F A ü livanlarını Topladı, __Beııaberiııde, İki B“*UDT:;:İI llYl:: Ayrılmadığı Cücesi Vardı Murat, Iki Müthiş Pehlixfam İki Eline Aldı, Onlarla Birer Gürz Gibi Oynamıya Başladı n"d'iııciiuwnb'ıııhıınd" K İledi. Silihtar Musa ile Melek Ahmedi, Deli Hüseyini, Hattt Ha :;:h kırk hava vardır. Ama sörle erlerin Oyunlar şunlardır: ı Terx kabza, iç kabza, dış kabza, kesme, H"ıl.,ıu:— ı:'.:duınnı.(:myi-ıı-ı SAA AD atma, boğma, terkice, sirazi bölme, göğüe şaktll, YADUR Yendil.. Türk Türkle güreşlken karakeş OyMN L Di - Cenkte düşmanla kucak kucağa gelince * hattâ o demde kelle kesme bile makbuldür. vi *idm.ımawu—hmww“ıu H%WIHWMWW“'M öbürüne ân birini sağ, öbürünü sol eline aldı, bir elinden ÖSÜTÜN t —MMM Hünkâr Silâhtarları yere Pulir, .—'.İ':u Ka ee değiştirip dolaştırmaya M'—Hğmn:.mılıuımf“ ibrik Ağası verdiği küçüğünü yanına çağırdı: — Ulan dedi, senin de bildiğin bir oyun var mı? Varsa yap görelim, biraz gülelim. Cüce altmış beş santimetrelik boyumu, topukları üzerinde on milimetre kadar yük- seltti: — Sultanım, dedi, cücelerin aklı yüce e- lur. Biz küçük görünürüz ama, çok işler ini dağ Di dt Dördüncü Murat, o boya, o bosa, hiç yakışmıyan bu sözleri güle güle dinledi, son- ra bir elma getirtti, İbriktar başının, cüce Uludağdan daha uzun olan külâhının üstüne koydurdu: — Haydi bakalım, küçük, dedi, yüce aklını göreyim, Şu elmayı İbrik ağasının ba- şından alıver. Cüce ile İbrik ağası, bir hıyarla, bir çı » yarın o Upuzun, çınarın ta tepesine uzana- bilmesine imkân yoktu. Fakat Uludağ, kü. çük bir tereddüt göstermedi, tıpış tıpış yü- rüdü, İbrik ağasının yanına gelir gelmez, saklanacak yer arıyan bir pire gibi herifin bacakları arasına girdi ve bir el darbesile © koca hberifi iki kat bülülmeye macbur.etx İbrik ağasının o acıklı durumda inliyerek eğilmekt '——Hhs-f-l-l—-—-.m; hındaki elmanın kolaylıkla — cücenin eline geçmesine yol açtı ve cüce bir kese akçe ihsan aldı. İbrik ağası utancından ağlarken öbürleri kahkahalarla gülüyorlardı, M. T. Tan Dördüncü Muradın cüceleri Gülünecek ve eğlenecek bir mevzu : Hünkâr kalın parmaklarile ta- mu»b&m“' nürken gözü cücelere çarptı, Uludağ adın! döğrü| —e Te Ö çat kifee Ekmek Meselesi | Muallim Nakilleri ' Sene İçinde Yapılmıyacak Durum Normalleşmiştir irde ekmek vaziyeti normal ş fırında ikinci ve | dedi, “ustalıktan — vaz geldim. u. Halkı, l aeliçtim Balalk| Kültür Bakanlığından gelen bir &- mirle, sene içinde öğretmen nakil ve becayişleri yıwjmm men olunmuştur. Te marhımı on beş günde bir "", Doçenilsrin İmtihanı “'.u-uı Üniversiteye girdiklerinden itibaren üç sene geçen doçentler, bu yıl asli do- İçent olabilmek için bir imtihan geçire- ceklerdir. Yalnız Fen, Edebiyat ve Hu- kuk Fakültelerinde yapılacak olan bu — - Profesör Polsig (e Ti konservatuvar plânı beğe- Polsig dün İstanbula yapılırken de __' Si işçilerinden Dursün dalgınlıkla eli- ni makineye kaplırmıştır. layacaktır. Bir Amelenin Elini Makine Kaptı İ,Mmmıwmü' b":;'ohlıhnyıııbıık'-d'h" Yıp:'i.'f'& e Döyle :l-iıü'- Polsig bina l 'dııııııııdı kazanana verilecek İ lacaktır. .."" üıNulnıııaııııııŞ_-i"" ._:ı? Şair Cevri, bu cirit hünerini a beyt Aşhamaştır . ? î“l'l—c_mau.şışd.qu_ıniü “VYet bazuyu sultanı kıla Mevlâ füzun “Allah, Ilâh, İlâhe,, Sözlerinin Etimoloji, Morfoloji, Fonetik Bakımından Analizi «Allah» kelimesinin Türkçede belli başlı manalarını tesbit edelim: (1) Kuvvet, kudret, büyük, sahip, yara- tıcı, coşkun, cesur, diribaş, eyilik yapma- yı seven; (2) Sürat, faaliyet, (3) Su, İhtar: Kelimenin türlü anlamlara gelişi bittabi ©: | kökünden ileri gelmektedir. Allah sözünün etimolojik şekli şudur: (D 2 6) (4) (ağ J- aü Ş al Ş ah) (1) Ağı Köktür. Kökün yukanda söy- lediğimiz birinci anlamını alarak kelimeyi mütalea edelim. (2) Ağ: Kökün manasını kendinde te - celli ettiren süjeyi gösterir. Ağ Ja ağ H ağağ: (Kullanışta sondaki (&) düşer). (A) seyyid, (B) efendi, (C) rical, (D) yaşça büyük ve eski, öz baba, saygı olmak üzere büyüklere verilen ün - van, büyük olan, baş, soy başi, uluğ baba. Not: Bu (ağa) sözünden türeyen bir ke- limeyi de burada gösterelim: Ağabıt (cem'i: ağabıttar) ae Babamız, keşiş, papas, ruhani âyini icra eden: (1) abastın ağabıt — baş papase; «hara ağa- bit — kara rahipo; «hara tanastah ağa- bit — dini rahip ve yahut dul kalmiş ke - #şe; sağabit boular — ruhaniler gürü - hun, Dikkat: Arapça zannolunan «Abid sö- zünün bu misallerde orijini pek açık olarak (ağabıt) olduğu görülmektedir. Gelelim kelimenin esax unsurlarından ü- çüncüsüne: () Al: (. &- 1), ektir. Bilindiği gibi ageniş, belli olmıyan, gayri şahsi, her sa- hada bulunur, her şey, engin, şümul» umumi anlamlarla süje veya objeyi vası: laddırır. O halde: H al — ağağal: (1) ekinin gösterdiği şümul sahasında kuv- vet, kudret, büyüklük, yapıcılık, sabiplik v. « anlamlarının sfatıdır. (4) Ahı ( <- h) ektir: k, g. &. v gibi. ebje ve panseyi tamamlar, tayin eder, ifa- de eder, Yani, onun adını koyar. Demek ki: Ağağal 4- ah — ağağalah: Kelimenin ortasındaki (ğ), esas kaide — mucibince kendinden sonraki konsonla tebadül edin- ce kelime: Ağallah olur. Baştaki (ğ) de ortaların- da bulunduğu vuayellerle kaynaşınca son fonetik şeklir ALLAH, olur. — , Manayı aküvvet ve küdrete, yapıcılığa, |büyüklüğe, sahipliğe şümil olan bir panse- ninı ifadesidir. Notı Türk dilinde ayni anlamda şu ke - nar gibi birbirine aykırı düşen iki şeydi. Hi- limeler de vardır: A — Çalap B — Çelep C — ldi D — İzi E — İye F — Oğan, Oğun. G — Okan, Okkan H — Tann J — Tenri («gök» manasma; Kazan leh- çesinde «put» manasına) (*) İLÂH, İLÂHE Bu sözlerin etimolojik şekillerini, (Aİ - (A) Kamusu Türki (B) Türk Dili lügati (C) İbnü Müdenna Lügati (D) Pekarski; Yakut Dili Lügati: (1) Pekarski: Yakut Dili Lügati, A — Kamusu Türki; Dede Korkut Ki- tabız. Radlof. İ #Osmanlı lehçesir. B — Pavet de Courteille; Çağatay lü - gati. € — Büyük Türk Lügati #Uygur lehçe- vir. D — Uygurca Kuran tercümesi; Çaza - tay İügati. E — Büyük Türk lügati «Çağatay leh - çesin, F — Radlof. L «Çağatay ve Uygur leh- çelerin. G — Büyük Türk Lüğati «Uygur leh TRabDA Gi eç gecin, imtikanlar Seln LNM 6Y BU l a e e ee L ae l 6O manlı lehçesir. J — Redlof. HL «Orhon, Uygur, Çağa - | tay, Kırım, Baraba lebçelerir. (*) Bunlardan «Çalap» ve «Tanrın söz- Vakom Gaz Şirketi teneke fabrika- lerile arapça denilen «Rabo ve famıça sanı. lan «Hudağı sözlerinin analizleri, bundan sonraki yazılarımızda çıkacaklır. W GU S lah) sözününkünün altına yazalım: Allah: ağ h ağ 3- l L ah İlâhtiğ -. Ş il 4 ah İlâhetiğ -. -Ü H ah 4 eğ Bu üç kelimenin etimolojik — şekillerini! gösteren tablonun mütaleasından şu anlaşle br: (Allah) sözünde, —«büyüklük v. &g mefhumlarını işaret eden kökten sonra meh bumları kendinde tecelli ettiren ve bir süe jeyi işaret eden (2) inci (ağ) vardır. Hah buki (ilâh) ve (ilâhe) sözlecinde bu süje yoktur. Demek ki bu sözlerde esas kökün işaret ettiği mefhum, doğrudan — doğruya İ(. 4- D ekini almakla aşümul ve enginliks anlamında bir sıfat oluyor. Bu iki kelimeya gelen (4) üncü ek (ah), © sıfatı haiz obje» leri gösterir demek oluyor. (İlâh) sözü ane cak (Allah) m slatını taşıdığı farz ve ka- bul olunan nesnelerdir. (Mabutlar, putlar, ibadet olunan şeylet gibi). (İlâhe) kelimenin sonuna gelen (e&)e çok şayanı dikkat bir noktayı işaret etmek- tedir. Bu nokta, (İlâb) sözünde düşmüş o- lan ve fakat (Allah) sözünün orijininde bulunan ikinci unsurdur ki süjedir. Demeki ki (İlâhe) sözü, «Allahtaki büyüklük» mefhumunu kazandıktan sonra o büyüklük mefhumunu temsil eden süje ile birleşmiş oluyor. Yani onun eşi oluyor. Bu sözün ifa: de ettiği manadandır ki «kadınlık» mefhu- mu çıkmaktadır. Not: (Allah) kelimesi; Ahterü Kebir; Kamus Tercümesi gibi Arap - Lügatlerinde doğrudan doğruya yazılmış değildir. Sözünün başka anlamları: Allah kelimesinin izahına başlamadan evvel delâlet ettiği manaları göstermiştik. 4 |Bunlardan ikincisi asürat, faaliyet» idi. Kes -|limenin bu anlamını Pekarskinin Yakut Di K Lügatinden aldığımız şu misallerle göse terelim : L «Atahtah beyen allah sağustuk ayan« na — ayaklarında çok acele etı. I. «Allah kisibin —- ben çevik — (acul) adamım». HOL «Allah at — iyi, süratli, koşucu atva IV. «<Allah oğus — yürüyüşlü, süratli a- dımla yürüyen öküzu. V. «Allah marğa ses Koşan, kayan kı e re, Pekarskinin Lügatinde kelimenin «ka « , küstah, terbiyesiza, gibi anlamlara da geldiği gözükmektedir: L «Bu tuğu - tuğu sanarar allağıy? O küstah herif orada ne söylüyor? » İL olyi Allah tututa - habita tolosun » tworatın —- bakınız, bu mahlük nasıl tersine yapıyoru. HL «Ol allağı körön baran öllöhpüne —« ben o, ahmağı (rakip kadın için söylüyor) görüp ölmüş olsaydun. » Yine ayni kitapta «müessir» manasına kullanıldığı da bir şarkıda şu suretle yöste- rilmiştir: sAngıççan allah —< Müeasir içki (rakı, votka) ». (Allah) kelimesinin «su» anlamma gel diği, y isimlerde görülüyor: 1 — Aldan nehrinin kolu olan (Allah) a yi 2 — (Allah-ün) nehri, (Aldan) ın sağ kolu. Ateşt- Yandı Taksim, Çarpık sokakta barakalar. da oturan Yaşarın 6 yaşında kızı Ayşe anasının evde olmadığı bir sırada ate- şe düşmüş vücudünün muhtelif yerle- lıindn yanarak hastahaneye kaldırıl- ymıştır. ea Yangıt P şlaraiç'arı Fenerde, Çukurbostanda 44 numa- ralı evin ikinci katında Mühürdar na- mındaki kadın mangalda ateş yakar- ken etrafa kıvileim sıçramış, döşeme |tahtalarını tutuşturmuş, fakat vaktin. |de farkına varılarak söndürülmüştür. Bir diğer yangın başlangıcı da Tah- ta kalede, Çamaşırcı sokağında, Yor- |gancı Ahmedin dükkânında talaşların ateş almasile vukua gelmiş, itfaiye ©- nu da çabucak bastırmıştır. Dışarıdanı gelen yolcuların eşyası Dış memleketlerden gelen yokcuların be- raberlerinde getirecekleri kıymetli ve kü- çük hacımdaki eşyanın manifestoya iıhal ıudllmelııhivı memlekete sokulabilmesi ka- Tarlağtırılmıştır. » ai Düi