Osmanlı Diploma SON POSTA tlarından: Abdi Efendi 18385 yılına ka- İ Osmanlı İm- rTatorlu- #unun dış iııeı:.i ":":' diplomat. € Reisülkütt ilirdi. O vazi e)? görenlerden 3_" kendinden Ceki — relslerin "l tercümelerini ePlyarak Sefine. ::î':f'l adlı gü- ör kitap ya. ğ;ıı AP?" Resmi e n tarihe ; Sun olan ifade- Böre Kanunu BE leğrelan ::'"'" haricf üstetle uğra - Ş elçilerle işürler ve ge- Reisülküttap fendi, Hilyesini yazıp sadrazama sun« du ve ne dilediği sorulunca ihtiyar ol- duğunu ileri sürerek kaleme atla gi- dip gelmesine izin verilmesini — istedi. Sadrazam, kanuna aykırı düşer, diye- leri ların kayıtsız, şartsız. emir- li piçtnda bulunarak büyücek rütbe- Rojai Aâtip gibi çalışamak üzere — Üttaplık memuriyeti ihdas o - ve © fendiye ıı::;ı;'-i' ilk olarak, Haydar P aa aa a amekle bera Osmanlıların l bericiye mazıri de İber Mehmet efendiye Babiâli yanında aS v l bir ev verdi. olan Haydar Efendi, Yeniçerile- kardıkları bir karışıklıkta eli ol- töhmetiyle öldürüldü, yerine bü- lı.,“_;nn:. diye ün alan Celâl zade Yürleyi A geçti, O, devrinin en lş Olarından olduğu gibi bir çok yıl- Aamı, P*muriyete gerçekten değerli Tet ı" Betirmişlerdir. Timar ve zea> Süly ŞMünnamesi sahibi Eğri Abdi uılıııı:ı Bey, tarih yazanlardan Mün, SAN oğlu Mehmet Çelebi, meşhur Ğ İşte nasıl kurulup ne gibi değişiklik- ler geçirdiğini kısaca yazdığımız bu re- isülküttaplar içinde bir de Abdi olıı’. di yetişti ki gerçekten unutulmaz : bf' simadır, o, Osman oğullarının en çirki- ni olan üçüncü Osman tarafından ha- riciye işleri hın en güvendiği adamlardan biri idi. Bu yakınlığı o girkin hükümdarın l':y- fine göre davranmakla elde elmişti. | dama oynar gibi, vezir de- İn ggg t sahibi Ferii ibi dişahı, Tn ŞESt sahibi Feridun Bey, © gibile- |Pa 4 : Tinde "üıiı'nalııüeı'.l “ı:.ı.fı....bu.nı.- Hiştirmeğe sevkedenlerin başında Ab- | kme s di efendi vardı. oDi ü Hekim oğlu Ali Paşa gibi — değeri S kuyyç dTazam olabilmek için güçlü bir veziri de az kaldı öldürtü - Vetli k ki olmak, da yüz aklığı yüksel - ':: D h"lunmı:;.:]:ekııi. Okur ye-|yordu. Malüm olduğu ' Üsee Üü ik; inparatorluğun en büyük mas|Ovman bir gün nedense hek'm kızmıştı: ken ;î'_" bir çok yenilikler yapılır- İlerin “Ülküttaplık ta kaldırıldı ve re- N Si riciye nazırına ada Tabıra sahibi meşhür — Akif p Kendisine , Re; uuıl'l:iku“'pıll"l adı altında çalışan BaajA * Hacegâni divan — denilirdi. Üe A” Aylıkları yoktu, ilk devirler- ü £ibi alâkaları vardı, sonraları e Ke a dıl, i ':_l,"-eeıanııın..ı da - çıkarılıp da Mfesi diye anılır oldular. Bun- Meshuy yçinde çok değerlileri vardı. Ü sağ Hüye sahibi Mehmet Efendi kapığa dandır. Zavallı adam, Edirne- Siderdi *tururdu, Babiâliye yaya gelip Tn aşa y Çünkü Hacegândan olanla » binmeleri yasaktı. Mehmet E- ktadır. Bu ıul ğ :.l.r mezarları iyi muhafaza fm N kerini, yıkılan, bozulan yerleri a lerinden düzelteceklerini ve belediye- nin tayin ettiği ücret ve Mezar para - m başka para almıyacaklarını n tanhhüt etmektedirler. başına getirilmişti. Padişa- | — Şimdi seni kovarım, hamallar kâhyası Aliyi vezir edinirim. Diye bağırmıştı. Hekim oğlu bu a- ğır hakarete karşi sessiz kalamadı, şu cevabı verdi: — Evet, yaparsınız. Lâkin ona ha- mal Ali Paşa derler, Hekim oğlu de. mezler! Bunun üzerine hünkâr, Hekim oğlu nu Kizkülesine yollayıp hapsettirdi. Abdi Efendi ve yoldaşları, mahbusun öl dürülmesini istiyorlardı. Bereket — ver- sin, Valide Sultan, insaflı davrandı, A- İli paşayı sürdürerek ölümden kurtar. dı. Hünkârın haftada üç gün sokağa çıkmak âdeti idi. Bu geziler sırasında kadınların evlerinde kapanıp kalma. ları için ferman çıkartan, ince yaşmak tutan ve sırmalı entari giyen kadınla- Irın denize atılmasını padişaha kabul ettiren odur. Bu Abdi efendi, Reisülküttap bulun- | mak haysiyetiyle diplomat sayılıyordu. | Ve devletin dış işleri onun elinde bulu- nuyordu. Diplomatlığın birinci — şartı mazik olmaktır. Diplomat zehiri güle. vek sunar, suyu mutlaka saman altın. | dan yürütür. Abdi efendi ise inadına | kaba ve hoyrat bir adamdı. Yedi düve- le meydan okur, elçileri kendi uşakla - rından aşağı tutardı. Onun düşüncesine göre yeryüzünde hatırı sayılacak, önün. de diz çökülecek, hışmından korkula - cak tek bir adam vardı: Üçüncü Osman, |O bir tarafa bırakılırsa yerli ve yabancı |herkes, istihza ve tahkir olunabilirdi. | Bu kanaat dolayısiyle önüne gelene |ağır şakalar yapar, çevesini aşarak gir Bir gün Fransız elçisini, arkalıksız bir 'i.ıhıııleye oturtmuştu, — konuşuyordu. Elçinin ayak ayak üstüne oturduğunu görür görmez uşaklarına emir - verdi, iskemleyi arkadan çektirdi, — elçiyi| -bacakları yukarıya gelmek üzere. dü- şürttü, kahkahalarla güldü. Yine bir gün İngiliz elçisi Porter'le görüşüyordu. Ona, ticaret işlerine dair bir ferman tebliğ edeceğini, fakat fer- İmanın okunmazdan önce öpülüp ba: | İkonulması lâzım geldiğini söyedi. Mös- yö Porter, bu gibi merasime kendinin iştirak etmesine lüzum olmadığını ileri İsürdü. Abdi efendi kızdı, iki uşak ça- İğırdı, İngiliz elçisini zorla ayağa kal- dırdı, sonra getirttiği fermanı onun yil-" züne, gözüne sürdü, başı Üstünde do. laştırdı: — İşte, dedi, emrim yerine geldi,| Şimdi rahat rahat konuşabiliriz! İ M.T.TAN | Tedavisi Mümkün Olmıyan Sayfa 7 —— Bir Hastagı Öldürmeli Mi? Saim Hoca Muharririmizle Bir Mülâkat Yapıyor Doktoî, Ölüm Re- çetesi Yazamaz Saim hocaya, anketimin mevzuunu an - hattım, ve sualimi sordum, Fakat cevap ve- receğine : — Sen ne dersin bu işe? Dedi, hekim - lere hasta öldürmek hakkı verilmeli midir? Güldüm. — Biz bu suali, bu işin mütehassıslarına soruyoruz. Ben mütehassıs değilim ki ce- vap vereyim? ©O da güldü: lerini tacil etmekte ihtisas sahibi sayılıyor. Hekimler içinde bunu üzerine alınanlar çıktı ise şaşarım! Sen hekimlerin yakasını bırak da, sunlini, zebiri hazırlayacak olan ecrzacılara sor! — Eczacılar zehiri, hekimden reçete al- madan mi verecekler? — Hekimler kazıkçı gazino garsonumu- durlar ki, hesap pusulası şeklinde ölüm re- çetesi versinler? Saim hoca, fasulyesini iştiha ile kaşık- ladıktan sonra ciddileşti: — Benim bildiğim bir hekim, insan öl- dürmek fikrinin münakaşasına — girişmez, arizim. Eğer böyle bir fikrin münakaşasına mut- söylemek terettüp etmez... Zaten, evvelâ senin fikrini soruşumun (sebebi de buydu... —Salm hoca, burnuna düşen gözlüğünün limizin gelişi z - B AA Wılllıl!ıc:ıılmıııııılıilıileııöınöhııyem— Iiiıııındın görünen gözlerinden birini karp - Şinlie semşmide. Y Kiklan, bge t Japonlar kendilerini Öldürürler — Hem çaresiz dertlere tutulanlar, ölü- Küzum kalsın?. Ve boşanan fasulye tabağını yemek tep- üsine koyarak ilâve etti: — Japonyada, ibadet gibi sayılan bir nevi intihar vardır. Din uğrunda kendilerine kıyanlar, birer kahraman (Çedai addolunurlar!.. Ve bu şekilde ölmeğe Harakiri denilir. Harakiriyi yapmayı göze alacak kadar i- lerletmiş bir dindar, elindeki koskoca kama- ya karnına saplar. Eğer kamayı - yeryemez canı çıkmaz da yere yuvarlanıp kıvranmağa mukaddes |başlarsa, sevabı çok sevenlerden - birisi çı- kıp kellesini gövdesinden uçurur, ...- “Orada Harakiri yapıp ta ölmemiş bir din- darın kellesini uçurmak, Harakiri yapmak kadar sevap sayılır. Bu işi yapan, din uğrunda ölen adamın kanur. .. TAKVIM 2 İNCİ TEŞRİN Bi sene | 99 lhrıı.ıu 1351 Kanm İ 8 inoite, n R"î'm'j B Ezant B. 12 5 Yatsı | 8. |D. 137 18 ( 19 Bana sorarsan: — Hemen Allah cümlemizi bu kadar ya- kın, bu kadar mert ve büyle büyük dostlar- dan kurtarsın! Derim! Eshimolar İhtiyarları Öldürürlermiş Gene bir yerde okumuştum : Eskimolar, hayata tahammülü kalmamış sayılan biça- re ihtiyarları diri diri buza gömerlermiş. Sonra onun ağzına son — ziyafet olarak yağ doldururlar, ve karşısına sıralanarak : — Bir adamı daha sürünmekten kur - tardık!, Diye keyiflenirlermiş. doktorlarının bu âdetlere imrendikleri an - laşılıyor. Fakat onların bu hakkı - temin i- çin cemiyet kurmalarını, fikir münakaşala- en büyük, en yakın ve en mert dostu addo- | Buna mani olmak için de müteşebbisin baş ucunda sabaha kadar adam beklettim. Allah Duamızı Kabul Etse Tatırabın bezdirici hassası kabili — inkâür |laka lüzum görülüyorsa cevap vermek sıra- değildir. sı, hekimlerden önce içtimaiyatçılara düşer. | Ve bu hususta bana senden — fazla lhl.lıik'ned"' ' Hatta çoğumuz ufak tefek acıların - bed- deriz!. — Allah canımı alsa da — kurtulsam!. Bu yalancı duayı okumaktan kaçınmayı- duamızı yerine getirceğini bilseydik, Ö « Tüm» &n adını bile almaktan korkacağız. Sonra bir hasta, daima H ; rtulmak ümi « dini besler. İbiliyorlar mı ki doktorların müdahalesine | Eğer o, bu ümidi kaybetmişse, bunun mes'uliyeti hekime nittir. Çünkü bir hekim için hastasındaki yaşa. mak ümidini öldürmek, ve hasta öldürmek- ten farksız bir cinayettir. Doktorlar Ne Vakit Yalan Söyler? Hekimlerin bu ümidi yaşatmak, besle « mek uğrunda yalan söylemeleri farzdır. Hastalarını bu kabil yalanlara inandıra - mayan hekimleri ben tesirleri kalmamış ilâçlara benzetirim: Çünkü icabında «Yalan», bir hasta için en şifa varici ilâçtır!. Hastalar icabında sahte bir rontken ca- mı göstermek, onların yaşamak — ümitlerini yaşatmak içindir. Bu itibarladır ki, bir hasta, hiç bir zaman öleceğini bilmez, ve sıhhatine kavuşacağın- dan ümitvardır. Yaşamak ümidini kaybetmemiş bir has- tayı öldürmek, başka cinayetlerden — aşağı kalır mı?. Unutmayın ki, hekimlere hasta öldürmek hakkının verilmesi, önüne geçilmez suüsti- Çünkü o takdirde, bir rapor satarak bir apartman kormağa — kalkışacak, ahlâksız san'at bezergânları türeyecektir, Ve nihayet bir çok kimseler, hastalarının hayatlarına, hastalarından fazla — bağlıdır. lar. Ve çok tabüdir ki onun mümkün merte- be geç ölmesini isterler, .. — Bu hayli hotbine bir arzu değil mi- dir!. Saim hoca: . — Olabilir!. Dedi, ve çok mühim — bir meselenin münakaşasında, çok basit tarifa- rına yol açabilecek bir teşebbüs olarak de- /a girişilmesine kızmış kimselerin “odasile #i iptidailik sirayeti şeklinde mek lâzımdır!. Ve bence bu, sade tababette değil, içti - 'Jah aşkına ? maiyatta da bir tereddidir. Matlup, bir hastayi 1ztırap — çekmekten kurtarmaksa, « Morfin» ne güne duruyor7. Gözüne morfini dayadı — miydi ©, acı duymak şöyle dursun senin de benim de Bu çare varken, wtırap, falanı filânı ba- mana ne?. kabul et- 'ilâve etti: — İnsanlığın bir bu kusuru mu kaldı Al- Selim Tevfik H aa aa e Namık Kemal İhtifali Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti D. |İhane ederek adam öldürmeğe kalkışmakta 5. ümüzdeki pazartesi günü saat 17 de Üniversite konferans salonunda büyük — Siz hiç ölüm dilenen bir bhasta ile hürriyet şairi Namık Kemal için önem. karşılaşmadınız mı?. G bir ihtifal yapacaktır. İhtifalde —Bittabi karşılaştım, hattâ sadece lâf. | gençler bir çok söylevler verecek, Na- la öldürülmek istenilir değil, kendi kendile- | mık Kemalin hayatı, vatanperverliği rini öldürmeğe kalkışanlar da gördüm. — |anlatılacaktır.