Hint Denizlerinde Türkler Hadım Süleyman -Piri Rele- Yazan: M. Turhan Murat Rels Murat Reisle Piri Reisin Aytışmaları Bir| Hayli Sürmüş, Herkesı İlgilendirmişti Pirt nlı böyle sert soruya karşı çok yumuşak d ve randıu. Çünkü yol- daşların heyecane Tanmasını pek haklı, kendi tutumunu isa çirkin — buluyordu. Fakat — istenilen, beklenilen cevabı birden bulup ver- meyi beceremed, güler yüzle onları avlamak, savsa - ğ lamak istedir — Daha ortad dedi, fol yok, murta yok. — Niçi telâş edersiniz. Su ya görmeden paça |H ları mvamak size ve biza yakığır mı? » Üç dört arap ka- yıkçı böyle bir ha- ber getirdi, birkaç alığ veriş adamı — Yoldaşlar, kande ise düşmanlar gelip ça- da öyle dedi deyo tacak, bizi demir Üstünde uyur bulup sıklayacak. #özü ayağa düşürmek olur mu? Ben sizin demir üstünde de olsa gemile- rinizi deniz ejderine — ça eğinize İnanç bealerim. Bir değil birkaç f donanması biz uyurken Üzerimize gel- se evelallah Ürkmem, Çünkü size gü- wenim var. No yapıp yapıp düşmanın hakkından golirsiniz. Bununla bera- ber ben uyumuş değilim, uyamığım. Rüzgârdan —nem kapacak kadar da duygum indir. Yalnız bir kuru #Ööz Özerine İoventleri ayağa kaldı mak, yumurta yokken kayganı meye kalkmâak İstemem. — Buradan gıkıp da düşmanı bulamazsık gülünç oluruz. Yanımızda, yönümüzdü bulu- matlar düşm leceğini — duyup savuştuğumuzu bizi defe koyup çalarlar, Onun için temkinli olmak gerek. Murat — İyi amma bey biz! miz ne?. Düşman bizim gelmezse biz onun Üstüne varmamalı mıyız? Süveygşten buraya burma dev- şirmeğe mi geldik? — Burada görülecek Işlı Şevketlü hünkâr Basra d zenini yola koymayı bana ısmarladı. — Demek ki Hint iline gitmeyip burada gün geçireceğiz. Ne yalan söy- liyeyim bey, benlm bu işl aklım sar- madı. — Eh, devlet işleri kapalı yürür, karanlık gürünür. Bir gün gelir, sen de o işlerin içine girersan Gsir medir, Ve aytışmanın önünü almak İçin, daha doğrusu bir kaç gündenberi ta- sarladığı plânı yavaş yavaş yürütme- ge başlamış olmak için emir verdi: — Bana üç kadırga ayırın, topu cephanesi yerin:le, kumanyası da bol olsun. Onları yarın öbür gün boğaz- dan dışarı yollayacağım, sağı — solu Araştırtacağım. Bakalım ne var, ne yok. Kadırgalar düşmandan bir eser görürlerse bize haber salarlar, yahut getirirler. Yolda alışveriş yapan ge- milere rastlarlarsa baber - yollarlar, bepi aydınlatırlar. Biz de ona yöre davranırız. Murat rels, isteksir isteksiz sordu: — Hangi kadırgaları geri seçelim?, Alemşah reisin, Kara — Mustafanın, Kalafat Meminin kadırgaları yüğrük- tür, Kendileri de yigit yoldaşlardır. Onları seçşek olur mu? Piri bey #nikonu telâş gösterdi: — Olmaz, olmar, bu — dediğin adamlar donanmanın eli ayağı sayılır, kendilerini böyle Işler için ayırmak doğru değil, Hüsmenin, Deli Poyrazın, korku bilmez Aygudun kadırgalarını ayırın. Bu üç denizci onun adamları idi, ondan ötürü Recep rels tarafından toplantıya da çağırılmamışlardı. Beri- kiler, Murat roisin ileri — sürdüğü kaptanlar İse yerinde ferman dinle- mez kimselerdi. Pirt beyin onları - pöhpöbleyerek - Basrada alıkoymak, kendi adamlarımı koşfa — yollamak istemesi orada bulunanların dikkatinl çelmekle beraber kimsenin içine kötü bir kuşku düşmedi. Horkes, donan- madan Üç kadırga ayrılmasını mana- sız buluyordu, lâkin yine bir hareket eseri olmak bakımından bu İye ses çıkarmıyordu. Hulbuki Pirl beyin düşüncesi bam başka idi. O, Portekiz doni nn Hürmüz boğarına doğru gelmekte olduğunu işittikten —sonra - kendisi gibi ünlü ve bilgili bir Amirala yakış- tırılmasına imkân olmayan- bir plân çizmeğe koyulmuştu. Topladığı hazi- neleri korumak, kürtarmak temeline dayanan bu plâmı çizerken bir takım sebepler kuruntuluyor — ve İyi bir İş yapmış olacağına İnanarak plânını düzüyordu. Piri Beyin düşüncesine göre Or- ansalıların Arap yarımadasından daha ileriye donanma göndermeleri, Hint Minde deniz savaşına girmeleri doğru değildi.. Çünkü Hindistanın yâlnız kıyılarında tutunmaktan — bir. fayda gıkmazdı, içerilere girmek Icap ederdi. Bu da büyük ordulara ihtiyaç göste- ren bir İşti. O orduları getirmek, beslemek, boyuna kuvvetli tutmak İse çok güçtü. Sonrâ Hindistanda bir Türk İmparatorluğu vardı. Onu yık- mıya manasızdı. Yine onun düşüneti göre Ör- manlıların Kızıildenizi Karadeniz ve Marmara gibi kendilerine mahsua bir göl haline koymaları lâzımdı. Lükin bu ülküyü yerine getirmek için Hint iline kadar uzanmak icap etmezdi. Arap yarımada: kadar bütün Kızıldenize bâüşkelarının yana, imkân kalmazdı. Zaten o denize göz koyan yalnız Portekizlilerdi. Onların Arap yarımadası kıyılarına, hattâ Hint iline el atmak istemeleri de Yenl dünya ( Ameorika ) ile temaslarını, betlerini korumak kaygusun« dan ileri geliyordu. —Portekizlilere Hind'standa ilişilmezse — onların da Türklere Kızıl ve Umman deniz'orinde ilişmeyecekleri oranlanabili Pirt işte bu düşüncelere ka; Basradan ileri gidilmesini! kendi kı dine yersiz va buldu. Sonra Basrada bir Tü ması bulü- nursaa oraya va ge kolay kolay taarruz — edl'emiyeceğini — hesapladı. Lâkin bu donanmanın Hadım Süley- man filosu gibi — davranmıyacağını, Hindistana gitmiyeceğini Portekizli- mlatmak lâzımdı. Bu da o filo- düşmanın boğaza gel miyeceğini hesanpladı, donanm Basrada tutmak kı werdi, Bunlar hep eldeki hazineleri korumak kaygusundan doğan yanlış Güşüneeler ve bareketlerdi. ( Arkası var ) || Eykat |ıı * | SON POSTA : Yonl Neşriyat Yer Yüzü Gök Yüzü — Her sene Milli kütüphanemize faydalı bir kaç eser hediyo edon gayretli yazıcı- larımızdan Faik Sabri Duran bu eene de gençliği yeni bir hlıbı ilo vevin- dirdi. Çok bu eser biz tüm sırlarını ne güzel anlatıyor. Btrafı- | mızda her gün görüp te varlıklarıma sırrını bir türlü anlıyamadığımız Glem- ler ve uzak yakın harikalar arasında bize ne tatlı ne islifadeli bir gezinti yaptırıyor. Efiâtun — Ünlü feylesof Eflatu- nun seçme İikirleridir. Haydar Rıfatın tercümesidir. Özden tavasiye ederiz. HAFTA — Hafta mecmuasının 78 incl birçok ıeııllı' yazılar ve güzel renkli alya harbi, Ödemişten — gelen mülükat: TIYATROLAR: BÜYÜK BALE VE TİYATROLAR BİRLEŞİKLİKLERİ Havaların kışlaması dolayısile bah- çelerdeki oyunların programını terk den birleşiklikler bu haftadan itiba- , dram, komedi ve lsiz danslarile yeni seri müsa- merelerine başlıyor Bu haftanın pro- gramı yarın gazetelerde eaktır. neşroluna- Çorlu Hukuk Hâkimliğindon; Türkiye tebeasından bulanan General Stampelin vef. binaen Çorlunun köprüca çftliiğinde bu'unan emvali menkulesinin miras suretile Hazineye Intikal etmosi basebile bu bapta doğ rudan doğruya defter tutulduğundan müteveffanın alacaklıları ile borçlula- rının ve alâkadaranın tarihi — ilândan itibaren bir ay zırfında ve mül faya nit miras Iddlasında bulunanların üç ay zarfında Çorlu mahkemesina müranenatla alacak ve borçlarını kay- dattirmeleri ve muayyen — müddet zarfında müraesat etmeyenlerin bir güna bakkı metalipleri kalmıyacağı olunur. Çorlu Asliye Hukuk Hâ&kim- llginden! Müddel Çorlunun Velime- şe köyünden İbrahim kızı Fatma ile müddealeyh ayni köyden İbrahim oğlu Mustafanın — boşanmalarına — 30/9/934 tarihinde karar verilmiş ve müddesa- leyhin ikametgâhi meçhul bulunması hasebile ilâm sureti mahkeme divan- hanesini talik kılınmış — olduğundan müddesleyh mumaileyhin tarihi ilân- dan itibaren 15 gün zarfında ahkâmı kanuciye dairesinde mahkemeye mü- Tadan! etmediği takdirde hüküm kat"- pedeceği ilân olunur. İstanbul Ikinci flâs Momur- luğundan: Müflis Jozel Baroliyaya ait muhtelif kadın ve erkek ayakkap- latı ve çason vae terlik ve lâstik ve goson ile vitrin camekân raflar ve sa- at versire birinci nada kanuni kiymetler bulunmadığından — satılama- mıştır. 8/10/93S perşenbe günü sant 10 da ikinci arttırması yapılacağından istayenlerin Galata Mahmudiye cadde- sinde 1/9 No. lu mağazada hazır bu- Tunmaları ilân olanur. (15027 ) İstanbul Ikinci Wlâs Memur- luğundanı Bir. müflise ait ve Tap- hanede kumbaracı yokuşu altbaşında Adil bey apartlımanı altındaki fabri- kada meveot marangoz — makineleri ve teferruatı açık aritırma ile satıla- oaktır. İsteyenlerin 7/10/935 — pazartesi #xat 16 da maballinde hazır bulun- maları ilân olunur. ( 15026 ) Kayıp — Hadikalmoşveret mek- tebinden 329 da aldığım şahndetna- me kaybolduğundan hükmü yoktur. Ali Ömer Hulüsi (467) TAKVİM Gün SALI Hızır w 14 .ı-r:şnm 935 149 Arabt 1354 Rumt 1351 —| 1 Recep — | — Eylâl 16 I.ıııl Vıı.ıl 1202|5 56 | Alışam 12 — ııu 609 (12 04| Yatsı O1 8i | 19 29 929 |15 23 ) imtük (10 1264 14 bıı- İkladi MÜSABAKALI HİKÂYELER '—————— Dördüncü İhtiyat Bankası Nasıl Soyuldu ? LA Bunun üzerine babasının az çok işlerine — vukufu olması gereken bankerin büyük oğlu Bay Robert sorguya çekildi. Filhakika, direk- törün, bir takım finansal müşkü- lât — karşısında bankanın para- larını — aşırmak zaruretinde kalk- dığına — hükme- dilmiye başlan mıştı. Bay Robert» ten fazla bir şey öğrenmek müm- kün olamadı. Ba» bası ona işlerine dalr - hiçbir şey söylemezdi. Fa- kat evde para darlığı olmadığı gibi, Bay Ayır- lend müsrif bir adam da değildi. Kendisine ge- gölge sozmişti... lince, Bay Robart o gece bir ah- babile birlikte dışarıda yemek yemiş, sonra da Empire barına gitmişti. Saat on bir buçuk sula- rında Vigo sokağının ağzında babasıaa — rastlamış — ve onunla beraber eve dönmüştü. Direktö- rün halinde ve sözlerinde biçbir fevkalâdelik yoktu. Oğlu ile be- raber ve her zamanki neşeslile dosdoğru yatmıya çıkmıştı. Ihtiyar, gülümseyerek: — Nasi? Dedi. Şaşılacak gibi değil mi? Halk, müttefikan şuna kani bulunuyordu: Bayan Ayirlend, hüsnüniyetle, kocasına sadakat ve merbutiyeti saikasile, me der- seniz deyiniz, fakat herhalde ya- lan söylüyordu. Kastı kocasını kurtarmak olduğu — şüphesizdi ; lâkin fena yoldan yürüyordu. Me de olsa, gece bekçisi görüp işlt- tiğini söylediği şeylerin hepsini de rüyada görmüş olamazdı ! Bittabi, bekçiden şüphelenmek kimsenin aklına gelmiyordu. Bu- nün İçin ortada sebep te yoktu. Bu adam sade namuslu değil, fakat Bayan Ayırlendin ifadesin- den çıkan manaya göre, böyle birtakım karma karışık şeyler uy- duracak — kabiliyetten jtamamen mahrumdu. — Herkes, — bekçinin istikametini tasdikte ittifak edi- yordu. Maamafih, tereddüde düşenler de vardı. Nazarıdikkati celbeden bir nokta, direktörün kat'i şurette ittihamına mani oluyordu: Bay Ayirlend'in, saat ona çeyrek ka- larak yazıhanesine gidip bankanın kasasından bir baylı para aşırmış olması, bu hareketine hariçten yukubulmuş bir hırsızlık süsü ver- mek istemesi, karısının o aralık üstüne gelmesi, ve İşin İç yüzüne böylece vâkıf olduğu halde, mah-» zâ kocasını kurtarmak kaygusile yalan söylemiş olması.. Hepsi iyi, hepsi de kabule şayan olabilirdi. Fakat, örtesi sabah, yazıhane- sine gelir gelmez, direktörün ger- çekten bir baygınlık geçirmesi ve beynine kan hücum etmesi nasıl izah edilecekti? Bir insan, haydi diyelim ki yalancıktan bir baygınlık geçire- Bekçi camlı kapının arkasından, İçerde bir bilir. Fakat birkaç hekimin birden tahtı tasdikinde olan bir kan hücumunu ve yüksek bir derecel harareti nasıl yalandan yapabilir? Muhtelif şahitlerin ifadelerine göre, Bay Ayirlend, hırsızlığın vukuundan biraz sonra sokağa çıkmış, bir buçuk saat kadar dolaşıp, oğlu ile eve dönmüş ve yatmıya gitmeden evvel de, neş'eli neş'eli konuşmuştu. İnsan, kendi suçunun karşısında düşüp bayıla- cak ve gerçekten hastalanacak olduktan sonra bu mukaddimeye ne İüzum var? Yazık ki, zavallı adam o geceye dair en cüz'i malümatı dahi vere- cek halde değildi, henliz çok zayıf ve mecalsiz bulunuyordu, hekimler onun Üzerine tedricen toplanmakta olan şüpheler ve itham medarla- rına dair, kendisine kat'iyen bir şey sezdirilmemesini emretmişlerdi, Biçare direktör, yanına girlp çıkanlardan, tahkikatın neticesini ve hırsızların yakalanıp yakalan- madığını birkaç defa sormuş fakat zabıta tahkikatının benüz bir ne- tice vermediğinden başka cevap alamamıştı. Bu derece ağır bir itham al- tında bulunduğu halde, hastalık sebebile kendini müdafaadan âciz bir mevkie düşen bu zavallının durumu kadar feci bir şey tasave vur olunamaz! Esasen, halkın, her şeye rağ- mon, Bay Ayırlende karşı tevec- eühünü tamamile selbetmemiş ok ması da bundan ileri geliyordu. Ya, karısının durumu — daha mı az feci Idi? Kadın, kocasının suçlu olduğunu biliyor ve eyileşip de hesap vermeye mecbur olacağı günü hem dehşet, hem de tevek- kül ile bekliyordu.. -—-3-—- Hirsizlik — hâdisesinden tam altı hafta sonra, direktör iadek afiyet edebilmişt. — Bu müddet zarfında, — bu esrarengiz mesele yüzünden doğrudan doğruya ve yahut ki dolayısile mütcessir olan- ların içerisinde — halkın en çok merhametini calip — olan şahıs, direktörün büyük oğlu Robert idi, (Arkası var)