23 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

23 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadıköyde — SON POSTA -S7 — an, Polis: Müdüriyetinin Sivil Bir Memur ğunu Vesika İle Muhatabına Senin evinin bahçesinde miyim. — Hayır. — O halde, — Ben kanun namına seninle konuşuyorum. — Kanun namına mı ? Bütün — hiddetine — rağmen güldü... — No gülüyorsun ?... — Sen çıldırdır. mı Turgut, — Hayır... Fakat sen çıldır- mışa benziyorsun. Gece yarısı seni kendine ait olmıyan bir yerde bir taş Üzerinde oturmuş görü- yorum... Sana geliyorum... Ve sana soruüyorum... Sana kanun namına soruyorum burada İşin ne ?... — Kanun namına lâf söyle- mek hakkını ve salâhiyetini sana kim verdi ?.. — Vazifem... — Vazifen mi?.. Hangi va-» zifen. Delikanlı elini cebine soktu cebinden — ufak bir — cüzdan çıkardı. — Elindeki — feneri bu cüzdana çevirdi. Osman polls müdürlüğü memurlarına ait olan bir. hüviyet cüzdanını gördü... Sonra gözlerini hayretle arkada- gına kaldırarak... Sen, dedi, Sen ha... Sen bir polis mi idin? — Evet sivil bir memur... — O Zaman İş değişir dos» tum. Sana yalnız cevap vermek değil... Senden yardım bile iste- yecoğim... Ben niçin buradayım biliyor musun? Elile ışıklı Iki pencereyi içaret eti . — Şu karşıdaki pencereleri görüyor musun, — Evet. — İşte o odada.. Evet © odada Kadri Beyin kaybolmuş kızının bulunduğunu zannediyorum. — Kadri Bey kimdir kaybo- lan kız kim oluyor... Perdenin Üstünde şimdi ince ve uzun bir adam gölgesi poyda olmuştu. Ağzında bir plpo vardı. Ve mütemadiyen konuşuyordu. Osman: — Kadri Beyin kızı benim nişanlımdır. Mademki polistesin Fenoryolundaki o meşhur kaçır ma hadisesini biliyor musun ? — Böyle birşey hatırlıyorum fakat ben şahsen bu İşle alâka- dar olmadım. — O halde beni dinle.. Fakat itiraf ederim ki çok yorgunum, Şurada oturalım. Turgut tabancasını cebine koy- muştu. Amma eli ihtiyat olmak Bzere mi cebinde idi? — Haydi başla fakat muhta- sar anlat ve gayet yavaş konu- şalım... x» Gayet kısa birşekilde anlattı- ği hikâye bittiği zaman hentiz oda da işık yanıyor. ve ince bir kadının odasının içinde dolaştığı perdeye arada bir akseden ışık- tan belli oluyordu. Turgut : Bir gölgeye baktı, birde genç adama baktı ve: — Peki tahtezzemin yol hak- kında ne düşünüyorsun dedi. O- nun Ööbür işle bir alâkası var mı zannediyorsun ? Osman büyük bir saffetle : — Hangi yoldan — bahsedi- yorsun ? dedi. Hangi yoldan olacak... Elike oturdukları taş yığınına vurarakı — Buradan Mühürdara giden yoldan. Osman yine durakladı... Acaba karşıdaki adam kendisiyle şaka mi ediyordu. — Hangi yoldan bahsediyor- sun dedi. — Yol şayanı hayret bir şey değil mi? — Tuhaf şey.. benimle alay mı ediyorsun yoksa sen sarhoş musun? — Sen yolu görmedin mi? — Hayır ben yol filân gör- medim.. ne söylediğini anlamak- tan âcizim. Turgut güldü. — Ne ise bundan sonra bah- sederiz dedi ve birden muhata- binin kolunu — dürttü: — Bak.. bak.. lâmba söndü. Evet hakikaten lâmba — &ön- müştü... Osman — bir deli gibi yerinden fırladı. — Ben gidiyorum misin?, — Hayır — burada mecburiyetindeyim, — Yine buraya avdet et. — Senl her saatte — burada bulabilir. miyim. — Hay hay şafağa kadar, O duvardan atlar atlamaz polis memuru hafif hafif seslendi: — Nazmi.. Nazmi. Orada taşların arkasından bir adat çıktı: —Bu çocuğun peşini bırakma. — Peki efendim. Ve gölgede Osmanın peşinden kayboldu. sen gelir kalmak * Evin önü karanlıktı... Sokakta kimse yoktu... Osman bir çılgın gibi koşarak sağa sola döndü... Imkânı yok... Imkânı yok bu kadar çabuk bir yere gitmiş ola- mazlardı. Eğer aşağıya doğru gitmiş olsalar muhakkak raatla- ması - onların önlerini kestirmiş Muhakkak Bir Define Var Yazan; Hatice Hatip 83 -0 935 u Oldu- Anlatmıştı olması lâzımdı demek onlar yuka- rıya doğru gitmişlerdi yahut da geldikleri Istikamete, Tabit İlk ihtimal bu idi. Ve bunun için genç adam... Koşarak © İstikamete gitti ortada kimseler yoktu. Bahariye caddesine doğru yürüdü. Yice kimseler yoktur. Işıklar hep sönmüştü.. Sokak- ta bir sessizlik vardı, Hiç bir yolecu görünmüyordu. Mahut evin önüne geldi.. Cenç kadının yüzü- nü görememiş olmaktan mütevel- lit bir azap İçerisinde adeta kıv- ranıyordu. Eve baktı. Ev işıkstız ve tema- mile sessizdi. Her halde İçeride kimseler yoktu. Adeta beş daki- ka meydan okurcasına tam evin karşısındaki can yerimde durdu. Eve baktı.. Baktı ve nihayet yü- rüdü.. *« — Ne 07.. Pek perişan bir haldesin !. — Evet onları göremedim a- deta birdenbire sırra kadem bas- mişlar.. Uçtular mı ne oldu. am lamadım.. — Adamları tanıdığını söylü- yorsun ya... O cihetten tahkikat yapmalı... Ve işte bu polisin va- zifesidir Osman... Iki adam sustular. — Şimdi ne yapmak emelinde Bin.. — Bilmiyorum bu gece çıldı- racağımı zan ediyorum. Esasen berbat — olan — âsâbım — öyle perişanki başını çılgın gibi salladı. Ve alnına ufak yumruklar vurdu: — Osman.. Osman ne olu- yoksun? — Bu gördüğüm kadın omu 1di?.. O değilmi idi. O ise.. De- mek kendi arzusile gözden kay- boldu.. O uzun boylu sırık gibi herifi takip etmek için, — Belki benzetmişsindir. — Benzetmek... Benzetmek.. Fakat yemin ederim ki her şeyi o İdi yürüyüşü o, o geniş ve mev- zun adımlar... Türk genç kızla- rında maalesef nadir görünen o serbest ve ahenkli yürüyüşü önün- den de ahenginden emin adımlar. (Arkam var) Meoşrutiyet mahallesindeki harap evlerden bir görünüş Bütün Bir Mahalle Yıktırılacak Mı ? Meşrutiyet Mahallesinin Arsaları Hükümetinmiş ( Baştarafı 1 inci yüzdö ) lak kabartıyorum: Bu yenl dert! Evlerinin yıktırılması meselesi ... Kahve sahibi şöyle anlatıyorı — İşin iç yözünü biz de iyice bilmiyoruz. Yalmız polis memur- ları bize evlerimizi yıkmamız için birer kâğıt Imzalatıyor. Buraları emlâki milliyeye aitmiş. Şimdi hükümet evlerimizi yıktırarak ar- saya sahip olmak İstiyormuş. Fa- kat işin asıl anlaşılmayan tarafı nedir. biliyor musınız? Mahalle içinde gördüğünüz no kadar yeni, gözel bina varsa onların yıktırıl- ması İsteniyor. Diğer harabelere dokunulmayor. Buna sebepte ye- ni yapıların kanunun müsaadesi olmadığı halde yapıldığı imiş. Biz yeni ev yapmadık ki.. Eski vira- neleri elimizden geldiği kadar yenilaeştirdik . Mahallede ikiyüz kadar evlin yıktırılması İsteniyor. İkiyüzü de böyle yenlleri.. Hepsi birden devam ediyorlar: — Biz kırk, elli senedir. bp mahallede oturuyoruz. Bu kik elli senedenberi de bem evlerini- zin, hem de yerlerinin verç'isini veriyoruz. Bu yerlerin artıl/ bize alt bulunması lâzımgelmez mi? Biz, arsalara takdir edilecek fiatları Gdemiye hazırız. Yeter ki dişimiz- den, tırnağımızdan keserek yap- tırdığımız — evler — yıktırılmasın. Hem biz sonra çoluk, cocuk açıkta kalınca —ne yapacağız. Halimiz ne olacak, Bu mahalle- nin yarısı sucu, bir kısmı seyyar satıcı diğer bir kısmı da çama- gırcı dullardır. Üç dört kişi beni yanlarına Yaz geçti, deniz mevsimi de göçtü demektir. Avrupa plâjlarında artık son şenlikler yapılıyor. Resimde | gördüğünüz güzel kadın, Fransız plâjlarında deniz kayağında birinciliği almış, 935 şampiyonu olmuştur. alarak mahalle içinde — yıktırı- masına karar verilen evleri göz- termeye başladılar, Mahallenin Ihlamur deresine bakan alt kısmında iki odalı bir ev gözüküyordu, Şöyle anlattıları — Bu ev yetmişlik bir ihtiyar adamındır. İkl sene önce yaptıra- bilmişt.. Bu —iki odada 17 kişi yatıp kalkar. Bu ev de yıktırıla- cak. Artık siz on yedi kişinin halini düşüinün. Yanyana kurulmuş - bitişik üç eve rastladık. Iki kenarındakiler beton ve yeni, ortadakl ise ahşap ve çok eski idi. Izahat verdiler: — Bu ikl kenardaki güzel evler yıktırılacak. Fakak ortadakli eve dokunulmuyor. Kenardaki evler kanundan sonra yapılmış ta... Sonra bir köşe başında henliz tamamlanmamış tuğla bir yapı karşımıza çıktı. Sordum: — Bu da yıktırılacak mı? — Evet.. Bu evin sahibi Ihti yar bir sucu kadındır. Bütün öm- rünce biriktirdiği birkaç yüz İlra ile bu eve başlayarak bu hale getirdi. Fakat şimdi yıktırılma kararını duyunca hasta oldu, evin içinde yatıyor... Şişlinin Meşrutiyet mahllesinde yıktırılmasına karar verildiği söy- lenen 200 kadar ev meselesi, bütün halkı üzüntü içinde bırak- miıştır. Ev sahipleri şaşkın bir haldedirler. — A, T. Sındırgı- Balıke- sir Postası Çoğaltılmalı Sındırğı, (Özel) — Eskiden yol olmadığı için Sındırğı ile Balı« kesir arasında posta hayvanla yapılırdı o zaman haftada 3 gün sındırgıya posta gelir ve giderdi. ştadi yollar; mükemmeldir. Posta nakliyatı kamyonla yapılmakta- dir. Fakat Sındırgıya haftada ancak iki posta gelip gitmekte- dir. - Balıkesirle — Sındırgi aras! kamyonla bir buçuk saattir, böy- le kısa bir masafade posta nak- llyatının haftada ikl güne inhisar etmesi Sındırgılılara teesstir - ver- mektedir. Bu hal bilhassa ticaretİ işlerinin genişlemesine manl o maktadır. — Antalya Avcılar Bayramı Antalya, ( Özel ) — Avcılar kar ranlık sokak mevkiinde toplan» mışlar, mevsimin İlk toplu avıni ve bu <v etleri ile büyük bir şölen vererek Avcılar bayramını kutlulamışlardır . Hastanelerde Belediyenin elindeki hastane- lerde yatak sayısı yakında E” mikdar arttırılacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: