2 Sayfa SON POSTA Hergun Kanun Namına Kanunsuzluk . Şehir Möclisi . Tayyare Ve Otomobil » Konun namına kanunsuzluk | anuf ihtiyaca cevap vermezse va - tandası kanunsuzluğa sevkeder. tatbik ka - Bu Kanunun kuüvv biliyetini haiz olma: kabiliyeti haiz olmayan kanun, bizi ondan kaçmağa, hileye, yalana ve riyakârlığa vü- tükler. Bir iki misal: Balo biletlerinden muayyen bir vergi alınır. Bu vergide o kadar ifrata varılmış- | tır ki, ona riayet etmemek için bin bir hi le yoluna baş vurulur. Biletin üzerine ufak bir fiat konur, bu suretle resim vrmı:klen: Meselâ geçen —gün muharrirlerimizden biri şehir meelisinde Halkevi tatafından İçtimai Muavenet şube- sine yardım temini için tertip edilen balaya nit biletler üzerine beş kuruş fiat konmuş ve bu biletler azadan bir kısmına dağıtılmış. Bu, doğrudan doğruya kanun h ükümlerin- den kaçmak için bulunmuş bir hileden baş- ka bir şey değildir. Halkevi bunu yaparsa, diğer yurdtaşların daha hileli yollara sap- malarına göz yummak İâzım gelir. * Kaçakçılık ta, ihtiyaca cevap vermiyen kanunların doğurduğu bir suçtur. - Bütün dünya, hudutları o kadar — sıkı kayıtlarla bağlamıştır ki, kaçakçılık, artık en namus- ha insanların bile, meşru gördükleri bir suç haline gelmiştir. şiddetli tedbirlere rağmen, hiç bir memlekette ka- kurtulmağa çalışılır. Alınan — bütün çakçılığın önüne geçmek mümkün olma- mıştır. Demek ki kanunda bir yanlışlık vardır. Kanuna hrmetsizliği itiyat haline getir - memek için kanunları değiştirmek lâzım - dır. Şehir meclisi Dıınvnrmı het tarafında parlâmente- rizm aleyhinde günden güne büyü- yen bir cereyan var. Sebebi, parlâmento - ların artık yapacak işi olmamasıdır. Dünya hâdiseleri o kadar sür'atle inkişaf ediyor kiç bu sür'ate yetişebilmek için parlâmen - toya gitmeden karar vermek ihtiyacı baş göstermiştir. Bu yüzden — parlümentolara iş kalmamıştır. Bizim şehit meclisi de, işi kalmayan, parlâmentolara benziyor. Şehir — meclisinin bütün faaliyet sahası bir kaç aya münhasırdır. Böyle ol- duğu halde bizim şehir meclisi yapacak iç bulamıyor. Bir evvelki cebede sokak - lara konacak ad meselesi ile meşgul oldu. Evvelki günkü içtimada da umumi evler den açılma resmi alıp almamak lüzumu et- rafında müzakere ile vakit geçirmiştir. İs- tanbul gibi. en esaslı meseleleri bile henüz helledilmemiş bir şehitde şehir meclisi so- kak isimleri — ve umuümhane — resimleri gibi lüzumsuz meselelerden başka uğraşa- cak bir şey bulamazsa, bu teşekkülün vü - cuduna lüzum olduğu iddia edilemez. O halde şehir bütçesinin bu fastıldaki masrahını tasarruf ederek daha hayırlı ve Kizumlu — bir işe tahsisi daha doğru ol - maz mm? * Tayyare ve otomobil Mmerikada 120 milyon nüfus, 35 milyon otomobil vardır. Demk ki dört kişiye bir otomobil düşer. Bu kâfi gelmiyormuş, — şimdi otomabil yerine her vatandaşın bir tayyareye sahip olması ihtiyacı baş göstermiş. Hükümet bu sene halka mahsus olmak üzere 10.000 tayyare yaptırıyormuş. Bu tayyareler daha şimdiden satılmış bulunuyormuş. Sür'at devrindeyiz. Bu sür'atin ifadesi nakil vasıtasıdır. Bu sür'ate yetişebilmek için ne kadar uzun mesafe katetmek lâzım geldiğini şöyle bir düşündüm ve korktum. Özlü Sözler: Aklı tükürsek, Dünyaya çevirip dirsek, günümüzü hoş geçirsek. Sabahattin Ali, Dağlar ve Rüzgâr: 15 Kedim iplik iplik saryor sükütu bir yumakta, Hiril hinl, hiril hinl. Necip Fazıl, Kaklırımlar: 16 famızdan sürsek, —ilmin — içine Bir İngiliz darbı meseli vardır: aBir çok kimseler güneşin doğuşunu görmek üzere erken kalkarlar, kıp benim kalkmamı seyretmesini tercih ederim.» Bu tembeller için söylenmiş bir sözdür. Yukarıdaki restim | bu fikirden mülhem olarak yapılmıştır. Dalkavuk, saatin üze- rine yaslanmıştır. Ne zamanın geçmesinden mütcessirdir, ne d: onun zamana tesir yapmasına imkân vardır. Bir çokları - halbuki güneşin çı- W Tembellik ©i miz da, zamanın ilerisine geçeceğimize, bu dalkavuk gibi za- Manin geçmesine müsaade ederiz. Zamanın kıymetini bilmiyen ve zamanın kendilerine değil, kendilerinin zamana tesir yapmasına çalışmıyanlar ekseriye- ti teşkil ederler. Zaman ayağımızın altından kayıp giderken, muvaffakiyete doğru yükselmek için çalışan kaç kişi vardır? (SÖZ ARAsıNDA] Reklâmda Amerikalıları Da Geçtik ! Son zamanlarda, tüccarlarımız. reklâmın ehemmiyetini — iyice —anlamıya, ve reklâm için akla gelmedik — vamtalara baş vuran Amerikalılara tahmet okutmu - bizim ya başladılar. Anlatacağımız hâdise bunu isbata kâli gelebilecektir. sanırız Beyoğlu mağazalarından birinin sahi - bi telefon rehberinden, şuradan, bura - dan topladığı adreslere göyle birer mek- tup yazmış: Efendim; Kendime bir soy adı arıyorum. Sizden aklınıza gelen soy adlarından bir kaç ta- nesini bir kâğıda yazıp göndermenizi rica ederim. Bana, münasip bir ad bulabildiğiniz takdirde, lütfünüze, beş elbiselik kumaş hediyesile mukabele edeceğim!e | * Bu mektupları alanlar, derhal kaleme âğıda sanlmışlar, ve kendi soy adlarını seçerken bile göstermedikleri bir — kafa zahmetini göze alarak, tüccarın isteğini ye- rine getirmişler. Bunu yapışlarından bir kaç gün sonra, hepsi de birer mektupla şu cevabı almış- lar: «Efendim; Ricamı is'afınıza çok — müteşekkirim. Bulduğunuz soy adları fevkalâde — güzel, Fakat maalesef, geciken mektubunuz ılı— me geçmeden önce, bir dostumun mııye ettiği bir başka adı aldım. Eğer münasip bir zamanınızda mağazama uğrarsanız, si- | ze #zami tenzilâti yapmakla teşekkür et- mek isterim!n * Gördünüz mü reklâmın çeşidini? Bize kalıma, bu zata takılabilecek en münasip soy adı: «ÂAçık göze dür! * Dünyada Ve Kadar Radyo Makinası Var? Son istatistiklere şimali Amerikada 26,221.184 tane radyo makinesi kulla - mılmaktadır. Bu miktarın (25,5) milyonu Birleşik Amerika hükümetlerinde, üt ta-| rafı Kanadadadır. Avrupada mevcut rad- yo sayısı ise (23,5) milyondur. Asyaya gelince bu koca kıt'ada kulla- mılan radyo — makinelerinin — sayısı (25) milyondur. Bu miktardan (2,200,000) ( Japonyadadır. Üst tarafı Asyanın bütün di- Sinir. 3 ğer memleketlerine — serpilmiş — bir hal - dedir. Bizim hissemize bundan ne düşer, siz hesap ediniz! bi İkullamlır. — HERGÜN BİR FIKRA » Avukatıma Merhamet Edin! adında bu adamın Müstecabizade İsmet Abdülhamit, hür düşüncelerinden kuşkulanmış, —© vakit bizim idatemizde bulunan ÂAk - deniz adalarından birine sürgün etmiş- gair vardı. t İsmet orada da tek durmadı; dili - Pndişah, geçi - mine medar olsun diye, ona, vilâyet kaleminde ufak bir memu - riyet verdirmiş, cüz'i bir aylık bağlat nin belâsına uğradı. mektubi mıştı.. İsmet sağda, solda o kadar deli dolu söylendi ki memuriyetinden çı- karıldı ve aylığını kaybetti. O zaman tabiatile zarurete düştü; © turduğu evin kirasını. ödiyemedi. Ev sahibi ile beraber mahkemeye düştü - ler. O tarihte, Rodosta, kâğıtkavallı - ğından yetişme, cahil, fakat iyi kalpli, Atâ Efendi isminde bir avukat vardı. İsmetin vekâletini bu adamcağız, has- betenlillâh kendi üzerine aldı. Mahkemede iki taraf ta diyeceğini dedi. Atâ Elendi İsmetin zaten kanun bakımından haksız olan vaziyetini, a- cemice mügalâtalarla büsbütün ber - bat etti. Sonunda reis, İsmete sordu: — Başka bir diyeceğiniz var mı? İsmet: — Hayır, reis bey! dedi. — Yalnız, hükmünüzü verirken, avukatımın ce - halet ve hamakatını nazarı itibarı manızı, ona merhamet etmenizi dile - rim! * | — Maksat, Türkiyenin kalbi. 2 |turneye çıkacaktı. Bir dostu onu — Kasabalarımızdan biri, tarihi millet. 4 — Tapınmak, bir odun'cin- — Dair, sahip. 6 — Mülk ile beraber 4 Bir Zengin Trende Üçüncü Mevkie Niçin Biner? Fransanın çok sevilen ceki aktörlerin - den Barji 70 yaşını geçkin olduğu halde geçen gün öldü. Barji hayatında çok para kazanan bir adamdı. Bununla beraber ih- tiyarlığında parasız kalmaktan — korktuğu ederdi. Bir gün tasyona kadar geçirmeye - gitti. ve gördü ki Barji üçüncü mevki bir vagona — binmektedir. Hayret ederek sordu: — Sebepi için tasarrufa çok riayet Barji arkadaşının kulağına eğilerek: — Dördüncüsü yok ta ondan! Ceva -| bir vezir. B — Çökmüş ev yığını, bir de- niz ve nakil vasıtası, 9 — Bir posta tabii 10 — Deneme. |1 — Alâkadar, hastalı fan önüne geçer, sanatın türkçesi. Yukarıdan aşağıya: |—Ce Sinirli, cinsi lâl ilâyetlerimizden biri. 2 — . 3 — Halketmek. 4 — Uzunluk. çoban elbisesi, köpek. 5 — Ge- yek. 6 — Felâket, cet. 7 — Beyn, ağ- zımızda vardır. 8 — Yerine gelmek, boş. 9 — Kan koca « çoluk çocuk, yalamak- tan emri hazır. 10 — Benzer, parmakla - ra mahsus boya. 11 — Baş. Dünkü bulmacanın halli: Soldan sağa: | — Yaslı, sabah. 2 — Saika, yasa. 3 — İlâve. 4 — Satan, aile. 5 — İrmak. 6 — Ayıp, sat, ot. 7 — Mi, asa, lâ. & — Lirik, süel. 9 — Sapa, şal, 10 — İnek, ilk. I — Kabak, Emn. Yukarıdan aşağıya: | — İslâm, sin. 2 — Asla, yılan. 3 — Saatçi, ipek. 4 — Liva, baraka. 5 İken, si. 6 — İsak. 7 — Yara, şık. & — 7 — Osmanlı tarihinde isyancı Ay, imtisal. 9 — Bakla, tilke. 10 — As, ekele. V| — Ham, talkın. İSTER İNAN İSTER İNANMA! tındadır. Şirket 1935 senesindeki satış miktarı hakkında bir takım rakamlar neşretmiştir. Bu rakamlara göre 935 yılma kadar azami salış miktarı 20 bin sandık iken, 935 senetinde bu miktar 27 bin sandığa, yani 13,500,000 kutuya çıkmıştır. Ve şirket kibrit istihlâkinin bu fazlalığından dolayı memnu - niyet göstermektedir. Türkiyede kibrit yapış ve satışı kibrit şirkelinin inhisarı al- ı Rüzgârdan seslerile, kahkahalar fırlatıp, Mağrur bir göğüs gibi kabarıyordu| İSTER bir kutuya artık : İNAN Fakat bir de şu rakamı şöyle tetkik edelim: Türkiyenin nüfusu 17 milyondur. Bir yılda sarfedilen kibrit miktarı 13 buçuk milyondur. Demek ki adam başına bir yılda sarfedilen kibrit miktarı e baliğ olmamaktadır. Bu hesaba göre, bu rakamlara sevinmek lâzım geldiğine, İSTER İNANMA! l'ilkti vardır, diye “Lüküs,, Iptilâsı E. Ekrem-Talır kaeri insanların, büyük müiğ lâğları, küçük pamlardan kolay harcadıkları bır Iıal kattir. D' bir seğasa di ü nlük, * |davi edilmez bir iptilâ halindedir. Bünun “içindir Fi 'ufak, mdterazi Mi yaçlara sarfedeceğimiz beş on kurt ” İşa bir türlü kıyamayız da, öbür ta İtan, belki de büsbütün lüzumsuz İf kat göze çarpacak, başkalarında uyandıracak eşyaya etek dolusu part veririz. Nefsinden bir kadeh birayı esirgö ” yen, geç vakit trard * vayların - işkencesine “katlamp —Ü bir taksiye elli kuruş vermeğe di |varmıyan, ucuz lokantalarda bozdü li İğu midesini evde karbonatla tedavi den nicelerini siz de, ben de bilirif bir ev yaptırmak, son sistem bir rad yo makinesi satın almak, evinin yi akşamları nız misafir odasını döşemek husustlif” da bütün bir mahrumiyet ömründe riktirdikleri parayı bir tahtada sa9fiğ veriyorlar. Gösteriş, bazı insanların — indindt © kadar kıymetli, o derece emsalsiz hazdır!. Ekseriyetii 'bu lüküs, bu gönteü iptilâsıdır ki, biraz psikolog olan 397 cıları, fiyatlarını alabildiğine yül meğe sevketmiştir. Filhakika, iyi “’J pahalı olur, hemen hepimizde köklet” miş bir kanaattir. Mahmutpaşada » |kuruşa alacağımız bir malı, ucu: beğenmez, tıpkısinı gider, Beyoğlunda 300 U” ruşa alırız. Çünkü Beyoğlunun lüki” eşya satmak şöhreti vardır. Masmafih, buhran, bu huyumuz” epey düzeltti. Gösterişten, alayiştef bir dereceye kadar vaz geçtik. F zaruretin doğurduğu bu ahlâki inkt Jâbı gene ne yaptık yaptık, kıblrlj kisvesine bürüdük. Kendi halinde elbet çok daha ;îb* ğ çok daha kıymetli olan tevazuü bir W İbarlık, bir nevi lüküs icabı diye gö? İtermekten haz duyuyoruz. A Ne yapalım? İnsan değil mi)'"; Elbet, bu kadarcık olsun, bizim de zaafımız olacak!. A A —.———-—-/ ' Biliyor Musunuz? b AA ada ea | — Endrun mektebi nedir? çei 2 — 31 mart isyanında en büyük oynıyan softa kimdi? u 3 — Samsün - Sivus demiryolunu? zunluğu kaç kilometredir? M 4 — İranın nüfusu Habeşistanınlki! fazla mıdır? Â $ — Franusz reisicumhurlığlunda "” teveffa Poinkareyi kim istihlâf c Dünkü Suallerin Cevaplar! * (Cevapları Y""n) 8 ı | — Bugün kullanılan matre ı»u"; yanfi sanesi haziranın — 10 uncu günü hükümeti tarafından vazedilmişti — , 2 — 1641 tarihinde idam edile? kümdar İngiliz kralı birinci Şerl dtf 3 — İstiklâl mücadelesi içinde rada idam edilen — casusun adı M Sagirdir. yef; 4 — Mavi boyayı kimyevi usullef * olarak bulanlar Fenikelilerdir. 5$ — Liberya hükümetinin Monrovia şehridir. Nüfusu (15 el İrünüem eeei * FARSRA KY IK LİTECECESETİZ EEPVSESY SEReSSECCEA