!'ı* lâm v K a.. “Son Posta,,nın Tefrika: ıi 4 SON POSTA OLUM MANGASI Yazan: A. R. Mülâzim Cemil, Bir İrade İle Padişaha Yaver Olmuş, Caddebostanında Bir Köşke Çekilmişti Serasker Ali Rıza Paşa tarafından arzedilen bu istizan tezkeresine de mabeyin başkitabetinden şu cevap gelmişti: (Mülâzim Cemil Efendinin, fahrt yaveranı hazreti şehriyari silki celiline ithalile hâssa orduyu hümayumnu alay- larından birine misafir kaydı husu - suna iradei seniyei hazreti padişahi...) Tabiidir ki, bu iradei seniyenin hükmü, derhal icra edilmişi ve mü « lâzim Cemil Efendi Selâniğe değil; annesinin Caddebostanındaki köşkü « ne gönderilmişti. * Aylardanberi hastane — köşelerinde evlâdının etarfında bir pervane gibi çırpınan kadın, şimdi onu yaver kor - donu ile bu minimini köşke girerken görünce, sevincinden deli gibi üstüne atılmış; boynuna sarılarak dakikalar - ea hüngür hüngür ağlamıştı. Zavallı kadıncağız, evlâdına bu de- röce düşkünlük göstermekte haklı idi. Çünkü, bütün hayatı; sevgililerine hasret ıztıraplarile geçmişti. Kocası, Selimiye kışlasındaki topçu alayında yüzbaşı idi. Fakat tam Cemilin dün - yaya geleceği zaman bir top taliminde kazaya uğramış; feci bir surette can vermişti. O günden itibaren kocasına olan Mülâzim Cemilin annesi oğluna: — Bir alây şıllık sürüsü!.. Dedi. artık, mademki sen de yaversin.. Ta-|nedarın köşkü basıldı. Çocuk yaka - bi., saray adamı sayılırsın. Saray adamı... tırnakla tırmalanmıştı. Kıpırdıyan du- daklarının arasından: — Saray adamı... Arkadaşlar bunu sevgisini evlâdına bağlıyan bu kadın; |haber aldıkları zaman kim bilir, ne ka- artık bütün hayatını Cemile hasret - miş; onu iyi bir zabit yaparak baba- sinın şerefli mesleğinde devam ettii mek için, hayatının bütün ümitlerii ona rapteylemişti. Bu müddet zarfında - gençliğine rağmen - başka bir kocaya varmayı aklından geçirmemiş; babasından ka- lan bu küçük köşke çekilerek münze- vi ve sakin bir hayat içinde bir tek ev- lâdını yetiştirmişti. * Ihk ve temiz bir hava.. Sonsuz bir ana şefkati; Cemile en kuvvetli bir şi- fa menbat teşkil etmişti. Aradan bir kaç gün geçer geçmez, gençliğinin bü- tün taravet kudretlerini yeniden kaza- nıvermişti. Çok zamanları, o minimini ahşap köşkün yanımdaki hanımellerile mu - hat çardağın altında anacığı ile karşı karşıya geçiyor; bu tatlı hayat, ona sonsuz bir rüya gibi geliyordu. Yalnız vakit vakit kalbini ince bir iğne didikliyor; derin derin içini çe - kerek: — Ben burada, iyiyim. Hoşum.. E- ğer, dünya saadeti bu ise, tam mana- Mif- sile onu yaşıyorum. Fakat.. Acaba bö- Kkiğüm ne halde?.. Arkadaşlarım, na- s112.. Onların hasretine nasıl dayana- Sağanı Ah, n olürdü. heti tektar Bi lüğüme gönderselerdi. Diyordu. Anası,'onun çektiği bu hasretin ma- nasını anlıyor; evlâdımın kalbinde va- kit vakit hâsıl olan bu temiz ve necip ıztıraba hürmet etmekle beraber; onu kendi muhabbet ve şefkatile bastır - mıiya çalışıyordu. * — Amnel.. — A canım. — Bu köşkte şimdi kim oturuyor?. jHükten çıktı. Âdeta timarhaneye ben- Jadamlarının evlerine — gönderirlermiş. lendişeli idi. Âdeta, titriyen bir sesle, dar hayrette kalacaklar... Her şey ak- hmdan geçerdi. Fakat bu... Asla... Diye mırıldandı. Ve kim bilir, bel. i de bu tırnak acısını duymamak için, annesinin bu sözlerini bir sualle karşıladı; — Lâkin.. Orada ne kadar kalaba- lık var... Bir alay kadın, kız.. Çoluk, çocuk... Bir kaç saniye evvel, mülâzim Ce - milin kalbine batan tırnak, şimdi de anasının kalbini tırmalamıştı. Birden- bire ürperen vücudunu hafifçe öne iyerek mırıldandı: — Sorma evlü m... Orası köşk « zedi ...O, gördüklerinin hepsi, misa - fir. — Ne misafiri?., — Saraylılar. — Saraylıların burada ne işi var2.. — Timara geliyorlar. — Timar ne demek?.. — Tebdili havaya muhtaç olan sa - raylıları on, on beş gün böyle saray Bw da saray tabirince, timar derler- — Tuhaf şey... Süküt, bir kaç dakika devam etti. Mülâzim Cemilin annesinin çehresi, — Bir alay şıllik #ürüsü.. Bir alayı gelir, bir alayı gider.. Sarayda harema- galarının kırbaçları altında nefes al « mıya korkaklar. Buraya gelir gelmez, kabak çiçeği gibi açılırlar. Artık hin - girdemeler.. Fingirdemcler.. Türlü ke- pazelikler.. Bini bir paraya... İş bu * nunla kalsa, neyse... Âlemin evlâtla- rının başlarını da ateşe yakıyorlar, — Ne gibi?.. — Hangi köşkte yavrum. — Canım, şu.,. Arkamızdaki köşk- te. — Haaa,.. Aman evlâdım. Bak!.. Sana, onu söylemeyi unuttum. O köş- kü İbriktarbaşının kardeşi geçen sene satın #'lı. Günahı boynuna., Bu adam için müthiş bir hafiyo diyorlar. Şer - rinden emin olmak için, köşkün ö - nünden geçenler, başlarını çevirirler. Aman yavrum, cit at et.. Şayet a a- dama rastgelirsen, bemen şöyle bir se- geç. Ne £- adar elma, - komşu. — Ne gibi olacak... Hani şurada yolun üstünde veznedarların köşkü yok mu idi?, m — Evet. — Geçen yaz, oraya Asmaaltı tüc- carlarından biri taşınmıştı. Genç - bir oğulları vardı. Amma görsen, daha| çocuk. Ağzı süt kokuyar. landı. Sürgüne yollandı. Şubat Memleket Öışınd;ki Türk Düşmanları Yahya:“—Çerkes'_Etemin Verdiği Paralardan İstili Edecek, Sevdiğim Kızla Evlenerek Suikast İşine Karışmıyacaktım!..,, Diyor (Aitlüke. Gökek kenlamalderi TilamAz di Seünve stceni suçla olanların bir kaç celse de- Pam eden — muhakemelerinden sonra, ayın altıncı perşembe günü Ankara müddeiumumisi iddiana- m: 'd okudu ve biz de iddiana- menin ana hatlarını kısaca bildir- dik. Bundan sonra elimize geçen met- mini, hariçteki düşmanlarımızın aleyhimizde nasıl — çalıştıklarını göstermesi itibariyle mühim bul- duk. Parça parça neşrediyoruz:) ReLG vi İstintak hâkiminin mademki kızı seviyor- dun bu komplo işine ne diye alâkadar ol « dun, şeklinde vaki bir sualine karşı Yah- " İya: (Çerkes Etemin verdiği patalardan i- evlenerek tfade edecek, bu suretle kızla Yahya Karamezardan hareketle Küm - betir K. ne gelince köyün başında Arif ve| İK Jarkadaşlarının iskanbil aynadıklarını gör- müştür. Bunların yanına yaklaşmış, — Aril kendisini tanıyarak hoş beşten sonra iskan- bil partisinin nihayetine kadar orada in - tizar etmiştir. Bir noktaya daha işaret et- mek lâzımdır. Yahya Karamezardan Küm- — Sakın başka bir kabahati olma- / y L L L idirli ka- Cemilin kalbi, birdenbire keskin bir |S. (Arkası var) Bu Akşamki Program İSTANBUL 13: Üniversiteden nakil, İnkılâp der - si. (Y. Kemal Tenzirsenk), 18: Opera parçaları (plâk), 19: Haberler, 19,15: Müuhtelif şan 'parçaları (plâk), 20: Triyo: Stüdyo sanatkürları tarafından, — 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadir servisi verile - cektir. BERLİN 16: Piyano müziği, 16,30: Güzel sa- natlar müsahabe, —17: Münihten — nakil, 18,45: Akşam haberleri, 19,10: Eğlenceli müzik, 20: Hayzelbergden, 21: Müsaha - be, 21,30: Hazaburgdan. MÜNİH 16,30: Bugünün kitapları, 17: Hafif müzik, 18,45: Müsahabe, 19,10: Ham « burgdan, 21: Müsahabe, 22: Dans mu - VİYANA 16.30: Şarkılar, 17: Müsahabe, 19: Şarkılı ve dans müziği, 20,35: Haftanın müsahabesi, 21: Müzik, 22,5: Bachtan parçalar, 22,35: Hafif müzik. BUDAPEŞTE 16,20: Konser, 17,40: Şarkılar, 19,30: Çingene orkestrası, 20,45: Konser, 33: Caz. ROMA 16.15: Konser ve muhtelif, 17,25: Ya- bancı dillerden haberler, 18; Plâk, 18,20: İngilizceden haberler, 18,44: — Fransızca haberler, 18,40: — Yunanistandan — nakil, 19,15: Raedyo jurnal, 19,50: Konser, 20,20: Bir perdelik komedi, 21: Dana musikisi, 22: radyo jurnak VARŞOVA 16,15: Orkestra. 18: Piyano, 20,10: Senfonik konser. BÜKREŞ 16,15: Konser, 18,15: Müzik parçala - m, 19,5: Piyano, 19,45: Senfonik kon - ser, 21,45: Konuşan güzete, 21,55: Son haberler, 22: Konser. PRAG 16,20: Piyano havaları, 17,10: AT - manyadan haberler, 17,25: Şarkılar, mü- zik parçaları, 18,40: Halk şarkıları, 19,1 Halk könseri, 19.55: Edebi hahisler, 20. Konasr, 21,20: Mozardan parçalar, 21,4 Müsababe. MOSKOVA 19: Konser, 20: Yabancı dillerle mü » Hınzır kaltaklar.. Buradan gelip ge-| habe, çerken ne yapıp yaptılar.. Zavallı yav- rucağı baştan çıkardılar. Çocukcağız an?.. LONDRA zasında bir şişe rakı ulmış ve bunu Hamdi için aldığını iddian etmiştir, Arif ve arkadaşlarının iskanbil partisi bittikten sonra Arifle Yahya kalmışlar ve Arif kendisini ağabeysi Üzeyirin evine gö- türmüştür. Eve giderken Yahya Arife si- lâhlarımla rakı şişesi var, bunları köye gi- rerken ileride bir kovuğa sakladım demiş, tekrar dönerek silâhların yerini Arife gös- terdikten sonra eve gelmişlerdir. Evin ka- pısında Arif Yahyayı içeri bırakarak geri dönmüştür. Üzeyir Yahyayı görür görmez ilk söz olarak bu zamana kadar nerede kal- dın diye sormak olmuştur. Bostan başında kaldığını söyleyince Üzeyir (bu kadar bayvanlık olur mu, şimdi yemeğini ye, Ali Saibin çiftliğine gideceğiz) demiştir. Biraz vakit geçtikten sonra bulundukları odaya köyün muhtarı İsmail girmiş, İsmaili gö- ren Üzeyir Yahyaya hitaben buralar teh- like dolu, bu ev bir kaç defa basıldı. muh- tarın odasına gidelim demiş, bunun üzerine Üzeyir olmaksızın muhtarın odasına gidil- miş, oturduktan iki üç dakika sonra kara- kol kumandanı Hakkı onbaşı içeriye gir- miştir. Karakol kumandanı Yahyaya ne - reden geldiğini sormuş, Karamezar K. den gekliğini ve bir kızla nişanlı bulunduğunu, başkasile evlenmiş olduğunu — anlatmıştır. Nereye gideceği smsline karşı Akifiye K. ne gideceği cevabını vermiştir. Bunun Ü « zerine karakol kumandanı ben de yarın o köye gideceğim, beraher gideriz demiş ve ertesi sabah yola çıkmışlardır. Köye git - tikten bir iki sağt sonra karakol kurman - danı Yahyayı tekrar çağırarak — meteden geldiğini hakiki surette itiraf etmesini söy- letiş, Yahya kızı almak için para kazan. mak maksadile Suriyoye gizli olarak geç - tiğini ve ayni suretle memlekete döndü - #ünü bildirmiştir. Oradan bölük kuman- danlığına gönderilmiş ve oradan Maraş ta- rikile Ankaraya getirilmiştir. Yahyanın ifa- de ve itirafatı 6/11/935 T. ne kadar bu şekildedir. Yahyanın itirafatı üzerinde çok durna- cağımız için 8/11/935 T. de istintak dai- resinde başlıyan rücuunu da bir kere daha gözden geçirmemiz âzımdır. İstintak zabit- namesinin 73 üncü sahifesinde başlıyan bu rücuunda Yahya hülâsaten şunları söyle - mektedir: Suikast işini külliyen inkâr ede- rek huduttan geçmiş olduğunu söylemek suretila ilk defa yalan ifade verdiğini an - latmıya başlamıştır. Ve atöş Mehmedin Şamda Fransızların idaresindeki (Nebik) bi namile maruf bölükte asker oldu - gunu, silâh meselesinin yalan bulundu « ğunu beyan etmiştir. Yahyanın bu ifade - sinde en şayanı dikkat olan cihbet aynen yukarıda telhis ettiğimiz ifadesinin ayni o- lup Etemle mülâkatı ve suikast tertibatını bu ifadeden çıkarmış olmasıdır. Huduttan geçerek Halep, Küneytre tarikini takip et- 16,45: Orkestra, 17,15: Çingene mü -|kes Etemi tanıdığı bu rücua mütedair ifa- üç aşağı, beş yukarı buralarda dolaş -| ziği, 18,45: Plâk, 19.15: Orkestra, 20,45:| desinde de muharrerdir. mıya başladı. Vay efendim, sen misin |Şarkılar, 21,5: Piyano havalar, 21,35: Yahyanın mahkeme huzurundaki ifade- üü_d—_:î——'ıvwınu.iüıw —qüüMwıYlhı,hl n lepte Musa isminde bir adama ğini Mercisultana akrabalarını b gittiğini, oradan Kuneytraya neytrada kalmıyarak Ammana Ammanda arabacı Hamit ve Ü Jııbııı Mahmutla temas ederek M maında bir Bulgarın yanına gird beş gün kadar orada çalıştıktan disine ihtiyacı olan parayı altı gün sonraŞama döndüğünü, —mi bozdururken çaldırdığını, tekrar sonra Hayfaya gi orada D giderek orada çalıştığını Ammi Çerkes Etemle temas ettiğini, ka! düğünü, doğru Karamezara gitti raya gitmek üzere Kümbetire gid kalandığını ve yolda karakol kum disine altı ay ceza göreceğini dirin taraflarını tanıyıp tanı mek süretile Ammana gittiği ve orada Çer- | duğunu ve evet cevabı üzerine m nıdığıni sorduğunu ve bunun & derdiği mektubu aldım, çok mi dum diye söylemesini tenbih © zaman cezadan kurtulacağını k: mandanının kendisine söylediğink söylerse cezadan kurtulacağını ilâv* gini ve bütün itirafatını üzerine söylediğini beyan ve ifadt miştir. Yahyanın ifadelerinin tahliline yeye geçip geçmediği mı ğ hyacağız: Yahyanın her ne sebeple olurs g 932 senesi sonlarında Suriyeye rek kendisinin zabıta, istintak rile muhakeme zabıtnamesinde fatından ve gerekse Karamezar » tiyariyesinin doeya meyanında H hadetlerinden anlamaktayız. Bu çük bir noktaya işaret etmemiz Üzeyir zabıtadaki itirafatından istil resinde rücu ettiği raman Yah! yen Suriyeye geçmemiş olduğunu miş ve bunun için bir takım termiş idi. Bu şahitler dinlenmit hiç tanımadıkları anlaşılmıştır. dosya Meyanındadır. Binaı mesi sonlarına doğru Yahyanın V rak Suriyeye girdiği, şüpheden keyfiyettir. Nitekim maznun mühakeme kararile tahliye cdiffl ği nan Harbi de tarih söylemek * hakikati ifade ötmiş ve Yahyayf . gördüğünü, hattâ kendisinin sının akrabası sifatile gelerek bir Suriye Kirası aldığını ifade Dosya meyanında bulunan AM bası Mahmuttan Arif Suriyede kendisine yazılan 23 haziran mektup ta bu ciheti isbat ımıg j bi *1 Türkiyeden Ammana gelmiş ift - vadisdle tuptaki cümle aynen şöyledir: evvel İzmirli Yahya namındi çok memnun olunacak ha miştir. Esbabi bu geçen kışta * lan Kümbetirde bulundu. Ve PŞ deşiniz Üzeyir Efendinin Hepsi Kümbetirde bulunanlar Gerek bu vesika, gerek Yi rafı ve gerek diğer söylediğim yanın dediği tarihte hududu mit taralından tavassut mekte idi. Bunun için de gett rihini söylediğim Mahmuttaf miış mektubün diğer cümleleri” lâzımdır. Ammanda beledi't Üaf Şi lan Mahmüt bu mektubunüu? lannda; (...'o mezkür C-'*::I' / düşkün olduğu için verdim 44 tin. Ve caki elbiseleri ..ı::, Hamit te bir lira verdi. MT altı yedi lira kadar bir par? olarak kazandığını, hattâ bu pafi zanma bir para olmayıp Mahmüt dan verilmiş bir para olduğunu, ** memlekete dönmek olduğunu, bü döndüğünü, Ammanda bir gün * minde bir yahudinin yanında betöf, rinde altı ay çalıştığını ve oradafi şidi talyr oduğunu ve temmuz © doğru gene kaçak olarak Türkiyel? diği kızın Akifiyede olduğunu gö! nın kendisini merkeze götürürket ve Şamda iken Hasso nammda yanına gelerek 'nereli olduğunu #0f zerine Ceybanlı olduğunu söyleyiti madığti evindE e ’ ' mana gitmiş olduğunu isbat ThtÜy) — Yahya ifadesinde kendi'“”# ! : h k p : d n P S 5 . v İ ç, Y