10 Sayfa SON POSTA Üa 3 m" " " A' G A :' BULMACA | ;(ğığukla birer ana bab ramyor! “ Son Posta ,, nın tefrikası: 98 Yazan A, R. - Meliha hemen katırdan atlamış, kaya- ların kuytu bir köşesine sapıvermişti —Nâ. | — Kaleden içeri girmiyeceksin, Ve kendini de, mümkün olduğu kadar kimseye göstermiyeceksin, — Niçin?.. — Budala!.. Seyit Tâhânın köyün - de Cemil ile oturduğunuz evi arıyan - — Şimdi mi?.. Tuhaf şey soruyor sun, Seyyide Meliha... Canım, o eski imamlar kaldı mı?.. Şimdiki imamlar, kalelere kapanıp mahpus gibi yaşıyor- lar... Böyle güzel köşkleri de, baykuş- larla, çakallara bırakıyorlar. Bir baykuş, ağlar gibi bir sesle, u - Zun uzun ötüyor; sanki, Salihin sözle- rini tasdik ediyordu.... İmamlık iddia- sında bulunan Seyit Kasımın kızı Me- liha derin derin içini çekiyor; babası - nin saltanatını temin etmek için Ce - mili avlamak isterken, şimdi onun da- yanılmaz aşkının ağına düştüğüne lı_ıyız( ediyor: — Onu sevmese idim, bu kadar bü- Yük Ffedakârlıklara atılabilir miydim?. Diye, kendi kendine söyleniyordu. Soldan sağa: Bi B | — Satışın arttırma ile yapılışı. 2 — ları; Cemilin çantasını almak için sa-| inanç, jimnastik. 3 — Hiç hareket etmi- na dayak atanları unutuyor musun?... İ yen suyun hali, ana, baba ve çocuklar. (Baştarafı 1 inci sayfada) | — Görlüyorsunuz ya? dedi, herkes ev- Bunlar, seni görür görmez tanımaz -|4 — Sokmak, zaman, fransızca bit hatf. |sattım. Ve hırsızlıktan başka her çareye | lâtlık değil, dadı, bacı, ahçı, lâla arıyor! hıyın Müdrike muharririmizle görüşürken lar mı?.. 5 — Karadenizin orta yanındaki memle- — Tanırlar... O halde ben ne yapa-|ket. 6 — Nota. 7 — Köpek, centilmen. yım?.. 8 — Üçüncü şahıs, nüfuzlu. 9 — Birleşik — Şimdi buradan doğruca kalenin | değil, kaymakam. 10 — Mef'ulübih, ikin- asıl yoluna gidersin. Orada oturur, ka-| © kırmızı kan, 11 — Bir sebze. leye erzak taşıyan köylüleri bekler -| — Yukarıdan aşağıya: di sin, Bunların arasına karışırısın. Göz- | — 'Bitir'elli sdekeödürdün'DEÜ bir B0 * . 'yağı. 2 — Ümlt, beygir, kör. 9 — Ekmek çülerin arasından,. böylece — geçersin. Ç asirına balidiye türüfindasi Kodüin'hayi lîıleyı yı.hn bir yerde durursun. Köy-| 4 —— Haa sevilkcnli iç Börülüe'8 el külerden birile hala zadene haber gön-| Yüksek, üçüncü şahı, zaman. 6 — Bir derirsin... Onunla orada oturur, ko -|renk. 7 — Nota, güneş ışığının verdiği nuşursun. Eğer teklifini kabul ederse,|şey. 8 — Cenup vilâyetlerimizden — biri, alır buraya gelirsin... Haa, sana şunu | kapı. 9 — Nota, boşandıktan sonra ka * da söyliyeyim ki, onun. yanında bana |dına verilen maaş. 10 — Taştan yapılan kat'iyyen, bir seyyideye gösterilmesi müdafaa binası, hilekârlık. 11 — Çok gü- lâzımgelen hürmet ve muamelede bu- | ** sız manasına gelir. lunmıyacaksın. Tıpkı, bir nişanlı ile| Dünkü bulmacanın halli: konuşulur gibi konuşacaksın. Soldan sağa: A M Bi gaç 3 * | — Sakarya. 2 — Tabaka, beyn. 3 — —Ekd el Anlaşma, tâ. 4 — Adana, yimek. 5 — — Pek âlâ... Söylediklerini, f Rah, Mevlâna. 6 — Ulus, caka. 7 — a et Bö8en SöYtediklerini, fanbör | Niyax, 'şidiri 6' Ox ae Özee Bü, İmdat mile yapılmış bil. 10 — Nârâ, öbe T7 — A, kâ, ata; 0. Salih, son sözü söyler söylemez, ka-| — Yukarıdan öğübemi yaların arasından bir yılan gibi akmış-| —| — Taarruz, tâ. 2 — Sandal, eb'ar, tı.., Melihanın kalbinde, dayanılmaz |3 — Abla, unsur. 4 — ü Uzuv, bir sıkıntı ve heyocan vardı. 5 — Akşam. 6© — Ram, ecanip. 7 — Ay- Katırın heğbesindeki rovelveri çı -|vaz. 8 — Ab, ilk, adet. 9 — Maaş, aba. kararak parmağını tetiğe dayamış; '_"_—____Aî iade. “_— Nakarat. yalçın ve yüksek bir kayaya sırtını da- yamış; her ihtimale karşı, müdafaa baş vurdum. Zaten, beni bu âkibete mahküm eden facia, bugün değil, (bundan tam sekiz se- ne evvel) başladı. Kocam, kamarottu. Cibalide ufak bir evimiz vardı. Onun kazanciyle gül gibi ge- çinip gidiyorduk. Bir akşam Üzeri, kaynanam birdenbire hastalandı. Ve derhal oğlunu çağırmamı istedi. Ben kocama koştum. İkimiz birlik- | harebe» ciymiş! te eve döndük. Fakat çok geç kalmıştık, Ona gitmedim bile... ve gelen kuyvetli kalb buhranı, kaynana-| — — Neden? min hayatına mal olmuştu. Bayan Müdrike dudak büktü: Kocam, hayatından çok sevdiği anası-| — «Muharebes ci adamdan — gocuğu nın ölüsüne kapandı. Ve insana korku ve-|hayır mı gelir? Bizi felâkete götüren hep recek kadar müthiş hıçkırıklarla sarsılma- | «Muharebes değil mi ki? ğa başladı. Bu cevap beni acı acı güldürdü. — Ve Sonra birden yerinden fırladı. Ve ba-| evlâtları için hayırlı bir fırsat kaçırması he : timalini düşünerek biçare anaya emuhare- — Alçak! diye bağırdı. bes ile «Muhaberev arasındaki farkı anlat- Kocamın yüzüne bakınca, kaynana-| tım. min ölüşünden daha müthiş bir felâketa uğradığımı anladım: Biçarenin benzinde bir damla kan ve oyuklarından dışarı uğramış gözlerinde bir damla şuur kalmamıştı. * Bilmem siz hiç, yeni delirmiş bir insa- nın gözünü gördünüz mü? Ben dünyada, şuuru henüz sönmüş bir insan gözü kadar körkunç hiç bir geye rast- lamadım. Zavallı kocamın göz bebekleri iğne ba- tırlmış gibi sönüvermiş, gözlerinin akları» Halbuki ben onları okutup büyütesek, evlât diye sevecek bir hayır sahibl arıyor: dum.. El kapısında hizmetçilik — yapasak ol- duktan sonra, akraba kapısında sğmtı kal- sınlar daha iyi... — Başka isteyeti çıkmadı mı? — Çıktı... Bir de, Muhiddin adında bir zat çıktı... Posta Telgraf idaresinde emu- * < Seyyik. Melhik. : İşte; Nat Mebhütun kalesi... En kestirme yollardan, iki gün, üç — gece devam eden yorucu bir yolcu - Tuktan sonra; nihayet, Nâsır Mebhü- tün kalesini görebilmişlerdi. Meliha, katırın gemini çekmiş: vü- <cudunu dimdik germiş; güreş meyda - ninda hasmını süzen bir pehlivan gibi, Nâsır Mebhütun kalesini gözden ge- Çirmişti. Dudaklarında, acı bir tebessüm be- Tirmişti. Kalbinde duyduğu acı bir his- k: — Zavallı Cemil.. Acaba, bu yalçın kayaların hangi köşesinde?.. Diye söylenmişti. Ve sonra, derin derin içini çekerek: — Hey Allahım!.. Sen bana kuvvet ver. Diye inlemişti. na Ve bu basit irşadıma bakıp da ben- den, cümlemizi utandıracak bir sunl sor- masindan korkarak uzaklaştım! Selim Tevfik Korkunç Maceralar (Baştarafı 7 nci sayfamızda di.. Kalkınız, bakınız bizim efendi me hal- de. Allahtan ki ben bahçede yatıyordum. Bir hırıltı işittim, koştum. Havuzun için « ten, ADYO Biraz daha ilerlemişlerdi. Artık maz- | vaziyeti almıştı. yi m gayri tabit bir parlaklık gelmiş, ve ko-| de idi. Bir türlü kalkamıyordu. Yüzü koyun gal delikleri görünecek kadar kaleye * Bu Akşamki Program »— üma a l dilemln önaemna dT l Ze TRlNE takarrüp eylemişlerdi. Önde giden Salih birdenbire dura- rak başını çevirmiş: — Seyyide Melihal.. Artık buradan ileri böylece gidemeyiz. Çünkü, biraz ileride Nâsır Mebhütun gözcüleri var- dir. Aradan iki saat kadar geçmişti... Artık Melihanın heyecan ve sabırsiz- lığı son dereceye gelmişti. Evvelâ uzaktan yüksek sesle bir ko- nuşma sesi işitmişti. Bütün cebelliler gibi bağıra bağıra konuşan Salihin se- sini farkederek sevinmişti. İSTANBUL ; 18: Oda musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 19,30: Kı - zılay namına konferans: Dr. Arif Hik - mek tarafından — (Sulhta Kızılay), 20: Halk musikisi (plâk), 20,30: Stüdyo or- kestralan, 21,30: Son haberler. Ondan sonra, iyileşmesi için beslediğim | dım. Fakat çok su yutmuş. Baygın halde... bütün ümitler boşa çıktı: Ve Muhiddinin | Ne yapalım şimdi?. deliliği, gün geçtikçe biraz daha arttı. Fırladım, kalktım, zavallı Ahmet Emi- Nihayet günün birinde, eline geçirdiği | ni kapının önündeki tahta bir kerevetin bir ekmek bıçağını, evlâdımın * baldırına | Üstüne yatırdık. Bahçıvanın karısı kesdi « sapladı. sini sarsalıyor, kollarını çekiyor, göğeünü O zaman ben, çocuklarımı alıp baba- oğuyordu. Karnı çok şişmişti. Hiş kesdini Demişti. i Salih b da Saat 22 den sonra Anadolu âjansının İmm yanına sığınmak mecburiyetinde kal- | bilmiyor. bBası otadan oraya düşlüyordu... Meliha, derhal katırdan — atlamıştı. | B';_"ııî;':k_ BŞE K gazelelere mahsus havadis servisi verile »| dım, : Aman bir doktor bulalım, dedim. - Bu - © t cöktir. nun için şehre kadar inmek lâzımdı. Ben Girişli çıkışlı kayaların kuytu bir kö- şesine sapmıştı. Orada katırın gemini bir çalıya bağladıktan sonra, Salihle konuşmaya başlamıştı. — Salihi.. — Emret, yâ sitti... | — Şimdi... Ben burada kalacağım. — Sen, kaleye gideceksin. — Pek âlâl.. Kalede ne yapaca - ğim? — Oraya gidip hala zadeni bula - caksın . —O, kolay - is... Onu bulduktan sonra ne yapacağım?.. — Onu bulduktan sonra, bir köşe- — yeçekeceksin... Ve ona.. ben, Zarâce- “den bir kız kaçırdım. Onu San'aya gö- — türmek istiyorum. Fakat yalnız başı - ma yollarda yakalanmaktan korkuyo- rüm. Eğer silâhlı olarak gelir de, bizi San'a kapısına kadar geçirirsen, sana kızın bileğindeki altın halhalllardan — beş tanesini veririm; diyeceksin. —Bu da kolay.. derhal gidiyorum. Ve bir daha kocamın yüzünü görme- dim: * O şimdi ihtimal hayattadır, ihtimal bir H#imarhanenin telleri arkasında ellerini bir meçhul hayale doğru uzatmakta ve hâlâ: — Asacağım o Hazreti İsâyıl diye ba- garmaktadır! Ben, Tıbbiyede kalorifer memurluğu yapan babamın yanında çok kalamadım. Çünkü biçare, 25 lira aylıkla, karısına, ve iki küçük çocuğuna ancak bakabiliyordu. Uzun müddet hizmetçilik ettim. Fakat yanında çalıştığım zat ölünce açıkta kal. dım: Ve bu gördüğünüz eve sığındım. Altı aydır da, çaldığım bütün kapılar yüzüme kapandı. Bu fakir akrabama daha fazla yük o- lamam. Onlara yük olmaktansa ölmeği ter- cih ederim. Zaten hayattan çoktan ümidi- mi kestim... Hattâ ölümü istiyorum bile... Fakat çocuklarım ne olacak? Onlara kim bukacak? — BSevgilim... İşte, hala zadem Ri- za... Bizi sâlimen San'aya kadar gö - türmeyi teahhüt ediyor. Fakat, kolun- daki altın halhallardan beş tanesini fe-| A.keri bando, 21: (364 M.) Piyana kon- da etmek lâzım geliyor. geri, 21,35: Şarkılar, 22: Mandolin or - Demişti... Fakat, seyyide Meliha|kestrası, 22,45: Konser nakli. gibi derin hürmet hislerile mütehassis BUDAPEŞTE olduğu bir kıza bu sözleri söylerken,| — 20: Piyano refakatile şarkılar, 21,45: Salihin rengi kıpkırmızı kesilmişti. — |Haberler, 22,10: 'Çingene musikisi, 23,10: (Arkası var) OÖpera örkestrası, 23,30: Cazband. -— ğ PRAG Boğazlar konferansına ait| — 19.10: Almanca neşriyat, 20.25; Gil- hazırlıklar ikmal edildi (bstin «Johannisnache opereti, 22: Sovyet radyo korosu, 23,151 Espetantoca, (Baştarafı 1 inci sayfada) ge MOSKOVA mek üzere gelecek olan elli kadar gazete- oe Y cinin Montrö konferansını takip edecekle-| — 18.30: Gürcü dans ve şarkıları, 19,15: Ti tahmin ediliyor. Montrö palasın büyük | Edebiyat, 20: Straussun #Eğlenceli harpv bir salonu gazetecilere tahsis edilmiştir. Bu |&dlt öperetin radyo montajı, 22: Yabancı salonda bir telgraf bürosiyle yirmi telefon | dillerle neşriyat, kabini tesis edilerek — gözetecilerin — işleri VARŞOVA kolaylaştırılmış bulunuyor. Gerek — İsveç| — 18: Şarkılar ve hafif havalar, — 18,25: ve federal hükümeti ve gerekse Vaud kan-|Oda musikisi, 18,50: Muhtelif, 21: Operet tonu hükümeti konferansın noksansız bir | plâkları, 22: Şopen musikisi, 22,30: Mu- koşup gideyim, yarım saate kadar gelirim. diyerek bahçıvan koştu gitti. Biz kadınla biçareyi kaldırdık, başaşağı getirdik, ağ- zından epeyce su boşandı. Çıkan eu fena fena viski kokuyordu. Bir türlü kendine gelemiyordu. Vücudu buz — gibi soğuktu. Nabzini tuttum gayet ağır, belirsiz. halde çarpıyordu. Kalbi de öyleydi. Belki 2e - vallı ölüyordu. Kurtaramıyacaktık, bol ko. lonya friksiyonuna başladık. Kollarında, bacaklarında biraz hararet bissettim. Biraz sol tarafa çevirince sağ kolunun — altında ceketin içinde bir şişlik gözüme İlüşti, he » men ceketini kestim, kolunun altından ak- gamki güvercinin ölüsü çıktı. Gece yarısı kuşu nereden bulmuştu. Niçin öldürmüş - tü? Biçare belki bütün bütün — çıldırmıştı. Bir türlü kendine gelemiyordu. Biraz son- ra Ermeni bir doktor geldi. Uzun umun muayene etti. Hemen iki enjeksiyon yaptı. Ve süratle hastaneye kaldırmak Mkzım ol- duğunu da ilâve ettiler. Ve bu vaziyette, onları hayırlı bir ele| — Yirmi iki gün onun evinde yalmızca kal- emanet etmekten başka çarem var mı? — |dım. Her gün hastanede onu yoklayor - — Gazeteye verdiğin ilânlara hiç cevap | dum. Hep ayni D BÜKREŞ 18: Radyo örkestrası, 19,15: Konserin devamı, 20,20: Yeni plâklar, 21: (1875) a K, |sekilde açılması için icabeden bütün ted- | siki nakli, 23,15: Radyo” salon — triyosu, | .e di mi> nımiyor, kendini bıımiyğıdı hstanbula B Dur.. ;cele etme... Asıl düşünü- (K .i iktihaz etmişlerdir. f 23,45: Dana musikisi. Müdriket dökmeğli ectbri ldağleadar dükür'ülyü: leci nokta var . Montrö pılıı îlı_Tıılıı 'deki Grand « 4 Haziran Perşembe — Geldil dedi, ve ümitsiz ümitsiz ilâve| de kalamadım. Sertabibe adresimi burakıp hotelde gazetecilere üç yemekle beraber İSTANBUL ettiz baftada bir bana yazmasını rica ederek “edilmiş notadan ileri gelmiş olsa gerek... Her zaman gelip notanizı tashih etmek is- — tiyorum, Fakat bir türlü cesaret edeme - — gdim. Nihayet dün akşam gene yanlış çal - makta olduğunuzu işitince dayanamadım.. — Ve sizi ziyarete karar verdim... Fakat yal — miz bulacağımı ümit etmemiştim. Sabah - — lleyin erkenden Sofyaya hareket edeceğim için melodimin böyle hatalı — bir şekilde k h!m"m' “ö"lü_"' ERR olmadı. — Zarfta |— O Oy OJiA Montrö koönferansına Sov- — «Siyah gözlere in bütün notalarını bula -| L P L runda İbükümız. Şimdi öyle zannediyorum ki zi » ; & a “yaretimin sebebini anladınız. Sizi rahatsız | Türkiye hariciye vekili tarafından ettiğimden dolayı tekrar affanızi vaki davet üzerine Sovyet Rusya- — Saygılar.. nın mezkür konferansta Litvinof ğ -Hürmetkârınız tarafından temsil edileceği bildiril- Darönoff» miştir. $ odayı günde 15 İsviçre frangına verecek- lerini Beynelmilel matbuatı reisine mmm lerini beynelmilel matbuat teşekkülâtı te- isine bildirmişlerdir. Rusyayı, Litvinof temsil edecek Moskoya, 2ı(ALAL) a Dişileri Komiser muavini Krestinski, Bo- gazlar rejimi meselesini tetkik ede- 18: Dans musikisi (plâk), 19: Haber - ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 19,30; Kı - zilay namına konferansı Dr. Şükrü Hâzım tarafından (Kızılayın yardımları), 20: So. nat: Bethofen piyano solo (plâk), 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile « cektir. — Fakat hiç birisinden hayır yok...| Beyruttan vapurla hareket ettim. İstan - Meselâ, — Şişli — palasta, — bir — Zattan| bula dönünce hemen tekrar Fransaya git - mektup almıştım.” — Çocuklarımı — alıp| mekliğim lâzim.geldi. Ben orada iken bü- gittim, bana: yük müuharebe başladı. Dünya birbirine — Bu çocuklar çok küçük! dedi. Ben, | girdi. O kıyamet günlerinde biçareyi unut- elinden iş gelit bir şey arıyordum: Halbu-|tum gitti. Neden sonra Şamda bulundu - ki bu kız daha, yemek değil, kahve bile |ğum zaman ayni hastanede vefat etmiş ol« Pişiremez! duğunu öğrendim. Zavallı Ahmet Emin, "Oradan dönüşümden sonra elime bir|aradan yirmi seneden fazla zaman geçtiği mektup daha verdiler: Bu da, Akay dakti- |halde hâlâ gözümün önündedir. Öyle ki- Jlolarından bir bayandan geliyordu. O-|bar, sempatik canlı bir insandı ki.. Sanki na da gittim, © hanımla anası, yavrularımı | bir ateş parçasıydı. göyle bir süzüp dudak büktüler ve: Kim bilir? Kör düğümü çözdü mü?. — Bunlara bir de dadı lâzım! dediler, |Karanlığı aydınlattı mu? O ebedi muam- Bayan Müdrike, akşâmın alaca karan- |mayı halletti mi? lığında gölgeleri koyulaşan yüzü kırıştı, ve: ? Mahmut Salih —— Müddeiumumilikten davet İstanbulda Koca Mustafapaşada 0« turduğu anlaşılan Aydın azası Meh - met Nailin hemen —memuriyetimize Müracaat etmesi,