3 Nisan Hauptman masum mu? “Katil benim!,, diyen Vendel isimli avukat kimdir ? Vali Hofmanın gelecek seçimde Amerikalı Almanların yeyini kazanmak için hükmün tatbikını kasten tehir ettiğini söyleyenler de var Miralay Lindbergin oğlunu öldür -: mek suçiyle idama mahküm edilen Hauptmanın tam elektrik sandalye - sine oturtulacağı sırada cezasının te- hir edilmesi, son günlerin en mühim hâdiseleri arasındadır. Hâdise şu şekilde vuku bulmuştur: Mahzun yüzlü bir adam Hauptman son günlerinin hulülünü derin bir istırap içinde bekliyordu. Bu sıralarda Amerikanın Şarlok Holmesi sayılan Ellis Parker, otomobil ile hü kümet dairesinin önünde durarak ara- badan fırladı. Yanı başında uzun boy lu, ince yapılı mahzun yüzlü bir adam bulunuyordu. Lindbergin çocuğunu kaçıran Ellis Parker bu adamı göstererek: — Lindbergin çocuğunu — kaçıran budur. İtiraf ediyor! dedi. Suçunu itiraf eden bu adam, — Pol Vendel adını taşıyor. Eskiden Tren - ton barosu azası arasında idi. Fakat ahlâksızlığı, barodan çıkarılmasına sc bep olmuştu. Vendel, suçunu nasıl işlediğine da- ir tam yirmi beş sayfa dolduran bir itirafname yazmıştı. Bu itiraflar, Ha- uptmanın ölümünü geciktirdiği için bu adam Hauptmanın müdafii sayılan va- li Hofmana takdim olundu. Vali itirafnameyi aldıktan sonra, Yeni Jersey mahkemesini toplanmağa davet etti ve Hauptman hakkında ve-| rilen cezanin tehirini istedi Vendel hakkında şüpheler Vendel hakkında hasıl olan şüphe - ler yeni değildir. Bu adam geçen şu- batın 14 ünde tevkif olunmuş, şuba - tın 24 üne kadar mevkuf kaldıktan sonra Lindberg — meselesini derinden derine tetkik eden (Ellis Parker) e teslim olunmuştu. Cinayet nasıl işlenmiş ? | Vendelin itiraflarına göre kendisi cinayeti şu şekilde irtikâp etmiştir : Vendel çocuğu Lindbergin evinden aşırarak götürmüş, çocuğa- haftalar - ca bakmış, nihayet — çocuk ülmüş ve Lindberg ailesinin evine yakın bir yere bırakılarak 12 mayıs 1932 gü - nü bulunmuştur. Vendel, çocuğu kaçırmak işini tek başına düşündüğünü ve tek başına yaptığını söylemektedir. Anlatışına göre Lindbergin ne bir merdivenle tırmanmış, — ve ço- cuğu odasından alarak arka merdi - evi cuğu saklamak istemiştir. | rılmıştır. lentz tarafından — isticvap edilmiş bulunuyor. Tesir altında mt kalmış? İsticvap nihayet bulduktan — sonva müddeiumum? bu adamın tesir altın - da kalarak bir takım itiraflarda bulun- duğunu, onun için kendisine sorulan bir çok suallere cevap veremediğini | iadesi için Verilen para üzerine konan | işaretleri bilmiyor. İ zabıta bu adamı hem - tehdit almıştır. Müddeiumuminin beyanatına rağ- men Vendelin itirafları derinden deri-. ne incelenmekte ve Ellis Parkerin ona dair verdiği raporlar tetkik olunmak - tadır. Mahut merdiven Parker, — Lindbergin kaçırmak — için - yapılan merdivenin Vendel tarafından yapıldığını göste - ren bazı delâil de bulmuştur. Bütün bunlar vali Hofmanın idam cezasını tehir etmesinde duğu kanaatini yapmıştır, Vali Hofmanın kendisi (Deyli Eks- pres) gazetesinin muhabirine şu söz- leri söylemiştir: «Hauptman hakkında zerre |merhamet hissetmiyorum. Lindbergin çocuğunu öldüren adam, sandalyeye Tâyıktır. Fakat Hauptma - nın siyasi bir oyuna kurban gitmesi ihtimalinden şüphe ediyorum » | Buna mukabil vali Hofmanın, da - irei kendisine rey vermelerini temin bir Alman olan Hauptmanın cezasını bir kaç kere tecil ettiği de ileri sürül - mektedir. Hauptmanın öleceğine emin olduğu z sıyada saklamakta devam ettiği sırla venlerden inip Trentona gitmiş ve Ço- itiraf etmesi bekleniyordu. / .| Halbuki Hauptman evvelki gün ö- Mayısın başlarında çocuk bir. gün y üne bir kaç dakika kalasıya kadar | merdivenden düşmüş ve kafa tası kı -| y imya masumiyetinden bahsetniş — ve |ölüm sandalyesi ile ölüm Vendel müddeiumumi - David Vi - O yun mesafeyi kat'etmiyeceğini ilâve | etmiştir. Vendel hakkında henüz karar verilmiş değildir. Bu naîl Bir kadını kardeşinin ölüm söylemiştir. Meselâ Vendel çocuğun döşeğinde olduğunu Söy- Kumkapıda Pazband sokağında 17 nu> Müddeiumuminin kanaatine göre , Aralı evde Canan adlı, iki çocuk sahibi, etmis, fakir bir kadın oturmaktadır. Bu kadının hem kendisine korkulacak bir şey bu- hayatta Konyada muhabere başçavuşu o- lunmadığına dair vaatlarda bulunmuş |lan kardeşinden başka da kimsesi yoktur. ve kendisi bu yüzden cinayeti üzerine | | nisan günü kadıncağız bu kardeşinden: «Ümitsiz bir halde hastanede rum, bu ihtimal son mektuburüdur, şırınga ile yaşatıyorlar, belki artık mek - tuplaşamıyacağız'ı ulmıştır. Kadıncağızın parası olmadığı için telgraf çekip kardeşinin sıhhatini çılgın bir halde ağlıyarak dolaşmaktadır. çocuğunu | Öğrenildiğine göre bu bir, sıdır. Kadının ahbapları tarafından tertip edilmiştir, Fakat bunu şimdi kendisine an. Jatmak mümkün olamamaktadır. SON POSTA luk anlaşmasının içyüzü nedir? Arnavutluk ya Balkan an- tantının, yahut İh.lc:ın hükmü altına îîrece İŞ, İtalyayı tercih etmiş Londrada çıkan Deyli Telegraf ga- <2tesi, İtalya ile Arnavutluk — arasın- da imzaianan ve Arnavutluk parlâmen- tosu tarafından tasdik olunan son an- laşmaları tahlil etmektedir. İngiliz ga- |zetesinin Roma muhabiri - tarafından yazılan bu yazıyı aşağıya naklediyo - rüz: «İtalyanın Arnav utluğa hulülü bir kaç gün önce imzalanan anlaşmalar - la epeyce temin edildi. Bu anlaşmalar memleketin gösterdiği şiddetli muha - lefete rağmen Arnavutluk parlâmen - tosu tarafından tasdik olundu. Burada anlatıldığına göre bu itilâf- nameler Balkan antantını - teşkil eden Yugoslavya, Romanya, Türkiye ve Yunanistan devletlerini, Arnavutlu - ğun dış siyaseti üzerinde tesir yap - maktan ahkoyacaktır. İtalya ile diğer Akdeniz devletleri arasında bir muharebe vukuu takdi -| rinde Sinyor Musolininin Adriyatik denizini bir kaç saat içinde kapayabi- İleceği kanaati vardır. Kral Zogo, ya Balkan antantının | yahut İtalyanın hükmüne boyun eğ - mek gibi iki şık karşısında kalınca İ- talyayı tercih etmiştir. Bir taraftan İ- talyanın Habeşistanda kazandığı mu- vaffakıyet, diğer taraftan Kral Zogo- nun tebaası arasında kendini hisset - tiren memnuniyetsizlik kralı bu ka - rarı vermeğe sevketmiştir. Arnavutluk hazinesi devlet me - [vnıulnvınm. ordu mensuplarının maaş- |larını veremiyecek bir haldedir. Bal - kan antantı Arnavutluğa istikraz vere- isebet bölürk Wı;nıyeccğ'i için o da bu tarafa dönmüş- ü Hauptmanın sen resimlerinden biri Anlaşmaların bütün'şeraiti neşredil- memiş olmakla beraber askeri madde- lerin şu maelde olduğu anlaşılıyor: «İtalyan — zabitlerinin Arnavutluk ordusuna iadeleri ve ordunun başına bir İtalyan generalinin geçirilmesi, bu Valinin sözleri kadar elektrikli | Sayfa 7- eee 'talya - Arnavut- | —— En kuvvetli şair, romancı ve hikâyecimiz kim ? —— Peyami Safa ne diyor? * * Peyami Safa, suallerime cevap ola- rak bir makale yazmış: — Benden, diyor, bir tek isim iste- diğiniz zaman en beğendiğim yaratıcı | olarak size vereceğim büyük isim, yalnız: «Allah» tir. İster bütün dün- ya edebiyatından, ister sadece bizden bahsediniz, kıymetler arasında bir Hi- erarchie tayinine mecbur olduğum za- man tek adam üstünde kalmama hiç bir imkân göremiyorum. «En büyük muharrir», «en kudret- li şâir» bizde ekseriya en küçük ve en | kudretsiz adamların yalnız kendilerine lâyık gördükleri vasıflardır. Sualler karşısında susmaları, böy- le bir gizli tevcihin ifadesi olabilir. Kendimi bu şüpheden de kurtar- mak için hemen ilâve edeyim: Mukayeselerin, kıymet - tayininde pek yanlış bir ölçü olduğuna kaniim; ve bir san'atkârın ancak kendi nefsi - le rekabetinde bir üstünlük payesi a- labileceğine inanıyorüum. Çünkü her insan, ötekinden ayrı bir cins kıymetler manzuümesi içinde mütalea edilir; ve bu manzümenin kendi — tekâmülüne göre derece alabilir: — Halid Ziya mı daha büyük ro- mancıdır, Hüseyin Rahmi mi? gibi bir sualde, yalnız iki insan arasındaki şah- siyet ölçülerinin farkları değil, iki ro- man nev'inin farkları da bizim tek| plân üzerinde salim bir mukayese yap- mamıza manidir. x edebiyat adamlarımızın en yorsanız, ayni isimler üstünde sizinle de, başkalariyle de birleşeceğimizi ü- mit ediyorum. Hükümleri ne kadar sathi olursa ol- sun, edebiyat tarihleri pek az yanılır- lar. Bazan kıymetleri tayinde geç kal- dıkları görülür. Bugünkü nesil istisna edilirse, ondan evvelkiler için edebiyat tarihlerimizin verdikleri hükümler çok kaba, üstünkörü fakat yerindedir. Almanların için intihabiyesindeki, Hauptmanın ümidi l arasındaki v Arnavutluk kralı Zogo isi unvanını taşıyacaktır. Avlonya körfezine ve İtalyaya ait Saseno adasına hâkim olan Karabon tepesinin tahkimi. Draç kalesinin İtalyanlar — tarafın - dan tahkimi ve Draç limanının geniş letilmesi için bir istikraz temini. Anlaşmanın iktısadi - maddeleri, İ- talyan kontrolu altında bir ziraat ban- kasının açılmasını, bir tütün inhisarı- nın tesisini ve ber yıl 110.000 İsterlini verilmek üzere bes senede 550.000 İs- terlin — verilmesini, bundan başka 40.000 İsterlinlik bir istikraz teminini istihdaf etmektedir. İtalyanın aldığı petrol imtiyazı da genişletilecektir. İtalyanın Arnavutluk kültür hayatı üzerinde kontrolü, İtalyan mekteple - rinin yeniden açılması ile temin olun- müştur. Bu mektepler 1933 de kapa- tılmıştı. Bundan başka çocukların sıhhatini temin için sıhhi merkezler açılacak - dur.» lâtife? leyerek aldattılar yatıyo - beni mealinde bir mektup soramamakta, V nisan şaka - general, Arnavutluk erkânıharbiye re- yebilirim.» Bugünkülere gelince,.. Biz, teşek- kül halinde bir nesiliz, Son eserini ver- meyen insanlar için tenkit te son sözü- nü söyleyemez. “Benden bir tek isim istediğiniz zaman en beğendiğim yaratıcı olarak size vereceğim büyük isim yalnız “ Allahtır ,, mahkemesince haklarında vezilen kas rarı protesto maksadiyle bağırıp çağı- ran ve «Enternasyonal» marşını söyle: yen komünist suçluları Salâhattin, İs- |mail, Yusuf ve arkadaşları N AUK açılan hükümetin manevi şahsiyetini günü değil, en büyüklerini soru- (tahkir davasına asliye ceza mahkeme” sinde başlanmıştır. x Peyami Safa zımsa, benim Peyaminin sözlerine ken: dimden katacağım, muterize içinde a4 hlnmış yarım düzine nida işaretinden ibarettir. Z N. $ Adliyede gürültü yapan komünistlerin duruşması İzmir, 2 (Son Posta) — Ağır ceza hakkında Şahitlerden bazıları, komünist suç- lularından Salâhattinin bir işareti üzer rine — suçluların ayuhar diye bağırdıklarını, sonra bir marş söylediklerini tecavüzkâr bir vaziyet alduklarını söy« lemişlerdir. hepsinin — koridorda ve jandarmalara Suçlu Salâhattin şahitlerin öğreti, len sözleri tekrar ettiklerine isaret eder rek: — Ben Türkiye Cümhuriyeti aley. hinde bağırmadım demiştir. Mahkeme, gelmeyen bazı sahitle: Başlarken bana çok ümit veren ni-|rin celbine kalmıştır. ce genç şâirler tanıdım ki, sonraları, edebiyata yabancı ihtiraslarla — sapıttı- lar, ve haklarinda eyi fikirler sahibi ol- Karaman Kızılay Heyeti Karaman (Özel) — Kızılay Kurus manın acelesini bana pabalıya mal et-|munun senelik toplantısında yeni ida- tiler. re hey'etine Necip Bayram, Bayan Hayır! Bugünküler için, karar ver- | Muzaffer, Sabri Ermenâk, Feridtm Ö mek değil, ümit etmekten de korkuyo- |zer, Mehmet Edah, Ziya Göncü Emin rum: Hem bu ümit, bir şahıstan ziyade bir nesilden doğmak şartiyle hakikat olabilir. Ben de size, filân adamı değil, cemiyeti göstererek, en büyük yaratı-|lan dikiş ve nakış kursu ikmal edilmiş« cı için Allahtan sonra: «Türktür!» di-|tir. Kurs sonunda kursa iştirak eden yüze yakın kadının vücuda uenrdiklerî Âdetin mutlaka yerini bulması lâ -'eserlerle güzel bir sergi açılmıştır. Zengin bir tüccar bir kadınla iki sene beraber yaşıyormuş. Erkeğe nazaran ve hakikatte kadın metrestir. Ona sorarsa- niz; nikâhlı. “Tüccar zengin olduğu kadar da kur - naz. Evli. yetişmiş kızları var. Ailesin - den ayrılamıyor. Kadın da, eski an'ane- lere bağlı. Tüccarın sayısız paraları onu serbest hayata çekemiyor. Sonra, erkeğin hilesi, kadının aptal- hığı davayı doğuruyor: 'Tüccar kadını nikâh etmiş amma ne dairede kayıt, ne ortada resmi evrak var. Kanısı vaziyeti duyunca erkek ka- dından ayrılıyor. Kadın da nikâhlı olmak hakkına da- yanarak dava açıyor. Fakat resmi evrak gösteremediğinden davayı kaybediyor. Hayatta Gördüklerimiz Bir tüccara göre çocuğun tarifi ve Bekir ıeçilmiçleıdiı._ Çangırıda Dikiş Sergisi Çangırı (Özel) — Halkevinde açı- Salondan çıktılar, koridorda erkeğe sordu: İ — Hâlâ anlıyamıyorum. Biz evli dex, ğil miydik, bunu bana söyler misin? O, omuzlarını kaldırdı: — Anlamıyacak ne var yavrum.. Sea ni kazanmak için uydurma bir nikâh yape tım. — Neden?. . — Evliydim başka türlü yapamaz « dım. Şimdi de kanm duydu. Ondan aye nlamam. 3 — Kanü evveke bu kadar kıymetli değil miydi?. Erkek: — Gene kıymetli değil amma, ne yapmalı ki sermayede eitağiz! dedi Wi yürüdü. Muazzez FAİK —— Ğee 3 * ei ai ak ğ