23 Eylâl SON POSTA Adis Ababa Mektupları. Habeşistandaki Avrupalılar Öldürülmekten Korkuyor IngilizKonsolrörsha;esineTâyyareTop- ları Yerleştiriliyor, Krallar Kralı Belki De Son Günlerini Yaşıyor Adisababa, — Bura- ! daki Avrupalılar, harp - çıktığı | takdirde yerliler tarafından kendi- lerine taarruz edilmesi ihtimalin- den son derece korkmakta ve hogiliz'erin iİdaresi altında bazı müdafaa tertibatı almaktadırlar. Gerçi resmen, yerlilerle ecne- bilerin arasındaki münasebat dor- tünedir ve Ingiliz konsoloshanesi, çarşılarda, pazarlarda savrulduğu Böylenen tehditlerden resmen ha- berdar değildir ve Ingiliz memur- ları, asabt bir tavurla, yerlilerin Avrupalılara saldırması ihtimali olmadığını, bunun uydurma oldü. ğunu söylemektedirler. Konsoloshanelerde tayyare topları Fakat diğer taraftan İngiliz konsoloshanesinde sabahtan akşa- ma kadar kum torbaları doldu- rulmakta ve binanın etrafına ma- kineli tüfekler kurulmaktadır. Geçenlerde Hindistandan gön- derilen 150 tane sakallı ve hey- betli Hint askerl şefaktan evvel kamyonlarla gelerek konsolosha« neye yerleşti. Bunlar öğleden sonra da“kamyonlardan konsoloshaneye sandık sandık cephane taşıdılar. Bu sandıklar arasında, şekilleri Kibarile tpka makineli tüfek ve hafif tayyare topu yerleştirilen sandıklara benzeyenleri de vardı. Söylendiğine — göre — İngiliz konsoloshanesine 20000 kum tor- basile bir baraka yapmak, makl- neli tüfek ve tayyare topu yer- leştirmek için Habeş hükümeti tarafından hususi surette mülsaa- de verilmiştir. Diğer konsoloshanelerin, Ingi- lizlerin kendi kosoloshanelerini tdeta müstahkem bir mevki baline koymak için yaptıkları bu hazır- lıklardan malümatları vardır. Hattâ birçokları icap ederse, Adisaba- daki bütün Avrupalıların Ingiliz konsoloshanesine — iltica edecek- lerini — söylemektedirler. Berebilerin Hayatını Muhafaza İçin Geçen'erde Fransız somalisin- den gelen Üç Fransız zabiti Im- perator tarafından kabul edilmiş- lerdir. Bunların — Adisababa ile Cibati arasında Şimendiferle ve- yahat edecek olan — ecnebilerin siyanetleri için alımacak tedbirler bakk.nda görüştükleri söylenmek- tedir. Geçen gün kıpti kilisesinin #trafına, — Habeşistanın muhte'if yerlerinden gelen müslüman ta- cirler — toplanmış — ve kiliseden çıkarken İmperatoru — hararetle alkışlamışlardır. Haboşistanın Asker Sevkiyatı Yağmurlar hâlâ devam etmek- tedir. Hergün sabah erkenden, he- nüz sokaklara kalabalık yıgılma- dan asker sevkedilmektedir. Bun- Yar muntazam — kıtata mensup oldukları halde nazarıdikkati cel- Şu dakikada çok endişeli sa- atler geçirdiği muhakkak olan Habeş İmparatorunun iki aymı pozu betmemek için Uniformasızdırlar ve şimendifere, istasyonda değil, daha ileride bindirilmektedirler, Aduva muharebesinde buluamuş ve eski bir kabile reisi olan Decasmaç — Hapta Mikacl bu askerlere kumanda etmektedir. Imperator, bütün hayatınca kene disini siyanet ve muhafaza eden bu adama, İmperator ilân olun- duğu zaman İngiltere kralı namı- na verilen altın kılıcı hediye etmiştir. Vehip Paşa Teftiş Yapmış Harrardan alınan haberlere göre, Adisababadan sevkolunan efrat oradan Ciciga ve Ogadene sevk olunmaktadırlar, — Cicigada bulunan 130 kamyon Doğabur, Bifulale, Gabridihari, Gorabay gibi ileri noktalara mütemadiyen erzak, cephane ve asker taşımak- tadır. Tafrede bulunan eski Osman'ı paşalarından Vehip paşa ile Har- rar valisi bu mıntakalarda yapılan tahkimatı teftiş etmişler ve tan- zim ettikleri plâm İmparatorun tasvibine arzetmişlerdir. Tek başına kalmış hazin bir. adam Bugün Adisababada, rastgele inşa edilmiş dağımık ve kendi tabirlerile Gebbi denilon sarayda bütün Habeş buhranının fırtına merkezini teşkli eden adam otur-« maktadır. Bu adam kısa boylu, çok esmör ve siyah sakallıdır Çehresinde mağrur Amharl ırkı- fum karakteristik olan bafif ve İ hassas çizgiler görünmektedir. Habeşistan İmperatoru olması dolayısile taşıdığı Haile Selassie ismi Geze, yani klâsik ve dinl Esanda “ teknik kudretl ,, de- mektir. Taşıdığı diğer unvanlar ise şahsı kadar vekarlı olmamakla ondan daha heybetlidirler. Doğduğu vakit Tafari Makon- nen İsmi verilen Halle Selassie Habeşistanın krallar kralı, Yoda kabilesinin fethedici aslanı, alla- bın gözdesi, dünyanın ışığı ve dinin müdafiidir. Halbuki o, her taraftan kendisine musallat olan bütün bir dünyanın karşısında tek başına kalmış hazin bir sima, belki de mutlak hükümdarların sonuncusudur. İmparator, Habeşistanın maruz bulunduğu tehlikeleri her kesten ziyade hissettiği, takdir ettiği halde hiç bir zaman cesaretini kaybetmemiştir. Bugün de onun şabsiyeti, memleketin şimalinden gelecek Romalı akınlarına karşı başlı başına bir set teşkil etmek- tedir. Hazreti Süleymanın Bugünkü Torunları Habeşlilerin en ziyade iftihar ettikleri cihet, Hazreti Süleyma- mnın ve Saba melikesinin ahfadı olmalarıdır. — İncil hikâyelerinin çoğu gibi doğruluğu şüpheli olan bir masala göre. Habaeşistanın siyah kraliçesi Makeda bir aralık bütün maiyetile birlikte Kudusa gitmiş ve orada Hazreti Süley- man:n şahane döşeğine girmiştir. Hazreti Süleymandan dünyaya getirdiği çocukta bilahare Habe- şistana dönmüş. Menelik unvaniy- le krallar kralirin ve müttehit Habeşistan imparatorunun birin cisi olmuş ve bugüne kadar de- vam etmiş olan imparatorlar sü- lâlesini tesis etmiştir. Her ne kadar bu sü'âle, bu günkü imparator Haile Selassie- ye gelinceye kadar doğru bir is- tikamet tesis etmenidşse de, ta- rihşinasların ve fen adamlarının ileri sürdüklerine bakılırsa bugün Hebeşistanda hükümdar olan Am- bari kabilesinla Semitik yani Sa- mi ırkından olduğuna şüphe yok- tur. j | iyi bir usuldür. Ü Haboşistanın moerkezi Adisababada Menelik anıtı (| Uzukta ıC-_ rülen bina Senjorj kilisesidir | Altın Fışkıran Memleket :9 HABEŞİSTAN Bu Garip Binayı Acaba Hangi Serseri Yapmıştı? Sonra — önümüzde ve ar- kamızda yine —saray memur- ı ları olduğu halde birkaç basamak merdivenden indik ve bir sürü avlulardan geçerek nihayet, saç lâvhalardan yapılmış bir duvara geldik, bu duvardaki tahta bir kapıdan içeri girdik. Bizi buraya kadar getiren saray memurları burada bizi başka memurlara devir ve teslim ettiler ve yavaş sesle bir şeyler konuşarak bırakıp gitti- ler. Bu tahta kapıdan içeri girdik. Artık sarayın İç avlusuna gelmiş- tik. Önümüzde önü açık ve tıpkı bir bahçede, açık havada kuru:- muş bir sahneye benzeyen bir köşkün önünde durduk. Birkaç basamak merdivenden çıkarak bu tiyatro sahnesinla ortasına geldik. Kim Bu Serseri ? Bu garip binayı kimbilir hangi serseri yapınıştı? Bonun vakıt ge- çirmek ve ayni zamanda da para koparmak istiyen bir imtiyaz avcısı, yahut bir devlet memuriyeti bek- liyen yahut da hükümdarı, clivar- daki Avrupa müstemlekelerinde saklı bulunan ve Hebeşistana ka- çırılmak Özere hazırlanan mahut bir gemi yükü muhayyel silâh ve cephaneyi satın almıya kandırımak isteyen bir serderi tarafından ya- pıldığı besbelli Idi. Bu binamın duvarlarındakl tez- yinatı tetkik ettiğim bir sırada posta müdir muavini Barane Mar- kos yanıma - geldi, kulağıma bir şeyler — fisıldadı ve kolumdan tutarak — beni #sahnenin adeta kulis'erinden biri denecek olan yerden — geçirerek — bir odaya aldı, Oda küçük, perdelerile mef- ruşatı kâmilen kırmızı kadife den- di. Ortada yine kırmızı kadifesi birkaç sandalye vardı. Köşedekl derin bir koltukta da saltanat naibi oturayordu. Genç, nazik ve sakin tavurlu bir adamdı. Gayet alçak ve tatlı bir sesle konuşu- yordu. Tercüman vasıtasile evvelâ sıhhatimi ve sonra da son seyas hatim esnasında memleket dahi- linde müşkülâta — tesadüf edip etmediğimi sorda. Kend'si Amhari lisanile soruyor. Ben Fransızca cevap veriyordum, Barane Markos da bu karşılıklı muhavereyi ter- | cüme ediyordu. Seray Tercümanları Gerçi Ras Tafari Fransızcayı gayet mükemmel konuşur, fakat tercüiman kullanmak sarayda bir teamül halini almıştır. Filhakika resmi noktai nazardan bu gayet | Çünkü — devleti alâkadar eden ve söylenmemesi lâzımgelen birşey ağızdan kaçırı- dığı takdirde, bunu tercümanın bir hat .sına hamledip kolayca tashih etmek k Lildir. Bundan maada sorulan suallere alelâcele j Yasan: L. M. Nesbiti ve düşünmeden cevap vermek tehlikesi de bertaraf edilmiş, ter- eliman — vasıtasile — görüşüldüğü takdirde insan —düşünmeğe ve vereceği cevabı hazırlamıya vakit bulmuş olur. Yıkık Duvarlar Odada şimale nazır tek bir pencere — vardı. ve — buradan sarayın sırlarının büyük bir kısını görülüyordu. Henüz itmam edi- momiş olan duvarlar çok fena ve gayet çürük yapılmış olduğundan daha şimdiden bozulup yıkılmıya başlamıştı. Duvarlarda, okaliptüs kütükleri ile yamanmış koca koca gedikler vardı. Bu gayrı munta- zam duvarların, ipince tahta per- delerin, surların üzerine yerleş- tirilmiş —tahtadan çürük çarık kulübelerin halinden, bunların ne bir mimar ve nede bir mühendis tarafından yapılmadığı anlaşılıyor- du. Sarayın büyük — avlusunun içinde müteaddit paviyonlar, kü- çük köşkler, sundurmalar, anbar- lar, depolar, barakalar, kuleler, galeriler ve balkonlar vardı. Bum ların hepsi de taştan, tahtadan veya saçtan yapılmıştı. Bütün bunlar gelişigüzel yapılmıştı. Sıra- dan, san'attan, intizamdan eser yoktu. En Muntazam Bina Bir Mozardır! Adisababada sağlâm ve mun- tazam bir surette yapılmış binalar Menelik'in mezarı, bir iki ki'ise, ecnebi sefarethaneleri ve misyo- nerlerin binalarından — ibarettir. Diğer ebniyelerin heyeti umumi- yesi, en geri kalmış Avrupa dev letlerinden birinin en perişan bi müstemlekesinin bir köşeslae ben- ziyordu. Habeşi, Arabı, Hindlisi, Türkü. Yunam ve Süryelisi, — ellerine geçirebildikleri malzeme ile ve kendi düşüncelerine göre kendi- lerine birer kulübe yapmışlardı. Uğultular Sarayın pençeresinden dışarıya bakarken okaliptüs ağaçlarının üzerinde ufk! buhar tabakalarının dalgalandığını görüyorum. Aşagı- dan saray duvarları dibinde ko- naklıyan ve hükümdar tarafından kabul edilmek üzere belki de aylardanberi, — bekletilen — gayri memnunların ve gözden düşmüş kabile reislerinin ve maiyetlerinin uğultusu yükseliyordu. Ran Tafari ile olan mülâkatı- miz uzün sürmedi. El sıkışarak veda ettik ve Hovlandla beraber saraydan çıkarak otelimize döm- dük, En Başta Ruslar Adisababadaki ecnebi kolo i- lerinin başında, Rusların kolon'si gelir. Bunların hepsi de memle- ketlerinde iken yüksek içtimat mevki'eri olan adamlardır. Ara- larında epeyce kadın da — vardır. ( Arkesı var )