Ha YA Zİ Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Ml mama AM Politika Kavga- sının Neticeleri femsiir Jez Uluslar Kur labeş hüküme- olan Proj rumunda F temsil etmiş tini Frahsiz hukukçudur. Belki hatırlardadir. © selsede bazı düşüncelerini o kadar açık. ve tabi, 6 kadar da sert bir lisanla söylemirÜ ki. İtalyan murahhas dinlemeye dayana * madı, çıkıp gitti, arada da yeni bir bâdise sıkmış oldu, fakat Habeş hükümeti © #r3 da İtalyan ihtilâfının elân düzeltilebileceği fikrindeydi. Esasen söylenecek başka bi fe de kalmamıştı. Binaenaleyh Negüs bu ateşli raümessilini ikinci safa çektiği İŞİN Mesele de kapanmış oldu. , Profesör Jez Uluslar Kurumunda işin bitirince Parise döndü. Hukuk Fakültesin- de hocaydı, derslerine başladı. Fakat 8 - Şenlerde talebeleri ile aralarında bir anlaş ye ğlk çıktı. Fransada sik sk görüldüğü si- i bir grup talebe nümayiş yapı profesör kızarak evine çekildi. Bu hüdiseyi yazan, Fransanın sadece .İ Senah gazeteleridir, yani Fransanın İtal - Sada daha ziyade tutmasını istiyen ve bir ç'atsz profesörünün de Habeş avukatlı - Zin yapmış olmasına kızanlardır. Fakat me- sele bundan ibaret te değil: Gene bu gaze erlerden birinin haber verdiğine BÖre 5 z in © ertesi günü profesöre güya abay İmparatoru namına şöyle bir telgraf Sekilmiştir. ii , *Talebelerin nümayiş yaptıklarını öğren- ..» senin korkarak evine bi bittim. Muhafazan için beş yüz kişilik bir abeş müfrezesi gönderiyorum.” Görüyorsunuz ya, politika hırsı insanla çox yaptırtıyor! nsan anma saa Lehistanda Çekoslovakya Elçiliği Önünde Gösteri Yapıldı Varşova 19 (A A.) — Çekoslovak- Yanın Silezyadaki Lehlilere karşı güt- kü olduğu siyasayı protesto etmek <re gençler, Çekoslovakya elçiliği Lehistan Yonu, tir. a bu yolda bir takrir kabul etmiş- ri ay fini tehdit — İlâhi anne, tanımadın mı? diyor. Neyi? diye tekrar soruyorum. Hani, benim, geçen yaz yaptırdığım bir esvap Vardı ; onu bozdum, bu kış yaptığım ©#|lir Vabın eteğini de ilâve ettim; bu esvabı Sikardım| diyor... Dediği esvapları pek irden hatırlıyamıyorum ama, sonra © hatırlatınca aklıma geliyor--- İşte o za man parmağım ağzımda kalıyor. Şaşkınlığı li gibi afal afal #yordu; — Bir de aklımın ermediğini söy * liyeyim.,. Bunları ne zaman yapıyor? Pakize, evvel, ahir, uykucudur. Hani, yattıktan sonra, oturup ta yapı - Yor, desem, pek inanasım gelmiyor... Pakize, bunu da anlattı. Eh kurnaz kız, vesselâm Kızının kurnazlığında sanki kendi Payı'da varmış gibi kurnaz kurnaz gü- ümsüyordu: — Evden çıktığı zamanlar, ben, çok defa görmem, Meğer, bozup değiştir Meği kurduğu esvapları paket eder; bir arkadaşına götürürmüş. Arkadaşının hem makası, yani senin anlıyacağın içkisi, dikişi iyi imiş... Ona, biçtiri Yor, diktiriyormuş..« Durdu, yüzüme baktı: — Bu, akla gelir mi hiç? İşini ini de) . İ Son Değişikliklerde En Ziyade Zarar Devlet Ingiltere Imiş Görecek Toki 19 (A.A.) — Kuzey Çinin ye- ni hükümeti, bir beyannameyle kuzey ekonomik erkinliğini İnizme karşı mücadelede üzere Çin, Japonya ve izey Çine yardım etmesi İs Mahtrriyet Sunyan, Tcharar, Chantoung ve Chanai illeri armin muhtariyeti bugün ve- ya yarın ilân Vi beyan etmekten mütalea beyan ise de, oradaki hâdiselerin, &le Mançurinin Amerikalılarda Darama (AA.) — Uzak doğu vak- 19 PR Pari gazetelerinin aları, bü yazılarında birinci dir. 18 Jurnal yazıyor: «Nankenin Japonlara karşı harbe gi- başka işleri vardır. «Japonyanın kendisinden otuz defa büyük olan Rusya ile toprak genişliği İ kendisininkinden on altı defa fazla © Çin arasında uzanıp yayılmasını hakikaten gariptir. Fakat Rus- ya, bir anlaşmazlığa mâni olmak için doğu Çin demiryolunu satmak suretile, manen işte feragatkârlık göstermiştir. ise daha uzun müddet şifalandırıl- Vukua gelmekte olan değişikliklerde en ziyade kaybedecek olan İngilteredir. Her ne olursa olsun İngiltere, uzak İdoğuda Japonya ile uyuşmak mecburi- yetindedir. Ocuvre gazetesi yazıyor: «Çin, milletler cemiyetine müracanti mış şahsiyetler bulunacaktır. etmemiş ve onun yardımını istememiş- sin, yinmisini ” Korkak korkak gözlerini kırpıştr ryordu: — Acaba bir yere borçlandı mı, der- sin? Ne diye, niçin borçlanır?.. Borç- lanırken neyine güvendi? Bana, desem, gülerim! Benim, neyim var nim neyime güvenir? Elini alnından geçirmişti: — , aklıma bir şey getiriyor. birile sözleşti, anlaştı. nişanla - nacak gibi oldu da ona mi güvendi? İki yanına sallanıyordu: — Ap... Ah... Cahillik... Eğer ha- Fazla düşünmekten korkmuş gibi ini kapadı, içini çekti: etti, madım... Geçe yarısı aldığım sabahleyin erkenden tutmağı mecbur etmişti. İhsan abla, başında çatkı, sendeliye dokundu. :. Dokunmaz mı? Gurbette)adamı candan bakar mı? sendeliye kapıyı açtı, Beni görüner, her zamanki gibi konuşmadı. Susuyor-| gibi .,. Gi pinli gibiydi: i kuşanmasını bedavadan di ie asp iğkilim. ki>., Be - |büküktü: Hık mik | © Kızarık gözleri dolu dolu idi: bir telgraf, beni |cukluk, Topkapı yolunu | çekmemiş! Elbette dokunur; bizim gi- SON POSTA HARİCİ TELGRAFLAR | mg; Çinde Ortalık Yine Karışıyor San 5 e — ——— | sU) z “cCÜN | Yalanlama Adile, sasile yazayım: Sanatkâr “Bay Celâl Esadın kızı Bayan Leylâ geçenlerde hastalandı, Sordum: Tito, dediler. Hemen haykırdım: — Yalan, İstanbulda tifo yok. Ünlü tecimenlerden Bay Saffeti bir gön çok düşünceli gördüm, paralı adama dert yakıştıramadığım için merak ettim, anla - mak istedim, içini çekti: — Sörma, dedi, kızım tifoya tutuldu. Ü- zümntü içindeyim. Dilimi tutamadım, adamcağızı yalanla - yıverdim: — Olamaz, yanılıyorsunuz. Ne dediğimi anlamamış gibi yüzüme bak- tu, büyük bir hakikat haber verircesine ken- disine anlattım: P — İstanbulda tifo yok ki çocuğunuz © hastalığa tutulmuş olsun. Sağlık ve sosyal UN Çin kuzey ordularına mensup askerlerden bir grup eoecektir, hem de pek yakın bir zaman: !bir darbe indirmek, böylece, Çinin tibarını da, sarsarak Çine verilecek olan Arsıulusal istik- Çinde Yine Ortalık Karışıyor DM Pekin 19 (A.A.) — Şimali Çinin federal olsun Hye eylemi isid Be Sebi edi. yorlar, Cevap için verdikleri mühlet çar » bir hale gelmesi için uğraşanların başında | şamba (bugün) günü bitmeütedir. İki Nan Japon general Daihara vardır. Japonyann kin fırkasının H. Suşova vasıl olmaları Nan- maksadı, Tankinle Kanton arasında yapı- | kine bu işe askeri bir müdahalede bulun - Bulgaristanda Türk) Ingiliz - Sovyet Filimleri Görüşmeleri Londra 19 (A.A.) — İngiltere ile Sofya 19 (Özel) — Geçen Bul. wi kai SÖZ e kanım Rusya arasında yapılan görüşmelerin i e amacı, iki memleket arasındaki tecim İbeni aldatırsa» ve «Leblebici Horhor» Ügilerini sağlam bir esasa bağlamaya operetleri çok rağbet bulmuştur. «Lei gal lebici Horbor» Filmi bu hafta ——.... aranasesanenersasan mesane «Kameo» sinemasında tekrar gösteril! Deutscher Loyd Alman kumpanyasın- meğe başlanmıştır. dan «Ayçenah» adında yeni bir vapur Bulgar - Yunan Dostlağu daha satın almışlardır. Bremen İima- nında yeni Bulgar vapurunun adı «Ro- Sofya 19 (Özel) — Bulgar » Yunan... v İ dostluk cemiyetinin faaliyete geçmesi e my ER Ma için yakında genel bir toplantı yapıla. |... asa vaya anadan caktır. Toplantıda Bulgarlardan tanın- (Harici haberlerimizin devamı 10 uncu yüzdedir.) ne A AMA AE Bulgarlar Bir Vapur Daha Aldılar Sofya 19 (Özel) — Bulgarlar Nord du. Elile mutfağı gösterdi ve kendisi İhsan ablanın, bütün gayretine rağ: önden yürüdü. men, gözlerinden yanaklarına yaşlar Fevkalâde bir hâdise karşısında bu -| sızmağa başlamıştı: Tunduğumu anlıyordum; içim burkula-| — Onlar, pek naz niyaz içinde bü- rak sessiz sessiz onu takip ettim. yüdüler. Üçü de ana kuzusudur. Gur- İhsan abla, kerevete çöktü; sesi bir|bete alışkın değiller... Hele hastalanın- ca ne yaparlar? Düşündükçe, ağlamak- lı, bayılmaklı oluyorum... Dizlerine yumruklarını vuruyordu: — Ana yüreği, nasil sızlar, bilmez” sin!,, Analık kolay değil... Huriyeci » im, ateşler içinde sayıklasın da, ben, baş ucunda bulunmiyayım... Ben, bu acıya nasıl katlanırım? Hazin hazin gülüyordu: — Böyle söylüyorum ama, aldır - ma... Gökten ne yağmış ta yer kabul et- memiş! İnsan kısmı, taştan pek, demir- den dayanıklı... Bu acıya da katlana - 'cağim... Başka, elden ne gelir? — Bu gece, hiç uyumadım, sabah - Onun söylemesine hacet yoktu, göz kapakları yumruk yumruk şiş, gözleri kızarık, kan çanağına dönmüştü. Ona, bir şey sormağa cesaret edemiyordum. İhsan abla, ağlamaktan da yorulmu- şa benziyordu; omuzları düşük, boynu — Huriyeden haber var! Çok hasta imiş! Pakize de, sabahlara kadar ağla - dı. Şimdi yukarıda, yorgun uyuyor... İki elini dizine yapıştırmıştı: — Ne ağlayış bilsen... Ah, «çocu -| | İki elile alnını sıkıyordu: cak larım, başka kardeşlere benze -| —. Başım, çatlıyacak gibi ağrıyor... mezler, birbirlerini pek severler. Öyle | Huriyeciğimin hastahğı, tifo imiş. .. Bir ağladı, öyle ağladı ki... Ben, evvelâ) arkadaşı Pakizeye yazmış... Tifodan kuşkulandım; acaba Huriyeciğime bir | kurtulanlar çok... Gel gelelim, bakıl -| bal mi oldu? diye! mak ister... Halbuki yavrucağımın kimseciği yok... Bir su vereni var m — Bana, yemin billâh, etti,.. Ağzı)acaba? Eğer ağırlaşırsa, hastaneye kal süt kokan genç kız! Allahtan korkar, dıracakmışlar... Hastane de iyi baka - hiç yalan yere yemin eder mi? Eh, ço- bilir mi? cahillik! Hiç acı görmemiş, acı Dişlerini gıcırdatıyordu : — Ne kadar iyi baksalar, insanın a- bi kanıksamamış ki... Yavrucağa pek |nacığı, kendi evceğizi gibi olur mu? El! Uzun uzun içini çekiyordu: yardım direktörlüğünü yalanlamalarını 0- kumuyor musunuz? Bir daba içini çekti: — Keşki, dedi, öyle olsaydı. Fakat kan tahlili gibi söz götürmez belgelerle anla - dık: Çocuğum tfoya tutulmuştur. Benim de kanaatim biraz sarsılır gibi ol- du, kafamın içinde de bir tarihi fıkrn do - laşmıya başladı: Vaktile İstanbulda sadrü- Paşa vardı. adam, her di, Bir gün Rümeliden heniz miş olan Fazlı Paşa hünkür ile konuşurken dolaştığı yerlerin o perişanlığımı, anlattı, Hünkür şaşırdı. Sadrâzamın her yerde bol: Yuk ve güzellik var dediğini ileri sürerek iki veziri yüzleştirmeğe karar verdi. Fazlı Paşa, sadrâzamın yüzüne karşı da bir çok facinlar saydı, uadrâzam, hiç istifini bozmadı: -— Her görülen, duyulan şey davulla zur. na ile ilân olunmaz. Bir çok işleri bilmez gö- rünmek ve hele hünkön rahatsız etmemeğs çalışmak gerektir. Fazlı Paşa toy olduğu için ufak işleri büyük görüyor, yaygara ko- panyor. Biz, onun gibi davrarırak kendi rTahatımızı kendi elimizle bozmuş oluruz. Varsın, üç buçuk köylü aç kalsın. Bununla kıyamet mi kopar?.. Geride ekmek bulan rını düşünüp berikilerin rahatsızlığını unu: tabiliriz. Jatanbulda tifo olmadığını söylemek te, tifoya tutulmıyanların sıhhati şerefine has- taları görmemek gibi bir şey oluyor. Bilmem ki biz mi toyuz, tifodan kurtulup ta garete- lerde kendi hastalıklarını yalanlıyan yazı" ları okuyacak olanların gülüşlerini düşün: miyenler mi toy?.. Yulanlamalar yalanlanirıa doğruya inan- mak ta güçleşir! M. T, Tan mü, artık çorap söküğü gibi ar- kası gider. Ben, onu bugün yarın ge lecek, diye düşünürken... Gözlerini sildi, yorgun yorgun bir sigara sardı: — Pakizenin kardeşlerine bu kadar düşkün olduğunu bilmiyordum. O kav- galar, didişmeler, hep çocukluk! Sigarasını yakarken bir şey hatırla - — Ah, dur, dur... Sana, bak, ne göstereceğim. Kalktı, kereveti kaldırdı buruş bir gazete çıkardı; — Pakize, ağlıyordu... Çocuktur, te- selli edeyim, dedim. Yanında otur - dum, bir müddet oyaladım. Tekrar mutfağa indim. Anayım, ben de ağla- mak istiyorum; benim de içim yanı - yor... Saatlerce ağladım... Geldi, tekrar yerine oturdu, gaze - teyi dizlerinin üstünde tutuyordu: — Acaba, kız, ne halde? dedim, me- rak ettim. Yüzümü, gözümü yıkadım, tekrar yukarı çıktım. Ne görsem be « ğenirsin? Gazeteyi gösteriyordu: — Bunu, yüzüne tutmuş, hıçkıra hıçkıra hâlâ ağlamıyor mu? Gazeteyi açtı, elinde salladı: — Bumu, o zaman görmeliydini Göz ve buruş sun! Eğer icap ederse, tez elden evi 18 hastalik, çok güçtür. Hele Huriyeciğim parmak kadar çocucak olursa...) — Zaten felâket bir kere ayağını mire gidersin; dedim, bir temiz dım. © (Arkası var). yaşından sırsıklam olmuştu... Gazete yi çektim, aldım, Artık fazla oluyor - hine koyar, borç harç para buluruz, İz“ ©