Tarihten Yapraklar Dante Meşhur Dante Cennet ve cehennem, ruha inan - Ça din tabii neticelerinden ve ha- l:. başka başka cephelerden hâ - olan zevk ile elemi ebedileş - "Mek kaygusunun eserlerinden - * Bütün eski milletlerin itikatları Sında cennetle cehennem aki - ?P'_“G tsadüf olunur. Bu da, dedi - iZ gibi, gayet tabiidir, çünkü in- âr zevkin meshuru ve elem ise rın menfurudur. Zevki, öldük - tonra bulmak ve içtimai hayat- ı_;"'î- sayılan işleri yapanları da e- K elemlerle — cezalandırmak - iste- işlerdir. k:— akidenin asırlar ve asırlardan- İi nasıl yaşatıldığını anlamak için '_'he şöylece bakmak kifayet e - * Mısırlılar, ruhların yer altında D a ' güneşin battığı noktada toplan - l;',,'.'" inanırlardı. Oralarda Oziris ik imdi, ruhları muhakeme etme - L e yanına kabul etmezdi. Ruh - Ş ıır' cesetlerinden ayrıldıktan son - İ.k"mhil girerler ve yer altın - akan bir nehir üzerinde kayıkla Üa ie çıkarlarıı. İşte ba seyahat Üındı biri çakal, biri de leylek l th iki kuş, ruhu yakalayıp Oziri- '.%Ylnını götürürlerdi. Orada ru - Yaptığı işler adalet terazisinde İi:ıı" ve çıkan neticeye göre ken- İ—:]_ '& cennete, ya cehenneme gön- k, irdi. Cennet, Fir'avn incirleri- İ ta _;'di. Mes'ut ruh orada Ozirisin sof- ctl:d. ebedi bir ömür geç lü. z nnem ise korkunç bir yerdi. tnalar, akrepler ve yılanlar o - _5:: ruhları boyuna kamçılarlar ve yet mahvederlerdi. l.î',"_i Hintliler de ruhların imti - L._ an geçeceğine inanırlardı. On- ç aıııkıdını göre iyi ruhlar İndra- __'::lrduıu gökte ebedi saadete » kötü ruhlar ise yirmi sekiz M birine düşüp kızgın L“fu* yiye yiye, devler tarafın - ._i':ll'llı ısırıla ceza görürler. Çin- ç, 4 Senneti Tiyan, cehennemi Ti- * funanlıların fikrince ölen bir —'Eı.—h ruhunu Hermez yer altına İtn ve iki nehrin birleşmesin - '*—.;:'" olan bir göl kenarında & gömülmesini bekler. Yer yü- *!dı bu iş yapıldıktan sonra ruh, —. geceler diyarına sevkolunur. Si karanlık bir oyuktan ge- kqğ::i"" arkasında üç başlı ve **dî adlı bir köpek vardır. O, k ü 8ece ülkesine girenleri bir da- ıı.î_:l"yı çıkartmaz. Oyuğun ge- İ.L * Oturan «Minoso, ruhu mu - tj ve sonunda ya sağa, yahut k ı—:e"l(eder. Sağda Elize vardır Nş’ Nettir. Solmayan çiçekler, gü- ı.'o:'llırlı dolu adadır. Solda kar- bf bulunur ki cehennemdir. Her "üç kat duvarla ve ateş gibi (._ Sevrili korkunç bir uçurum- k:.:;l'rürklerin inandıkları cen - 'l_cü kat göktedir. Surve adı M bir dağla Süt gölünden ibı e '-'ılnııuhenıımiîuyaıl- BOT POSsT. ve Cehennemi: “La Divine Comedie,, tındadır, kara bir güneşin kara ışığile aydınlanır. Körmozlar, Karao- zotlar, Ötkerler cehennemin cinleri, şeytanlarıdır, orada kaynıyan katran kazanında suçluların ruhlarını haşlarlar. Türklerin cennetine Ölkün Han, cehennemine de Erlik Han hükmeder. İşte her milletin inanageldiği, bütün dinlerin iyilikle kötülük için hayattan sonra mukadder gösterdikleri cennetle cehennem, on üçüncü asrın son ve on dördüncü asrın ilk yarısı arasında yaşıyan bir — şair tarafından, eşi yaratılmaz bir belâğatla tasvir olundu, cihan edebiya- tına armağan edildi. Cennetle cehenneme ötedenberi inanan milletler içinde hiç bir şair, hiç bir muharrir, onun kadar bu iki ahret müesse- sesini canlandıramadı. Bugün de o eser, dünya edebiyatının eşsiz pır - lantalarından biri sayılmaktadır. Gerçekten ölmez bir şaheser ya- ratan, beşeriyetin vicdanında on |binlerce yıldanberi kökleşen bir aki- deyi şiir haline sokan sanatkâr Dante Alghieridir, yarattığı bedia- nın adı da «La Divine comedie - İlâ. hi komedi» dir. İsminden de anlaşılı yor ki Dante, cennetle cehennemi, (inanarak değil, belki bin bir çeşit hu- |rafelere zemin teşkil ettiği için, teh- |zil maksadile kaleme almıştır. Fa - kat büyük şair, o mevzua temas e - derken cennetle cehennem akide - sinin ruhi sebebini gözden uzak tut- mamış ve beşeri hayatta zevkin cen- net, elemin cehennem olduğunu mu- cizevi bir belâgatla anlatmıştır. Da- ha doğrusu İlâhi komedi, bizzat şai- rin zevklerini ve elemlerini tes - bit eder. O, meftur bir ömrün da yanılmaz elemleri arasında küçük ve müphem ümitlere düştükçe cen- met) bulmuy gibi savizmciş ve onu tasvire koşmuştur. Ümidinin sar - Dante'nin mezarı belâğatin zevkini içe içe azap ve ıztırap duyar. Danteyi Â'rafa da götüren Vir - jildir, lâkin cennet yolculuğunda |kılavuzu Beatristir. Şair, hayatta İ(kaybettiği sevgilisinin ruhile cen - İneti dolaşmaktan bahtiyardır. bahtiyarlığını, kelimelerden bir be- Bu | Av Bahsi: Ördek Avı Ayrı Ayrı Şartlar E;ğrı_de Yapılır Tam mevsimindeyiz. Bir iki hafta|dan uzaklaşırlar. Bu(Appellant) sonra ilk kar fırtınaları ördek avını dekleri gayet kıymetlidir. açacaktır. Ördek bir çok nevidir: Ka-| — Yavru iken talim görürler: En iyi- Ta ı:dı-.k. Şuknxnmekik. Çayır öıdeği.vlcri Bulgaristanda, bilhassa - Filibede | ::ıtc:ı' ı:'klı[:;:(: '"E: ĞnıLlşı;ıı.dBur;!nqçıhykor. İyi talim edilmiş bir çift ördek " ri Elma başlardır. Ye-'on iki, on beş liradan aşağı alınamı: Şlıkb;:jlızîalıkî, v:ıcdÇayıBr ':::kle]:î de yor, Kıiimekleıîıııde bekleyen — avcılar nakbül ve lezzetlidir. Bunların hepsi mazgallar kapalı olduğundan «mihre»- w!cşıı k sürüler halinde gelirler. Ancak lerin seslerini dinlerler. Çığırtgan ör- karlı, fırtınalı, çok sert havalarda av- dekler sık sık vaklamaya başlayınca llnor;ul;;'î: îlnîlzzürdâtnî;:kğ:l;nk h-—mcı;cıtî ıî:,dü;]üp ınknzgallan açar » , ve bazan cudur. ve göl arlar. Bi ördeğin kü- Hele sert kar fırtınaları altında geçit 'me civarında konm.:.czıd:ı:h:ı:a.—;. |beklemeğe değme avcı tahammül ede- lünce avcılar ayni saniyede ateş etmek :::ct. l;:ll:nt lıııı kuşların avları daıo niı-lşaniylc buı!_laîı ı.ıh.ınlır ve tetiğe do- t;ek ecanlı sck:ı;mklı;?r._ ı:u;nı kı;nuıl.ır_ Sürü büyükse kalkınca da a- sardıkça sarar. lar çekici, o kadar ralarına bir el boşaltmak — faydalıdır. keyiflidir ki.. Bir tadını alan bir daha |Düşen ördekleri hemen lâstik çizme- ördek avlamaktan kendini kurtaramaz. 'lerle suya girip toplamak - lâzımdır. Ne kadar avcı bu merak ve iptilâ yü- Çünkü zaman bırakılırsa bunların ölü- zünden l'?aııluııııın'ıış. “h.ıııa l.ıayutml leri akıntı ile, canlıları yüzerek uzak I;la)'bclmışlır. Düşününüz bir kere: kıyılara giderler. Ve bekleyen tilkilere arçın bir kara yel fırtınası karşısında, |yem olurlar. Silâh atarken saçmaların | yağış altında Çekmece köprüsü üzerin- ! «Appellant» lara isabet etmemesine de, yahut Sapanca gölü ağzında saat- iyice dikkat etmek lâzımdır. lerce geçit beklemek ne demektir? Ga- |— Geçit avı: — Şubat aymın sert yet küvvetli giyinmek, su geçmez ku- fırtınalı ve karlı günlerinde sabah ve ö | maşlara sarılmak, ve behemehal lâstik ravetli ağaçlarla dolu serin bir | sıldığı günlerde Â'raf - Purgatoire de dolaşıyor, hüsranlarını cehen - nemde haykırıyor. Eser, cehennem, â'raf ve cennet olarak tertip edil- miştir. Danteye böyle bir eseri yazdıran, dediğimiz gibi, kendi hayatındaki acılıklardır. O, üveyana elinde bü- yüyen yetim bir dâhi idi. Hayattan ilk nasibi elem oldu. Henüz dokuz yaşında iken sevdiği başka birile evlenmesi ve pek genç bir yaşta ölmesi şairin elemle yuğu- rulmuş ruhunu ebedi mateme bu - ladı. Siyasi hayattaki felâketler ise © ruhu büsbütün hasta etti. Danteyi, bir şeref güneşi gibi başında taşı- ması lâzım gelen Floransa, politi - ka ihtiraslarının yarattığı körlük içinde hain bir yarasa gibi davrandı, büyük şairi sürgün ve hattâ ateşte yakılmak cezasına mahküm etti. Dante, gerçi, fırına atılmak felâ- ketinden kurtuldu, lâkin vatanından cüda düştü, yıllarca ötede beride sü- ründü, sadaka ile geçindi. O, baş - kalarının ekmeğindeki sertliği — ve yabancıların merdivenlerini — çıkıp inmekteki acılığı yıllarca inledi ve işte bu felâketli günlerde İlâhi ko- mediyi yarattı. Dantenin eseri cehennemle baş - lar. Onu oraya götüren büyük - şair Virjilin ruhudur. İki yurttaş ve meslekdaş cehennemde uzun bir ge- zi yapıyorlar, tarihin en ünlü adam- larının ruhlarile orada karşılaşıyor- lar. Dante bütün bir meşahir seri - geziş sırasında söy. letir, yani tarihin büyük bir kısmını dile getirir. Ayni zamanda cehen - nemin beliğ bir tasvirini yapar, Ne Ozirisin fırtınalı cehennemi, Hintlilerin yirmi sekiz büyük fırını, ne Çinlilerin Tisi, ne Yunanlıların Kartarosu, Dantenin - cehennemile ölçülemez. Burada elemin nasıl e . |bedileştiği apaçık görülür. Ve ruh, Beatrice'in ne Jâğat cenneti yaratmakla lıinellirir.! Nur, renk, çiçek, su ve ebedi zevk işte bu cennettedir. | Büyük şairimiz Abdülhak Hâmit, İlâhi komediden aldığı edebi inti İbaları Ruhlarda, Tayflar geçidinde İtasrih eder. Ne kadar yazık ki bu , eşsiz eserin en güzel parçası, Dan -/bulunur: Ördek mevsimi Şubat ayıdır. tenin belâğat ateşile yarattığı ce -|Mart nihayetine kadar avlanırsa da en hennem, sinema perdelerinde pek içindeki |maskara bir şey oldu, ekmekçi fırı- |günler ve gecelerdir. İstanbul civarın- nına benzedi!.. da Çekmece gölleri ördek en münasip olan yerdir. Göl civarın- da bir çok masraflarla yaptınrlmış hu- susi kümeler vardır. Bunların en mü- emmelleri merhum Sadrazam — Talât Paşanın, ve Sirkecide lokantacı Ali E- fendinin — yaptırdıkları kümelerdir. Bunların içinde bir iki avcının bütün ihtiyaç ve istirahatlerini temin edecek her şey mevcuttur. —Küme, kısmen toprak altında çimentodan veya tuğla- dan yaptırılmış — küçük bir odadır.— Bu odaların her tarafında silâh kulla- nabilmek için mazgallar vardır. Bun- lar kapaklı olduğundan kapatıldıkları zaman kümenin içindeki ışık görün- mez> Bu odalarda hususi tertibatı olan çizme kullanmak şarttır. Aksi takdir- da, bu, intihar etmek gibi bir şey olur- Bu meraka kendini kaptırmamış - bir * (insanı ihtiyariyle böyle bir işkenceye *'sokmak mümkün müdür? Memleketimizin her tarafında hat- â İstanbul civarında pek çok ördek bol zamanı Şubat fırtmalı avlamağa M. Akşam Kız San'at Mektebinde Bir Şapka Müsabakası Yapıldı Beyoğlundaki Akşam'kız san'at mektebinde talebeler arasında bir şapka müsabakası yapılmıştır. Bu müsabakada teşhir edilen şapkalar en maruf şapka mağazalarının mo- distlerinin de iştirak ettiği bir jüri heyeti tarafından tetkik edilmiş, çok beğenilmiştir. Talebelerden Sa- biha Rifat, Madelet Orhan, Emine| birinci, Enise Münür, Nevide ikin- Tan borusu su altından geçirilerek dört beş birer küçük soba bile vardır. Sobanın | jakşam saatlerinde herhangi bir dere- nin denize döküldüğü bir yerde bekle- mek ve geçen ördekleri avlamağa ge- çit avı denilir. Yeşil ve Elma baş — ör- dekler böyle sert günlerin sabahların- da erken saatte dağlardan, derelerden denize, ve akşamları* batı zamanında denizden dağlara giderler. Fakat bu av ancak çok sert ve karlı günlerde yüz güldürebilir. Çünkü fırtınasız zaman- larda ördeklet gayet yüksek geçerler. Ve atöş edilemez. Sandal avı: — Durgun, ve güneşli günlerde göl civarında sazlıklarda ör- dekler uyurlar. Sabahları saat dokuz, dokuz buçuktan sonra resimde görül- “düğü gibi kıyılara, ve sazlıklara iyico sokulabilecek tarzda yapılmış sandal- larla etrafı aramak lâzımdır. Uykula olan ördeklere iyice sokulup yakın kalkmalarımı temin için gayet sessiz, ve yavaş aramak ve kuşlar kalkınca dikkatle nişanlayarak ateş etmek — ve yazami otuz metreden fazla mesafe bı- |rakmamak icap eder. Sandalda iki avcı bulunursa daha fazla muvaffak olmak muhtemeldir. Fakat her dakika müteyakkız bulunmalıdır: Çünkü en umulmayacak yerden kalkarlar. | — Ördek umumiyetle çok yara kak « ran, ve tüyleri sert ve yağlı olduğu içi.1 ci, Dürdane Ali, Safiye Salih, Pira- ye Halis, Belkis Hulki üçüncü gel - mişlerdir. Birinciler arasındaki şapkasındaki zevk - ve işçilik fev - kalâde görülmüş, mektep idaresi tarafından kendisine ağır bir çay elbisesi hediye olunmuştur. S: mektepten aldığı feyzin kendisi için kâfi ve en büyük hediye olduğunu söylemiş ve hediyeyi mektep idare- sine iade etmiştir. Sokağa Yuvarlanan İhtiyar Madam Lüsi seksenlik bir ihtiyar - dır; Beyoğlunda Karnaval sokağın - da oturmaktadır. Evinin kiremitlerini düzeltmiye çıkmış. Derken müvaze - nesini kaybedip sokağa düşmüş ve bey- ni parçalanmıştır. Sabihanın metre uzak bir yerden dışarı çıkarıl- ekseriyetle saçmaları kaydıran bir hay- mıştır. Avcılar Şubat ayının fırtınalı vandır. Bu sebeple gayet sert ve küv- gecelerinde kümelerinde ördek bı—.kleı-îvcıli dolular kullanmalı, ve çok — dik- ler. Ve iş uyarına gelirse pek çok vu- katle nişanlamalıdır. Yaralanmış - fa- rurlar. Küme kurmak için gölün mü- nasip bir yeri seçilir. Ve bu gizli oda- “am bariçten belli"olmuman için toprak ve sü üstünde kalan kısmı küçük - bir tepecik şekline tokulup otlar ve sazlar ile iyice gizlenir. «Mihre - Appellant» denilen talimli ördekler çığırtgan ola- rak kullanılır. Böyle bir kaç ördek bi- ribirine bağlanır ve kaçmamaları için su derinliğinde bir iple ayaklarından bir taşa takılır ve göle, kümenin atış menzilinde bir yere bırakılırlar. Ördek- ler geçetken bunlar bağırıp onları indi- vir va tü yönlerin getirizler.Bünler . kadar hisli ve kurnaz olurlar ki yanla- rına gelip konan ördeklere ateş edile- jeeğin'ı düşünüp hemen bir parça onlar- kat ölmemiş bir ördeği tutmak — pek müşkül, hattâ muhaldir denilebilir. Dumansız barut kullanılmalı, 4 hat tâ - 5 numara saçma tercih edilmelidir. Büyükada: Salih Mahmut Konferanslar | Beşiktaş Halkevinde Konferans Beşiktaş Halkevi dil, tarih ve edebiyat komitesi üyelerinden-öğretimen Samih Na- fiz bir şubat cumartesi günü akşamı saat (20) d an piyasasında Türk malları ve müşterileri hakkında bir söylev ve sonra gösterit yapılacaktır. Cumhuriyet orta okulu beden terbiyesi öğretmeni Mü- beccel tarafından da apora dair bir söylev | verilecektir. verecek