10 Sayfa OLUMMANGCASI — * Son Posta ,, nin tefrikası: S1 Yazan A, R. — Cemil, artık işi adamakıllı remmalliğe — vurmuş, onunla geçiniyordu yor; karmakarışık bir takım — şekiller — yapıyordu... Cahil ve iptidat ruhlu Ye- — men genci, gözlerini bu çizgilerden, noktalardan ayırmıyor: hiç bir mana “ifade etmiyen bu karma karışık şekil- — ler içinde, hayatın saadet yıldızını arı- ; yordu. Cemil, bu saf ve cahil genci aldattığı — için kalbinde bir nedamet duymakla be- * raber, başladığı şakada devam ediyor; — ve ağır ağır söyleniyordu: 0 — Salih!.. — Yâ seydi?.. — Senin yıldızın, çok yüksek. — Elhamdülillâh... — Eminenin yıldızı da yüksek am- Ma, seninki kadar değil. — Eh.. zarar yok. Yakın mi bari?.. — Hem yakın.. hem de senin yıl - dızına doğru yürüyor. — Çok: şükür Yarabbi.;, — — Yalnız. .arada bir zaman mesele- Bi var. — Acaba, ne kadar? — Vallahi, yâ Salih.. bir müddet — varamma pek o kadar kestirme bir şey söyleyemiyeceğim. — — Çok uzak mı?... — Hayır, canım.. bir buçuk, iki se- - ne kadar bir şey... — Demek ki ondan sonra.... — Yıldızlarınız tamamile birleşi - yor. Artık, saadet sizin için muhak - tır, -— Çocuğumuz olacak mı?.. , — Evet... Altı erkek, beş kız ço - - cuğunuz olacak... — Salih, sevincinden sıçrryordu. * — Kızları, hiç saymayın. Onlar, ev- — Çât sayılmaz... Fakat, altı erkek ço - cuk.. bu, bir servettir. — — O servete hâcet yok, Salih. — Niçin, yâ seydi?.. ö — — Çünkü.. servete, ayrıca kona - — caksın. — Ben.. ben bir servete konaca - — ğam, ha... Aman yâ seydi, beni mec - nun edeceksin. — — Bunda mecnun olacak ne var, Salih>.. Talih bunlari sana mükadder etmiş... İşte bak şu çizgilere... Her şey, ayan beyan görünüyor. — Bu servet elime ne zaman geçe - cek?.. — Çok yakın.. hattâ diyebilirim ki.. Gdeta bu servetin bir ucu ile temasta - gin. —— Sübhamallah... '— Evet.. bu servet hazinesinin tam . Cmil, elindeki kâğıdın üstüne bir ta-|ileri atılırsan, bir şeyh kadar zengin o- kım çizgiler çiziyor; noktalar koyu -|lacaksın, — Bunun, nasıl bir tehlike olduğu - nu da söyleyebilir misin, yâ seydi?.. — Belki, bir kaç kişi ile boğaz boğa- za uğraşmaktan ibaret bir şey... — E, benim için bu işin ucunda ö- lüm var mı).. — Canım, işin ucunda ölüm olsa; hiç Eminenin yıldızı seninle birleşir mi?.. Altı erkek çocuğun olur mu?.. Şu halde; ölmiyeceksin ki, bunlar o - lacak... Salih, birdenbire kapıya atıldı. Dı - şarı çıkarken: — Allah, senden.. senin ecdadın - dan razı olsun, yâ seydi... Ben, Emi - neye koşuyorum. Saadetimizi tebşir e- deyim. Diye bağırdı. W ni Aradan yirmi dört saat geçmemiş - ti; artık Cemil köyün içinde (rem - mal) lıkla büyük bir şöhret kesbet - mişti. Genç, ihtiyar, erkek, kadın etrafını almıştı. Hepsi de boyunlarını bükerek, fallarına baktırmak için yalvarıyorlar- dı. Seyit Tâhâ, Cemilin birdenbire kö - ye yayılan bu şöhretinden endişe et - mişti. Onun odasına gelmiş: — Yâ, Cemil efendi. İsmin bütün köyde duyuldu. Halbuki sen burada kaçak bulunuyorsun. Bu hal senin i - çin bir tehlike teşkil etmesin. Demişti. Cemil, gayet saf bir adam tavru almış: — Hiç merak etme, Seyit Taha... Ben, tabiidir ki herkesten evvel kendi falıma baktım. Şimdilik, benim için hiç bir tehlike mevcut değil... Şu hal- de, madem ki burada yaşıyacağım.. ba- ri, remmal'lık benim için bir geçim yo- lu olsun... Hele önüme otur da, bir de senin yıldızına bakayım!.. Cevabını vermişti. Cemilin bu saf ve tabit ifadesi, Se- yit Tahayı kat'iyyen şüphelendirme - mişti. * Aradan, tam bir hafta geçmişti. Bir cuma günü sabahleyin erken - den köyde bir faaliyet baş göstermiş - ti. Köyün önündeki meydan, erken - den çalı süpürgelerile süprülerek yıl- lardanberi oralarda biriken süprüntü- ler temizlenmişti. Yüksek keçi boynuzu ağaçlarına ip- ler gerilmiş; bunların üzerine keçi kı- kenarındasın... Yalnız şu var ki, ö -|lından örme çergeler gerilmiş; geniş “nünde küçük, tehlikeli bir yol var. E-bir gölgelik vücude getirilmişti. ter bu tehlikeye karşı göz yumar da, (Arkası var) Hasan Ruj ve Allıkları Fransada Koti ve Amerikada Mişel ne ise Türkiyede ruj ve allık ancak — Hasan — markası kadınların ve — güzellerin. ve gençlerin hayati istekleridir. Sabit, açık ve orta ve koyu renkleri vardır. Ruj 60, allık 85 kuruştur, Hasan deposu : İstanbul - Ankara, Beyoğlu. ._—îki doktor aranıyor Köstence, Varna ve Burgaz limanlarından Türkiyeye göçmen taşımak - layız. Vapurlarda çalışmak üzere iki üracaalları ilân olunur. ni doktora ihtiyacımız vardır. İsteyenle- katta Kalkavan vapur idarehanesine - B z ke d SON POSTA BULMACA 1 — İstanbulda bir semt, 2 — Yardım parası, 3 — Yaratmaktan emri hazır, kar- da belli olur. 4 — Fransızca kırsat, bir iç- — Yurdumuz. 6 — Nam, bir tanıdık görünce şapka çıkararak veririz. 7 — Şe - hirlerin etrafında taş duvarlar, şikâr. B — Bir at rengi, Hünlerin kumandanı. 9 — Tibette oturanlar. 10 — Bir ilâç, yüzü gül- miyen eski hükümdarlardan biri. V1 — Yenmek, bit, bir Ç ilâvesile — başımızda vardır. Yukarıdan aşağıyar 1 — Hürmet, yazı yazarız. 2 — Hayâ, Sirkeli yapılır. 3 — Yüz kuruş, fark. 4 — Yemekhane, sanatın türkçesi. 5 — Elek- trik tabiri, kırmızı. 6 — Soru edatı, hava ile uğraşan ilim müessesesi, 7 — Yıkan. B — Askerlikte rahattan sonra söylenir, kuzu sesi. 9 — Yakınlık. 10 — Denizde vardır, akıl. J| — Tanımaktan emri ha- zır, ortası kesilmiş yer. Dünkü Bulmacanın Halli : Soldan sağa: | — Matara, kari 2 — Âlâ, enkaz. 3 — Vaha, dargın. 4 — İkame. 5 — Ata- lek, ne. 6 — Albo, re. 7 — Uslanmak. 8 — Ree, alet, 9 — Tâ, ima, taka. 10 — A - tay, de. V1 — Pide, Atlas, Yukarıdan aşağıya: | — Mavi, âfitap. 2 — Alâka, ati. 3 — Tahattür, ad. 4 — Âmâ, seyyie. 5 — Re, elâlem. 7 — Kanton, et. 8 — Kar, mat. 9 — Azgın, alâka. 10 — Erkek. 11 — En hoş meyva usareterile nazır- kolaylaşlırır. lanmıştır. Hazmi İnkıbazı izale eder. Kanı temizliyerek vücuda tazelik ve canlılık bahşeder. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu « İstanbul Beyoğlu 3 üncü sulh Hukuk hâkimli- ginden: Mahkemenin 936 - 320 sayılı dosyasile Singer kumpanyası tarafından — Fındıklıda Necati Bey caddesinde B7 numarada iken hâlen ikametgâhı meçhul Ahçı Şerif Ah. met oğlu Nuri aleyhine açılan 126 - lira 50 kuruşluk alacak davasının durüşmasın da mahkemeye ibraz olunan mukavelede- ki imzasının inkârı halinde istiktap yapıla» cağından bahisle ve 20 gün fasılâ ile mu- amelei gıyap kararının ilânen tebliğine ka- var verilmiş ve muhakeme günü 11/6/936 saat 14 de bırakılmış olduğundan itirazla işbu gün mahkemeye gelmediği takdirde istiktaptan kaçınmış ve vâksaları kabul et- miş sayılacağından gıyap kararı tebliğ ma- ilân olunur. (626) kamına kaim olmak üzere ADEMİ İKTİDAR 7 — İHTİYARLIĞI YOK.EDER Tafsilât; Galata P. K. 1206 Hormobin Mayıs 15 uşı | YUSUF İZZEDDİN | Öldü mü, ö!dürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir ae yEtde Cemal paşa — Bu meseleyi sen - den başka kim biliyor?.. Muhib bey — Meselenin ehemmi - yetini nazarı dikkata aldım. Tam vak- ti gelmedikçe hiç kimseye bir şey aç- mamayı kararlaştırmıştım. — Pek âlâ... Bundan sonra da bu meseleden kimseye bahsetmiyeceksi- niz. Şayet böyle bir şey duyarsam, si- zi berbat ederim. Cemal paşanın bu ihtarı, Muhib be- yi ebediyyen susturmaya kâfi gelmiş- ti. Cemal paşa, hanedanı saltanat ara- sında büyük bir dedikoduya ve hattâ akla gelmez fenalıklara sebebiyet ver- mesi ihtimali olan bu meseleyi de ka - patmak istemiş; o mektup müsvedde- sini de kendi hususi evrakı arasında hıfzetmişti. a Fakat; o günden itibaren Vahded- dinin Yusuf İzzeddin efendi hakkın - daki hâinane tasavvurlarını merkezi umumideki bazı arkadaşlarına bildir - miş; ve şehzadenin Çengelköyündeki köşkü etrafına da kuvvetli bir tarassut şebekesi yerleştirmişti. İşte, Cemal paşanın — (Serkl Dor - yan) daki ifşaatı, bu üç meseleden hâ- sıl ettiği kanaat ve intibaa istinat et - mekteydi. * Vahdeddin, acaba bu gizli cemiyetle niçin bir mukavele akdetmemişti?.. Kurnaz, zeki, sinsi ve kılı kırk ya - ran Vahdeddin, tabiidir ki çürük bir tahtaya ayak basmak istememişti Çünkü o, yapılacak ihtilâl hareketinin |yüzde yüz muvaffak olacağına henüz kat'i olarak kanaat getirmemişti. Şayet ihtilâlciler, bir anda hükümet İkudretini ellerine alabilirlerse, onlara liltihak etmek güç değildi. Onun için | Vahdeddin, büyük bir endişe ve merak içinde bu hareketin neticesini bekle - İmişti. | — Nitekim, netice; taklibi hükümet ve sui kast müteşebbislerinin -tamamen laleyhine zuhur etmişti. Bütün bu ca- niyane teşebbüsat, sadece zavallı Mah- mut Şevket paşanın feci bir şekilde şehit olmasile hitama ermiş; caniler de kâmilen ele geçmişti. Bu tarihi cinayet, cezasız kalmamış- tı. Katiller, asılmıştı. Bu manzaraya dehşet veren bir şey varsa, asılanların arasında, (hanedanı saltanat) a men- sup, bir de (damadı şehriyari) vardı. Vahdeddin, teenni ile hareket ede - rek kendisini bu cereyana kaptırma - dığına şükretmişti. Fakat, ayni za - manda farkında olmıyarak bir de bü- yük hata işlemişti. İşlediği hata, o aralık haklarında ta- kibat icra edilen bazı hürriyet ve itilâf kodamanlarını; ezcümle *bu meş'um fırkanın lideri Sadık beyin her husus- ta vekil ve müşaviri olan (Kayserili Şaban ağa) yı Çengelköyündeki köş- künde saklaması idi ...Bu vak'a da;| İttihatçılar nazarında Vahdeddin efen- -— A l dinin bir kat daha sukutunu istilzam etmişti. Gerek hanedanı saltanat azaların - dan bazılarının padişaha istirhamına ve gerek Fransa sefaretinin bazı vası- netalarla İttihatçılar nezdindeki dos - tane tavassutuna rağmen damat Salih paşanın idam edilmesi; - hanedan a- rasında - en çok Vahdeddini müteessir etmişti. Bu hal de inzimam ettikten sonra, ar- tık İttihatçılardan büsbütün ümidini kesen şehzade Vahdeddin, artık bir an evvel saltanat mevkiine vasıl olmak i- çin kendi plânını tanzim etmek, ve bu plânı büyük bir maharetle tatbike gi - rişmek lüzumunu his eylemişti. Hürriyet ve itilâf fırkası, ortadan si- linmişti. Rüesasının ekserisi, Mısıra ve Avrupaya çekilmişti. İttihat ve Te- rakki, yeni bir gizli hücum karşısında kalmamak için, İstanbulda bütün mu- haliflerine karşı şiddetli davranmaya karar vermişti... Ve bir müddet sonra da, umumi harp zuhura gelmişti. Bu müddet zarfında, şehzade Vah - deddin pusuda duruyor; hâdisatı bü - yük bir dikkat ve ehemmiyetle takip ediyordu... Artık dayanabileceği mu- halefet kuvveti kalmadığı için, köşkün- de silik bir hayat geçiriyor, mümkün ol- duğu kadar da İttihatçıların şüphesini celbetmemek istiyordu. Tali, birdenbire onun eline bir fır- sat vermişti. Birdenbire Karbe girive- ren İttihatçılar, herkes tarafından mü- ahaze edilmişti. — Bunların en ba- şında (veliaht, Yusuf İzzeddin efen - di) gelmekte idi. (Arkam var) KADIN CAZİBESİ |.. Memleketimizin şık ve kibar bayanla- Fının Mmemnüniyet ve rağbetini — kazanan Venüs Ruju, kremi, pudrası, cilâm, allığı, sürmesini kullananların İetafet ve cazibe- sine hayran olmamak mümkün ildir. Emniyet ve itimada şayan Venüs müstah- zaralı: Bayoğlunda tanınmış ve maruf Karl- man, N. Tarika, Şark Merkez uriyat ve tuhafiye mağazalarında satılır. Deposu: Evliya zade Nureddin Eren, ccza Alât ve itriyat ticarethanesi, İstanbul Bahçekapı. SİPİN ENAN SAĞLIK VERİR »l İ_nhisarlar U. Müdürlüğünden: l —a - 300 lira muhammen bedelli 1 adet hassas maktap makinesi _h m.luı muhammen bedelli iki adet orta boy demir maktabı şartnameleri mucibince ayrı ayrı pazarlıkla satın alınacaktır. Vermek isteyenlerin şartnameleri almak üzere hergün, pazarlık için de 2/V1/936 Sah günü saat 14 de Alım Komisyonuna levazım ve mübayaat Şubesindeki «1921»