srvesaRaAAA AA sA AAA AM Günün Dedisi Mazhar Osman: Asma Köprü &. Asma köprü yapılıyormuş; desenize | Södat vapuru tah itlan iniyor. * .—4'.'."" salıncak gördüm, asma — kat _""ıjm. Asma saat gördüm, asma _"Jwın sördüm. Görmediğim bir as- Ha » ; köprü vardı: Onu da göreyim. Şi * _“"""- dşığı, köprünün Bir başında ©P şarkı söylüyecek: *Armadan gel asmadanı *$ülvar giyer basmadano, * Köprünün asmasında da oceba ü -| " bulunur mu? Kültür direktörlüğünün karşı köşesinde-| — Dur üstat ben sorayım, diyeceğim, Lala, Negatif n dikildi: lep demeden İeblebiyi.. — Hah, şimdi anladım. Leblebinin ik- tisadi hayatımızdaki vaziyeti. — Değil üstat değil, değil, değil. Si - zin söylediklerinizin hiç bisi değil, sora - |cağın ki'kapıyı çaldım. Meşhur bir fotoğraf plâğı gibi kı — Valed ne istiyomun? — Bay Mazhar Osmanı görmek ister - dim de.. Lala bağırdı: — Hu, ayöl bacı bak bir dali geldi — Aman, Lâlâ, dedüm: ben eli de - ığı:n.) yey büsbütün ayrı — Ya, demek mühim bir şey-. — Yok, bilhassa sizin için hiç mü - him değili | — Mühim değilse bildim. Şu benim e- bızim | vin temelleri, övin üzerine daha kaç kat |gilim, gazeteciyim. Doktorla konuşac * |& : Asma köprü d . Lala özür diledi: : diköylü yakrü havadisini okuyan Ka -| — —— Afvadanın ban dali sandım, Z anilbık suratını aeti ava daliler'şok zelir iden bir tek bahane vardır — | g, '©8, onu da kaybettik demektir. — Göreteüler yeki * gelmez mi? — Onlar da gök ge- lir amma delilerden onları pek ayırt ede - meml! Biz İâlâyla konu - gürken meşhur dokto- run sesi duyuldu: — Kim o gelen? Laâlâ izahat verdi: — GCazeteci gelmiş. İseni görmek istiyor. Üstat göründü: —Vay bayım, bu- yurun; hoş geldiniz. — Hoş bulduk üs - tat, sizinle biraz gö - rüşmek istedim de.. — Hay hay görü « Ne tezat: Boğ ; Hai €*da modern bir arma köprü. “Cte kurunu kadimeden kalma Ün- Panı köprüsü. * 'Prü yapılacağını duyan ser- bir apartıman daha bağışlı - Af'"u kö, #eri sevindi — Bize Yacaklar, * Karım sordu: — Asma köprünün rengi acaba na- ©lacak? — Bilmem, niye sordun? — Kü fun b 'Prüden geçerken o renge uy » *” rop giymek lâzımdır da. â, * ;._":-w damat, Asya gelin, asma de nişan yüzükleri.. En b * Füni yük transatlantikler bile köp- Nü p. , Otindan geçebileceklermiş. Bu- Nqıı; Vapuruna söyledim: | Ben, dedi, her ihtimale karşt ge- '“camı indiririm. SAA şelim. Üstat beni muaye « nehanesine aldı, kar - p karşıya oturduk: Siz anketçisiniz Heğil mi? — Evet.. — Gene bir anket mi var? —— Evet üstal. — Anladım. Her halde bana; yeni ya - e a köprü hakkında sual| çıkmıya mütehammildir? — Hayır, © da değil, sizden hakkında sualler soracağım. — Öyle ise anladım; sütçülerin süte| — Deliler bakkında mi? Ne tuhaf <a Katmamaları için belediyenin ne su -| sual; Hem ba sukli soracak beni mi bul - ine dair... dunuz? DE B MyaeÇ mapğ e İA öetat deliler hakkinda size mal — Anladım, anladım, dudak - bayası | y kadınlara yakışır mi, yakışmaz Mi? önü | Bilgili dokter, koltuğuna biraz daha kuruldu. | — Sen, dedi, galiba gazetecilikte ye - in! — Olabilir bir hata mı işledim? — Tabil hata, deliler “bakkında - bir sormuya gelmenden büyük hata o- n Kodudedici Mtaymanmanann ae saranenereccAan pılacak olan asmı deliler soracaksınız? — Hayır üstat. ormiyayım da kime sorayım ? söracaksınız.. K — Gene hayır, siz, diyordum lep de “AYnana — Haberin var mı? Karın | meden! Beldi. — Anladım, — Haberim var, ben ona ce- ' çarkılar hakkında a Bit, demiştim! | - sLebi rençinine bir gül...» alaturka — ve alafranga | ankett İsual — Alledin, sizi, biraz evvel saçlarını aİti aylık ontdüle yaptıran güzel bayan Sanmıştım. Muharririmiz, doktor Mazhar Osmanla konuşuyor Muharririmizin Sorduğu Süale Cevap Vermedi. Kabahat Muharririmi—zdeŞ Su;ll Sormasını Bilmiyordu lur mu? Kime gitseydim ) — Kime mi? Onu da ben mi öğrete - yim? Meselâ ressam Cemal Nadire, mu- harrir Bürhan Cahide, artist Bediaya, ber- berler cemiyeti başkanına, daha sayayım mı? — Yeter Üstat; fakat bunların delilerle İne alâkası var> Mazhar Osman bir kahkaha salıverdi. — Çok acemisin, dedi, şimdiye kadar an- ket yapmadın, diyelim, gazetelerde çıkan anketleri de okuma - din ni? Anket demek, sinir doktoruna, ikti - sadi; iktisatçıya tıbbi; artiste ilmi, Fen ada- mina, modaya dait su- aİ sormak; ve onun cevabını almak — de - mektir. Sordum: — Üstat siz bunları nereden öğrendiniz? — Kendi tecrübe - mi söylüyorum. Şim - diye kadar anket ya- panların bana sorduk- ları sualler hep fenne, (ktisada, modaya da - irdi. Bir sen saçmala- dın! — Halbuki ben. Hiddetli hiddetli a- yağa kal — Kimse bir şey Bilmiyor da sen bili - yorsun değil mi? Ceyap alamıyaca - irmı anlamıştım. — Müsaadenizlel Der en de bir da» ha öyle gel! Koriderda bir çok kişi vardı. Bir kıs - manı tanımadım. Her halde deliler olacak- tı. Ötekileri tanıyordum: Gazetecilerdi. * Ertesi gün çıkan bir kaç gazetede Maz. har Osmanın resimleri ve onunla yapılan anketler vardı: Mazhar Osmana sorulan sualleri okudum «Petrola ambargo konulursa cihan si setinde ne gibi bir değişiklik olur? » *Yanmın harbi nasıl olacaktır? w «Son moda şapkalar hakkında ne dü- şünüyorsunuz? » «Buğday stoku kâfi derecede olduğuna göre ekmeğin ucuzlamamasının sebepleri nedir? » İMSET & geseşar ea ereR A LA ASA AAA SA ĞAA AAA AA AAA GA Gdi pee GöTEŞ AAA AEE AAA SA KA AĞA SA MA RARE MN eee | Iîünun Kodusu I Mecmua Bolluğunda Seninle bir mecmua çıkarsak! — ?2??????? Yahu biraz para kazanalım. ne yapacağız? Mecmua çıkarırız. 22?2?P2?? Sen hangi mecmaanın sahibisin?, ' Hiç bir mecmuanın! Ne ayıp şey! P????2?2? * ı Her tesadüf ettiğim tanıdık bBana İbunlara yakın sözler söylüyorlar, Hak-, ları var ya, şu mecmua bolluğunda niye bir mecmuam olmasın! j Mecmuacılar, şıkar şıkir. liralar has zanırlarhen niye ben de kazanmıya « yım? Bir adamın sekiz on mecmuası ol« sun da niye benim bir tane, yahut ya- rum tanecik mecmuam olmasın! Hakları var. * Bir müvezzie sordum: — Kaç tane mecmua çıkıyor? Müvezzi khızdı: — Ben deli değilim, dedi, posteki sa« yamam! * Fenni, ilmi, edebi diye çıkan mec « muaların hemen hepsini okuyorum. Mizahi yazılar okumayı çok - severim de... * Arap harflerile basılmış bir takım kitapların üstünde şöyle bir yazı gö « rürdüm: «Sahteleri Bugün me a sakınınız.» çıkaranlara tavsiye ederim. Mecmualarının kapağına — Şu yazıyı yazsınlar, * «Mecmuamız üç renkli basılıyor», «Mecmuamız dört renkli basılıyor», «Mocmuacmuz beş renkli banlıyori, «Mecmuamız altı renkli basılıyor», eMecmuamuz yedi renkli basılıyors. — Mezada kondu, arttıran yok mu? * Bizde okayucu az derler: Çıkan mecmuaların sayısı kadar varsa yeti- ducu — Birbirimize böyle yakın olduğu - muz zaman kendimi cennetle sanıyo « rum. — Ben de, kendimi tünelde... — Bir kere dahe söylüyorum:* Bu soğuk