6 , Sayfa - Fransada Aşk Yüzünden Korkunç Bir Facia Bir Delikanlı Sevdiği Kızdan Yüz Bulamayınca Çıldırdı, Sevgilisi İleDiğer 3 Kişiyi Öldürdü, 5 Kişiyi De Yaraladı Paristen yazılıyor: Fransada Sen İler sanatoryomunda bir facia olmuş, aşk yüzünden çıldıran bit genç 3 kişiyi öldürmüş, beş kişiyi ağır surette , nihayet kendi- &'de bir çifis töleğiyle vurularak öldü- rülmüştür. Sen İler deniz yüzünden 1300 met- re yükseklikte bir dağın yamacına Kâp rulmuştur. Sanatoryomu pek — maruf- tur. Bu sanatoryomun 150 metre ile- risinde de sanatoryom müstahdemleri- nin ikametine mahsus pavyonlar var- dır. İşte facia bu pavyonlarda cereyan etmiştir. Bu pavyonlarda oturan Marsel Ser- ve adlı Alsaslı bir genç 14 yaşında Jan Matiye adlı bir kıza âşık olmuş, fakat Jan bu aşka bigâne kalmıştır. Serre kızın bu bigâne vaziyeti kar- gpesında münasebetsiz bazı hareketler yapmağa kalkışmış, bunun üzerine kız Serreyi babalığına şikâyet etmiştir. Serre orada oturan bir posta müvez- zünin evlâtlığıdır. Posta müvezzii oğ- hunun bu fena hareketini duyunca onu tevbih etmiş: — Şimdi istila,edecek, buradan defolup gideceksin. Bir daha seni gözüm görmesin! demiştir, ken- disine iki de yumruk patlatmıştır. saygı gösteren Serre bu ağır hakaret- ten çok müteessir olmuş, doğruca köy givarındaki meyhaneye gitmiş, 15 da- kikada 4 litre şarap içip bulut gibi sar- hoş olduktan sonra pavyona dönmüş, odasına çıkmış, brovnig sisteminde iki tabancaya 100 kadar kurşun koyduk- tan sonra çıkmış, pavyonlarda rastgel- diği yere ateş etmeğe başlamıştır. Bu sırada bir odada oturan 18 ya- şında Kamill adlı bir kız gözüne ilişmiş, onu öldürmüş, sonra yanında bulunan beş yaşındaki kardeşini yere — sermiş, daha sonra da Janın odasına girmiş, kurşunla bütün vücudunu delik deşik ederek öldürmüştür. Bu arada da beş kişiyi ağır surette yaralamıştır. Rumen meb'usları - geliyorlar Facianın dehşetinden herkes kork- Paskalya münasebetiyle 5 Nisanda muş, bu çıldıran kara sevdalının karşı- Romanya vapuriyle şebrimize Rumen sına kimse çıkmamıştır. Yalnız - o ci- | parlâmentosundan bir grup — gelecek- varda otekilik yapan ve belediye reisi(tir, Bu grup İstanbulda bir gün kal - olan Korbil silâh seslerini duymuş, |dıktan sonra ayni vapurla seyahatleri- pavyonlara koşmuş ve daha büyük birİne devam edeceklerdir. (CÖNÜL İŞLERİ c0 ç ce görmüş, iyi mevki sahibi biridir. Fakat Bütün aradan altı ay geçtiği halde bir türlü ni Hayatında kâh olmağa razı olmuyor. İki ay evvel Aşk Istiyen felâkete meydan bırakmadan bu çılgın adamı vurup öldürmüştür. İki genç denizde kayboldular memişlerdir. Gençlerin denizde fırtı- naya tutulup bir yere sığındıkları tah- Suadın annesi Ayşe, dün ikinci şu- beye baş vurarak çocuğunun akibetin- den haber istemiştir. Zabıta Suatla İsmeti araştırmaya başlamıştır. Rüşvet alan müfettişin muhakemesi Danüp sigorta şirketinden — rüşvet almaktan suçlu olarak mevkuf bulu- nan maliye hesap müfettişi Mecdinin duruşması asliye üçüncü cezada dün de devam etmiştir. Dünkü celsede müddeilumumt — suçlunun 212 nci madde ile tecziyesini istemiş, duruş- ma suçlunun müdafaası — için başka güne kalmıştır. hastalandı. bir müddet hastalığı vesile ederek uzattı, bir müddet babasının bu- rada bulunmamasını vesile ittihaz etti. Şimdi de annesinin rahatsızlığını — ileri sürüyor. Fakat onun mütemadiyen ve * sileler içat ederek nikâhı uzatması beni üzmeğe ve şüpbheye düşürmeğe başla- dı. Acaba bizi aldatıyor mu, diye uyku uyuyamıyorum. Siz ne dersiniz? » Kadıköy: Fahire Üzülmekte haklısınız. Bizde nişan - lanma kızlar için facia doğuran bir an'a- ae halini aldı. Gençler nişanlanıyor, son- ra üzerlerindeki eski elbiseyi atar gibi, nişanı atıp savuşuyorlar, Kızın kalbini kırmalkan, istikbalini karartmaktan çe- kinmiyorlar. Onun için nişanlı gence fazla müsamaha etmeyiniz. Ailesile gö- rüşerek bir an evyel bir nikâh günü ta- yin ettiriniz ve kızınızı evlendirmeğe ça- Tşınız. *.. Fenerde Cemaleddin Ergün: Kızla neden görüşmek istemiyorsu - muz. Sizinle sevişmemiş, aşkınızdan e- min değil. Nişanlı da değilsiniz. O hal- de o kız bir başkasile konuşmuşsa bun- dan ne çıkar? Sizinle konuşmak iste - memesi sevmediğinden değil, her er - kekle görüşmek istemediğindendir, bilâ- kiz sevininiz ve evlenmeğe çalışınız. TEYZE — *Kızimı altı ay evvel temiz bir aile- ye mensup bir gençle nişanladım. İlk nişanlılk ayları iyi geçti, genç, tahsil BUĞİ Istanbulun Güzelliği Ve Evlerimiz & ki buçuk asır evvel — İstanbulda yamnı, l yumru, biçimsiz, çirkin binalar ço- galmağa başlamış ve şehrin güzelliği bu yüzden ehemmiyetli surette tehlikeye uğ- Tamıştı. Rasgelenin: «Kalfayım, ustayım, mimarıml» diyip ortaya çıkması bu hale sebep olmuştu. Bundan iki yüz kırk yıl önce İstanbulda hassa mimar başısı olan İsmail, bu işe bir nihayet vermek azmile fanliyete geçti. Mimar esnafının hethüda - hığına tayin edileceklerin ehil, işten anlar, zevk sahibi kimseler olmularını istiyordu; onun için de esnaf kethüdalarının mimar başı tezkeresile tayinini ileri sürdü. Nite - | kim evvelce de böyle bir usul konulmuş, iyi neticeler alınmış, fakat son zamanlarda ihmal edilmişti. Mimar başı İsmail ağanın dileği üzerine padişah ikinci Mustafa gu fermanı çıkar - di: «İstanbul kaymakamına — ve kadısına hüküm ki Mahrüseci İstanbulda vaki mi - marlığa müteallik esnâfın - ketbudalıkları kadimül'eyyamdanberu — müstehikkine mi - | 'Bnkırköyden Suat ve İsmet adların- |mar Haşılarm - tenkeresile "_*"“*l""'i'h"'d"..m.; bizi dünya yollarında karşılaş - iki genç evvelki gün bir yelkenli ile|bazı nâehil ve nâmüstehik kimesneler kalp | /| e dan gü - denize açılmışlar, fakat hâlâ avdet et-| **Ya füruht edüp taaddi üzre olmalarile | kadimden olagelen şekilde amel olunmak | içün yazılmıştır. «Fi evâsıtı Ramazan | 11 3» Mimarlık edecek kimzelerin kethüdala- tının hassa mimar başısının tezkeresile ta- yin edilmeleri dolayısile mimar kontrol altında bulundurulmasını, cahil ve nâebil kimselere mimarlık müsaadesi ve » rilmemesini temin ediyordu. Bu tarihten on sekiz yıl sonra padişah üçüncü Ahmet tarafından İstanbul kadı - sına ve hassa mimar başıya çıkarılmış olan hükümde İstanbul evlerinin şekli hakkında şu satırlar var; «Mahrüsei İstanbulda vaki büyüt ve menâzil zayyık ve birbirine karip ve mut- tasıl olduğundan mâdâ bazı evlerin saçak- Tarı uzun ve şehnişinleri karşu — karşuya vaki olmağla imdi sen ki mimarbaşısın İe- tanbulda bekârhâne ve sâir hanlar yaptır- mak murat edenler taştan kârgir yaptırup zinhâr ağaçtan yaptırılmasına ruhsat veril- meyüp ve damların saçakları tuğladan ya- İpup ve şehnişin çıkarmak murad edenler kadimi üzre on sekiz parmaktan ziyade etmeyüp iki binanın şehnişini birbirine mukabil yapılmayup men'ü tahzir eyleye- siz.» esnafının Bu fermanda dükkânların da taştan ya- pilması hakkında bir fıkra var. . En enteresan yeri de mimar başının bu emitlere kulak asmaman ihtimali karşısın- daki tehditdir; bir müddet sonra bu fer - manın unutulacağını veya ihmal edilece - gini zannedip te hükümlerini tatbik etme- meğe kalkaran «Bir türlü özür ve cevabı ısga olunmayup bilâ emânin katlolunacağı» mimar başıya bildiriliyor. | Aradan iki asırdan fazla bir zaman geçti; bugün İstanbul — sokaklarında — yine iğri büğrü, yamrı yumru evlerin yükseldi- ginden, kübik namı altındaki bir çok bi - çimsiz binaların cahil ve nâehil — kalfaların elinden çıktığını bahsedip durüyoruz. Ev- lerimizin yanısı hâlâ ahşaptır; kâgir yapı - |ların üstünde bile ahşap tavan katı görü - lüyor. Binalar hâlâ sık birbirine yakın ve 'bitişiktir, : | Bu kadar kutlu inkılâplar, mes'ut de - Hişiklikler oldu da sehircilik sahasında Dün ile Bugün arasında hiç mi fark yok) Şeker kaçakcılığı davası 1934 senesinin ilk aylarında Bul - garistandar gelen muhacirlerin malla- vi imiş gibi göstererek ve usilsız — be - iyannameler yaparak ehemmiyetli 'miktarda şeker kaçakçılığı yapap Se- Jâhaddin, Rifat ve arkadaşları evvelce mahküm edilmişlerdi Haklarındaki karar nakzedilmiş, dün yeniden du - ruşmalarına sekizinci ihtisas mahke - imesinde başlanılmıştır. Hazinenin üç avukatı dün temyizin bozmuş olduğu — bu kararın yerinde olmadığını ileri sürerek mahkemenin eski kararında israr etmesini istemiş - lerdir. Fakat bozma kararma uyulmuş ve hazine avukatlarının ileri — sürdükleri iddiaların tetkiki için muhakeme baş - ika güne bırakılmıştır. Fransız ve İngiliz gazeteleri arasında düel!o “İngilizler, Fransayı harbe sürüklüyorsunuz!,, Fransızça Journal'ın muharriri Heh_y, İngilizçe Daily Mailin muharriri Ward Price'e hitaben neşrett ıği açık mektupta “dikkat ediniz, diyor. Bu yola girersek sonuna kadar gireceğiz ! ,, İngiliz gazetecilerinin en tanınmış- larından biri olan Ward Price kısa bir zaman için Hitler ile üç defa #sansasyonel mülâkat yapmış ve bu üç mülâkatın İngiliz efkârı umumi- yesini Almanya lehine çevirmekte büyük tesiri olmaştar. Bunu — düşü- merektir ki 20 yıllık ceki bir dostu olan ayni derecede tanınmız Fransız gazetecisi Helsey Jurnal da ona hi- taben şu açık mektubu neşretmiştir: Ward Price Azizim Vard Price, Biz o kadar eski dostuz ve ben 20 yaıhı geçen bir zamandan beri serseri mukad - lümsediğinizi görmekten © kadar zevk du- yanım ki, İngiltereden ne vakit bahin açıl- sa sizi düşünmekten kendimi alamam! * Framsızlar İngilterenin oyununu anla - makta zorluk — çekiyorlar. — İngilizler — ise Fransanın hissiyatırı hemenm hiç anlamaz görünüyorlar. Bu müessil bir şeydir, vahim de olabilir. Eninde sonunda anlaşmaklığımız, hiç de- gilke anlaşamayacağımızı tesbit etmek ar- tık bir zaruret olmuştur. Siz İngilizler ekseriya sağır insanlarsı - nız, biz Fransızlar ise yabancı dilleri pek bilmeyiz, fakat pek yavaş konuşarak, iyi ve vazih telâffuza çalışarak bu zorlukları yenebiliriz. * y Halledilmesi lâzım gelen bir mesele Bir düşünceniz — var; yalnız kafanızda sakladığınız bu düşünceyi itiraf etmek is- temiyorsunuz. Tekzip ve inkâr etmiyece- ğiniz gizli fikir şudur. Almanya, infilâk et- meğe hazır korkunç bir kuvvettir. Siz bu kuvveti, Sövyet Rusya aleyhinde kullan - mak istiyorsunuz. Almanyayı teşvik etmek, ondan lâzim gelen himayeyi esirgememek harpçı fikirler- den doğan bir rejimin kendiliğinden yakıl- dığını götmek, ve bu mücadele fikrile yuğ- rulan insanların koparacağı harpten çe - kinmemek... — Patlıyabilecek bir harbin Sovyet Rusya ile Almanya arasında ola - cağmı zannediyor ve kendinizi bu dövlü - şün içinde görüyorsunuz. Komünizmde mağ lüp olunca, Almanyanın uzunca bir müd- det için durulacağını tahmin ediyorsunuz. Bir kere yangın bacayı sarınca, bunun SİZ> lere dokünacağını hatırınıza getiriniz. Mu- zaffet bir Almanyamın bütün dünyayı cermenleştirebileceğini, mağlüp ta olunca doğruca kemünizmin kucağına düşeceğini aklınız alsin. Bununla beraber M. Warde - Price bu güzel plânmız, Alman - Franaz — ihtilâfını halledecek vaziyette değildir. Ve bu ihti- Vâf muhakkak sürette balledilmelidir. Sizler, diplomasi yolları ile gizli ve mat- buatınızla da alenen, biz Fransızlar, Al - manlarla dostluk ve anlaşma muahedeleri yapmadığımız için muahaze ediyor, bir ta- kım hukuki safsatalar, ve ince düşünüşlerle, fırsatlar kaçırdığımızı söylüyorsunuz... Bu türlü sözlerinize müsaadenizle —şu cevabı vereyim : Siz Almanları tanımıyorsunuz. Bizler ise çok iyi tanıyoruz. Düşman veya müttefik Üç sene evvel Jurnal gazetesinde Al - manya ile anlaşmanın bütün şekillerini tet- kik etmiş've şu netiğeye — varmıştım. ÂAl - manyada ve bilhassa Rayhşverin göbeğin- de, Goeringli nüluzlü şahsiyetler, bir an- Taşma istiyorlar ve bunu da bir ittifak şek- | linde yapmak niyetindedirler. Bugün Almanya, Fransanın dibine gu suali sor — Müttefik miyiz, düşman'mı? Ward — Price, siz ki, memleketimizde burnunun miş, gözlerini gözlerine dikmiş or. Edouard Helsey kadar anlaşmaların, alelâde boş şeyler oğ d uğunu söyliyecektir. Halbuki Fransız « lar arasında bir anket yapınca bizdeki nfe zam adamlarınm, yahudi - düşmanlarınınş daha sonra Briyan mesleğini takip ederi ol taraf adamlarınım ve saf köylülerliş müşterek ifadesi şu olacaktır. — Sulh ve yalnız sulh istiyoruz. Böyle bir ittilak bize sulh getirebilir mi£ Ben şahsan buna inananlardan değilim, bd yol bizi harp aahalarına götürür. Halbuki bundan size ne olur? Şimdi tebessüm etti« ğinizi görüyorum, kendinize büyük bir itix madınız var. Selânikte bize karşı takındığı: mız vaziyeti unutmayınız.9 O zamanlar iki yüzlülüklerinizi söylediğimiz zaman yine böyle tebessüm etmiştiniz. Size tehdit allında yaşamaktan bıktı « Şimizi söylediğimiz zaman — sözlerimi « ze inanmak istemiyorsunuz. Fakat — şunu biliniz ki bir gün icap eder de sizsiz hef hangi bir karar vermeğe mecbur olursak © kararı yalnız kendimize güvenerek vere « biliriz. Ve siz de vaziyet o dereceye ge « lince, işin içinden yakanızı bilmem ki nasıl kurtarımımz?. Allah taksiratınızı afletsin 16 ncı Lüi ile Ver Gennesi Amerikada asilere yardım ettiklerinden dolayı tecziye etmek istediğiniz için, Fransız — ihtilâlini körüklemiştiniz. Bundan dolayı Volmynin Walterloya kadar yizmi üç sene — harpte sürüklendiniz. Buhar makinesi keşfedilerek Zzengin kömürleriniz işletilmeseydi haliniz haraptı, iktisaden ölmüştünüz... Rusyada komünizmin doğmasını da siz tacil ettiniz. Şimdi bizi Almanyaya kargı harbe sü « Tüklüyorsunuz. Warde Price dikkat ediniz, gçok ciddi söylüyorum. Eğer biz böyle bit yolu ihtiyar edersek her ne bahamna olur« sa olsun işi sonuna kadar götürmeğe az « metmiş bulunuyoruz. * Böyle giderse, Almanyanın umumi harp- te hakkınızda söylediği sözü hâtırlatacak' unutmadınızsa «Allah İngiltereyi affetsina demişti... Sakın kefaretinizi -Almanyaya ödemiyin. Ward Price mektubumu soğul kanlılıkla oku... Sözlerime darılma ve bir raz düşün. Biliyorsun ki 20 — senedenberi seninle dostum, ve bugünkü kadar — san* hiç bir zaman yakın olmamıştım. » sokağında oturan Hamdiyenin — evine Osman namında biri girmiş ve cebin- de taşıdığı tabanca ile: — Bana bak! Kadın demiş, şayet bana yüz lira vermezsen canına kıya - Tım. Zavallı kadın ne yapacağını — şaşın miş ve aklı başından gider gibi olmuş, yalvarmağa başlamıştır.. Azılı hırsız para alamıyacağım an« Tayınca evden gitmiş, Hamdiye de der hal polise müracaat etmiştir. Polis kı « #a bir zaman sonra Osmanı yakalamış- tır. Polis Osmanı mahkemeye vermiş * serbestçe ve hiç bir tehdit alımda kalma -|tir. Osman yapılan duruşma sonün - /dan gezebiliyorsunuz. Almanlara ve bil -|da 6 ay hapse 50 lira da para Cezası hassa Hütlere sorduğunuz zaman size bu| vermeğe mahküm edilmiştir.