20 Kasım 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

20 Kasım 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa ğ SON POSTA Büyük Yazan: —. |Korsanın Romanı Kaflı semal Reis, Yeni Seferde Zeynebin Gemide Bulunmasını Arzu Etmiyordu Ki Gi — — Halbuki ben seni de düşünüyordum. Bi- Zi içta büyük bir boşluktur ama... Kemal reis sözü - ne devam edemedi. Çünkü Boğa Hüse - yinin yüzünde san- ki bir fırtma esti: — Ben savaştan kalamam, reis,.. Siz bir büyük kardeş, yahut bir baba ye - tinde olmasaydınız, bu sözü bir hakaret sayardım. — Seni - zorla - mam, Fakat madem ki bir noktada birle- şiyoruz. Ona bir de yoldaş var.. Güllü adında — yaşlı bir Türk kadını... Ra « hat eder... Dönüşte alır gideriz... — Çolk iyi olur... Yalnız!... Yalmız, Zeynebin gözleri yaşarmıştı: — Bu geca di germide kalayım!., dedi. Boğa Hüseyin onun ellerini tuttu: — Çocukluk etme!.. Bir akıncının &- şi onum ardından ağlamaz... Sağlıkla gidip sağlıkla geleceğiz... Bu yollara her giden orada kalmaz. Genç kızı kucakladı: ne var? — Kendisi buna razı olur mu?.. — Onu kandırmalı.. Her halde o- nun gemide bulunması iyi olmaz.. Şim- diye kadar işler çok iyi gitti de, işi ida- re ettik. Yoksa gemide bir kadının bu- Tunuşu, hiç te hayırlı değildir. Seni de oyalar... Eğer her hangi bir savaşta| —— Haydi, reisi bekletmiyelim... biraz işler ters giderse leventler Zey - —'_B'-' gece de burada kalayım, Gi- nebin uğursuzluk getirdiğini de söyli- deceğiniz zaman ayrılırım... yebilirler... Zaten sanırım ki gemide | —— Biz sabah erkenden yola çıkıyo - geçen hayat ona da yaramıyor. Hele|'"7- Gece gemide işlerim var... Son ha- hasta olur ve hastalığı artarsa ne yapar-| “"lklar yapılacak.. Belki rüzgür uy - sın?... Halbuki şeyhin sarayında çok |©? düşer lk daha önce yelken açarız. rahat eder... Bizi bekler... Akın beş on|, Wsmal roisle beraber konağa vardı - günde bitmez, belki bir iki ay bile sü -| (*" Şeyh Ebu Yahya onları her zaman yer... Şöyhin olduğu gibi kapıda karşıladı. Boğa Hü- Haremi seyini bir kaç defa görmüştü ama, bu — Evet... Hakkmiz var, reis... Ona| Etz veya kadın kim oluyordu?.. kalırsa ayrılmak istemez, Fakat artık| “ benim dediğimi yapması gerektir. Bu- rada demirli kaldığımız günlerde gemi- de kalışı bile doğru değildi. O halde, haydi bakalım.. Biraz sonra ben kıyıya çıkıyorum. O zaman sen de onu getir... Şeyhin konağına kendin götürür, gözümün önünde hareme bı- rakırız. Boğa Hüseyin reisle berabet verdik- leri kararı Zeynebe söylediği zaman genç kızın süzgün ve biraz da solgun yüzünde beyazlık görüldü. — Ben kalamam... Kalarmam ben... Diye kekeledi. Hüseyin, reizle neler (Demirhane Müdürü filmibi OZERAY lıoı;ıtuklımı uzun uzun anlattı. sonunda: i Kronbut Belediyesi — Beraber olman doğru değil... Sen :lh! Tepebi hi gemide oldukça ben son dereceye ka - Tİ'IM Tî;ı::ııîedır dar atılgan olamam. Ne de olsa çekini - | 20/11/955 - Çarşamba ukgamı srat 20 de rinZeyı.ııep.v,Haışiıdd_hıuıi— bisin!.. Sonra daha fena olabilirsin!.> ve LUCIEN BAOUX (Comedie Française ) den MADELEİNE CONSTANT REMY tarafından RİS ESRARI Hareket ve realizm fiminde Paris batakhanelerinde — coreyan eden sefahat alemlerini ve cinayetleri | göreceksiniz. Şeyh Ebu Yahya merakla baktı, O- nun güzel elâ gözlerini, beyaz yüzünü | gördü. Kafasındaki unutulmaz hatıra bir anda canlandı: O gözler... Zeynebin gözleri... En- dülüslü ve oynak cariyenin insanı man- yatize eden bakışları... Hep kara, hep kara gözler içinde bunalan Şeyh Ebu Yahya bu benekli ve elâ göz bebekle- rinde öyle başka bir güzellik bulmuş- tu ki... Onları hiç unutamamıştı. Şeyh Ebu Yahya ancak bir saniye kadar süren bu şaşkınlıktan kendini to- parladı ve onlara salonun geniş, kuş tü- yü yastıklarla dolu olan divanım gös - tererek: — Buyurunuz... Rahat ediniz!.. Bi- ze şeref verdiniz!.. Dedi. Kemal reis yürüdü. İçeri girdi, Boğa Hüseyin ile Zeynep te onun ardından yürümüşlerdi. « Hâl, Hâlet, Hâlen ,, Sözlerinin Etimoloji, Morfol Fonetik Bakımından Analizi HÂL Kelimenin etimolojik şekli: () (2) (3) (ah &- ağ * al) (1) Ah; Köktür (h — k — katego- rinin diğer harfleri). Burada şu anlam- lar üzerinde durmak lâzımdır: Ah — Hareket, seyir, cereyan, yü- rüyüş, gidiş, yaşayış, vaziyet; kuvvet, takat, kudret; zaman. (2) Ağrı Kök mefhumunu temsil e - den objeyi gi 'erir. (Ah p ağ —< - hağ): «cereyan, hareket, gidiş, yaşa-| yış» demektir. Kars havalisinde «cer. yan, mecra» anlamına (akak) şeklinde kullanılmaktadır. (3) Al: (.0 1), eklir: egeniş, belli olmıyan, gayrışahsi, her sahada bulu- nur, her şey, şümul» gibi genellik mef- humu ile objeyi veya süjeyi vasıflandı- rır. Ahağ -- al —« ahağal — hal: kök olan (ah) asözünün bütün anlamlarımı Elâ Gözlü Zeynep Kemael reis gösterilen yere oturma - di: R — Ey şeyh Ebu Yahya!.. Senden iyi- Hk gördük... Cezayirde kaldıkça, ken- di yurdumuzda imişiz gibi hiç zorluk ve yokluk çekmedik. Biz yarın sabah erkenden Endülüse gidiyoruz. Gider - ken size bir de emanet bırakacağız... Onu iyi muhafaza edeceğine, ona da bi- | ze davrandığın gibi davranacağına şüp- hemiz yoktur... Şeyh Ebu Yahyanın gözleri dikkatle açıldı: — Elbet... Emredersiniz!.. — Zeynebi burada bırakacağız... Haremde, bizim gemilerdekinden çok daha rahat edeceğine inancımız var - di Şeyh Ebu Yahya genç kıza baktı; — Zeynep mi?... nihayete golen (uz) ekinin kelimeyi | —Evd.... Nedııvmf_ hllvlo'm "'—Ü-.MPH. (al) n vo- _Kemılıuıh.Boııl'lı'iııyhıleçq— Alus — hâl, şerait (3) hfıı_hembuhı—dıı,lı-dıııııöyh— Pokaraki'nin Yakut Dili Lügatinde yişinden kuşkulanmışlardı. Ona ne olu- | (hâl) kelimesi, (hağal) şeklinde görül- yordu? mektedir. Manaları arasında — cyaşa- (Arkası var) |mak, gitmek, uzaklaşmak, kaçmak A L B RRE Yarın akşamdan itibaren Ss AR AY Sinemasında (EUGENE SUE ) nün roman'ndan iktibas ve HENRY ROLLAN yaratan) MARCELLE GENIAT temsil — edilen Va Bugün matinelerden itibaren ALKAZAR umUMİi ve şamil bir surette ifade etmiş oluyor. Meselâ : (Ne haldesiniz?) denildiği zaman «gidişiniz, yaşayışınız, takat ve kuvve- tiniz, kudretiniz, vaziyetiniz nicedir, her noktai nazardan?» manası kaste- dilir. «Her noktai nazardan, her şeye şamil» manasını verdiren (.) 1) eki- dir. «Hâl» sözü Kırgızcada «vaziyet» de- mektir. Aynı suretle chalsiz — kuvvet- siz, kudretsiz, takatsiz» demektir; bu- radaki (Hâl) sözü ckuvvet, kudret» anlamınadır. (*) (Halsiz) sözünün (kalaş) kullanışı da vardır. aTakatsiz, dermansız, çave- siz, miskins» demektir. (1) Kal 4- tp — kalıp 1(2)1 «Kuvvet, nüfuz, iktidar» demektir. (Hâl) kelimesi, «Alus» şeklinde da kuüllanılır; bunun etimolojik şekli: (ağ H al 3- ue) Burada kelimenin başına doğrudan doğruya ana kök olan (ağ) gelmiş, ve, Kelime (hâl) sözünün sonuna (d)l ekinin — gelmesile hasl — olmuştur: C * V eki, eyapıcılık, yaptırıcılık, ya- | pılmış olmaklık», yani kelimenin anla- Mıniın ——mîyıü ve müsbet .ud' ’* mefhurmunu anlatır. (Hâl) kelimesinin izahında gördük ki (D konsonu, kök mefhumunu «şa- mil ve mücerret» bir surette vasıflan- dırmış idi. İşte (t) eki, kelimeyi bu u- mumilikten, — mücerretlikten — çıkarıp müsbet bir şekle sokmuştur. Yani mev- zuu bahsolacak herhangi bir süjenin içinde bulunduğu hâl, belli bir surette göze çarpmaktadır. «Bu ne hâlettir?» dediğimiz zaman gördüğümüz hâli, müsbet olarak tanı- dığımızı ifade elmiş oluyoruz. (Hâlet) sözü, solmanın ve bulunmanın» ifadesi- dir. Onda hayreti, aceleyi, telâşı anla- tan bir mefhum movcuttur. «Hâlet» in (alat) şekli de — vardır. TOHUM Halk Operati Fraasız Tiyatrosuudu bu akşam 20,30 da BAY - BAYAN (La Uzun sürmez, yaz sonunda İzmire za- ferle döneceğiz ve orada artık düğün yapacağız.. Baban da seni kim bilir ne Haftanın en zev STEFİ DUNA'nın KORSAN KIZ Tekirdağ, Çorlu, Muratlı, Saray, De-; nizli gibi Trakya ve Anadolu bölgola-. rinde aceleye (alat) dedikleri gibi, | (alat) sözünün stelâş ve aceler mana- sına geldiğini Lehçei Osmani'de de gö- rüyoruz. (Mlat 4- lamak): sacele etmek, iati- sinaması gin program Kukaraça) filml yıldızı en heyecanlı filmi oji, Halad &- 1y — haladıy 5)? ğ zitmek, ilerilemek için çı lamınadır. «Ey, ubay, haldıyannın — e$ sen kendini pek fazla zarlı fazla üzüyorsun, (6) Not: (Hâlet) ile (halad + » ri arasındaki fark, eklerin diğeri (ad) oluşudur. HÂLÂ K” | Kelime, (hâl) sözüne (e? Vye ilâvesile meydana gelmiştir. (APİĞI limeyi «şümul» anlamı içinde Ü” Çi yan ve onu ifadeye yarıyan ektir: .» (hal) sözünün ifade - ettiği #iT Çi anlamlarının tamam olduğunu $ — | Meselâ: A | 4Hâlâ gelmedir dediğimiz li agelmesi için icap eden yül . g İket, kuvvet v. , tamam oldu, (47 | medin manasını kastederiz. Not: (Hal) sözünün agidi$ı cereyanı mefhumlarında t man) mefbumu vardır. Onut- lâ gelmedi) ifadesini (elân diye de anlıyabiliriz. (Hâlâ) sözünün, (h — k) (Kalığ) (7) şekli de vardır. «elâno demektir. l Türkçede, «Kaltı (kaldı &- h zü, (zaman) mefhumunu işaret | Kaltı: «O vakit ki, ne zamaf g |duğu — vakit, vaktâ ki» h |dır. 18) | HÂLEN y Kelime, (hâl) sözüne (et) gelmesiyle vücut bulmuştur: ( leki, herhangi bir sahada bulu |süje veya düşünceyi, esas olan ya süjeye yaklaştırır ve o a€ yeti ve zamanı gösterir. # (hâl) dir; (. n) eki, bu obis! ten bir düşüncenin temas ve M İtini gösteriyor ki bunun ifadeti (EĞ sini, (hâlen) sözü görmektedir: y bir kirasesize herhangi bir işin 'mı fikrini, içinde bulunduğunu? ' |te - yani ahâl» inize temas **7 dese ki: «— Siz bu İşi yapacak m! Ve siz de: a— Hâlen böyle bir şey yorum» ; n-—iı.ı—ı—m-ıdı* nize, (. 4 n) eki ile hariçten ce yaklaştırılmıştır; fakat si£ “yette iken o işi düşünmemiş ifade ediyorsunuz. Not: (Hâl) kelimesine la*t&lllıı—lııvdl:hlh 1. — *İş, güç, kara İlar çıkrığı kâ onunla yürümek ler, arka yükü» (1). 2. — «Her şeydeki vasfi |mazi ile müstakbel arasın (Z | 8B, — e$imdiki zaman ve (oluşu ve bulunuşu» (3). 4. — <İnsanın ü nesne» (4). (Hölâ, hâlet, hâlen) 8) '«hal cihetiyle şimdiki vakittt ve bulunmanın — süreti v. 5- V manalar verilmektedir. V — ——— —— DK (1 (6) — Pekarıki: Yakvt O geti | (ZJ Radlof İL «UÜygur Kirabeleri (8) Uygur Metinleri, — Psul «Toung Pao 1914 ÇEJ Ahterü Kebi İZ) Lüzati Naci İ3) Tercemani Lügat 4| Kamus Tercemesi 1936 Viyana ı-tl'_'__ İViyana ilkbehar sorgisi her *07 ÇN gibi Lüyipzik sergisini S İ y li |8 inci gönünden 15 inci gününe bulunacaktır. kadar özledi? Haydi sevgilim, beni üz- Bü cal etmek, telâş etmek» demektir. (4) BT iyük operet imü AA ada | me. » Sözümü dinlel.. Zaten bir le -| — — Yakındar TELLİ TURNA f,,c_j'_':"’fı:;:'," 'L:':c'__“,ff*m" (*) Sagay ve Uygur lehçelerinde ——— | D FERAH i dildiği de iı:;" '"'ı"ı_':""._'". Naşit - Ertoğrul Sudi Ayrıca Keryoka ve Roberla ÇİJ Radlof. İ sÇağmay. lehçesisil i Sinsmada | di şimdiye kadar görülmemiş - / Şehzadebaşı TURAN filminin — yıldızı. GİNGER — İf Bebur | devam ediyor "'-;-k_ BE Ce üyatrosunda ROGERS tarafı idan 12) Radlof. IL «Kırgız lehçesi» | v vam " e *Ai Bi op 20,30 da 3) Pavet de Cuorteille: Şark Türkçesi y el L A SA DANS ÇILGINLIKLARI Ü (3) Pavet ci KA S Ti ; h 5 p İ Genç &'zın gözleri yaşarmıştı İ operet 3 porda Şat ret... Gençlik ve dans filmi. ©- DSK NM T D OA

Bu sayıdan diğer sayfalar: