10 Sayfa SON POSTA OLUMMANCASI î | - “Son Poı:ı » nın tefrikasıı 107 Yazan A, R. Karargâh meşrutiyetin ilânile çalkala- nıyor, hürriyet, sesleri yükseliyordu. Çılgın gibi iki kol, Cemilin boynuna sarılmıştı. Yanaklarını göz yaşlari ıslat- sun?.. Senin bir hâin ve bir mücrim ::u&unı kat'iyyen inanmamıştık. Fa- 3 : N Ker , vaziyet karşısında dona kalmıştık. — Cemil.. kardeşim... Seni, bir an| Anlat Allah aşkına, ı..m.'..,ı.. ba'e hııurdı Ah, nasıl koştum.. nasılidir?.. ;ıdhu:bıldiml Bu bir mucizet,. Valla-| Kapının önünde, sandalyenin üstü- ç Cemniıl“:nı:ıl;iunmn: bir. h la :ııkçkml' K EE Bi ; eyecani ti i — kulağının dibinde haykıran bu sesi ta- Wn;m'î;hn'mm ERRETE P — nimişti: — Haydi arkadaşlar.. bir dal İ — İhsan!. Sen misin kardeşim!.. Bu, ö “'ldym İ ÜRER YA ğ ö bi : bakikaten bir mucizel., Fakat ne olu- :.TĞW.ZM üD T !“'ıç.b“k söyle?.. Vallahi çıldıraca -| — Yaşasın, Hüriyecececet, ğiml. K — Kışlanın ön tarafında, tek ı:lı e t Diye söylenmiye başlamıştı... Top|lan katır topunun sesi, daha hâlâ d.:ı- mütemadiyen patlıyor.. birdenbire kış-| vam ediyordu. |ıy'ı saran bir ses, her tarafı sarsıyor -| — İhtiyar merkez kumandanının oda- du: sına toplanmı: ğ BC ş olan alaylı zabitler, D X;ıı.ııuı hürriyet!. Yaşasın meş -|şaşkın nazarlarla Iııkışıyoyrlu..ınııyı- rütiyet!.. pilması lâzımgeleceğini bir türlü kes- t Cemilin boynundan bir türlü kolla- (tiremiyorlardı. rını ayıramıyan İhsan, hem hıçkıra| Hep bir anda vuku bulan ve birbiri- Ş :“ıçkın ağlıyor... Hem de söyleniyor-İne karışan bu hareketler, Cemili şa - t : GAAİNiRN a şırtmıştı. Hapishane penceresinden l — Ah kardeşim.. iki sandet birden | yırtınan, feryat eden Ri:yı tanımıştı. — hasıl oldu... Şimdi San'adan - telgraf â DA ç p a Şimdi n Ona mı; yoksa, mülâzım İhsana mı geldi. Meşrutiyet ilân edilmiş... Bunu ( cevap vereceğini şaşırmıştı. : lhıbu alır almaz, kumandana koştum.| — Yine tam o anda, kışl: ; SĞ texne — İBen koşarken, seni buraya getiriyorlar- i Ku e B | , ya getiriyorlar- | fındaki duvarının üstünden genç bi le. Zavallı cahil adam, evvelâ tered -|adam atlamış.. koşa koşa Ce g':ıeç : — düt etti. İud_ei seniyenin hükmü, yeri- |Jaşmış.. bir anda hoynîı':n ııı:lım ): j . nme gelmelidir. Mes'ul olurum, dedi!.. |Cemil onu görünce; L Onu güçlükle ikna edebildik! .. SI “Son nit SRRDL'M .. Alaylı yüzbaşı, hiç bir şey anlama-||iha, nerede? n Üa z — dan bu manzaraya bakıyor.. fakat ku- K — ymandanın mülhaki ve akrabası olan| Diye bağırmıştı. mülâzim İhsanın hareketine karışmak- Salih, hıçkıra hıçkıra ağlamaya tan çekiniyordu. başlamıştı. Hem ağlıyor, hem - de bo- Kışla kapısında; genç bir mülâzim ğuk bir sesle cevap veriyordu: elindeki bayrağı mütemadiyen sallı- | — Ah, yâ seydi... Dün akşamdan- yot: beri şu duvarın üzerinde idim... Nö - | — Asker!.. Arkadaşlar!.. Bağırınl.. betçilerin korkusundan bir türlü aşa- — Siz de bağırın!. Yaşasın hürriyet.. ğıya inemedim. Eğer inse idim.., — yaşasın!... meşrutiyet.. Cemil, sabırsızlanıyordu: Diye haykırıyordu. & il & H Cemil, ileri atılmıştı. İlk rasgeldiği |,3 ne?:dı:;' SERTE DA İĞNİ askerin boynuna sarılmıştı. Onun al: Sali e Ünie eZ — mından öptükten sonra om! di î::l: Harta S eöamak eee ai — tutmuş, yüksek sesle sormuştu: TSyü Ş — Arkadaş.. Hürriyet nedir?.. — Eğer, oradan inebilse idim.. sizi Aaker, şaşalamıştı... İki dakika ev- | kurtarmak için... vel kurşuna dizilecek olan bir adamın Cemil, Salihi omuzlarından tutmuş, — (yaşasın hürriyet) diye bağırmakla sarsıyordu: — kurtulması, onun saf dimağında bü-| — i r — yük bir hayret uyandırmışt. HaRaaşk eai v — Efendim!.. Hürriyet.... — Neler olu; f,;ta,m-—;d. lea; hi Anadolunun bu saf, basit, cahil ev-|berim yokuı...pFılııı eli .l::; — 1âdı; birkaç saniye düşünerek gülüm-İpişan alır almaz. Bedi. Kendince bir zekâ ve zarafet gö | — Artık Cemil da) Srlerini termek istedi. Gözlerini havada gezdi- akarık Hdetle :“. n:::: ı,h:ı-ını rerek, sözünü ikmal etti: Prre ĞDT aai Müriyet demek. Hai ZUN : ikümunun kurtuluşu, demek... GXçİ, g| BELE c korritl, balasdk — Söylel.. Meliha, nerede?.. — — —Evet.. iyi buldun arkadaş... Kur-| — — S y lbssüel” yölüki tuluş... Fakat; ölüme mahküm olan, ouu;?ü bi TUt leşe yalnız ben değilim. Sen de mahküm- — dun, Ben de kurtuldum.. benim kür - tulduğum gibi, sen de kurtuldun. Yok- sa.. ben buıdı..:ıummı dizilerek öle-| — Kim tuttu. ' cektim.. sen de açlıktan, hastalıktan ö-| —— bödüan adanölüri — İüp gidecektin. Kurtulduk.. hepimiz.. DKT DA balaç — bütün frkıdışlı.ı.: hep beraber..... mış.. vücudu, sarsılmıştı. Cqım_l. ü"'“_'h'“l edemedi. A-| — Nâsır Mebhütun adamları mı?.. ( acı bir feryat yükseldi: Nerede tuttular?.. —Remmal efendi!.. Yâââ remmal| —— Orada.. sizi beklediğimiz « — efendi!.. Bütün enbiyâların bütün evli-|de,.. &ö — yaların üzerine yemin ediyorum ki ha-| — Cemilin vücudu taş kesilmişti. Ba- kikaten çok mâhir bir sihribazmışsın... (şını ağır ağır sallıyarak: Kim bilir, nasıl bir dua okudun da or-| — Yaaaa.. pek âlâ... — talığı karma karışık ederek kendini| — Demişti. — kurtardın. Allah aşkına, beni de kur -| — O karışık: vaziyette ve yabancıların — tar. Definedeki hissemi sana bağışlı -|önünde bu meseleden daha ziyade bah- yorum... Hem vallahi.. bem billâhi... | setmeyi istememiş. Salihe: Arapça bilenler ,bu sözlere katıla ka-| — Sen, buralarda dolaş. Bir yere tıla gülüyorlar.. gözlerini. hapishane-|kaybolma. Biraz sonra seninle görüşe- O nin penceresinde çırpınan Rizadan a-|ceğim. / şumıyorhrdı. n — Bir taraftan mülâzım İhsan ttekrar çında heyecan için â b Cermnilin ellerini yakalamış; büyük bir &mmolunn'çıîîiî:plm K “merak ve tecessüsle soruyor: — Haydi, gidelim, — Ah Cemill.. Yirmi dört saattir| Demişti. rap Söyle diyorum, Salih., — Onu tuttular!.. (Arakası var) muş. Çalışamaz. ağlamak istiyorum. marangoz olmak. lünde marangoz olmak hevesi de varmış amma babasına hiç söylemedi. kağında etralımızı sazan bir çocuk çenbe- çocuklar arasında peyda olan yaşlıca bir adam yanıma geliyor: çek dikeceğiz, on kuruş fide alacağız... Bi- masrafla mı büyüyor?. Çocuğunu okutmak Dedikten sonra; daha hâlâ omuz bas Mektebe Hasret ocuklar : (Baştarafı 1 inci sayfada * — Mektebe gidiyor musun? — — — Hayır. — Niçin gitmiyorsuni —. — Sen hiç mektabe gitmedin mi? — Hayır. — Neden gitmedin? — Babamın işi yok ta ondan. — Ne zamandanberi baban işsiz? — Çoaoklt.. — Babanın işi neymiş? ... — Tramvay amelesiymiş... tramvayda çalışmış. — Neden çıkmış?... — Grev yapmışlar... Onları gıkarmıs- lar... Bir daha iş bulamamış. — Apnenin işi yok mu? — Hayır. — Neden? — Kahırdan, anamın gözleri kör ol YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, öldürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Üş Yazan: Ziya Şakir — c padişaha haber göndermiş: 'e:kB:;mgî;;::ıwıı z_vv;l. ııo— Şimdiye kadar, lr::—H defa hü - ; cemiyete|kümet tarafından Avru gönderil- :):k hd: fedılıhlık ettim. Yetmiş|dim. Bu sefer de, Iızııdı:’:ıımi isti- sen bin l”.' verdım Halbuki En -| yorum, Küçük kerimem, Şükriye sul - ver, Vahdeddin ile birleşmiş; benimİtanla Viyana ve Berline gitmemize başıma çorap örecekmiş... Hele bana|müsaade buyursunlar. en küçük bir tecavüz ve hakarette bu-| Demişti. Sultan Reşad, veliahtın bu lunıunl'ıığ ben yapacağımı bilirim. — (arzusunu tesvip etmiş; icabeden mu- Demıçtı Bahaeddin Şakir bey bulamelenin icrası için Babığliye haber io?JeİdBll çok acı bir teessür hisset -|göndermişti .Bu fikre, kabine de itiraz miş; bir taraftan veliahtı teskin etme-|etmemiş; hattâ, (ıuıe.ti gayri resmiye- ye çılııı.nılılı beraber, diğer taraftan |de seyahate çıkacak) olan veliahta ya- da bu sözleri elfendiye kimin söyledi-|pılacak muamele için sefirlere emirler ğini tahkikata girişmişti. - gönderilmişti. Fakat Beşir ağanın çevirdiği mâhi- Beş sene — Sen ne yapıyorsun?. — Hiçtl... V 5 — Çalışmıyor musun?... rane manevra sayesinde; bu tahkikat | al, lMlmin,V:l':dh n:ı:l;yl hıhı_ t — Hayıt... da, hiç bir netice vermemişti. dirmek istemişti. Derhal bir ı" tal — Mektebe gitmek istemiyor müusun) .. — İstiyorum. İstemez olur mıyım hiç... Arkadaşlarım giderken gözlerim -yanıyor. ü karmaya karar vermişti. - İbrahimle Şikdetiş devam: eden hat ihdes | Boti' bğay yina Tulkbi karşnan ettiği vaziyetler, bhükümet erkânına â::.:.' Za * göz ı;;nrlmıâou:u, Onun için, veliah - t tın işlerile de hiç kimse ciddi surette j hastalığını meşgul olamıyordu. m."g:'y: .:znhırıdı yok iken ken- " Bâhusus Bahaeddin Şakir bey. (Tet İdisine bir emri hak vaki oluraa, İtti - kilâtı Mahsusa) işlerini idare ediyor; hatçılar derhal Vahdeddin - efendiyi çok zamanlarını İstanbuldan uzaklarda|, 4 şA çıkaracaklar; bizi de bütün ha geçiriyordu. Veliaht ile daha ciddi bir| ,,, halkı ile Koı.ı a M surette meşgul olması lâzımgelen dok-| .. Bizi bırakı; Ti gidiyorsu tor Hilmi Kadri bey ise, Haydarpaşa|nur> AĞN 2 hastahanesi ser tabibi idi. O sırada ka- De.miıle a rınca yuvası gibi ka hastahat el Üa ne- | Veliahta, çok derin bir düşünce gel. — Mektepte ne öğrenmek istiyorsun? — Biraz okumak.. sonra okumuş bir Orada ayakta duran kısa boylu / peri- şan yüzlü bir adamcağız: — Bak.. bak hele çapkına diyor, gön- — Siz babası mısınız? — Evet. — Neden çocuğu mektebe vermiyorsu- nuz? x. İdeki vazifesi başından ik sık — Bayanım mektebe parasız idikir| ÖRUNu görecek vaziy :.:;"'..3.; Sa |mişti. Çünkü, müşkül bir vaziyete gir mi? ray erkânına gelince; ancak gündüz - mişti. Günlerdenberi devam eden yol hazırlıkları, hemen hemen bitmek ü - zere idi. Efendinin refakatinde bulu": nacak zevat taayyün etmiş, bunlara — Tahsil meccanen değil mi?... — Evet amma başka masraflar da var. Meşrutiyet mahallesinin bu daracık s0- leri mahdut bir zamanda veliaht ile te- masta bulunan bu zatlar da, yalnız zâ- hire göre hükmetmekteler; Yusuz İz- zeddin efendinin günden güne sinir - lerini yiyip kemiren gizli sebepleri, a- kıllarından geçirmemektelerdi. 'Teşrinisani ve kânunuevvel ayları tam bir sükünet içinde geçmişti. Fa - kat veliahtın halinde göze çarpacak de- recede bir tahavvül hüsule gelmişti. E- fendinin yüzüne günden güne marazi bir gölge çöküyor; gün geçtikçe daha dalgın ve düşünceli görünüyordu. Bu da, Beşirin kullandığı o meş'üm zehi- rin tesirinden ileri geliyordu. Kânunuevvel ayının ilk günlerin - de doktor Hilmi Kadri bey gelmiş; ve- liahtı tekrar muayeneden geçirdikten sonra, Avrupada uzunca bir ahate ü o la bunalmı ir vaziyetteyi: a vi ortasında bunalmış bir vaziyetteyiz. Bi 1 bilç bakaillür ebRiRL, Şöğkbeni” dan rücu' etmek, ne kadar çirkin bir, mesele teşkil edecekti. Veliaht, mütemadiyen bunları dü, şünüyor; nasıl bir hattı hareket tayin etmek lâzım geleceğine karar veremi yor; vaziyeti geceleri refikalarile isti şare ediyordu. Bu aralık dalgınlığı ve gayri tabiili ği de artıyordu. Gündüzleri yaveri Fu vakit oto . _dh, bıyıklarını — Bayan sen neler söylüyorsun? Mek- tep meccanen amıma yalnız mektep masra- fi hoca ücreti midir. Bugün kırk lira kazan- mayan bir adam çocuğunu mektebe vere- mez. Mektebin başka masrafları pek çok- tur. Defter, kitap parası, yaka, biçki der- si. el işi dersi için alımacak öte beri parası.. Mektep haber yollar: 15 kuruş bahçeye çi- rak Allahını seversen bayan, çocuklar az işsiz adamın harcı değildir, * Bulunduğumuz sokak müthiş — kalaba- hklaştı. Maballede u'k::i'":':”: f'" teşvik etmişti. Bu fikir, Yusuf zzed -| — Nereye geldik? biz buraya fakir çocul tebe — kay-| h: k e Hat v detmeğe gelmişiz... Yeldirmelerini sırtları din efendiye pek hoş gelmişti. Derhal ( ) 'a atan fakir analar, işsiz babalar ve son-| Mektep çok iyi idi bayan öğretmen banap — Nuriye ae bu havadisi duyan çocukların etrafımı- |önlük, defter, kalem de vermişti. - Şimdi| — Kaç yaşındasın? zı saran çenberi gitgide sıkınyor; çıktığıma pişmanım... Amma anam yolla| — Altı. — Abla... Abla... Mektebe gitmek isti-| mıyor. Dahâa senin yaşın gelmemiş. Gelinc, — Niçin? anan yazdırır. yorum. Kirli ve mini mini parmaklar havada: — Beni de yaz mektehe. — Beni şimdiden yazdır teyze... Be nim annem yok. n — Annen yok mu? — Güclümüz yetmez, diyor. Bu arada karşıma gelip dikilen uzunca baoylu; mavi paltolu on üç yaşlarında ka- — Baeni de yaz... — Ben de mektebe gitmek istiyorum. | dar bir kız var. Sözümüzü kesiyor: — Ölmüş annem benim. — Ben de... — Abla beni de mektebe yazdır. — Baban? — Ben de... — Sen bu yaşa kedar mektebe gitme-| — ©O sağ. rejide çalışıyor. — Sen kimin yanındasın gündüzleri, a: Çocuklarla konuşmağa devam etmeğe| din mi? imkân yok. Mahallenin kahvecisi insaflı bir| - — Hayır. na kim bakıyor? insan. Bizi kendi kahvesine sokuyor. kapı-| — Neden? — Biz evde ikimiz oturuyoruz, — İkiniz, kimsiniz? — Komşu ile ben. — Komşu sana bakar mı? — Hayır ben sokakta gezerim. Bu ara yanıma hiırçin yüzlü — perişan üstlü on iki yaşlarında bir kız geliyor: — Teyze diyor. Beni maktebe yaz.. — Senin anan baban yok mu? Onlar seni yazdırsın. İ — Onlar beni yazdırmıyorlar, Bir an susuyor ve sonra benim cevap wermeme vakit bırakmadan kendisi bid detle soruyot: — — Neoden beni mektebe yazdırmıyorlar onlar?... Ben mektebe gitmek istiyorum... Paraları yok onların mı beni mektebe yaz» dırmıyorlar? Söylesene! — Ne bileyim ben, sen bilmiyor mu- sun? Susuyor. Önüne bakıyor, nihayet: — Yazdır beni mektebe teyze diyor, bir şey öğrenelim de şu açlıktan kurtula- lım. Ömrümüzün sonuna kadar sürünme: yelim. Anamıza, babamıza kalırsa halimia yaman... . 4 < VSuat Derviş — K eei — Yoksuzluktan! — Anan baban yok mu? — Var. — Peki onlar çalışmıyorlar mı? — Babam sıvacı anam çamaşırcı üç kardeşimiz daha var. Birisi büyük, asker- de... Kardeşlerimin hiç birisi okuyup yaz- masını bilmiyorlar. Tabit ben de öyle... Anname; «beni mektebe yollam diyorum. Gücüm yetmez diyor. Ben uzun, uzun o- kumak değil terzi mektebine gidecek - ka- dar öğrenmek sonra terzi olmak. — çalışıp bu sefaletten kurtulmak istiyorum. — Çok parasız mısınız?. — Parasız olmak ta söz mü?. Abla.. ge- €e oluyor, aç yatıyoruz.. aç kaldık mı ağ- hyoyuz... Günlerce boğazımıza - bir sıcak yemek girmez... Babam, anam beni okut- muyorsa ben milletin çocuğu değil miyim? Niçin millet bize fakirlere yatı mektebi aç- miyor. Okumazsak ömrümüzün — sonuna kadar bu sefaletten kurtulmamıza imkân var mıP.. Şimdi bir mini mini yanımda duruyor: — Teyze diyor beni de yaz mektebe. — Senin ismin nep, yı kapıyor ve biz şimdi içerde bizim ko- nuşmak istediğimiz çocuklar birer, birer i- çeriye giriyor. Şimdi karşımda başı satili üstü dağınık iyi yüzlü bir yavru var: — İsmin ne senin? — Suphi. — Mektebe gitmiyor musun? — On beşinci mektebe gidiyorum. Çı- kardı aanem. — Neye çıkardı seni? — Dayak atıyorlardı. a — Yalan diyorum mektepte dayak a- tılmaz. — Neden çıktın sen mektepten? — Doğruyu söyle. — Dersimi bilmedim. Sınıfta kaldım... — Neden dersine çalışmadın? — Zengin çocukların anası babası oku- 'yup yazmak biliyor. Eve gidince onları ça- lıştırıyorlar. Ben bir şeyi bilmeyince sora- cak adam bulamıyorum. — Hakkın var amma neden mektebe iftira ettin? — Utandım . doğruyu — söylemekten...| |