, Hüsnü beyin sözünü kesti: — Nah.. işte yüzü. Sor, Deli Keri: me... Üç gündür, karnım doyasıya ye- mek yemedim.. adamakıllı bir uyku bile kestiremedim. Kâfir oğlan!.. San- ki, yer yarıldı.. yere geçti. Deli Kerim efendi; kalbini kemirer hissi, daha fazla gizliyemedi: — Darılma, gücenme amma Hüsnü bey; bu sefer kabahat sende oldu?.. — Neden?.. — Gâvur Mehmet karakolda, beni hapsettir; dediği zaman, ne yapacağını sorup öğrenmek yok mu?.. — Canım, onun tabiatını bilmez mi- sin?.. Sorsan da söyler mi?,. Hasan efendi, tekrar Hüsnü beyin sözünü kesti: — Şimdi, bırakalım şu boş lâfları... Ne yapacağız?.. Ne edeceğiz?.. Bu oğ- lanı nerede bulacağız?.. Bunları düşü. nelim. Benim aklıma, fena şeyler gel. oi a beğlaliz 0 TedikslnyABU yak mez, evinin yamması.. yangında baş - sız bir ceset bulunması.. iyi alâmetler değil... Hele, elinde kesik başla yakalanan herifi karakolda görür gür- mez, beni bununla beraber hepset; de- mesi.. sonra da parmaklıkları keserek firar etmesi.. bana, çok çapraşık geli- yor. Bir kaç dakika, sükün ile geçmişti. Bu sükünu, Hüsnü bey ihlâl etmişti: — Hayırl.. Ben ondan, ancak bir defa şüphelendim. Fakat sonra da, ha- taya kapıldığımı hissettim. Bugün, yal- nız bir şeyden korkarım. O da, onun fazla bir ataklık göstermesi.. ve bir pu- suya düşürülmesidir... Şimdi biz, en ziyade bu nokta üzerinde durmalı, ya- pacağımız şeyleri, bu esas üzerine kur- malıyız. Deli Kerim efendi, meyüsâne başını salladı. Dudaklarını bükerek mırıldan- dı. — Yapacağımız her şeyi yaptık. O- nu, mümkün olan her yerde aradık, Fakat izini değil, tozunu bile bulama- dık. (Arkası var) (1) Bu zât da, Türk polisinin cidden iftihar edeceği bir simadır. Bu zâtın da bir suretile iki muharip taraftan biri hakkında yapılan manevi müzaharetin velveleli ve tehlikeli bir müdahale teşkil edip etmedi - ğini sormaktadır. 2 — İtalya aktedilecek ademi müda - bale itilâfının bütün dünyaya şamil olup olmıyacağını ve bu itilâf ile yalnız hükü - metlerin mi, yoksa ayni zamanda eşhasi hususiyesinin de mi makayyet olup olmu- yacağını sorar. 3 — İtalya, Fransanın icabında ve bir takım kontrol usülleri de tatbik edip et - memek niyetinde olduğunu da öğrenmek isler. Rusya da verdiği cevapta İspanya işle- rine ademi müdahale için yapılacak anlaş- maya iştirak edeceğini söylemiş, ve Por - tekiz devletinin iştiraki için teşebbüs ya - pılmasını ve âsilere yapılan yardımın dör- hal durdurulmasını istemiştir. Fransız hükümeti Portekiz hükümeti ile de temas etmiş ise de henüz cevap alama- mıştır. Fransa ricali anlaşma projesini hazırla- makla meşguldürler. Proje vaziülimza devletlerin İspanyada birbirile dövüşen taraflara silâh, tayyare ve mühimmat gönderilmemesini tazammun © decektir. Dahili harbin vaziyeti İspanyada devam edem dahili harp ha- berlerine gelince Fastaki âsiler vapurlara bindirdikleri 3000 askeri asıl İspanyadaki Algeyiaasa çıkarmış bulunuyorlar. General Fiankonun atılatışına göre 4000 asker, hiç bir engel ile karşılaşmadan İspanyaya çık- mıştır. Bu askerlerin silâah ve mühimmatı da yanlarındadır. Bu kuvvetlerin her şeyden evvel hükü- met elindeki Malagayı istihdaf edeceği ve bu mühim İimanı ele geçirmeğe uğraşacağı bildiriliyor. Asilerin İspanyaya çıkaracakları asker - lerin 10,000 kadar olacağı anlaşılmaktadır. Hükümet zırhlıları bir aralık asker nak- liyatına mümanaat etmek istemiş, fakat &- silerin tayyareleri zırhlıları çekilmeğe mec- bur etmiştir. Âsilerin Malagayı ele geçirdikten sonra Madridi istihdaf edecekleri anlaşılıyor, Madridin şimalindeki Guadmarrede iki taraf ta muvaffak olduklarını iddia etmek- tedirler. Âsiler Madridin cenubu garbında mühim bir muvaffakiyet kazanarak hükü- met taraftarlarından 600 kişiyi öldürdükle- rtini söylüyor. Buna mukabil hükümet âsi- leri püskürttüğünü ileri sürmektedir. Saragossa civarında âsilere mensup bir kolun hükümete iltihak ettiği te- min olunuyor. Hükümet Navalperal - deki âsileri yendiğini söylemektedir. İspanya Dış bakanı Batçia, Havas muhabirine beyanatta bulunarak Sata- go önünde bir muharebe vuku buldu- ğunu, Saragossanın elektrik ihtiyacı « ni bu kasabanın temin ettiğini, âsiler- |den iki kolun Saragossayı terkettiğini, hükümet kuvvetinin bunların birinden 1300 esir ile 20 mitralyöz ve 15 top aldığını, birini ric#ate mecbur ettiğini, bundan da 70 esir ile 3 top aldığını, bir binbaşı, bir yüzbaşı, bir mülâzim ve 40 neferin telef olduğunu söyle - miştir. Madrid hükümeti âsilere ait 1500 tonluk bir gemiyi de batırdığını söy - lüyor. Madridde yiyecek kıtlığı başla- (dığı vesika — usulünün — ihdasından anlaşılmaktadır. Madrid, 6 (A.A.) — Hükümetçi — Eğri oturalım, doğru konuşalım.. 'çok menkabelerini topluyoruz. Sırası ge-| hahafilden öğrenildiğine göre, Kata- bu sefer müşir paşanın yerden göğe kadar hakkı var... Muvaffakiyetsizlik Ve gayri ihtiyari çocuğunun gömleğini gıyırınca sırtından! — Ah, diye haykırdı. Küçüğün omuzları, bacakları, arkaları ve her tarafı mosmor morarmış ve kır - mızi lekelerle dolmuştu. — Semahat baksana ne korkunç — şey bu.. Z. $. lince, nakledeceğiz. Birden aklına bir şey gelmiş gibi gayri ihtiyari bağırdı: — Ah akçak.. Noter hayretle sordu: — Kimden bahsediyorsun karkığım? Hangi alçak.. Semahat kulaklarına kadar kızardı: — Hiç, şey.. Gördün ya... Düşünüyo - lanlar, Oragonda bir âsi asker kolunu çevirmşiler ve iki bin kişi esir almışlar- dır. Bu esirler, cumhuriyet hükümeti için harbetmek talebinde bulunmuşlar- dir. dır. Burgos, 6 (A.A.) — Havas ajan- sının hususi muhabirinin bildirdiğine göre, Fransız hududunu geçerek, Bur- gosa gelen ve Guodarrama cephesi â- Anne de şaşkınladı. Her lekenin orta - |rum. O alçak sütnine çocuğu ““"m.k*;îleri ile berebek wüharsbeyo iştirak sinda mor bir çizgi vardı. Bu her halde fena bir hastalık olmalıy - dı, Cüzam gibi bir şey.. Küçüğün derisi | bazan sertleşiyor ve bazan gevşiyordu. Ana ve baba şaşkın şaşkın birbirlerinin Şüzlerine baktılar. Noter: — Bir doktor getireyim, dedi. için böyle çimdiklemiş.. Hiddetinden köpüren baba derhal süt- nineyi çağırdı ve az kaldı bir temiz wla - lacaktı. Sütnine terbiyesizcesine inkâr etti. Fa- kat kovuldu. Bu suretle işlediği fena hareket dilden etmek istiyen sabık veliaht Don Juant general Molanın emri üzerine tekrar hududa sevkedilmiştir. Âsi mahafilinin tahminine göre, â - silerin muzafferiyeti — takdirinde krallığın yeniden teessüsü mümkün Semahat bir ölü gibi sararmıştı. Gözleri | dile dolaştığı için sütnine bir daha hiç bir olamıyacaktır. — Orhanın üstünde... b n yerde iş bulamadı., Daha ziyade general Molanın birin-. 1 diktatörlük kurulması mevzuu bahis- tir. Paris, 6 (Hususi) — Madridde yi- yecek buhranı baş gösterdiğinden u- ihdas edilmiştir. Tatbik edilen usuk | göre adam başına günde GÜ0 gram ek* | mek, 50 gram şeker, 100 gram . 500 gram da patates verilecektir. Cim Londos geldi (Baş tarafı 1 inci sayfada) 17 de, Taksim stadyomunda, bu sabah şehrimize gelen meşhur Rus pehlivanı (Kavviyani) ile karşılaşacaktır. Ayni günde, Dinarlı Mehmetle Markos arasında da bir müsabaka ya- pılacaktır. Cim Londos, Rus pehlivanı (Kavri- yani) ile bundan üç sene önce yaptığı bir güreşte galip gelmiştir. Bu itibarla, pazar günkü müsabaka © mağlübiyetin revanşı mahiyetinde - dir. Cim Londos, o müsabaka için kendisinden çok emin görünmekte, ve: — Eğer, demektedir, Rusu atayya- te» oyunuma getirebilirsem, yani Ati- nada Dinarlıya yaptığım gibi başımı bacakları arasına sokup havaya kal - dırdıktan sonra bir kaç defa döndü - rüp yere vurabilirsem, bir daha belini doğrultmasına imkân yoktur. Fakat ben, bu oyunu yapamayıp da, neticeyi almakta gecikmekten korku - yorum. Bu sefer de dersini aldıktan sonra bir daha revanş istemeye yüzü kalmıyacaktır, sanırım! Ondan sonraki maçımı, Türk pehli- vanlarından birisiyle yapacağım, Kıs- metime kimin düşeceğini henüz kat'i - yetle bilmiyorum. Dinarlı, size verdiği beyanatta bana ye- niknediğini söylemiş. Bu hususta cevap ver- mek bana değil, güreşi idare eden hake « me düşer. Ben bir aralık Dinarlının üstüne çıkmıştım. Hakem koluma üç defa vurdu, ve: — Yeter! Oldu! dedi. Ben de bıraktııt: Bu hükme itirazı varsa, kozunu hakemlt paylaşsın. Maamafih, itiraf. mecburiyetindeyim Dinarlı, mükemmel bir pehlivandır.. Helt bacaklarının müthiş makasından kı her babayiğitin harcı değildir. Onunla yaptığımız güreşin danışıklı dö” vüş olduğunu söylüyorlarmış. Ben bu si * vayeti çıkaranların akıllarına şaştım. Cüt ya Atinada ben yenecekmişim, İstanbuldi da Dinazlı. j Dinarlı, iyi bir pehlivandır. Ancak bif müsabakada iki pehlivanın birden g: gelmesi mümkün değildir. Bir taraf yeniler cek elbet. Onun yenilişinden sonra bu yinları çıkaranlar unutuyorlar ki, ben senedir dünya şampiyonuyum, ve yedi s0“ nedir sırtım henüz yere gelmemiştir. Bi itibarladır ki, ne Dinarlı ile, ne de kim * seyle danışıklı dövüşe çıkmaklığım müm” kün değildir. Çünkü elimdeki şampiyonluk Ünvanını, gu veya bu meblâğa değişemer | Bu ünvana manevi bir kıymet d inanmasanız, kabul etmek mecburiyetinde” siniz ki şampiyonluk mfntı; profeoyonel İl sporcu için en büyük sermayedir. Ve besi Dinarlının kara gözleri için henüz sermaâ' yeyi kediye yükletmek niyetinde değilim! Cim Londos, buradan Almanyaya gide' | ceğini, ve orada, amatör serbest güreş dün” | ya şampiyonunu müsabakaya çağıracağın! söylemektedir. Cim Londosun hayatı, ma' ceraları ve garip hususiyetleri | hayret verici malümatı diğer konusmamdi bulabilirsiniz. Ş Selim Tevfik — İstanbul Dördüncü İcra Memur- luğundan: İsmailin vukuf tarafından 1042 lira kıymet takdir edilen Üsküdarda Solaksinan mü hallesinin Selâmi Ali efendi sokağında eski 224 yeni 194 Nolu sağı Hüsnü ev arsası, solu Süpürgeci İzzet ev bahçesi, arkası Şakir arsası, önü Selâmi Ali efendi caddesile mahdut, zemin katında: zemini malta taşlık v toprak avlu, bir helâ, bahçede bir ocak,birinci katta: bir sofa üzerinde n nin kapısı olmıyan iki oda, arkasında bir bahçesi olan, umum mesahası 11 metre murabba: olup 41 metre murabbaı bina 70 metre murabbaı bahçe n d.hm hmhlmw&'uhl mamı açık arttırmaya vazedilmiştir . kâgir ve haricen sıvasız bir evin ta * Arttırma peşindir. Arttırmaya iştirak edecek müşterilerin kı muhammenin ©6 7,5 nisbetinde pey akçesi veya milli bir b teminat mektubunu hâmil olmaları icap eder. Müterakim vergi, tenviriye ve vakıf borçları borçluya aittir. Arttırma şartnamesi — 1/9/93f | tarihine müsadif Salı günü dairede mahalli mahsusuna talik edilecek” | tir. Birinci arttırması 28/9/936 tarihine müsadif Pazartesi günü dairemizdt saat14 den 16 ya kadar icra edilecek birinci arttırmada bedeli kıymeti mt” hammenenin * 75ini bulduğu takdirde üste bırakılır. Aksi takdirde arttırmanın teahhüdü baki kalmak Üzere arttırma on beş gün temdit —edilerek 13 / 10 / 936 tarihine müsadif Salı günü J' 14 ten 16 ya kadar dairede yapılacak ikinci arttırma neticesinde en çof arttıranın üstünde bırakılacaktir. 2004 numaralı İcra ve İflâs kanun!”| nun 126 1ncı maddesine tevfikan hakkları tapu sicillerile sabit olmıy# | ipotekli alacaklarla diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplarinif | bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını ilâf| tarihinden itibaren 20 gün zarfında evrakı müsbitelerile birlikte d mize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicillerile olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Müt vergi, tenviriye ve tanzifiyeden Vakıf — icaresi yededen ibaret olan Belediye rüsumu ve 20 senelik vakıf icaresi tavizi bedeli tenzil olunur. Daha fazla malümat almak — isti 934/2819 numaralı dosyada mevcut evrak ve mahalley haciz ve diri kıymet raporunu görüp anlayacakları ilân olunur. (4456) —HO Türk Maarif Cemiyeti Resmi ilân İşleri Bürosu | Yeni Postahane karşısında Erzurum hanında 2 inci kattaki | dairede, 20 Temmuz tarihinden itibaren işe başlamıştır. Alâkar P darların resmi ilânları bu adrese göndermeleri. Tel: 21101. Resmi İlânlar Türk Limitet şirketiyle alâkası yoktur. (60) dÜ