WT NEN Ürermet Kadıköyde Muhakkak Bir Define Vaı- Yazan; Hatice Hallp —63 — .10. Gençlınn Hararetlı Harıretlı Konuşmaları, HepDofıne . Hikâyeleri, Altınlar Ve Buna Benzer Bahislerden İbaretti * — Beyefendi yabancı do[l O da yukarı çıkar. , İçeri girdikleri zaman Lâmiyi mütkiş meşgul buldular hakika- 'ton kâğıtları arasında İdi. Kimi- İNi yırtıyor ve kimisini tasnif tediyor. Kimlsini bir konara atı- yordu. — Vay sefa geldiniz. — Sefa bulduk. " Koltukların üzerinde yer aç- K !mıyn çalışarak: o ; — Buyurunuz, oturunuz ne ilyl ettiniz de geldiniz.. Ben de kâğıtları yerleştiriyordum. , — Birakmayınız. canım, — — Yok.. Yok ben de bir az dinlenmiş olurdum.. Birer &lgara “ (almaz mısınız? “ ç— Teşekkür ederim beyim. — Meral... — Ateş — Aman üç olmasın. — Söndürdüm kibriti İşte... B 'Onların karşısına geçmiş otu- — çruyordu:! E — Dün akşam az kaldı bizim 'yol parası gürültüye gidiyordu... * |No şanasızlıktı değli mi beyim. — Mamafih son kularda ne İse.., — Kendimizi bulabildik... , — Yine var mısın Lâmi?.. — — Adman Allah göstermesin... Zaten kabahat hep İsmetto... Ismet | “ilşi azıştırdı. Yoksa o kadar büyük i — öyün aklıma gelmezdi hoş bugün | gittim ne olur ne olmaz diye | | | A biletleri aldım ya.. Yoksa poker — loynamıya m geldinizdi? — * — Yok canım deli misin Tur- gut İiş başına gidiyor.. Bana (gelince. Ben can sıkıntısı ile 'nınyı gideceğimi bilemiyorum. Sana uğradım.. E?... Söyle ba- | kayım dün yol parasını kaybet- #eydin ne yapardın ?.. < — Neyapacağım. Bugünler- de bir daha yol parası bulmak fmkânı olmadığı için.. Başlardım para bulmak için toprakları kaz- Miya, — Toprak kazmıya mı ?.. — Öyle yal... Istanbul toprak« Tarının altını siz üstünden daha mı fakir zannedersiniz. azizim. Yanı- < lirsınır. Bütün arkeolokların fikri — birdir, Istanbul şehri Bizne en- — kazı ve Bizans servetl Üstülne kurulmuş bir şehirdir... Hangl ta- — Bafta toprağı kazsanız altından... g — Altın çıkar... Yine define — hikâyesine mi başladın. z — Yavrum benim buna lma- — mimvar.... Ben Handanın tezini — okadum.. Genç kız büyük bir — garahatle — Bizans — define'erim — den ve Bizansta — nerelerde böyle şeyler bulunabileceğinden bahsettikten sonra asıl bahsi Lick — mius'un definesi üzerine geliriyor — we bize İspat ediyor ki: li Osman Binirli sinirli güldü: — Kadıköyünde — muhakkak — blir define var... Öteki saf, saf başını salladı; — Evet... Evet. — Sen insanın canını sıkmak- tan bir an gerl kalmazsın... , — BFu tezi müdafaa eden âlim — Handan Han:m kim oluyor? — Kim mi?.. Türk kadınları- nn en zekisi, en muktedizi... En D ; hunlnı âde.l.. En güzeli... En... — Of, can sıktn, amma da ıııtun ha. Kadri Bqııı kızı... Bizim Kâmranın kız | lıudu_. — Aldım, dedi, — Kâmranın kız kardeşi mi.. — Nereden aldın?.. Hımmm... Genç kız büsbütün bozuldu. — Uzattım mı rica ederim, — Hediye aldım... buna bakar mısınız? Ve yere alılmış bir fotoğraf albümü aldı, burada şapkalı bir genç kızın uzaktan — alınmış bir resmini göstererek: — Bakınız sözlerimde müba- laga var mı? — Kimden?.. Hediye aldın... — Kimseden... Şey... yaniya... Şey yok mu. — Bocalama kızım... Söyle bu yüzüğü nereden aldın?.. Huriye ağlamak üzere idi: — Beyefendi diye kekeledi... — Fakat bu Kâmranın resmi. | Aldım işte. — Kâmranın — resmi.., Yok — Peki kimden?.. deve., Genç kız önüne baktır — Fakat Kâmranın — resmi — Bu yüzüğün kıiymetini bil- diyorum sana.. Yoksa ben Han- | yor musun?.. danı tanırım.. Handan Küâmrana — Evet.. biliyorum... Beş lira, hlc benzemez.. — Beş lira mı? Habh hah hah... Bu yüzüğün kıymeti en aşağı elli liradır". — Üstündeki — pırlantalar küçük amma muhayyerül'ukul gü- zelükte pırlantalardır.. Bu yüzüğü sana kim hediye etli?.. Hem bu göz'eri siyahtır. Halbuki Handa- | yüzlük... Yüzük değil bir kol düğ- nn yeşil çimen gigi, filiz gibi mesldir. Yüzük halkası yalancı bahar gibi yeşil bir çift gözü | bir halka... Sonradan kol düğmesi vardır.. Sonra. bu halka üstüne takılmış. — Fakat resimde — azizim.. — Evet efendim, — Peki bu nedir?.. Bunun E E î Öteki de resme baktı ve hak | #enin eline geçmesi biraz acayip verdi: değil mi?,. — Renkler gözüükmeyince ve Sonra; genç kız yutkunarak resim uzaktan olunca.. İki kar- | sustu. Gözleri kızarmıştı: deş İnanılmaz derece birbirine — Vallabi bon bunu bir yer- benziyor. den çalmadım beyefendi, — Değil mi? Diye kekeledi. da resmi eline almıştı — Peki nereden buldun doğ- İ ruyu söyle, — Bunu bizim evde buldum... Iyi sastta olsunlar bizim eve ge- ne merkezde? Bu mesele hakkın- da bir fikir edinebildiniz. mi, Öteki garip garip — tebosslim Bu ara kapıya vuruldu: - Gir. Hizmetçinin kız kardeşi Hu tiye elinde kahve topıiı(lı İçeri girdi. — Bizlm kız merede... — Bulaşıkları — yıkıyıverdide ben getirdim küçük bey. Kırıtarak bir masanın üzerine tepsiyi braktı. Ve teker, teker fincanları misafirlere dağılmıya başladı. Tam fincanı Turguda ve- rirken Turgut onun olini tuttu. Genç kız şaşaladı: — Güzel bir yüzüğün var kı- zım, Nereden buldun bunu? Yalancı bir halkanın üstüne geçmiş bir kol düğmes'nin istü ldi.. V(oml=ı pırlanta ile iş- Pek yakında lenmiş vardı. Huriyenin Sart keğirla Göriel TÜRK Sinemasında ——nur ANDRE BARDE ve RAOUL MORETTİ'nin eşhur Fransız opereti PARA EKRALI filmini görmeğe hazırlanınız. Oynıyan : GEORGES MILTON Güzel musiki, nefis şarkılar; fantezi, lüks, neşe. Mevsimin birinci büyük h.ııı olup j SÜMER SiNEMASI Pek ıılundı BUYDK GALA SUVARESİ olarak gösterecektir. hu hufta : ANNY ONDRA ü | Kuocn ouT(IKIGE*JÇKAN)hIııL ğ PRENSES TÜRANDOT Güzelliği Tle Semerkand Prensinin yüreğine ateş saçan PRENSES TÜRANDOT bütün gönülleri coşturan PRENSES TÜRANDOT sevmişlerin, — sevenlerin vo seveceklerin Elmi 1 PRENSES TÜRANDOT KATE DE NAGY PİERRE BLANCHAR Altın Fışkıran Memleket : 12 HABEŞİSTAN Mısırın Nilini Kurutmak İçin Teşebbüsler Yapılmış Wider'in davetl olmasa gündüzleri yakız kalacak büsbütün - sıkıla- caktım. Çokal Yavruları 1928 senesinin llk günü Wi> der'in evine yerleştim. Ev şehrin hem merkezinde hem de gayet sakla bir sokakta idi. Tek katlı, uzun, duvarları kâgir ve damı saç lavhadan yapılmış bir bina idi. Önünde boydan boya bir verandas vardı. Oldukça büyük bir avlusu ve bunun bir tarafında da hizmetçilerin daireleri ve ahır- lar vardı. Avluda bir sürü may- mun, çakal yavruları, kediler, kuşlar, ikl köpek, iki de at dola- #yordu. Evin yan tarafındaki iki oda çuvallar, sandıklar, boeybeler ve eyer takımlarile dolu idi. Bu evde Wider'le benden başka Makkrey isminde bir Ame- rikalı ile karısı ve Farago İsmine de bir Macar oturuyordu. Bir Muharrir Makkrey, kısa boylu, tıknaz, kırk yaşlarında ve çekingen ta- vurlu bir adamdı. Maneviyatı bo- zulmuşa — benziyordu. — Amerika mecmualarından birile yarısı Sü- dan, yarısı da Habeşistana dalr 60000 kelimelik bir makale serlisi yazmak İçin anlaşmış ve btn- lara mukabil şimdiye kadar üç defa da avans almiştı. Amerikadan hareket etmezden evvel, sinama makinesi olan bir de fotoğrafcı ile uyuşmuştu. Her ikisi birlikte çalışacaklardı. Yanlarına karıla- ni alarak yola çıkmışlar ve Cibutlden şimendifere — binerek yaylaya gelmişlerdi. Fakat Ame- rikadan buraya kâdar süren uzun yolculuk esnasında her iki taraf da birbirlerile uyuşamayacaklarını ve birlikte çalışamıyacaklarını anla- mışlar — Adisababaye gelince de ayrılmaya karar vermişlerdi. S- nemacı ile karttı derhal Amerlb- kaya dönmüşler. Makkrey ailesi ise burada kalmıştı. Mavi Nij Amerikalı muharrir Adisabar badan memleketin muhtelif ak- samına kısa kısa seyahat yapmış ve mecmuasına da birkaç makale göndermişti. Fakat tam — bu sırada kendisini — gazetecilikten daha ziyade celbeden bir şeyle karşılamıştı. Birçokları gibi o da Nile, bilhassa mavi Nile aşık olmuştu. Mavi NC Habeşistandaki Tana gölünden başlar, Hartumda Be- yaz Nil ile birleşip tek bir mehlr halinde Sudandan ve Mısırdan geçer ve Akdenize dökülür. Mavi Nil Tana gölünden ayrıldıktan sonra Habeşistanın en dağlık arazisinden geçerek takriben bin mll uzunluğunda büyük bir kavis teşkil ederek akar. Yolda, buna, dağlardan inen ve blihassa yağ- murlu mevsimlerde beraberlerinde külliyetli miktarda ince bir nevl kum getiren sayısız. dereler ve seller karışır. Hayat ve servet saçan mukaddes çamur Bu ince çamur, toprakların kuv- vel inbatiyesini artırmak hususun- da son derece kıymetli bir mad- dedir. Zaten Sudan ve Mısırın zenginliğini temin eden şey, Nilin suyundan ziyade Habeş dağların- toahhüt Birinci Teşrin 10 Yazan: L. M. Nesbitt dan getirdiği bu kıymettar çamar- dur. Eğer Nilin suyu berrak ol muş olsa idi öteden beri dünya- nin zahire ambarı şöhretini ka- zanmış olan Mısır bu kadar zen- gin olmazdı. Nehrin büyük baraj- larla toplanan sularının bir kısmı salıyerilip etraftaki arazi bir müd- det su altında birakıldığı — vakit, bu çamur da âraziye yayılır. ve en kıymetli bir gübro teşkil eder Ve bu kıymetli maddeyi getiren de Mavi Nildir. Haboşliler Nilden Hiç İstifade Etmiyorlar Çünkü beyaz Nil Albert gö- lünün — şimalindeki — sahilinden 4 ayrıldıktan sonra one ancak y ehemmiyetsiz. bazı çaylar ve ş dereler — karışır. Bunlarda — ise w Habeş Nilinin taşıdığı bu kıymetli a madde yok denecek kadar azdır. 4 Habeşler Nilden hemen hemen hiç istifade etmezler, Çünkü bu nehrin kendi memleketlerinden akan kısmı tamamile yüksek, sarp ve çıplak dı[hm arasından geçmekte ve ancak Sudan ve Mısır ovalarına İndiği vakit bun- dan sulama hususunda - istifade etmek kabil olabilmektedir. Bu- nunla beraber mavi Nilin ve bu münasebetle de Sudan ve Misırın zenginliğinin membat olan Tana gölü Habeş ararzisindedir. Fakat Nasıl? Şu halde Habeşistan NIl va- sltasile memlektten harice akan bu muazzam servetten niçin bir vergi veya İhracat resmi alma- sınlar? Fakat nasıl ? Nili Kurutmak için Kurnazca Bir. Tavsıye Sivrl akıllı bir Avrupalı der- hal Tana gölünün, mavi Nilin başladığı noktasına bir baraj yar pilmasını fısıldamış. Suyun kismı- âzamının kökten çıkmasına manl olabilecek derece büyük bir ba- raj yapılırsca Mavi Ni'in suyu aza- lacak ve bıma dağlardan akan sellerin getirdiği o kıymettar ça- murlar da, Mavi Nil dahu Hartuma varmazdan evvel ya kuruyacak veyahüt da nehirin dibine çöke- cek, ve Nil de zenginliğini kaybe- decekti. Ele böyle müthiş bir silâh geçirilirse Sudan ve Mısır feci bir vaziyette kalacak, Habe- gistanın, eli I:olu bağlı bir kölesi olacaktı.. Fakat bu kadar büyük bir barajı yapacak para nereden gelecekti ? Bir Zenginlik Hulyası Her nasılsa, günün birinde bu projeler Makkrey'in de kulâğına gelmiş ve Tana gölünde yapılan böyle bir baraj onun da hayalini kamçılamış. Bu barajı yapmayı edeçek — büyük — bir Amerika şirketi bulur ve Hahe- şistan bükümetini de — kandırır- sa kendisi de bu — İşten bi yük bir servet kazanabilecekti. Amerikar — şirkelinin — yapacağı masrafa karşı Habeşistanın gün- rük varidatı pekâlâ karşılık güs- terilebilirdi.. Parlâmento tecim komisyonu, ars sulusal tecim konferansına d ılrııı edecek olan 30 ulusun — de'gi ilkteşrinin 1 inden 5 şine kadar kabul edecektir. Bu konferansın açılma töreni yas gn Lordlar Kamarasında yapılacaktır.