4 Ocak 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

4 Ocak 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ponun önünde boş- Kürekçiler — arasında büyük bir sevinç görül. dü. Şimdi zincirler alabil- diğine şangırdıyor, fakat bir türlü kopmak bilmi- yordu. Bu sırada en baş- taki kürekçilerden biri bağırdı: — Gemiyi uçuracak- İarl... Barut — varillerini / / ateşe veriyorlar... VA j Marinonun ba- — rut deposuna girdi- gini, sonra oradan — bir torba barut ile gıktığını görmüştü. Marino şimdi deki torbadan yere barut döküyor, de- Tukta oldukça — geniş kıvrımlar — yapiıyor- du. Bu oldukça dar yere çizgi halinde dökülmüş olan — ba- rutun ucuna — ateşi dokundurunca tutu- şacak, dolaşa dolaşa biraz sonra vın'Lî lere kadar varacak, gemiyi uçura- caktı. ı — Gemiyi uçuracaklar! Diye bağıran forsa zincirini — Wırmıştı. Marino onu görmüş ve daha çevik dav - ranmıştı. Depodan kürekçiler tarafına açı- Jan kapıyı bi randa kapamış, arka taraf - tan sürgülemişti. Baltalar, düşünüyordu. Onların şüphesiz bu işler - den haberleri yoktu ve eğer Marino ba - rutları tutuşturup ta geminin lombar de - liklerinden denize atlarsa hepsi de ölmüş demekti. Zaman o kadar dar idi ki zincirli arkadaşlarından belki bir tanesini bile kur- taramardı. Yarı yarıya bacağında kalan zinciri sü- rüyerek merdivene koştu. Diğer forsalar o- nun ardından bağırıyorlardı: — Hüseyin... Bizi kurtar!... Bak orada — Balyoz da var,.. Biraz önce Paolonun bulunduğu köşeyi gösteriyorlardı. Fakat Hüseyin onları dinlemiyordu. Güverteye fırladı ve boğarzını yırtar « gasına Türk leventlerine baykırdı: — Barut deposunu ateşliyorlar. Bura - Durmuş reisin bayreti bir saniyenin on- — Barut deposu nerede? — Baş kasaranın altında... Dümenci Marino elinde çakmakla oraya gitti. Yere barut döküyordu. Oraya baş taraftan gidilmez mi? — Bir kapak var, fakat içeriden sürgü- lüdür. — Marino nereden çıkabilir? — O kapağın altından... Fakat oradan çıkmaz - şimdi, lombar deliğinden denize atlar, — Oradan sığar mı? Lombar Deliği Durmuş reis geminin küpeştesine koştu. Kendilerinden bütün hızlarile uraklaşan di- Ber Venedik gemisinden oklar, kurşunlar Atılıyordu, fakat bunlara aldırmıyordu. Birdenbire sevinçle söylendi: — Lombar deliğinden bir insan çıka - maz, Çıkamayınca depoya da ateş vere - mez. Bunların arasında böyle iş yapacak kabadayı yoktur. Baltalar nerede? Bal - talar!... Baş kasaraya koştu. O sırada barut deposunun Tombar de - Tiğinden birine de U balta ile vuruluyor, genişletilmesine çalışılıyordu. Bunu Marino yapıyordu. Baltalılar ve topuzlular baş kasara 8 - mündeki merdiven kapağına bir kaç defa — Wurunca parçalandı. İ Durmuş Reis Tekgöz Ali en önde idi. Aşağıya saldırdı. Süleyman da arkasından gitti. Bu sırada Marino lombar deliğini ken- disi çıkacak kadar genişletmiş, barut di- zisini tutuşturduktan sonra kaçmağa yel - tenmişti. Azgın Alevler Şimdi daracık koridorda azgın bir alev, kıvranan bir yılan gibi zikzaklar çiziyordu. i Süleyman Marinonun arkasından hançe - rini attı ve bu hançer iki kürek kemiğinin ortasına saplandı. Venedikli asker son bir atılışla vücudunun yarısından çoğunu dı- şarıya çıkarabilmiş ve kanlar içinde başa- şağı denize yuvurlanmıştı. Tekgöz Ali ise etrafa göz attı. Bura - larda her zaman için dolu bir halde tahta- dan kovaların bulunduğunu, hele geminin su varillerinin buraya konduğuna biliyor- du. Yerdeki barut dizisini ayağile çiğni - yerek söndürmeğe çalışsa barutlar — sağa sola yayılacak ve bu yüzden, ateş, diziyi dolaşmağa lüzum kalmadan birdenbire varillere gidecekti. İşte... Su kovaları oracıkta idi. Hemen koştu. Birer ikişer barut varil - lerinin üstüne fırlattı. Fakat hepsi de wlan- mamıştı. Halbuki ateş yaklaşıyordu. Merdivenin başında bekliyen Durmuş reisle arkadaşlarına: — Kaçınl.. Söndüremedik!..", Diye bağırdı. endisi de Süleymanla be- raber oradan gitmek İstedi. Fakat kürek- — Süleyman.,. Buraya... Çabuk!.., Ölüm Korkusu SON POSTA — Zincirimizi kırın!.. Bizi Tekgöz Ali ile Süleyman ikisi birden kendilerine gösterilen yere koştular. Bal - ta ile balyozu kaptılar. Soydaşlarına yardım vazifesi karşısında barttu da, havaya uçmayı ve parçalanıp ölmeyi de unutmuşlardı. Fakat tam bu srada kürekçilerin yeri ile barut deposu arasındaki bölmenin ar - dında korkunç bir patlayış oldu. | Geminin baş tarafı havaya doğru sanki şahlandı ve oturdu. Bölmeye yakın olan güverte parçalan - mış, her parçası bir tarafa uçmuştu. Tekgöz bir direğin dibine sindi ve ken- | di kendine 'şöyle mırıldandı: — Bu kadarla kalırsa hiç bir şey değil!.. | O, başka patlayışlar bekliyordu. Kurtulan Forsalar Fakat korktuğu başımna gelmedi. Bu se- | fer geminin baş tarafı yavaş yavaş denize | gömülüyor, parçalanan güverteye — doğru alevler yükseliyordu. Demek ki barutların | ulanmıyan veya az ıslanan bir varili tu - tuşmuş, ateş diğerlerine geçmemişti. Şimdi yangın korkuşu başlamıştı. İki levent kürekçilerin zincirlerini — birer vuruşta kırıyorlardı. Kurtulanlar birer çı- gın gibi güverteye fırlıyorlar, oradan da Heyecanlı Bir Yılbaşı Gecesi Işıklar Sönünce Bir Kız Kaçırdılar Kaçırma Hâdisesini Göre, Bir Kadın —d-— Ali Vasfi elindeki gazetenin, ken- di gazetesinin ilk sayfasında verilmek- te olan havadisi okuyordu. Yılbaşı Gecesi Kaçırılan Kız Bulunamadı. «Dünkü nüshamızda — Beyoğlunun en tanılmış barlarından birinden gece yarısı ışıklar söndüğü zaman bilinme- Kaçakçılar, eşyaları ve tutan jandar yen bir sebepten dolayı bazı eşhas ta- rafından kaçırıldığını yazdığımız Esma Özger ismindeki genç kız henüz bulu- mnamamış ve bu hursusla yapılan tahki- kat henüz bir neticeye varmamıştır . Hücuma uğrayan ve elleri, ayakları bağlanılmış olarak bulunan gardirop- çu ile garsonlar yeniden istiçvap edil- dikleri zaman ilk ifadelerinden daha ehemmiyetli şeyler söylememişlerdir. . Kapıcının verdiği ifade ehemmiyeli görülmüştür. Kapıcı: «— Tam on iki olup da düdükler hemen kendilerini denize atıyorlardı. |ötmeğe b.’ı.ymu ben de klp""" ö- Beş on dakika sonra hepsi kurtarılmış, nünden ayrıldım ve aşağıya doğru in- Türk gemisine alınmışlardı. Venedik gemi- meğe başladım. Maksadım, tuvalette si alevler içinde denize gömülüyor, Sinyör çalışan nişanlımı yalnız bırakmamak- | , Kapıcının İfadesine . Idare Ediyordu.. Hatice Hatip Bar garsonlarından biri de lâmbalar açıldıktan ve hâdisenin heyecanı yatış- tıktan sonra kendi hizmet ettiği kısım- daki bir masada oturan üç genç erke- ğin hesaplarını vermeden kaybolmuş eşkâlini de tarif etmiştir. Yorgun Yüzlü Bir Genç Bunlardan biri simokinli, yorgun ve fena çehreli, kokain, morfin ve ilh gibi zevk verici zehirlere müptelâ ol- duğu ilk nazarda yüzünden okunan bir gençmiş: Masanın başında oturan genç ga - zeteci, incecik kollarını uzatarak, kü - çük gözlerin birinden küçük bir ayna çıkarıp yüzüne baktı: — Bana benziyormuş, dedi. Ali Vasfi gülüyordu: — Yalnız senin iptilân, morfin, ko- kain değil, alkoldür. Ufak bir farkınız var.. Simokinin tarifi bile tpki sen. Dur bakayım okuyalım.. «ÂAyni masada oturanlardan ikinci- sine gelince garson bunun için: bulunduklarını söylemiş ve bunların * İ Marçello isze dayak yemiş bir sıpa gibi ku- lakları önsesine sarktığı halde Kıbrısa doğ- ru sön hıizla uzaklaşıyordu. Denizde bu kargaşalıklar olurken kı « yıda da bir savaş yapılıyordu. Gemilerine dönemiyen Venedik korsan- Tarı kendilerine sopalar, kürekler, çapa, kazma veya baltalarla saldıran köylüleri birer birer yere seriyorlardı. Çok geçme - den Marçellonun bu küçük Türk gemisini denizin — dibine — yollıyacağını, — on- dan sonra kendilerinin de kollarını İsallaya sallaya gemilerine dönecekle- rini umuyorlardı. | Fakat tam bu sırada beş Türk deli- kanlısı, bir kasırga hızıyla onların en- selerine binmişlerdi. Köpekler de — on- lardan aşağı kalmıyorlar, ©o zamana kadar hiç görmedikleri fakat efendi- lerinin saldırdıkları bu yeni boğazlarına sarılıyorlardı. (Arkası var) avların tı. Fakat merdiyenden aşağı on adınş atmış atmamıştım ki birdenbire hücu- ma uğradım. Bana hücum edenler iki veya üç kişi olmalıydılar. Ağzımı he- men tıkadılar. Kollarımı sim - sıkı bağladılar. Fakat ne başıma bir yum - ruk vurdular, ne de canımı yakacak bir şey yapmadılar.. Maksatlarının bana fenalık etmek olmadığını anla - mıştım. Yalnız, beni atarlarken kenar- daki büyük jardinyerin altına kafamı soktukları için bulunduğum vaziyet - ten kolay kurtulamadım.. Ve sonra - dan içeri girip çıkanları göremedim. | Çetenin İçinde Bir Kadın Mı Vardı? Yalnız nazarı dikkatimi celbeden İbir kadın sesi oldu. Bu kadın âdeta et- rafındakilere bazı emirler veriyor gibi bir şeyler söylüyor, karanlık antrede bütün hâdiseyi idare diyordu. Lâmbalar Açıldıktan Sonra İngiliz Gemileri Yunan Sularında Atina, 3 (A.A.) — Bahriye dairesi, Patrasa üç İngiliz gemisinin muvasa- leti beklendiğini bildirmektedir. Diğer bir habere göre, Pirgos açıklarında hangi memlekete ait oldukları |Siler tarafına çıkan kapıyı görünce oradan | bilinmiyen yedi harp gemisi görülmüştür. Bunların da İngiliz gemileri ol- çıkmayı daha kolay. buldu. Sürgüyü çekti: duğu sanılmaktadır. TAR YAMYAMLAR ARASINDA NOAT BEERY Jr, Bu film şimdiye kadar gösterilen bu cins fil en fevkalâdesidir. “ALKAZAR sineması ü Türkiyede ilk defa olarak gösterilmekte olan ZAN Her görene zevk veron bir film SARAY SİNEMASINDA Bütün matineler!e suvaresinde ALİ BABA VE HARUN REŞİD Tamamen Türkçe sözlü ve şarkılı şark opereti Görülmemiş bir muvaffakiyetle devam ediyor. Gü'mek ... Eğlenmek ve şarkın bütün zenginliğini ve muhteşem dekorlarını görmek isteyen güzel film meraklılarile dolmaktadır. MARİETTA JEANETTE MACDONALD-NELSON EDDY Fransızca — şarkılı OPERA film İlâveten : Paramount Jurnal aa Fransızca sözlü ve hakiki büyük — Amerikanlık: taslamak - istiyen züppelerden biri.. Diyor ve bu gencin kendi barlarına daha evvel de devam ettiğini ve daima çok viski içtiğini ve bazan da parasını ödeyemiyerek hesap puslalarını, imza- ladığını ve sonradan tediye ettiğini söylemiş ve sarhoş olduğu zaman — da İngilizce küfrettiğini ilâve etmiştir. Gangsterler Masanın önünde oturan — esmer genç: v — Bu da bizim Rasimin — tarifine benziyor.. Diye güldü. Öteki de gülüyordu : — Yazıyı okumakta devam edersen yılbaşı gecesi Gangsterlerinin kendi - miz olduğumuza hükmedeceğiz. 'Tam bu arada odanın kapısı açılmış- tı. Kapıdan içeri kısa boylu, şişman, miyop gözlü bir genç girdi. Koca kar- nıni iki eliyle uğuşturuyordu ve etra- fına bakınıyordu: — Ayol, dedi, gazeteye ne saçma - lar yazmışsımız?. — Ne var?, — Daha ne olsun?. — Dur şimdi, okuyoruz.. Üçüncü Müşteri « Üçüncüye gelince üçüncü müşte- ri şişman, kısa boylu, miyop gözlü biri İimiş.» (Arkası var) İngilizler Ağa Han Hükümdarlık Vermediler Bombay 3 (A.A.) — İngiliz hükümeti AğaHanın kendisine, Hindistanın şima - Jinde müslümanların ekseriyet teşkil ettiği yerlerde hükümdarlık hakkı verilmesi ve kendisinin bu suretle hıristiyan memleket- leri ismini alacak olan devletin başkanı ol- (ması hakkındaki talebini reddetmiştir. Fransızlar Asi İtalyan Süvarilerini Tevkif Ettiler Tunus 3 (ALA.) — Fransız ileri kara « kolları, son defa İtalyan mülâzimi Bon - diyi öldüren asi sekiz İtalyan hecin sü - varisini tevkif etmiştir. Bugün MELEK ainenasında

Bu sayıdan diğer sayfalar: