ü ç FFG—'WT”— İtfaiyeyi kimler, nasıl ve niçin aldatırlar? Muziplerden biri yakala;ıinc; şunları söyledi:“ İtfai- yenin bir geçişi var ki seyrine doyamıyorum. 10,5 k uruşa kıydım mı elim telefona gidiyor. Açıp (imdat, Taksimde yangın var ) diye bağırıyorum ,, Yazan : Selim Tavfik Tstanbul itfaiyesi iş başında Dün saat 13 raddelerinde, Beyoğlu itfaiyesinin telefonu çalınıyor.. ve tele- fonda bir erkek sesi telâşla bağırıyor: — İmdat... Taksimde yangın varl. Bu telâşli muhataptan, telelonun numarası, ve yangının çıktığı apartı - manın adresi alınıyor. Bu numarayla adresin bir kenara not edilişinden son- ra, itfaiye derhal yola çıkıyor, bir kaç dakika içinde de Taksime varıyor. Fakat itfaiyeciler telefonda adresi verilen apartımanda kibrit alevi bile gö- remiyorlar. Ve apartımanın balkonla- rına yığılan kiracılara soruyorlar: — Yangın nerede? Bir münasebetsiz, bu suali alaya a- hp gülüyor: — Yangın yüreğimde! Bir yardıma gecikmek - endişesiyle kıvranan — itfaiyeciler, bu cevaptaki nükteyi sazecek halde değildirler. Ce- ne soruyorlar: — Yani: «Yüreğim» apartımanın - o da mi?.. — Hayır, yüreğimin içinde!... Aklı başında bir zat bu münasebet- size müstahak olduğu cevabı verdik - ten sonra, itfaiyecilere, cevabını bekle- dikleri suali soruyor: — Neredeymiş yangın!. İtfaiyeciler cevap veriyorlar: — Biz de onu soruyoruz ya? Ve itfaiyeciler, yerlerine dönüyor - lar. » Bu münasebetle ben dün, itfaiye müdür muavini Eşrefle görüşmek iste- dim. Fakat, o: — Siz, diyor, beni cevap vermek - ten affedin, ve suallerinizi lütfen, be- lediye fen heyeti riyasetine tevcih bu- yurun. Hem zaten ben, beyanat ver - meye selâhiyettar değilim. Ben, bu zihniyetin çürüklüğünü is- bata çalışmayı faydasız bir zahmet saydım, Ve fen heyeti reisine baş vurmadan önce, basit sorgularımın kapı önünde cigara tüttüren bir itfaiye neferinden almak istedim, O, gazeleci olduğumu anlar anlamaz, yangın kule- sinde fener görmüş gibi telâşlandı, ve: — Aman birader, dedi, ben, yangın- dan korkmam amma, gazeteciden ür- kerim. Çünkü bir gazeteci suali, ba- zan bir yangın alevinden tehlikelidir. Fakat isminden — babsetmiyeceğimi vaadedince, açılmakta mahzur görme- miş olacak ki: — Doğrusunu istersen, dedi, ben- ce, itfaiyeye yangın haber vermenin yolunu değiştirmek lâzımdır. Çünkü eğer bu yol değiştirilmezse, itfaiye ço- luk çocuk eğlencesi haline girecektir. Fazla uzamayan bu konuşma itfa -| Aklına esen, telefona sarılıp itfaiyeyi iyecilere, bir serseri tarafından alda tıldıklarını anlatıyor. Okuyucuların Suallerine Cevaplarım Ankarada Yenişehirde x. x. x: Mektubunuzu alâka ile okudum. Her genç kaız gibi sizin de sevgi kurbam ol - duğunuzu gördüm. Sevginizi, daha doğ- Tusu zaafınızı erkeğe göstermek ve o - nün oyuncağı haline gelmeğe razı ol - makla büyük hata etmişsiniz. Erkekler insafsız mahlüklardır. Bu kabil zaaflar- dan istifade etmeği bir hüner sayarlar. İş meydana .çıktıktan sonra evlenme- hin tehirini ilk defa siz istemekle ikinci hatayı yapmışsınız. O bunu da fırsat bil- miş, şimdi nişana yanaşmıyor. Bence bu adam maksadını aldığı va - ziyetle açıkça göstermiştir. Maksadı ev- lenmek değil, sizinle hoş vakit geçir - mek, zaafınız devam ettiği müddetçe on- dan istifade etmektir. Anlattığınız evsa- fi haiz bir kazın böyle bir erkeğinu zev- kine alet olması yazıktır, biraz — şiddet gösteriniz ve nişanlanmakta değil, ni- kâh olmakta wrar ediniz. Bu bususta ai- Bi ee Ze eee z ble *|çağırıyor. Bereket ki, telefon numarası, adre- lenizin de yardımını isteyiniz. * Ankarada Faik: Gazetede gördüğünüz yazı size ait de- Bildir. Zaten anlattığınız vak'a ile zetede bahsedilen vak'a arasında mü - nasebet te görmedim. Maamafih size fikrimi söyliyeyim. Ben- mahkemeye kadar aksettik! ten sonra, artık onun sözüne kanıp tek- rar onunla evlenmeğe — kalkmak — ço- cukluk olur. Bence bu macerayı bu ka- darla kapanmış telâkki ederek ve ar « tık üzerinde durmayın. * «Bir gençle sevişiyorum. Evlenmeği de düşünüyoruz. 'Yalnız bu gencin ih- tiyar, hastalıklı bir babası ve dört tane küçük kardeşi var. Bunların hepsine bakmağa mecbur. Kazancı mahdut, Ev- Tenirsem ben de bu çocukların yanında. belki de onlara annelik ederek yaşa - mağa mecbur olacağım. Bu hal beni kor- kutuyor. Siz ne dersiniz? Nuriye Mademki korkuyorsunuz, ayrı ya « şamak şartile evlenmeğe razı olursa ev- lenirsiniz, Aksi takdirde ibtiyatlı hare - ket edin, daha iyi olur. TEYZE cevaplarını, | Ümüştür. Kasabalanmizı birbirine otomo - Elli yıl evvel Ankara yolu nkaraya tren ile en geç on A anatte gidilir. Bugün yolcu uçakları bu yolu iki buçuk saatte almaktadırlar. Eski gazeteci ve saylav Bay Ahmet İh- sanın 43 yıl evvel «Serveti Fünun» da An- kara müşahedatı» adı altında çıkmış bir seyahat notlari vardır. Ahmet İhsan 1893 de Ankaraya ikinci seyahati münasebetile bu notları tesbit ederken, 1880 de babası Bay Halidin Ankara defterdarlığı vesile - sile ve çocukluğunda yaptığı birinci yol - culuktan da bahsetmektedir. 1880 denberi tam elli altı yıl, yarım a- #ir geçmiştir. O zaman Andoluda Ankara demiryolu yapılmamıştır. Yolculuk «lân- do» denilen arabalarla — yapılmakta — idi. Hattâ «lândos bulmak kolay değildi. Ta- tar arabası bulmak ta bahtıyarlık sayılırdı. sekiz Şose yoktu. Yollar bozuktu. Ve Anka -! raya Bursa üzerinden gidilirdi. Ahmet İh- sanı 6... Ankaraya ilk vuku bulan seferde Bursadan her ne kadar lândo ile hareket etmiş idisek te arabayı tesviyesiz yollar - dan geçirmek için çektiğimiz zahmet, da- İhilde, hattâ Ankarada lândo görmemiş hal- kın irae ettiği hayret son derece şedit idie diyor. Bursadan Ankaraya lândo ile on |günde gidilirdi. Ahmet İhsan çocukluğun- da on gün süren yolculuktan sonra Anka- (yayı uzaktan ilk gördüğü an o kadar se - aHissiyatım diye- vinmişti ki on üç yıl sonra: elân telerrüatile hatırı neşatımdır» rek sözüne şöyle devam ediyor: *O gün sabahtanberi gayet bozuk yollarda yalpa | |oderek, baş vurarak kat'ı mesafeden sonra nihayet arabacımız hayvanların başını çe- kerek bir vaziyeti müftehirane ile: — vİşte Engürül demişti.» diyor. O za- man gözlerinin önnde kapkara bir şehir belirmişti. Aradan elli altı yıl geçmiştir. Bugün A- nadolu baştan başa demiryollarile örül - bil, otobüs ve trenler bağlamıştır. Ve bu- gün bir yolcu uçağı gök yüzünden yer yü- zünün en modern bir büyük sitesi üzerine doğru inerken, pilot yolculara seslenir: — İşte Ankarat... Reşad Ekrem Koçu si filân sorulunca sapıtıyorlar da, kan- miyoruz. Yoksa akşama kadar kırk serserinin muzipliğine uğrayacağız. Mangal, tandır, mum kandil kalka- hdanberi yangınlar hayli azaldı. Hele sigorta şirketleri iflâsa başlayalıdanbe- rti, kundakçılar da seyreldi. Fakat, şimdi de, işsiz güçsüz serseri- lerden rahatımız yok. Geçenlerde - bir tanesini nasılsa ele geçirmişlerdi. He- rif: — Ne yapayım? demiş, bizim itfa - iyenin bir geçişi var ki, seyrine doyum olmuyor. Hele çan seslerine bayılıyo- rum. Ön buçuk kuruşa kıydık miydi, gel keyfim gel. Geçecekleri yolun üstünde bir kah - veye oturuyorum, hem gidişlerini, hem dönüşlerini seyrediyorum, Hem bun - da kızacak ne var anlamam ki? Bir doktoru bir yere çağırsalar ve o gidin- ceye kadar hasta iyi olsa, doktorun dövünmesi mi lâzım? İtfaiyecilerin gittikleri yerlerde ateş görmeyince: — Vah, vah... Yangın yokmuş! di- ye üzülmeleri de doğru değildir. Hal - buki onlar, bir fakirin yangına uğra -| mamış olmasını, âdeta sukutu — hayal telâkki ediyorlar. ©» Görüyorsunuz ya mantığı? — Açık gözler, bize on buçuk kuruşa boşuba- şuna on iki mahalle dolaştırdıktan sonra üstelik neredeyse bir de tarziye isteyecekler! Sözüm ona iyi niyet bes- liyen muhabirlerinden çektiklerimiz de caba.. Geçenlerde bu civarda bir yere çağ- rılmıştık. Ne yangın vardı, ne bir şey- Meğer, bize telefon eden âşık, bir evdeki kırmızı abajörü alev sanmamış m?. 4 Belediyenin heyeti fenniye reisi Hüsnü ise, bilâkis çok nikbin: — Vâkâ, diyor, son aldığımız haber 40 isapoleon Elbe adasından Fransaya dön- dükten sanra, sulhu muhafaza — edeceğine dair samimi teminatıma rağmen Prusya, İn» giltere kralları Fransaya taarruz etmek için ittifaklarını yenilemişlerdi. Fransa impa - ratorunun Rusya Çarı veya Avusturya im- paratoru ile birleşmek için yaptığı teklif - leri de bu iki hükümdar geri çevirmişler - di. Napoleon için harbetmekten başka ça- re kalmıyordu. Binaenaleyh müttefikler hazırlıklarını tamamlamadan onları aynı ayrı ezmek Üüzere 324,000 kişilik bir ordu ile Belçikaya girdi. General Wellington kumandasındaki İn- giliz ordusu Anverste karaya çikarılmıştı. General Blucher kumandasındaki 210,000 kişilik Prusya ordusu Ren üzerinde — idi. Napoleon 16 haziranda Ligny'de Blucheri mağlüp etti, fakat Prusya ordusunu tama- men ezmeğe muvaffak olamadı. General Grauchy'yi 30,000 kişi ile Prusyalıların ta- kibine memur ederek kendisi İngilizlerin ü- zerine yürüdü. Wellington Brüksel yolu ü- zerinde Waterloo kasabasının cenubunda kuvvetli bir mevzi tutmuştu. Harp 18 haziran 1814 de bir pazar gü- mü başladı. Ertesi gün müthiş bir fırtına ile tufam andıran bir yağmur yağdı. Waterlao ovası bir göl hal, rak askerler su içine battılar. Kunduralarında en aşağı üç okka gçamur kaldıran efrat yorgunluktan ezilmiş bir halde idi. Bilhassa topçu, manevra ka- biliyetini tamamen kaybetmiş, güneşin ye- ri biraz kurutması için öğleden sonraya ka- dar gecikmişti. Bu gecikme Napoleonu mahvetmişti. — Napoleon — İngilizlere ezi- €i höcumunu — yapamadan manevrala - rile Grouehy'i aldatan Blucher onun elin- den kurtulmuş ve Waterloo muharebe mey- danına yetişmişti. Mareşal Ney'in kuman: damndaki süvariler abir çelik denizi» gibi Wellington üzerine atılmış, fakat bu müt- hiş taarruz kırılarak *harp meydanını ter - ketmişti. Napoleon da bütün ihtiyatlarile Prusyalılara saldırınak mecburiyetinde kal: Karamanda çekirge mücadelesi Karaman (Husust) — Son günler mikdarda zarar vermektedirler. Bu yüzden şehirde şimdiye kadar görül - memiş bir faaliyetle çekirgelerin imha- destekli sına çalışılmaktadır, iyi neticeler elde ediliyor. Havaların rütubetli gidişi bu yıl mah- n sul” için çok faydalı olmuştur. Diğer|" da sıhht — ve asri yıllara nazaran çok daha fazla mahsul|le sokulmuştur. .Burada « Son Pou. nın müsub;lıa;ı: Tarihi Vak'a ve 40Tarihi Tablo 22 - Wellington Jzarfında çekirgeler mahsulâta mühim |imar ve maştı. Akşam yedi bucukta Prusyalıları ge« ri attıktan sonra hâssa kuvvetlerile İngi 4 lizlere son kat'i hücumu yaptı. İngilizlerin faik ateşi karşısında bir kaç saniye içind hâssa ordularının üçte ikisini kaybetti. Bul sarada idi ki ikinci bir Prusya ordusu harfi meydanına gelmişti. Fransız ordusu perişan! oldu ve panik başladı. Takip eden Prusya #üvarileri tarafından sabahın saat ikisine, kadar kılıçtan geçitildi. 28 haziranda Pa- rise dönen Napoleon ertesi gün impara * torluktan ikinci defa olarak istifa etti ve Parisi terketeder Rochfosta Oradan Amerikaya geçmek istiyordu. Tarihteki vo« Iü artık bitmişti. Waterloo meydan muharebesini yükseh mukavemeti ve soğukkanlılığı ile kazün « mış olan General dük Wellington Napole- on ile ayni yılda, 1769 da doğmuştu. Büş yük ihtilülden evvel, askerlik tahsilini Franx sada Angers askeri mektebinde yapmıştı. Daha çocukuk çağlarında iken soğukkanlık hığı ve melaneti ile temayüz etmişti. Büs yük ihtilâlin arifesinde, Fransanın Hin distan ve Kanada gibi iki müstemlekesi: zaptetmiş olan İngiltere ile Fransa arasına da milli bir husumet vardı. Asıl adı At « hur Wellesley olan küçük Wellington, Aax gero mektebine ilk gittiği gün oradaki Frans sız çocukları tarafından nefretle karşılan« mıştı. Fakat yalnız tahsil için gelmiş olan Arthur bu karşılanış tarzına metanetle ve soğukkanlılıkla mukabele etmişti ki bilâ- hare ayni meziyetlerile Waterlloda Fransa imparatorunu mağlüp edecekti. Ressam C. W. Joay bize bu sahneyi göstermiştir. Küçük Arthur, yeni mualliminin sorduğu suallere cevap veriyor. Fransız çocukları onunla alay etmektedirler. Duvara «hain İngikere — Albion Perfiden diye yazmış« lardır. Sonraları kendisine «Demir dükx lâkabı verilecek olan çocuğun güzel ve tes miz yüzünden ruhunun metaneti okunmak, tadır. Wellington 1852 de ve Napoleon « dan 31 yıl sonra ölmüştür, Reşad Ekrem Koçu Karamanda yeni inşaat Karaman (Hususi) — Karamanda inşa faaliyetine — hararetle devam edilmektedir. Cumhuriyet mey- danındaki oski tahta kepenkli, ağaç helvacı ve Bakkal dükkânları yıktırılmış ve beton binâlar yaptırılmış- Şehirdeki —kasap — dükkânla - bir şek « eti keçi alınacağı umulmaktadır. Çiftçi büyük |20 koyun ve kuzu etleri de 25 kuruşa bir memnuniyet göstermektedir. doğrudur. Beyoğlu itfaiyesi, dün alda- tılmıştır. Fakat bu, itfaiyenin kurulu - şundan beri üçüncü, nihayet dördüncü iğfal hâdisesidir. satılmaktadır . — Vardır! diyor, Merakla soruyorum: — Nedir? O, gülerek verdiği bir cevapla az ev- — Bunun tamamen önüne geçme -| velki ümidimi söndürüyor: nin çaresi yok mudur? Heyeti fenniye reisi, beni düşüren tereddütsüz bir kat'iyetle: — Şehirde içtimai seviyesi düşük Selim TEVFİK , ümide |insan bırakmamak ! aa Ad