OLUMMANCASI îu(.a.;);:;ı.;';l';g;ııci:n kumral î;ı:n ğ;ş SON POSTA Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları İ j" Genç haremağası, yine kısa bir te -| maksadı, bir an evvel Cenanı gör - — reddüt geçirmişti... Fakat, bu tereddüt |mek.. onunla, görüşeceği şeyleri gö - — yzun sürmemiş; oradaki kapılardan |rTüşmek.. ve sonra da koşa kova köş - ürini ke dönerek, neticeyi Cemile bildir - İ Buyurun, Biraz oturun da.. içeriye| mekti. — haber vereyim. Halbbuki şimdi bu kadın karşısına Demişti. geçmiş, kendisini inceden inceye istic- Gülter, o küçük odaya giderken; o| vap ediyor ;aslına ve nesline kadar öğ- şünürüz. Dedi, * /— uzanmış, Gülter, onu, Cenan sanmıştı — pöyıe bi aai karşısında kalacağını hiç beklemiyen Hafız Paşaya derin bir düşünce gelmişti. Başını pencereye çe- virip, elindeki tesbihi bir kaç defa si - nirli sinirli çevirdikten sonra: — Öyle bir hal zuhur ederse, gelir bize danışırsın. O zaman, bir şey dü- CİBALİ ZİNDANLARI ea Son Posta'nın zabıta romani: 12 Yokuşun başına gelince, yürüyüşünü ağırlaştırdı. Sağa sola baktı. Daracık bir sokağa daldı. Sür'atle ilerledi. Yük- sek duvarlar arasına sıkışan bir kapı - nın önüne geldi. Elinde hazırladığı a- nahtarı kilide daldırınca, kapı — açıldı. Güvur Mehmet de içeri giriverdi. O anda Gâvur Mehmedin yüzünde garip bir tebessüim bhusule geldi. Etra- fına göz gezdirdi... — da koridora doğru ilerlemişti. — BSaray, derin bir sükünet içinde idi... Saraylar hakkında bir çok mübalâğalı — şeyler dinlemiş olan Gülter; bu sükü- — meti hayretle telâkki etmişti. Çünkü o, — sarayların harem dairelerini, yüzlerce “ kızlardan ve haremağalarından mürek- cp bir mahşer..'hem de velvelesi, ta- — vanları ve duvarları sarsan bir mahşer — balinde tehayyül eylemişti. Onun için- dir ki, sarayın kapısından girerken kal» — bindeki hissettiği ürküntü dolayısile: b — Şimdi, bu deli saraylılara nasıl — meram anlatscağım. Keşki, Eöyle bir vazifeyi omuzlarıma yüklenseme idim. — Diye söylenmişti. — Halbuki şimdi bu derin süküt, ona — çok garip gelmişti. Âdeta, gördüğü bu — hale, inanmamak istemişti. 4 Aradan, on dakika kadar böylece sü- — künet içinde geçmişti. On dakika son - —ra, aralık duran oda kapısı gicirdamiş- — ti Gülter, başını çevirmiş.. kapıya bak- - Mışti. Ş Kapının aralığından içeri doğru — kumral bir baş uzanmış.. mütecessis iki göz parlamış.. Gülter, bunu Cenan — sanmıştı. Halbuki, ©o kumral baş çekilmiş.. şimdi de, kıvır kıvır parlak ve siyah bir saraylının penbe esmer çehresi belir - — Bu esmer çehreyi, kanarye gibi sap- — Barı çiğ beyaz, gözlerinin içi gülen bir — saraylının yüzü takip etmişti. Gülter; sanki görülmemiş bir mah- lük gibi, takım takım kendisini gör - — meye gelen bu saraylıların mütecessis — mazarlarından bir eza duyarak, başını pencereden tarafa çevirmişti. Koridorda, gittikçe artan bir takım © haltılar işitmişti. Bu fısıltılar da onu -— fena halde sinirlendirmişti. Hemen he- — men, çıkıp gitmeye.. ve Cemile de: — —İlâhi küçük bey. Şu koca gök küb- -— benin altında, alacak kız kalmadı mı da, o timarhaneden kız almayı istiyor- — şunuz?.. Siz, o şimarık mahlüklarla na- gil yapabilirsiniz?.. — Demeye karar verdi. Fakat sonra, — derühte ettiği vazifeyi düşünerek bu © fikirden vazgeçti. — Tam o sirada, kapının uzün bir gi- Girtısından sonra, içeriye baş örtülü, — ufak tefek, yaşlıca bir kadın girdi, Gül- — tere doğru ilerledi. Parmaklarının ucu “ile kısa bir temenna ettikten sonra: — Safa geldiniz, kızım. Dedi. - Bü kadının ince ve münis siması, — Bözlerinin yumuşaklığı; Gülterin kal- bine biraz su serpti. Oturduğu sandal- — yeden kalkarak: — Safa bulduk, efendim. — Cevabını verdi. — Bir kaç saniye, süküt içinde.. bir - birlerinin gözlerinin içina bakışarak — gülümsemekle geçti. Ondan sonra, ka- — din söze girişti: — Uzaktan mı geliyorsunuz?.. — Evet efendim. Epeyce uzaktan.. “Caddebostanından. - — Caddebostam.. galiba, Kadıköy — tarafında olacak. — Evet efendim . — — Oraya, hiç gitmişliğim yok. Sa- dece adını işitirim. — — Evet efendim. — — Demek ki, orada oturursunuz?.. — — Evet efendim. — Sormak ayıp olmasın, arnma.. as- .. nereli2,, sıkılmaya — başlamıştı... Oııunl renmek istiyordu. Sorulan şeye, cevap vermemek, doğ- ru olamazdı. Onun için Gülter, istek - sizlikle mırıldanmıştı: — Efendim.. aslım.. İstanbulluyum. Bu cevap, kadını memnun etme - mişti. Şimdi Gültere, daha şüpheli bir nazarla bakarak : — Ya.. demek şehirlisiniz. Kul cin- si, değilsiniz. — Hayır. — © halde, Cenan kalfayı nereden tanıyorsunuz?. Gülter, sersemlemişti. Böyle bir su- al karşısında, bu tereddüdü hisseden kadın, daha ziyade şüphelenmiş gibi bir vaziyete girmişti. Bereket versin, Gülterin aklına iyi bir yalan gelmişti: — Efendiml!.. Cenan kalfa, iki sene evvel bizim köşkün yanındaki köşke misafir gelmişti. — Haaa.. şu, İbriktarbaşının, karde- şinin köşküne, değil mi?.. Kadın, bu suali sorarken garip ve telâşlı bir tavır almış.. birdenbire ren- gi uçarak, âdeta titremeye başlamıştı. — Pekâlâ kızım., ne yapacaksınız, Cenan kalfayı?.. — Kendisi ile biraz husust görüşe- ceğim. Çok değil, bir kaç dakika... Kadın derhal yerinden kalkmış: — Siz oturun. Ben, şimdi gelirim, Diye mırıldanmış; sür'atle odadan çıkarak kapıyı kapamıştı. Bu vaziyet karşısında Gülter, ken - disini hayretten alamamıştı. İçinde, büyük bir sıkıntı hissetmişti. Kapıyı a- çarak, fırlayıp çıkmak istemişti. Fakat, bu garip ve fazla mütecessis muhitte pek fena bir tesir hüsule getirecek.. belki de çok şüphbeli bir vaziyete gire- cekti. Onun için, artık bu işin sonuna kadar sabretmeye karar vermişti. Fakat aradan çok geçmeden kapı açılmış; yaşlıca bir haremağası içeri Gâvuür Mehmet, Hüsnü Beyle bera- ber (Serteftişler odası) na avdet ettiği Zaman, fena halde sinirli idi. — Böyle olacağını bilseydim; ne mektup yazardım. Ne de kalkar, bura- ya gelirdim... Sanki, ben Beşiktaş top- rağına ayak basarsam ne olur?.. Kıya- met mi kopar. Diye şikâyet etti, Fakat Hüsnü Bey, bir elini onun omuzuna koyup öteki edılılı de çenesini okşıyarak cevap ver - Avlunun — taşları — arasından bir takım — otlar — fışkırmış; — ağaçla - rtü uzıyan dalları, her tarafa koyu ve loş bir gölge serpmişti. Gâvur Mehmet, avluyu geçti; asıl binanın kapısı önüne geldi. O zaman, derin derin içini çekti... Burada, Selâ- niğe gitmeden biraz evvel, sevgilisi (Lüna) ile evlendikleri gün bütün İs- tanbulun meşhur kabadayıları ile zabı- ta arkadaşlarına verdiği ziyafet hatırı- na geldi. Kapıyı açtı. İçeri girdi. Her tarafı sımsıkı kapalı olan bina, derin bir — sessizlik içinde idi. Bu süküt, Gâvur Mehmede daha fazla tesir et - mişti. Aylardanberi onun kalbinde giz- — Evet, Mehmet.. sen de bilirsin ki, kıyamet kopar... Esasen senin Selâni- ğe gitmene sebep, zatı şahanenin sen- den korkması değil mi idi?.. Hatırla- miyor musun; günün birinde mel'un hafiyelerden biri bir jurnal vermiş.. E- fendim; bu Gâvur Mehmet denilen a- dam, gözünü budaktan — sakınmıyor, kapı baca tanımıyor. Günün birinde, ber ne sebepten olursa olsun, zatı şa- hanenize bir infial ve iğbirar beslerse; tââââ, saraydaki yatak odanıza kadar girerek size suikast yapması muhte - meldir. Aman, bunu İstanbuldan uzak- laştırınız; dememiş mi idi?.. E, tabil - dir ki, böyle bir şeyden ürketek seni İs- tanbuldan çıkaran padişah, şimdi bu « raya avdetinde böylece telâş edecek.. senin, kendisine yakın yerlerde gezip dolaştığını istemiyecektir. Güâvur Mehmet, isyan etti: — E, yakaladığım ipucu Beşiktaş tarafına dayanırsa ne olacak?.. — İş, gene senin bildiğin ve istedi - ğin gibi olacak... Sen bir kere kıyafe- tini tebdil ettin mi, seni kim tanıya - cak.., Bahusus; Beşiktaş muhafızı Ha- cı Hasan Paşa, babacan bir adamdır. Seni de, çok sever. İstersen, ben gide- yim de usullacık kulağını buruvere - yim. Gâvur Mehmet, biraz yumuşadı: — Vallahi, fena olmaz Hüsnü Bey. Diye mırıldandı, bütün savuruvermişti. O, bu ıztırabını herkesten; ve hat- tâ candan seviştiği arkadaşlarından bi- le saklamıştı... Fakat, aylardanberi sır, şimdi külleri savrulmuş bir ateş gibi, kalbinin o köşesini yakmıştı: — Ah, Lüna!.. Beni o kadar sevdik- ne kadar her şeyi feda ettikten.. ve ni- hayet benimle evlendikten sonra, beni aldatıp kaçacak mı idin?.. Bu Akşamki Program İSTANBUL 18; Dans musikisi (plâk), 19: Son ha- berler, 19,15: Türkçe hafif parçalar (plâk) 20: Sıhhi konferans: Dr. İhsan Rifat ta - yafından, 20,30: Stüdyo — orkestraları, 21.30: Son haberler. Saât 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. VARŞOVA 20,05 Eğlenceli musiki, neşriyat, 20,45: — Gülter; manasız bulduğu bu sualler- bulunmağa hakları olduğu ilân olunur.|doğru ilerledi. Sağdan ikinci sokağa girerek: — Buyurunuz, efendim. Demişti. Gülter, nereye götürüleceğini bil - Ondan sonra, bavulunu açtı. İçin - den kendisine en lâzım olan şeyleri al- dı, Kırmızı bir mendilin içine çıkınladı. Plâk, 21,30: Muhtelif, 22: Klâsik musiki parçaları, 22,30: Keman konseri, 23,15: Salon orkestrası, 24: Dans musikisi. itmi PRAG mediği için bu daveti tereddütle kabul | Gitmiye hazırlandı. isti. — Mehmet!.. n eli GN D —ti gür, (Poem senfonik), 22,35: Yeni musiki : — P siblik Tdon z (plâk), 23,15: Plâk, 23,45: Fransızca ha- berler. — E, boş yere vakit geçirmekte ma- na ne, Hüsnü Bey?.. — Paran var mı?.. — Şimdilik var. Fakat, bir kaç gün sonra fazlaca paraya ihtiyacımın ol - duğunu zannediyorum. — Eh.. O zamana kadar Allah ke- rim... Bir eşref saat bulur; müşir pa- şadan biraz para koparırım. — * — Yalnız bir şey sorayım?.. Haniya Beyoğlunda, Kalyoncukulluğunda zü- ğürt kibarlara elbise kiralıyan bir ya « hudi vardı. Daha hâlâ orada mı?.. — Zannederim ki, orada. — Eh.. haşça kalın:, ben gidiyorum. İstanbul İlânci İflâs Memurluğundan: Evvekce Beyoğlunda Yüksek kaldırım. da oturmakta ve Matbacılıkla meşğul bu- hanmakta olan Zelliç biraderler Şirketi İf- lâsı 12/7/936 tarihinde açılıp tasfiyenin adi şekilde yapılmasına karar verilmiş ol- 1 — Müfliste alacağı olanların ve istih- kak iddiasında bulunanların — alacaklarını BÜKREŞ 18: Orkestra, 19,15: Dans musikisinin dovamı, 20,20: Plâk, (garkılar), 21,35: Piyano Kkonseri, (Nadia Şebab tarafın - dan), 22,10: Tenor şarkıları, 22,45: Kü - İçük orkestra, 23.45: Yabancı dillerle ha- berler, 24: Konser nakli. MOSKOVA 19,15: Sopran şarkıları, 20: Şubertin garkılarından, 21: Hafif musiki, 22: Ya- bancı dillerle neşriyat. BUDAPEŞTE 21: Radyo salon örkestrası, 22,40: Şar- kılar (Mariâ Basilides), 23,15: Çigan mu- sikisi, 24,15: Leh piyano eserleri. FRANKFURT ( O21: Haberler, 21,10: Milli neşriyat, 21,45: Berlinden konser, 23: Haberler, 23,30: Gece muüsikisi ve dana, 1-3: Gece (konseri. 2 — Hilâfına hareket cezai mes'uliyeti müstelzim olmak üzere müflisin borçları- nın aynı müddet içinde kendilerini ve borç-| — Dur, bir şey daha sorayım. Nere- larını bildirmeleri. de yatıp kalkacasın?. Lâzım olursa, se- 3 — Müflisin mallarını her ne sıfatla ni nerede bulalım. olursa olsun ellerinde bulunduranların o| —— Vallahi, Hüsnü Bey.. bunun için mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak |hiç bir şey söyliyemem... Ancak, pek EİNDHAVEN şartile bunları aynı müddet — içinde daire| hemmiyetli bir şey için lâzım olur -|, (19.71 M.) 14 den 18 ze kadar karışık emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse mak- | ( m, benim Firuzağadaki eve bir kere .plâk neşriyatı (Filip lâboratuvarından), bul mazeretleri bulunmadıkça cezai mes'- uğrayıverin. VİYANA uliyete uğrayacakları ve ruçhan hakların- 20,30: Masnenin — (Verther) — oöperası, A melime, halkinline a 23.10: Mozart konseti (Kuartet), 24,15: Gâvur Mehmet, arkadaşlarina veda 4 — 18/7/936 tarihine müsadif cu -| — - ürkori islik Dans musikisi, martesi günü saat (10) da alacakkların ük | ttikten. sonra, doğruca Sirkeci. iske- 16 Temmuz 936 Perşembe içümmmz geknekei ve müfla e- üürlerek lesine indi. Bir kayıkla Tophaneye geç- İSTANBUL 18: Senfonik musiki (plâk), 19 Ha - berler, 19,15: Halk musikisi (plâk), 20: Profesör Ferdi Ştatser tarafından — piyano borçlu olanlar ve kefillerinin ve borcunu| ©- $ tekeffül eden sair kiraselerin toplanmada| — Karaya çıkar çıkmaz, Boğazkesene “(23480) — İsaptı. Dar ve dik bir yokuşu tırmandı. dise karşısında çelik bir yay gibi len his ve iradesi; bu ağır gönül nün sikleti altında, âdeta ezilmiş idi. t Üzst kata çıktığı zaman, yatak © nın kapısına ilerledi. Fakat, kapıyı b anda açmaktan korkuyormuş gibi Temmuz 15 , Diye mırıldanmıştı... Onun, her hâ” reddüt etti. Uzaktan, acı acı bir ked miyavlaması işitti. Bu kedinin her zaman kuyruğunu titrete titrete yaklarına sürünen tekir kedinin benzetti... denbire (Lüna) çıkacak sandı. Artık bu heyecana, daha fazla da yanamadı. Birdenbire silkinerek: — Çocukluk ediyorum. Yaşamak çin, düşünmemek.. — taştan bir malik olmak lâzım, Diye mırıldandı,.. Ve sonra, hamlede kapıyı açtı. İçeri daldı. * Gâvur Mehmet, Selâniğe gider ihtiyatlı hareket etmiş; belki bir gül icabedip te bir iş için İstanbula ğini düşünerek evini kiraya verm şeyleri de yatak odasındaki laba kilitlemişti. İçeride, aralık kalmış dolap kapısı gıcırdadı. Gâvur Meh met, sanki kapı açılacak; karşısına bire li gizli yanan bir ateşin küllerini büs -| kendisine lâzım olması ihtimali olaf büyük do İşte şimdi, o dolabın önünde idi. Do labın altındaki tahtanın arasına kalbinin en derin köşesinde yaşıyan bu | dığı anahtarla kapıyı açmıştı. Bu do bın içine muhtelif elbiseler sı tı. Gâvur Mehmet, bunların tındaki Arnavut elbiselerini çıkaı bunları giymeğe başlamıştı. BULMACA Soldan sağa: | — Devletin yıllık sarfiyat cetveli, sai. 2 — Hülis, aşılamaktan emri mekten emri hazır, cihan, nota, 5 — ce, mef'ulüfik. 6 — Elemekten emri ha zir, yama, 7 — Fabrika sahiplerine bir ten dolayı verilen mükâfat, içinde karâ vana pişer. B — Suyun hareket hal, giliz kadınlarına verilen isim. 9 — Karadeniz memleketlerinden bin, tan emri hazır. İ0 — Ana, muhtarın Yukarıdan aşağıya: | — Yağlı yulkalı gey, cü: taşırız. 2 — Yaş meyva, geç değil 3 Fennin yoldaşı. 4 — Bedava, işaret. $ Eşelemekten emri hazır, rabıt edatı. © Merkep, bir L ilâvesile kapılar 7? — Keder, onunla yazı yazarız. © Mülkün eşi, eski Arap harflerinden ten.. bu sevgi uğruna dinine, mezhebi- |bir kat Hırvat elbisesi çıkarmiştı. Sır 20,20: Halk musikisi, 21,20: Musikili| a yi derecesi, kederli. 4 — Em (Arkamı var) | 9 — Yapma, insan. 10 — Hançerin ©© yokuş değil. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | —Prim, asıl. 2 — Acemi, sopa: 3Ş Nazarlık. 4 — Tram, oruç. 5 — Ah V 6 — Argün, şa. 7 — Us, âmü. 8 — © fşür, el 9 — Kar, ek. 10 — Karım, Yukaridan aşağıya: | — Pantalon. 2 — İcar, âlâ. 3 — ”) zalet, ar. 4 — İmam, arı. 5 — guş 6 — Lohusa, 7 — Asır, ref. 8 kul, ki. 9 — İp, çeşme. 10 — Lâf, BŞ Son haberler. d Saat 22 den sonta Anadolu gazetelere mahsus havadis servis konseri, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: |cektir. « v