SON POSTA Mart 20 — Ih iyaç Büyük rakat Müessese Az Dıin matbaamıza iki genç geldi. saklıyamıyacak kadar yırtık birer gömlek, bacaklarında paçavra halinde bir panto - lon vardı. Tir tir titriyorlardı. Kirli sefa - letin birer canlı nümunesi idiler. Bunlar vaktile Darülitamlarda okuyan, sonra bu mücsseselerin kapanması üzerine sokakta kalan iki gençtir. Gündüzleri bir fabrikada çalışarak 40 - 50 kuruş kaza - miyor, geceleri kimsesizler yurdunun çıp - lak tahtaları üzerinde geçiriyorlar. Üstle- tinde'yok, altlarında yok. Yiyecekleri yok. Ellerinden tutan yok. Başlarını sokabildik- leri bir yer var: Kimsesizler yurdu. Bura- da da sefil vaziyettedirler ama, hiç olmaz- sa kar ve yağmur altında kalmaktan kur-| tuluyorlar. -— 18-20 yaşlarında Üstlerinde — etlerini * İki gün evvel Mahmutpasadan Düyu - nu Umumiyeye çıkan yan sokaklardan bi- Tinden yukarı çıkıyordum. Ağlıyan iki ço- cok şesi beni uyandırdı. Başımı çevirdim. Duvar içinde bir kovuk. Kapısı / kirli ve yırtık bir peştemalla örtülmüş. Bir kadın eli peştemalı kaldırdı. İçeride kucak ku - cağa iki çocuk ve bir kadın var. Kovuk azami iki metro murabbat bir yer. Pis, pis, pis... Hayatımda pi bu kadar elle tutulür hale geldiğini görmemiş ve insan « “ harın bu kadar pislik içinde yaşıyabilecek- lerini düşünmemiştim. Oradân — geçen bir| Jp7 Devrin yoku da, yanıma sokuldu ve bu acıkkı Çocukları manzarayı seyre daldı, sonra: — Zavallı kadın, dedi, kocası onu bir bafta evvel iki çocuğu ile sokakta bıraktı, Arasındaki Fark gitti. — Bu kadın nasıl yaşıyer? dedim. — İşte mahalleliden ekmek dilenir, di, para dilenir. Hepimiz haline acır yar- dim ederiz. ber yerde iftiharla anlatır. Bir Fransız muharriri yazıyor: 1910 senesinde dokuz yaşlarında bulu- de- |han bir çocuğa evdeki hizmetçi, sannenle baban sana köyden bir kardeş ısmarladı » lar, bir kaç gün içinde gelecek» demiş. O gece filhakika çocuğun bir kardeşi doğ - muş: Hizmetçi, hemen çocuğu uyandır. - miş, masmarlanan kardeşin geldir demiş. Yavru bağırmiş: — Hemen git, anneme haber ver! 1935 senesinde gene dokuz yaşların - daki bir çocuğun bir kardeşi dünyaya gel- miş.. Bir iki gün sonra yavruyu annesinin yanına #okmuşlar, © güyel ciddi: — Söyle anneciğim demiş, ıztırap çek- Doktor müktedir bir dok - Haydarpaşa vapur iskelesinin - bekleme salonunda kanapeye — uzatılmış. — kirli bir yatak içinde yalnız renksiz gözleri görünen hasta bir kadın. | Yanında 18 yaşında oğlu merak eden- lere anlatıyor: — Şimdi hastaneden geliyoruz. Evvelâ Cerrahpaşaya — gittik, baktılar. «Boş yatağımız — olan alırdık. — fakat yokv dediler. Haseki nisaya götürmekliğimi | medin y tavsiye ettiler. Hasekiye gittik. Orada da tot mu idi? baktılar, «Yatıracak yatağımız yoku de- diler ve Haydarpaşa Nümüne hastanesine| Bir gazetecinin başına gelenlör götürmemi söylediler. 4Orası yeni açıldı. Meşhur siyasi şahsiyetlerle mülâkatlar Belki boş yatak bulursun.» dediler. Bura- iyapan Antonio Ferro Müusolini ile görüt- da da hastaya baktılar. #Burada yatacak |tükten sonra, eski harp hatıralarını dinle- hasta değil dediler. Haydarpaşa Nü -|mek için Klemansoya da müracaat etmiş... muna hastanesinde yatacak yer bulmak için | Klemanso, kendisini beklediğini söylemiş. ne biçim hasta olmalıdır. bilmem kil...» — | Gazeteci de gazetesine. yapacağı mülâka- tı haber vererek bir gün evvelden ilân et - miş, Ş | | hustaya * * İhtiyaç büyük, çok büyük. Fakat bu ih- fiyaça cevap veren mücaseselerimiz. yok| — Ertesi gün. muayyen olan vakitte Kle- gibi. manso kendisini kabul etmiş. Her zaman- Gerek Sihhat Vekâletinin, gerek bele -|i sert tavrile: diyenin içtimal yardım — taşki *ihtiyaca | — Buyurun &i dinliyorum, demiş. U- kifayet etmiyor. Bilhassa belediye bu işi | Zzun zamandanberi siyasetten uzak yaşa - gok ihmal ediyor. dığım için getirdiğiniz haberler beni alâ- Halbuki büyük şehirlerde içtimai yar- |kadar eder. Benim size söyliyecek tek bir dım teşkilâtı tiyatro kadar, yol kadar, hat- |'#özüm yok... Yalnız biraz ağır iyiıii'uu. & su kadar lüzumlu ve mühimdir. Yurd - |isin hızlı konuşunuz... daların bu sefaleti karşısında lâköyd ka - NTT Tabü, gazete idarehanesi de birbirine ea el Bd öi girmiş. * M Karşısında: Akıllı şekerci Günün li Fransada bir şekerci çikolatadan yap- S bir nevi şekete Negile famini koymuş. Örtaya bir Ren mes ( Or Habej harbi unatuldu. . f'm'_'ı"'"a':'" > İ dün Bit -wakltüen © B” Bğkalli hklara benziyorlarmış, büyü - | ücüğüni yutüyor. iş ki adamcağız kısa bir zamanda işlerini iç dört misli büyütmüş. arda elma çürük olduğu için geri gelmiştir. Bari ikisini birleştirsek te yazsak: paya külliyetli miktarda çürük silmiştir. Yakında — geri gele - * İngiltere bir ışık keşfetmiş, bu ışık g terilince tahtelbahirler — oldukları yerlerde yanıyorlarmış. Bu ışığın adı sakın sumacı» elma V ceklir. » olmasın. * «Nice hacılarm.. .» Bir gazetenin fıkra muharriri bu serlev- hanın altına tam bir sütun yazı yazmış. «Çıktı haçı ziri bağelder Cümlesinin lâstikten yapılmış olduğunu da öğrendim. Erbabı çekince bir sütun boyu uzanıyor. | İMSET Darülâceze yalnız şehrin değil, yardım yapan * Bir gün yazıyoruz: #Avrupaya külliyetli miktarda elma gönderilmiştir. Bir hafta, on gün bonra yi- avuç me yazıyoruz: «Avmpaya gönderil M iğir Hai £ &b K KM BN Kadınla erkek sevişirler, beraber bir günah işlerler. Bu gü- nahı işlemekte erkek kızdan ziyade mes'uldür. Çünkü kızı o kandırmıştır. Kız ise bu günaha evlenme ümidile katlarmıştır. Fakat erkek emeline kavuştuktan sonra kızı bırakıp kaçmıştır. Bu günahtan dünyaya babasız bir çocuk çıkmıştır. Bütün gü- nah bu masum çocukla onu doğuran ananın üzerine yüklenir. Cemiyet birine (piç), ötekine (orospu) damgasını vurur. Er- kek, asıl günahkâr olan erkek serbestçe dolaşır, ve bu günahını Türkiy yeglne şefkat müesstesidir. tüyük mikyasta | bir pay ayırdıklarını sanır. Halbuki koca bir yılın içinde Da- idare eder. Darülâcezenin varidat bütesinde hir de faslı vardır. İnsan bu fasla bakınca hegün zevk ve selalar | dolusu para sarfeden insanların bulayıklı müesseseye de kalpli biristiyanm gönderdiği 3-5 çörek ve yumurladan ıSTER INAN ISTER len Külüiyetli mik -| ü aa —— — e— — K Gayri meşru çocuk Wi çalışır. Her söze aldanan l r dan vermeyin. | HERGÜN N BİR FIKRA | Hocası Benim! Eski zaman adliyesinde, cahil, fakat hem zeki, hem de hoşsohlıet bir sa - rıklı Hüsam Efendi vardı. Kendisini bütün adliye erkâmına sevdirmişti; her- kesten hüsnü kabul görürdü. Bir gün, nazır Abdürrahman Paşanın meclisinde bulunuyorken, başka biri - sinden lâf açıldı. Öteki, beriki bu ada- min kıp kizil cehlinden — bahsederek. zemmediyorlardı. Abdürrahman Paşa sordu: — Sen ne dersin, Hüsam Efendi? — Efendim, kulunuz hayretle dinli- yorum, Zira, bu zat dedikleri gibi ca - hil değil; bilâkis çok âlimdir! Hazımundan biri: — Ne biliyorsun? deyince, Hüsam Efendi: — Elbette bilirim... benim! cevabımı verdi. * BULMACA 4 ı Onun hocası a Soldan sağa: | — Kötü bir hastalık, yardım topla - ma. 2 — Zaman, edebi yok. 3 — Bir ka- i, Tâkin. 4 — Buyurmak, Almanla- rın yeni İşgal ettikleri bir mıntaka. 5 -— (Uymak. © — Tok değil, hırsızların ceza: — Terbiye, cemi edatı, nota, 8 — Ma: tar edatı, ekmeğin beraber yendiği. 9 — Mağara,, kilıcin yatağı, nota. 10 — Talih, uymak, (| — Lâhm, hiç pas tutmıyan ma- den Yukarıdan aşağıya: | — Ağn, bir meyva. 2 — Birdenbire, cenub memleketlerimizden biri. 3 — Doğ- İSTER İ belediye | rülâcezeye yapılan mı settir. aöÜR İA aa ada d li müslümanın gönderdiği dört kurbanla, paskaiyede Yarı yolda bırakılmış, aldatılmış kadına bütün — tanıdıkları kurtlar gibi saldırır. O yavruşunu bağrına basarak saldıranıa. dan kaçmağa, ayıbım gizlemeğe, ve kendisini unutturmağa Bu bir haksızlık değil midir? Erkeği de kadın gibi mes'ul etmek doğra değil midir? genç kızların kulağına küpe olsun: Her vaada aldanmayın, alnınıza kirli damga yapıştırmalarına mey- SÖZ ARAğıNDA Londra Konuşmalarında Bır Sinir Doktoru da Hazır Bulunduruluyor Londrada Sen Ceymis sarayında mü - zakereler yapılırken, her ihtimal nazan iti. bara alınmış, murahhaslardan bazılarının geçirebilecekleri sinir buhranları düşünü - lerek, orada bir sinir mütehassısı da bu - lundurulmuştur. * Leh hükümetini tohdit eden Yahudiler Leh kükümeti, hayvanları yahudilerin an'anesi mucibince kesmekten mezbaha - ları ve halkı menettiği için, Polanyadaki bütün yahudiler Varşovada toplanarak şu kararı vermişler: aHükümet, dinimizin is- tediği tarzda koyun, sağır, ilh... hayvan - ların kesilmesine müsaade etmezse biz de €et yemiyeceğizi. Leh yahudilerinin miktarı üç milyon be; yüz bin olduğuna göre bu karar üzerine hükümeti bir düşüncedir almış... Baka * hm ne olacak * Fırça ile dücllo Poitier üniversitesi talebelerinden iki ki- gi bir hakaret meselesi-yüzünden düelle et- meğe karar vermişler, dövüşecekleri gün, şahitler, bunlara kılıç vereceklerine birer fırça, birer tüp te kırmızı boya vermişler, on dakika sonra sözde al kanlar içinde düclloya nihayet verip kolkola oradan ay- yılmışlar ru, mef ulüfih. 4 — Fransızca dost, mâ « ni. 5 — Operatör, şehirden dışarıda ge « zinti yeri. 6 — İsim, uydurma. 7 — İçine meyva konür, dest. B — 'Çamaşır asilır, yarı çıplak:'9 — Bestlar.kadınin kabetsa- “. 10 — Bir kadın ismi, zaman. V1 — Minarede okunan, içinde yıkanılır. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Sandet, akim. 2 — Ska, 3 — Ba- tka, 4 — Ler, sahra. 5 — Kebek, miat. 6 — Atan, Ta. 7 — Raf, dava. 8 — İz, Verdün. 9 — Şa, ecdat, mi. 10 — İrade, hey. 11 — Kabalak, Ece, Yukarıdan aşağıya: ı Karışık. 2 — Asalet, Zara. 3 — Akraba, âb. 4 — Dairen, veda. 5 — Re- çel. As, tarı. 7 — Ama, da. 8 — A- hi, düt. 9 — Kahraman, He. 10 — Zat, Mec. 11 — Mi, bakiye. NANMA! mwavenet kurban bayramında bir iyi kalp- iyi 'NANMA! Sözün Kısası Haber Kıtlığında Asmalar Budayım! ajansın E. Ekrem-Talu H aniya bizim Anadolu bazan çatarız a? Hakkımız yokl O da ne yapsın? Avrupadaki bir takızi mümasil ajanslarla bağlanmış, onla dan ne alırsa bize de onu sunuyor. Zas vallının bütçesi dar, geliri mahdut. Bununla, hariçte hususi teşkilât kurmü sına, her mühim merkezde bir muhâ' bir bulundurmasına ve bulundursa dât hi bu muhabirlerin çekeceği telgraflar ra para yetiştirmesine imkân yok. Yinede, ne yapıyor yapıyor bizler ti habersiz bırakmıyor.. Ya, Havas, Röyter, Stefani gib ajans kodamanlarının verdikleri habet” lere ne diyelim? Bereket ki biz gazeteciler - bunlar el bağlamış değiliz; her birimizin kcilll dimize göre membalarımız var. Yok* sa, şimdiki gibi nazik bir durumda say” falarımız yavan, halimiz yaman olur* | du. Meselâ: İki, üç gündür, Londrad toplanan Milletler Cemiyeti konsevi” nin acaba mukarreratı ne olacak, Al’ manlar onun davetine icabet edecekle mi, ederlerse nasıl bir vaziyet takınâ" caktır? diye bütün efkârı umumiyt dokuz doğuruyor. Şaka değil: Dan nın kuyrüğü kopacak. Avrüpanın bit denbire tutuşması da, yatışması — dâ bunlara bağlı.. Kodaman ajanslar telgraf veriyof” lar: Salâhiyettar mahafilde, Alman de” legesi bay Ribbentrop'un Almanyanıf | noktai nazarını müdafaa edeceği min edilmektedir!. Al telgrafi da tafa koy! Alman; Fransız noktai nazarını müdafaa etsiff diye Londraya mümessil gönde ya? Elbet te her devletin. müm yine o devletin noktai nazarını müd faa eder. İkinci telgraf: Bu sabah saat dok zu on yedi dakika geçerek başlaya konsey toplantısına en önce gelen baf Ribbentrop olmuştur!. Zahir, toplantı yerine yakın oturü | vesi ikram eden, «feneri nerede dürdün?» diye soran oldu mu? oldu olacak, Röyter ajansı bu tafsilâ da verseydi de meraktan — kurtuls dıki. Eyi haber alan.. selâhiyettar.. yasal.. alâkadar mahafilin üzerine m edilen ve ekseriya uydurma hissini ren, tahmin ediliyor.. zannedildiğit göre,.. söylendiğine bakılırsa.. I:ay'l* bu haberlerde istihza çaşnısı vardir. Bunlara: «Haber kıtlığında ası lar budayım !» derler. pA v uZi H “Biliyor Musunuz? T — Çiçeklerde sadakata delâlet ediil renk nedir? 2 — Napolyon Misir seferini niçin BĞ tiyar etmişti? 3 — Kaç'tane Mendres nehri yardır. 4 — Dünyanın en seyrek çıkan gazet nerede neşredilir? 5 — Volter kimdir? (Cevıplııı yarın) (Dünkü ıııallnı'n cevapları) 1 — İndianopolis Birleşik — Amerif İhükümetlerinden biri olan İndiananın F kezidir, Moşugan gölü kenarındadır. 2 — Şimali Amerikada cereyan istiklâl muharebeleri İngiltere ile bu m leketin — Azerika —sömürgeleri — arartf 1775 - 1782 yılında olmuş, Ammp-' istiklâl kazanmasile neticelenmiştir. 3 — Fontainblesu Paris civarındâ kasabadır. - Birinci Fransova .mhm' yaptırtılmış olan sazayı ile meşhurdur. 4 — Karapınar Aydın civarında, miryolu üzerinde çok gitin ve zengin yurt parçasıdır. $ — Haley meşhur bir kuyruklu yr' adıdır, dünyamızın yakımından d' Yi geçı;ı meşrutiyetin ilk senelerindedir. — ; - : : : | : : : ; : : : ; : " ) yordu da ondan. Acaba bir sabah, k h