12 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

12 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

./SON POSTA OLUM MANGASI (x Yeni Maceraları < Temmuz 12 . CİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romani : 9 “Son Posta ,, nın tefrikası: 136 Yazan A, R. Cemil, yemeden, içmeden kesilmiş, tam bir hafta mütemadiyen ağlamıştı Şimdi, arabacının başı biraz daha "göğsüne eğilmişti. Birdenbire susuver- Toz ve sıcak, artık bunaltıcı bir hale gelmişti. Arabacı, başını içeri çevirdi. Titre- yen bir sesle: — Daha gidecek miyiz, efendi oğ- Yum>, Dedi. — Dur, baba.. geldik. Derken, Cemilin gözü köşkün kapı- sındaki Gültere ilişti. Gülter; — serpil- miş, büyümüş.. fakat; sanki yaşından evvel ihtiyarlamış gibi idi. Cemil, sevinçle arabadan — atlamış.. öpmek için eline sarılan Gültere; — Annem, nerede Gülter?.. Diye bağırmıştı. Cemilin bu sualini Gülterin; hiç tit- remeyen, hiç pürüzlenmeyen bir sesle verdiği cevap karşılamıştı: »— Burada, küçük bey... Siz, girin içeri de... Cemil; kırmızı çini döşeli girer girmez: — Anne.. Annel... Diye bağırmıştı... Misafir odasının kapısı gıcırdamıştı. Fakat, kapıdan çı- kan olmamıştı. — Gülter!.. Annem nerede?.. Yok- Ba, hasta yatıyor mu.. — Hayır, küçük bey... Biraz Kadı- köyüne indi. Cemil; günlerdenberi hayalinde ya- şattığı ilk kavuşma zevkini kaybetti- Ki için kalbinde bir inkisar hissetmişti. Hattâ, bu inkisardan duyduğu acıyı gizleyememişti: — Canım, ben Çanakkaleden Bgraf çektirmiştim. Gelmedi mi?... —— Geldi efendim... Amma, mühim bir iş için Kadıköyüne kadar inmesi Jâsim geldi... Asker ağal, Orada, gü- noşte durma. Bu tarafa geç. Çardağın altında iskemle var. Cemil, koşa koşa merdivenlerden çı- karak etrafa göz gezdirdi. Hiç bir şey.. amma hiç bir şey değişmemişti. Her şey, yerli yerinde idi. Aralık daran kapıdan, gözleri anne- &inin karyolasına ilişmişti. Bu tertemiz karyola, üstündeki tel işlemeli kırmızı börümcük, örtüsüle sanki onun yüzü- ne gülümsemişti... Annesinin namaz scccadesi, yine orada, karyolanın ayak ycundaki iskemlenin üstünde idi. İs- kemlenin arkalığına asılı olan kırmızı | püsküllü beyaz sedef tesbih bile yerini | değiştirmemişti. | Cemil, dudaklarından beliren neş'eli | bir tebessümle odasına girmişti. Bu o- dada da her şey yerli yerinde idi, Ce - mil, odasını bu halde görünce, sanki bu sabah bu odadan çıkmış.: İstanbula | inmiş.. şimdi de avdet ettiğini zannet- | mişti. — Gülter!.. — Efendim?.. — Gelir misin, biraz?.. — Kahve pişiriyorum efendim. — Çabuk... Cemil, doğruca pencerenin önüne gitmişti. İçi titreye titroya bitişik bah- çeye göz gezdirmişti. Fakat, birdenbire | titremişti. Çünkü, o bahçenin nihaye -! tindeki gül ağacı kurumuş; âdeta bir | Çalı demetine benzemişti. | Cemilin dudaklarında, arı bir te -| — bessüm belirmişti... O güt ağacının di-| binde geçirdiği gecelerin hatıraları, bi- taşlığa tel- — ver birer hayalinden geçmişti. — Fakat, niçin bu gül ağacı kuru « muş.. o, daima öyle kalmalı idi. Demişti. Gülter, elinde kahve tepsisi ile içexiı girmişti. Â — Gültert.. — Efendim?.. — Bu kamşular ne oldu?.. Gene bu- — radalar mi2.. : — Hayır efendim — olduğu zz , köy halkı köş .«Hürriyet 'ılân! hücum — ettiler. O berifi döve döve alıp götür -| * düler... Galiba, götürüp hapsetmişler. Sonra da sürgüne göndermişler. Bir iki ay sonra, kadınlar da köşkü sattı - lar. Buradan çıkıp gittiler. — Annem, sevinmiştir. — Gülteri.. — Efendim?.. — Annem gideli çok oldu mu?.. B " geğec çSi Epeyce oldu, efendim. — Acaba, çabuk gelir mi?... Bilmem ki, efendim. zleri, birdenbire Gülte - rin yüzüne ilişmişti. Bu yüz, derin bir ıztırapla gerilmiş.. gözleri nemlenmiş- ti... O zaman Cemilin kalbine hâin bir şüphe girmişti. — Gülteri.. — Gülter.. doğru söyle.. anmem..., Gülter, ellerini yüzüne kapamış.. bo- ğguk bir çığlıkla, dizlerinin üstüne ka- panıvermişti. * milin göz yaşları, tam bir hafta dinmemişti... Yememiş, içmemiş.. ya- tak yüzü görmemiş.. ilâhi bir mabet gibi, anacığının odasını.. onun bırakıp gittiği şeyleri tavaf eylemişti. Ve bu müddet zarfında da Gülter - den, parça parça şunları öğrenmişti... Cemil sürgüne gittiği zaman; annesi; Gülterle beraber Bandırmada idi, Er- tesi gün, Bandırmadan avdet edip te e- vi bomboş ve perişan bir halde gö - rünce, az kalsın, kadıncağız tecennün edecekti. (Arkatı var) 25 lira veriyorum Doktor Petrak Nişanyan taarfından mu- kaddema bize verilmiş olup ipotek evimizin fhiz vesairesini aldığıma dair Ermenice ya- zılı bin iki yüz kırk lizalık ve 1932 tarihli bir kıt'a makbuzun tercümesini yaptırmak üzere Fatih Nöterliğine baş vurmuş, ter - cümeyi yaptırmış ve 8 - 7 - 936 tarihinde musaddak tercüme suretini ve makbuzan aslını mezkür nöterlikten almıştım, her na- silsa bu makbuzu, kaybetmiş bulunuyo - rum. Bulanlar aşağıdaki adresime getir » diklerinde kendilerine helâlinden 25 lira vereceğimi teahhüt ve ilân ederim. (678) İstanbul Kumkapı Cemre sokağı No. 10 :Beatris — Kayseri sulh hâkimliğinden: Kayseri » min Germir köyünden müteveffa Ali Kâ- milin metrukâtına ait defter tutulmakta ol- duğundan borçlu, — bilkefale — doğrudan doğruya alacaklı olanların sulh hâkimliği- me müracaa'la borç ve alacaklarını kayit ettirmeleri ilân olunur. Kayıp şahadetname Şehzade Süleyman paşa Rüşdiyerinden aldığım şahadetnameyi kaybettim. Yenisini çıkmreciğımdan Mikeli yoldur, Fındıklıda Molla bayırında 12 nu- marada Mehmet Zeki JUVANTİN KANZUK, Saç boyaları Kumral ve siyah olarak sabit ve tabif renk verir. Ter ve yıkan- makla çıkmaz. Yegüne zararsız ve tanınmış sılıhi saç - boyasıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul — E.. vallahi, olur şey değilsin Gâ- vur Mehmet... Senin oradaki vaziye- tinde bir adamın Viyanaya gitmeyi ak- Hndan geçirmesine bile delilik derler. Pekâlâ.. nasıl müsaade alabildin?.. — Müsaade almadım, Hüsnü bey.. onu, ben kendi kendime verdim.... Bu işi kat'i olarak kafama koyduğumun ertesi günü, birdenbire hastalandım. Yatağa girdim, yattım. Zaptiye alay beyine de, haber yolladım... Aradan bir kaç saat geçti. Daireden bir arkadaş geldi. Hekim isteyip istemediğimi su- a! etti. Derin derin içimi çektim.. Ah birader!.. Nasıl hekim isteyeyim?. Der- dimi, kimlere söyleyim?.. Ben, nasılsa frengi illetine tutuldum. Malüm ya; bu illet, pök iğrençtir. Eğer bir kere duyulacak olursa, herkesi benden nef- ret ettirir. Hekimler, bu hastalıktan pek ©o kadar anlamazlar. İlâçlarla, bilmem nelerle uzattıkça uzatırlar. bunun bir tütsüsü vardır. Eğer on gün kadar tütsüye girilirse, birebir gelir. Kumandan beyden rica ederim. He - kim, filân gönderip de beni âleme re- zil etmesin. Eğer bana bir lütufta bu- lunacaksa, on gün kadâar izin versin, Evimdençıkmıyayım, Arkadaşların a- rasında dolaşıp da onlara da hastalık bulaştırmayım. On gün tütsüye gire - yim, Şu hastalığı geçireyim; dedim... Bu saf arkadaş, sözüme inandı. Hiç şüphesiz ki, alay beyini de inandırdı. İki saat sonra eve kumandanın çavuşu geldi. Kumandan bey selâm etti; on gün kadar evden dışarı çıkmasın; ken- dine iyi baksın diye haber gönderdi, dedi. Üç kahkaha birbirine karıştı. Kerim efendi: — Vallahi, iyi düzen.. aşkolsun, Gâ- vur Mehmet, Diye mırildandı. Gâvuür Mehmet, sözüne devam et - ti: Deli — O gün, hazırlıklarımı - bitirdim. Akşamt doğrü ihtiyar bir Rum papazı kıyafetine girdim. İstasyona gittim, Üs- küp hattına gidecek olan yük vagonla- rının manevralarına dikkat ettim. Muh- telif eşya dölu altı vagonun bu hatta ayrıldığını öğrendim. Ortalık karar - diktan sonra, arka taraftan dolaşarak bunlardan birinin içine girdim. Çuval- larin arasına yerleştim... Gece saat i- man, ben de bu trenin besbedava seya- hat eden bir yolcusu idim... Sırp hudu- dunu da, aşağı yukarı buna benzer bir kurnazlıkla geçtim. Fakat Zemlin'- den Avusturyaya geçerken, az kalsın, yakayı ele verecektim. Bereket versin ki; papas elbisesinin altına giydiğim Hırvat elbisesi ile gayet iyi Hırvatça konuşmam sayesinde, yakamı kurta - Viyanada karşılaştığım ü ne siz sorun, ne ben söy- leyim. Eğer derhal gidip te Hırvatların kahvesini bulmasaydım, ve onlarla çarçabuk ahbap olmasaydım: hiç şüp- hesiz ki Viyana zabıtasının eline geçe- cektim, Ve casus diye de, kurşuna di- zilecektim. Fakat; Allah razı olsun, o- radaki Hırvatların sayesinde aradan yirmi dört saat geçmeden, her şeyi öğ- irendim. | Gâvur Mehmet, sözünü kesti. Göz - lerini, dalgın dalgın etrafta gezdirdi. Dinleyenler, Gâvur Mehmedin söyle- yeceği sözlerin çok mühim bir nokta- ya geldiğini hissetmişlerdi. Üçü de, he- yecan içindelerdi. Oturdukları sedirde dirseklerini duvar yastıklarına, çenele- rini de avuçlarına dayamışlar; gözle - rini Gâvur Mehmedin gözlerine dik - mişlerdi. Gâvur Mehmet, bir iki saniye sus - tuktan sonra tekrar sözüne devam et - ti: — Meselenin hakikatını öğrendi - ğim zaman, tüylerim ürperdi. Meğer prensesle âşıkı olan kemancının kaç- Halbuki | kide marşandiz treni hareket ettiği za-| ' ması bir aşk macerası değil; buz gibiJoğlu kaçırılmış.. bir gece, osunt bir intikam manevrası imiş. — Allah, Allah.. — Vay, canına... — İntikam, haaaa... — Evet, Hüsnü bey.. intikam. Hem de, pek feci bir intikam... Efendim; bu tarihten elli sene kadar evvel Hır- vatistanda birbirine rakip iki asilzade varmış ...Bunun biri, (Lâpaç) daki şatosunda ikamet eden ve ettiği iyilik- lerle kendisini bütün memlekete sevdi- ren, (Baron, Vlâdmir - Jövanoviç..) diğeri de sahildeki Velbic duğlarının en sarp kayalıkları arasında (Pazarşta) şatosuna yerleşmiş olan (prens, Lâzar Manolaviç).. — Bu iki asılzade ara - sındaki rekabet, daha pek genç yaşla- rında başlamış, Ve seneler geçtikçe, âdeta korkunç bir mücadele halini al- miş. Bir aralık Baron Vlâdmir, aman- sız rakibi olan prens Lâzar'ı, fena hal- de sıkıştırmış, eğer arzu etse imiş; bir darbede tamamile mahvü perişan ede- cekmiş.. fakat, kalbinin temizliği bu - nun önüne geçmiş.. bir daha kendisine tecavüzde bulunmamak şartile, raki- bini affetmiş... Etmiş amma, prens Lâzar da bu hakareti bir türlü hazme- dememiş. Artık tamamen pusuya ya- törak “fırvet büklemiş-i ' Gel zaman, git zaman.. prens Vlâdmir, sarayda mü- him bir memuriyete geçmiş.. tabiidir ki birdenbire de nüfuz ve kudreti artı- vermiş... İql: o vakit, intikam başla - mış. Evvelâ baron Vlâdmirin genç ve sevgili karısı ile henüz iki yaşındaki İ|bir yolculuğa çıkan Baron saman depolarına ateş varilerek, kü şato cayır cayır yakılmış.. bu sırada arabası, arabacısının ihanetine uğr yarak büyük bir uçurumdan yuvaf lanmış.. zavallı baron, feci bir ölül gözlerini kapamış.. artık meydan, mamile prens Lüzara kalmış... P Lâzar, derhal hükümete müracaat miş. Nüfuz ve kudreti sayesinde, ronun tekmil emlâk ve arazisini & geçirmiş. Bu suretle intikam hırslari sonuna ermiş... Deli Kerim efendi, sabredememiş ti: — Masal.. âdeta, acıklı bir ma: Demişti... Gürcü Hasan efendi derin derin içini çekmiş: — Eh, azizim!.. Zaten şu dünyada masal olmıyan ne var?.. Diye mükabele etmişti... Fakat h yecanını zaptedemiyen Hüsnü bey el işaretile onların sözlerini kesmiş, b şını tekrar Gâvüur Mehmede çevirmi Üz — Sonra?.. — Sonra efendim.. biz gelelim, ron Vlâdmirin kaçırılan karısı ile oğ luna... Kadın, Velbiç dağlarının yal! çın kayaları arasına sıkışmış olan © kulede iki sene mahbus kaldıktan 20f ra, kederinden vefat etmiş.. O tarihli dört yaşına girmiş olan oğlu küçi (Ferdinand Janoviç) de oralardan $7 çen bir çingene kafilesine teslim ed miğ... (Arkası var) Satılık Köşk, Yalı, Ev, * Dükkaân, Fırın Emniyet Sandığından : İhale bedelinin * 50 si ikraza kalbolunabilir. Mevkii 1 — Göztepede eski Yeniyol ve Köşk yeni (Yeni sokak) ta, 2 — Büyükderede caddesinde. 3 — Kartal Maltepesinde Bağ - Ev dat, Ayazma, Gülsuyu cad- desinde, Büyükdere Yalı No. Eski Yeni 15,16,22 11,11 Cinsi 121 120 14-949 470-50 4 — Büyükadada eski Nizam ve Köşk yeni Ziyapaşa sokağında, 5 — Üsküdar mahallesinde Çeşme soka - ğında, 6—Fi sinde Emirhan sokağında, ihte Kirmasti mahalle - Maaoda iki dükkân 21 7 — Alacahamamda Hacı Alâ - Üstünde odaları 28, 30 Hayrettinçavuş Ev 19,19MÜ. 17,19,Zİ 28, 30 ettin mahallesinde Tahmis bulunan dükkâ - ve Asmaaltı sokağında. 8 — Beyoğlunda mahallesinde Fırın soka - ğında. $ — Beylerbayinde (seki ” Abdlak nin yarısı Hüseyinağa Ev ı Maamüştemilât 3 MÜ, lahağa ve yeni Bostancıbaşı bir ev mahallesinde Rasimağa v0- kağında. 10 — Kadıköyünde mahallesinde Söğütlüçeşme sokağında. Rasimpaşa Fırın 18 MÜ. 279 Sandık malı olan yukarıda yazılı emlâk 3/8/936 tarihine 4 pazartesi günü saat on dörtten itibaren on altıya kadar Sandık bifl sında açık arttırma ile satılacaktır. İstiyenlerin 90 10 pey ççok” birlikte o gün Sandığa gelmeleri. (3947) Kolec ve Ticaret kısımlarile Üsküdar Amerikan Kız Lisesi Eylülün 22 nci salı günü saat 13,80 da açılır. Sıhbata, tedrisata VE . ahlâka pek iyi dikkat edilir. Kayıt ve kabul için salı günleri 9-12, cumartesi günleri saat 14-18 e kudaz mektlehe müracaal. teyenlere mektebin tarifnamesi gönderilir. Telefon : G04TA D

Bu sayıdan diğer sayfalar: