19 İkincikânun — l Musiki Bahsi l Konservatuvarın Son Konserini Dinlerken... Saray sinemasının önü kalabalık..- İv - tanbulun her tarafından bu akşamki kon- unmak için gelmiş bir çok mu - hları var... Gişenin önünü, pa» bile az görülen bir halk kütlesi serde bu kaplamış, Memleketimizde günden güne artmağa ve tam manasile ruhi bir iptilâ halini alma- ön başlıyan iyi musiki dinlemek ihtiyacını gösteren bu tehalükü gördükçe nihayetsiz bir sevinç duyuyorum. Bundan bir çok seneler evvel İstanbula konserler vermeğe gelen beynelmilel şöhrette —artistler bile böyle büyük ve hem de mümtaz bir dinliyi- €i hâlk önünde çalmak şerefine nail ola - mamışlardı. Kapıda, yüksek mektep 'talebeleri — ve konservatuvar müdavimlerinden — mürek - kep büyük bir kafile bilet bulamamış ayakta durarak konseri dinlemeğe razı ol- dueklarını söylüyor, içeri bırakılmalarını is tiyorlardı. Genç Türk — neslinin yüksek san'ata karşı içten kopan bu büyük sev - Bisini görünce heyecan ve iftihardan göz - lerim yaşardı. Avrupa müsiki — âleminde isimleri dillerde dolaşan büyük üstadla - mn konserlerine bile böyle coşkun bir slâ- ka ile koşulmaz. Salon hıncahımç dolu... Boş bir koltuk kalmamış: dışarıdan — sandalye getirterek kenarlara ilişenler bile var. Az sonra etraftan kopan alkışlar göz - lerimi sahneye çevirtti. Şef Seyfettin Asaf yerine gelmiş, halkı, mütebessim ve hür - Bir Yandan Dünya Silâhlanırken.. Deniz Konferansı Tâll Komisyonlar Teşkilile Uğraşıyor... Londra, 18 (A. A.) — Deniz kon- feransının dünkü toplantısını mü - teakip neşredilen bildirikte ezcüm- le deniyor ki: «Komite, deniz inşaat program - larının önceden bildirilmesi ve kar- şılıklı malumat alınıp verilmesi hak- kında bir sistem kabulünü ileri sü - ren Fransız, İngiliz ve İtalyan tek - liflerini tetkike devam etmiştir. Ne- ticede, bu mesele ile meşgul olmak üzere bir tâli teknik komite teşkili- ne karar verilmiştir.» Komite, ayın yirmi birinde yine toplanacak ve deniz kuvvetlerinin keyfiyet itibarile tahdidini görüşe- cektir. Iç Mongolistan Istiklâlini Ilân Etti Diğer Taraftan Mançuko Hududunda Endişe Verici Hâdiseler Oluyor metkâr selâmlıyordu. Bir müddet sonra.| — Şanghay, 18 (A. A.) — Şanghay salonun tam bir süküna daldığı anda, Bet- hofenin birinci senfonisinin ilk akoru haş- metli bir ifade ile duyuldu. Gözlerimi bir Deyli Herald'ın haber verdiğine göre iç Mongolistan istiklâlini ilân 'an için kapayarak kendimi eserin cereya- | ©tmiştir. raktıra, * 'ordum. Ba aa a ve banyenim gennile a| - Harbin, 18.(A: A-) — Dış Mon - kindim. Gözlerimi açarak tekrar baktırm... ıııliıh.ı. ıılnılaınd— otuz .Iı_ıqı Karşımda konservatuvâr orkestrası ve ça- | Mançurinin 75 mil cenubi garbisin- lanlar aradında talebeler de var. Bu oörkes-|de Heilomoto kasabasını işgal et - trayı (Gabriel Pierne), — (Paul Paray) |mişlerdir. dara etmiyor, Bu oörkestra - (Colonne) in| — Bu askerlerin Mançuko hududun- (Lamourcux) nin değil. Fakat ifade ve| da yedi polisi esir aldıkları ve Hei- kudret itibarile onlardan hiç geri kalmı -| y to ahalisini kasabayı terke mec- yor. Hattâ onlan, gipta - ettirecek bir bur ettikleri haber verilmektedir. incelikle muvaffak oluyor. Ki Bu hâdiselerin vahim neticeler Seyfettinin yüksek san'atına — inzimam verebileceği söyleniyor. eden tam bir soğuk kanlılıkla idare edişi * Pekin, 18 (A. A.) — Cenup Mon- var ki bana büyük şöhrete sahip şefleri hiç aratmadı. Jestleri az, fakat çok Bökimee | Ola ee A Zi hak- Örkestrayı parmaklarının ucunda yürütü- ldaki Mw jnanılma- yor.. (Devamı 10 uncu yüzde)) maktadır. KERVAN — Bürhan Cahit — Ve klârnetin çapkın, tiz bir nağme-|daha coşturuyordu. -ai 19-1-98€ siyle hernen daha a birtona| — Artık oyuna fasıla verilmediği için dğ':u,üw:"" b rakı içenlere iki uşak hizmet - ediyor, Haniya da benim elli dirhem kesta- sürahiler durmadan doluyor, damaca- nalar gümbür gümbür boşalıyordu. Şimdi sıra Gülizara gelmişti. Hepsinin hoşlandığı, ötekilere göre daha baskın oynadığı bir oyun vradı. Klârnet uzunca bir taksimden son- ra tiz perdeden geçer geçmez Gülizar fırladı. Kısa etekli havaf mavi bir iepek el- bise giymişti. Kestane saçları omuzla- rına kadar yayılmıştı. Adalardan bir yar gelir bizlere, nem, Konyalıdan başkasını istemem! Vay, vay, Konyalım yürül... Ve şırak, şırak çarpan avuçlar, per- de değiştiren klârnetin bir dakikalık ara taksiminden istifade ederek ka- dehlere sarılıyor, meclisin gittikçe ar- tan neş'esini paylaşmak için yeni alkış- lara hazırlanıyorlardı. İçilen sigaralardan, kapılar, pencere- ler açık olduğu halde oda duman için- de kalmıştı. Aman allah gözlere bak 'ııd.ı., Artık en ağır durmağa çalışan Hu-| — İpek te çorap'ne yaraşmış dizlere.. susi Muhasebe Müdürü bile keyfini| — Ve otuz kırk ağızdan birden çıkan: gizleyemiyor, yanındaki Posta Müdü-| — Yallahi n , rü ile gakalaşıyor. Hacı Sadıkın eliyle| — Sesleri içinden Gülizarın bir diz çö- küp ipek çorabını göstermesi vardı ki Muhasebei Hususiye Müdürüne bile: — Aman allahi Çağırtıyordu. Artık şakalaşmalar, para atmalar, kahkahalar, avaz avaz nara — atmalar biribirini takip ediyordu ki klârnet ön- Şırak, şırak, şırak. ce ağırdan, pesten başlayarak bir za- Klârnetin acar sesini bile bastıran | man hicaz üstünde dolaşmağa başla- bu avuç tempoları genç kızı bir ul&ü"*dhdüww verdiği kadehi bir hamlede boşaltıyor- du. Adanalıyı Fidan oynadı. Bu ona vergi idi. Fidan etli, canlı bir kızdı. Uzun bo- Yu, olgun göğsü ile iştihalı gözleri tu- tuşturan kabarık kalçaları vardı. « — « W ğn ĞRÜĞE ĞALA e “SON POSTA Göbels Tehdit Ediyor: “Müstemlekelerimizi İsti- yeceğimiz Gün Gelecek,, Propıgnndıv Nazırı: - Yaşarken Bizim Zaruret İçinde Yaşamamız 'Doğru Değildir ,, Berlin, 18 (A. A.) — Berlin nas- yonal sosyalist teşkilâtına mensup 20 bin kişinin önünde bir söylev ve- ren doktor Gübbels şu sözleri söy - lemiştir: «— Biz, fakir bir milletiz, ne müstemlekemiz, ne de iptidai mad- deler kaynağımız var. Fakat, diğer milletlere şunu söylemeliyiz ki, müs- temlekemizin geri verilmesini isti - Bütün dünya varlık içinde yüzerken bizim fakir memleket halinde ya - doğru değildir. Çünkü bir gün bom- buatını ve Amerikadaki Alman a - leyhtarlığını mevzuu — bahsederek TnöleüPkir «— Amerikan gazeteleri, Alman- yayı yahudilere zulmetmekle itham GK T A e eT îî——“—_—wî'*—ş BU ĞÜN Dantenin Cehennemi! Dantenin cehennemini beyaz — perdede görmek, o eserin şöhretini bilenler için ele bette büyük bir zevk teşkil eder, Ben de hişte o zevki elde etmek özlemiyle slı koştum fakat ne yazık ki beyaz perd Dantenin cehennemi değil tanılmış erkek artistlerin yarattıkları cenneti düm. Eğer bu cennet, Dantenin cenneti saydı yine bir şeydi. Lâkin artist cenneti. O sebeple hoşuma gitmedi. Dantenin cehennemini kızıl boyalı — bir cennete çeviren artistleri seyrederken ha- Urma meşhur Ahmediyye geldi. Vaktile mukaddes bir kitap gibi okunan bu çok basit eserde cehennemin ve cennetin re - simleri vardır. Kitabın muharriri cehen « nemi büyük bir kazan, cenneti de dört beş hurma ağacı arasında kurulu bir olarak tasvir ediyor. Cehenneme girecek — günahkârları, o kazanın etrafında birer si- yah noktayla, cennetlikleri ise mini mini beyaz daireciklerle gösteriyor. Küçüklü - gümde bu resimlere sık sık bakar ve güler. dim, çünkü ne o cehennem beni korkuta- biliyordu, ne o cennet içime imrenti geti- riyordu. Dantenin sinemadaki cehennı de Ahmediyyedeki cehennemin ancak sile- Küsü, Bir de Evliya Çelebinin Transilvan gördüğü bir cennet ve cehennem tasvirini — dinleyin. Büyük seyyah ayniyle şu ıımlıı! 4 yazıyor: *Kaşe şehrindeki kilisede nice bin suret- lerden başka bir divar yüzüne elli adım u- — zunluğunda bir cennet tasvir etmişler ki in- sana hemen ölüp © cennete girmek arzu « nay “Dünya Varlık İçinde Diyof... ; Göbela meşhur nutuklarından birisini söylerken a deki haydutların çocuk çalmaları - na ve milli bir kahramanı memleke- tinden kaçmağa mecbur etmelerine ediyorlar. Bunlar, kendi ülkelerin-| dikkat etseler daha iyi ederler.» Mısırın - İstiklâli Talebe Bu Meselenin Çabuk Hallini Istiyor Kabire, 18 (A. A.) — Mısır Ta -)tiyatla tefsir eylemektedirler, lebe cephesi İngiltere dış bakanlı -| Vefd partisinin gazetesi, Edenin iııııbır telgraf çekerek Mısır mce -/Mısır hakkındaki beyanatının an - “"._“”' M Büllşliimelei 8 >/cak İngiltere ile Mısır arasında bir temiş ve Mısırin gerçekten değil, ğ ke ekink lll ükün bulduğ bij. uahede aktine matuf müzakere - dirmiştir. leri tehir hedefini gütmekte oldu - Nutkun Mısırdaki Tesirl ğunu bildirmektedir. Edenin söz - Kahire, 18 (A. A.) — Mıisır gaze-|leri diğer gazeteler tarafından da teleri Edenin nutkunu büyük bir ih-İaynı tarzda tefsir olunmaktadır. oyunları seyreden Güllü Nerminin ya-' göğsünün en şekillenmiş hatlarını gös- vaş yavaş hazırlandığı, hattâ Posta 'teren bir bükülüşiyle arka arkaya &- müdürünün ikram ettiği yaldızlı bırıiıld.ı. eğildi. sigarayı içmeyip yanındaki tablaya bı-| — Kolları ve göğsü klürnetin ahenğine | raktığı görüldü. » temposuna uymakta devam — ederek Biribirine karişen altın bileziklerini İboşını arkadan Hacı Sadığın dizine ka- düzeltti. A;: hııııindeld saçlarının |dar indirdi. ini En ince güreşçinin kurduğu köprü- Klârnet dolaşa dolaşa bahriye çifte-|den daha mahirane bir bükülüşle âdeta tellisine gelmişti. iki kat olan vücudu, şimdi bir yılan Birden Güllü Nerminin yerinden gibi kıvır kıvar oynüyordu. fırladığı görüldü ve dehşetli bir alkış| — El şakırtıları, bravo, yaşa sesleri a- koptu. İrasında Hacı Sadık kendinden geçmiş Bu ona mahsustu. gibi elini cebine attı. Çıkardığı tek bir| Çiftetelliyi ancak o oynayabilirdi. yüz liralığı dürdü, büktü ve seyircile -| Fakat ne de güzel oynuyordu. 'rini heyecandan kırıp geçiren Güllü - Davetliler dikkat kesilmişler, yarı nün altın saçları arasına sıkıştırdı. kapalı gözlerini ona dikmişlerdi. Alım-| * Daveililer ' Hacinıi — hevardalığına h kadındı. İnce belini takip eden yu- İA dK varlak kalçaları uzun bacaklarının ha- gkaç Ş Ç reketini bile farkettirmeden kıvır kıvır | — — Çok » BĞR| dğliler.. oynuyor, geniş omuzları .g,"d,nıo_l O, Güllü Netmini'daha BiLü a rin gönüllerini tutuşturan bir heyecan- azıh eşraftan Önce oyuatmanın verdi- la titriyordu. ği şerefi haketmiş gibi" biraz daha ge- Durmadan bağrıyorlardı: rinip yayılarak posta' müdürünün eli — Yaşa, yaşa, varol! *l verdiği kâdehi bir hamlede boşalttı. Güllü Nermin akşamdanberi içilen Muhasebe müdürü de iri bir havyarlı rakılarla şuurları sarsılan, seyrettik - ekmeği ağzına tıkarken — kulağına leri öteki kızların oyunlariyle gönülle- iğildi. Ve herkesin de duyduğu mah -| ri tutuşan bu kudurmağa hazır haris yem bir iltifatta bulundu: erkek gözlerinin üzerinde kümelenen' —— Hakettin, Hacı, dedi. Afiyet bal köpüklü bakışları altında donuyor, olsun!.. sarsılıyor, kıvrılyor, bükülüyor, mavi' —O zaten bunu bekliyordu. Yarın bir alev gibi etrafını tutuşturmak teh- kasabada bu gecenin tabsilâtı çalkana: likesi gösteriyordu. caktı. Alâiyeli Esat Bey kuduracak. Hareketini oyunun temposuna uy - Kâhya oğlu Nuri Efe kıskancından durarak yavaş yavaş Hacı Sadığın önü- kendini yiyecekti. ne doğru yürüdü. Belinin, kalçalarının, | — ,Bu şerefi kazanmak için neler dü öi ü Si EZÖRARAÜĞLÜER ( sunu verir. Karşı canipte karanlık bir du- vara da yine o boyda bir cehennem resnı yapmışlar ki Sıratını gören râhımüstakime gelir. Mizanı, uçurumları, gayyası pek güzel işlenmiştir. Bu cennet ve cehennem tasvire — lerini üstat Nakkaş öyle tasvir etmiş ki - Behzat, Mani, Şahkulu, Ağa Rıza gibi şö retli üstatlar bir yere gelseler eşini getiremezler. O cehennem dereleri içind neft ve katran ve alev alev ateş içinde ke- bap edilenler, korkunç zebaniler, deve ker- vanı gibi yılanlar, çiyanlar, akrepler — var. Bunlar günahkârları sokuyorlar, sarıyorlar, çukurdan çukura götürüyorlar. —Hullaa şu. cehennem tasvirini görenlerin yemeden İç. meden el çekmemeleri, dehşet ve haşyet içinde kalmamaları mümkün değildirn —— Gönül isterdi ki Dantenin cehennemini okumadıkları anlaşılan şu Filim — üstatları, (Devamı 10 uncu yüzde)) ğ şünmemişti. Güllü Nermin Hacının kafasında kaynayan bu hümmalı hırsi £ ş gibi seyircilerin aklını perişan ğ kırılip dökülmelerle oynüyor, çalkala - — ul);;u süzülüyordu. K müdürü handiyse zıpzıbına — basılmış bir şişe gazoz gibi patlayacı tapucu Kâmil, önceleri utancından ör- dek gibi kafasını göğsüne sokan eski yobaz bozuntusu şahlanan - damari na kapılarak zincirini koparmış - bir çomar gibi kadının üstüne atılacaktı. Klârnetin uzun, baygın bir nağ- mesiyle Güllü çifte telliyi bitirdi. Sabah olmak üzereydi. İki'damacana boşalmıştı. Hepsinden ayık kalan müdürü davrandı. " Artık meclisin kıvamı gelip geçti - ğini anlatmak ister gibi yarı mest bir — halde kalktı. Hacı Sadık da artık yal - nız kalmak arzularını belli eder gibi, sürahideki son rakıyı müdüre ikram ederek: U — Uğurunuza, şerefinize için yim! Dedi. Müdürün kalktığını görenler onu ta- kip ettiler. ha Asma merdiven bir armut heyvana gi gibi sallandı. Kendini tutamayan » ları uşaklar - kucaklayıp — inmelerine yardım ediyorlardı. Hacı Sadık misa » firlerini bahçeye kadar geçirip - biran evvel yukarıya dönmek için acele edi- yordu. Kahkahalar, nâralar, iç çekiş- leriuzaklardan işitildi. ' “| K muhasebe — (Arkası var)