" lâmet Her bakkı mahfuzdur. Yazan: Ziya Şakir SON POSTA OSMANLI SALTANATI GÖÇERKEN| en (Mütareke devrinin tarihi ) N.0147 16 /9/35 af Refik Halidin Yaptığı Bir Tamim Alâ- kadarlar Arasında Tesir Yapqşıştı Mustafa Kemal Paşa, Sivasta bir gün va bir gece kalmıştı. Bu müddet zarfında teşkilâta, Erzu- rum ve Sivas kongrelerinla top- lanmasına ve sair muhtelif husu- Bata ait görülen birçok İşler ara- tında, Dahiliye Nazırı Ali Kemal Beyin kendisi aleyhine valilere verdiği şifreli tolgrafı haber al- miştı. Mustafa Kemal Paşanın bu meselede en ziyade ehemmi- 'et verdiği nokta, telgraf muha- Lıhnıı sekteye uğradılmaması Adi, Buna binaen çektiği tolgraf- ların yerlerine verilip verilmedi- ğini tecrübe için — Amasyadan mabeyin başkitabetine bir telgraf çekmiş; padişahın cülüs gününün yıl dönümünü tebrik etmişti. Gerek bu telgrafın ve gerek diğer telgraflarının, Dahiliye Na- zırı Ali Kemal Beyin emrile ala- konulduğunu — haber - alıralmaz, fena hadalde — hiddetlendi. Ali Kemal Bey hakkında ciddi teşeb- büşlere — girişmek İsteti. Fakat © sirada ÂAll! Kemal Beyin Dahi- liye Nezaretinden İstifası haberi geldi. Şu halde, artık Ali Kemal Bey hakkında teşebbüsata girişmeye Tözum kalmamıştı. Fakat, tolgraf muhaberatını emniyet ve ge- altına — almak — lâzımdı. Mustaf Kemal Paşa, — hem bu maksadı temin (etmek ve hem de, daha hâlâ milii gayeyi idrak edememiş olan hükümet memurlarına bir iİbret dersi ver- mek için, - Erzurum Telgraf ve Posta Başmüdürü ile Merkez Mü- dürünün derhal tevkif ve Divanı Harbe tevdliini emretti. Va bu hâdiseyi de bir telgraf tamiml ile her tarafa bildirdi. Bu tamim telgrafı, alâkadar- lar arasında çok büyük bir tesir yaptı. Hakikati, en kısa yoldan herkese anlattı. Ancak; Istanbul- da, Telgraf ve Posta Müdürü Umumisi bu vaziyet karşısında büyük bir heyecana kapıldı. Bir taraftan — Dahiliye — Nezaretine Mmüracaat etmekle beraber, diğer — taraftan da Harbiye Nezaretine ge tezkereyi yolladı: — Aynon — Harbiye Nazırı Ferit Paşa Hazretlerine Husust ve mahremdir Devletli efendim hazretleri Üçüncü ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşanın posta ve telgraf mü< düriyetlerine tamiman vukubulan teb- İlgatını havi telgrafasmenia bir sureti leffen takdim kılındı. — Mütslezsından da müstefât olunacağı veçhile, Mustafa Komal Paşa hiçbir. mfatı resmiyeyi haix olmadığı halde, müdüriyeti âci. zeye ve dolayisile Dahiliya Nezareti telilesine merbut memurini hapis ve tevkife cür'et eylemektedir. Âmirin- den aldığı emri infaz etmek — suretil Yazifesini ifa etmiş olan bir memurun sazli Meclisi Vükelaca karargir olmuş bir askerl müfettiş tarâfından - hapla Ve tevkif olunmasi, bütün murla- Tımız Üzerinde müdüriyeti umumiye ve hatta hükümete karşı pek fena tesirler bırakacaktır. Bu gersit dalre- tİinde, telgraf muamelâtının temini telâmetine imkân yoktur. Çünkü me- MBurlarımıza karşı, sılatı Ümiriyetimiz 4 demektir. Muhaberatı mü- himmel devletin mihvericereyanı olan telgraf ve poşsta merkezlerinde mat- olan selâmetlidare ve iazibalı “fem'n etmek için her şeyden evvel bu İnzibati kananşikenâne bir istipdat ile * YÜREAR N ENCU Siz KD EAR ;%—. S üD DAr Te DA dr€rEK oğir : Aı’(fh[l._dlul#'/ı»îı:fğ)_'/ıl, , wei Dü ial VELİV SD EREİNR IK Za ee TÇ İĞİN A e od B gi şuL f bie Ç YGMMY e .ı—o—ıı.ıdı,.ı)ı'.,,_,i,; R ? D ER aV dAÇLA 4a1 Xe e opt .x #dazi Ca drar A'_.,',—' DOSİN LA ÜRUZE Ş M D FAŞ a 5 İLM İK AW Z u “Rofik Halidin mahut tezkoresinin ayni mahvedilenler hakkında tedabiri mü- esire İttihazını zaruri —görüyorum. Binaenaleyh, —memlekette — nevimâ anarşiye yol açan bu gibi lerantı key- fiye mütecasirlerine karşı lâzımgalon muamelenin tatbikinde teehhur edil. memesini, selâmeti n mamına istirham eylerim efendim, olbapta.. Posta vo telgraf ve telefon müdürü umumisi Refik Halit 5 Haziran 335 (1) Refik Halit Beyin bu tezkeresi haklımda, fikir ve mütalea beya- nına İüzüm görmüyoruz. Bunu; bugün karilerimizin, yarın da tarihin insaf ve takdirine terk etmekle iktifa eyliyoruz. * Mustafa Kemal Paşa, Sivasa geldiği günün gecesini - birçok mühim İşlere haşrederek - tama- mile uykusuz geçirdikten sonra, Erkenden — Erzüuruma — hareket etmişti. Burada, hadisat bu yörürken, Istanbulda da mühim vak'alar cereyan etmekte; bilhassa şu meseleler, efkârı umumiyeyi ehemmiyetle Işgal eylemekte (di. t — Harbiye ve dahiliye na- zırlarının, — biribirlerini müteakip istifaları. 2 — Parise giden murahhas heyetinin âhır ve akıbeti, 3 — (Hürriyet ve itilâf fırka- ar yada, ( post kavgası) yüzünden zuhur eden nifâk ve şikak, 4 — Manisa, Aydın ve Ay- valık cephelerindeki milll müda- faa bareketleri. Filhakika bunlar, o günlerin, * O günden bugüne kadar esra- rını muhafaza eden en mühim ve en dikkâte şayan hâdiseleri İdi. Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, biribirine zıt cereyanların hüsüle getirdiği tesirlere muka- vemet edememekten ; ve bâhusus vükelâ — meclisinde, — Dahiliye Nazırı Ali Kemal — Bayin milli müdafaa kuvvetlerile bu ce- reyanın yegâne — kaynağı olan Mustafa Kemal Paşa aleyhindeğ sarfettiği mesalden; sarayın, Da- hiliye Nezaretinin, Hürriyet ve Milâf fırkasının icra nleti vazife- () Bu tarihte, bir yanlışlık vardır. ( 5 Temmuz | olması lüzimgelen bu tarih bherhalde asabiyetin tesirile böy- lece, yanlış yazılmış olacak, #ini der'uhte etmiş o'an İstanbul Mmuhafızının aldığı vaz.yetten müe tecassir olarak — istila eylemişti. Ali Kemal Beyin, milit müdafaa kuvvetlerini arkadan süngülerle çevirerek ted'ip etmek ve Musta- fa “ Komal Paşayı da - her ne pahasına olursa olsün - İstanbula getirtmek için Vüke'â M.clisinde açlığı cereyan ile padişahın da bu cereyanı iltizam etmesi, Şev- ket Turgut Paşanın bu istifasını zarüret haline gelirmişti. Fakat aynı zamanda, Ali Kemal Bey de sağlam ve melin bir vaziyette değildi. Onun bu şuursuzca tek- Hifleri, aleyhinde maküs bir cere- yan husulüne. sebebiyet vermişti. Makul düşünen — birçok zevat, muhtelif vasıtalarla saraya müra- enat etmişler, Ali Kemal Beyin bu sakim fikirlerinden hasıl ola- cak vahim — neticeleri padişaha bildirmişlerdi, (Arkası var) Çok Önemli Tarih: İncelemeleri Türk Tarihi Kurumu Ay- dın Taraflarını Gezdi Aydın, 15 (A.A.) — Türk Tae rihi Araştırma Kurumu Başkanı Bayan Afet ile Fuat Köprülü, profesör Yusuf Ziya, Konya say- lavı Muzaffer Göker ve arkadaş- ları Trakya Genel Enspektörü General Kâzım Dirik'le böraber busus! bir otokarla Sökeye gek mişler ve ve burada Ilbay, Parti ve Halkevi Üüyeleri ve işyarları tarafından karşılanmışlardır. He- yet otomobillerle Balat ve Yeni- bisar köylerine giderek buralar- daki tarihsel eserleri ve bilhassa Millet ve Vidin harabelerini in- celemişlerdir.. Aydın Halkevinin gönderdiği bir heyet konuklara Yenihisar köyünde mülâki olarak Aydın Halkevi adına kendilerini selâmlamış ve arkadaşlarının say- gılarını sunmuşlardır. Heyet saat 19 da İzmire dönmüştür. Sayfa 8 Gece Yaşayan İstanbul : 6 üz Dokuz Yaşında Bir .Slüt Kaz_asu a Bu zavallı çocuk, gece yarıları ispirto kokulu barlarda hovardalara hüner- ler gösteriyordu. Ben bar sahibi olsaydım : — Barlar kıpanacak ve caz- bant menolunacak ! Diye bir haber çıkarırdım. O zaman bu masılar Üç gühr önceden tutulurdu. Ve biz, 1lnek avlamıya değ.l, ensem zi kaşımıya vakit bulamazdık. Sonra barların tenhalaşmala- rida, alaturka musikin'n kalk- m sından ve para buhranından fazla rol oymyan birşey varsa, © da, şimdiki kadınların duygu- sudur. Eskiden barlarda çekirdekten yetişme ecnebi kızları vardı. Onlar, bir kanunla sepetlenip yerlerini yerli yosmalara bırak- mıya mecbur edildiler. Meğer — “gelenler gidenleri aralır sözü, doğru kelâmların en yamanimiş. Çünkü bizim kadın- lar, bu iş, gıedenler kadar bece- remiyorlar. Biz, müşteri — kullanmanın, müşteriye İçirmenin, dans etme- nin, hattâ oturup kalkmanın, bak- manıı — gülmenin ne ince bir san'at o dugunu anlayamamışız. Evau şimdi öğreniyoruz am- ma, :ş işten geçti. Şirnd' burada çalışmıya gelen- ler içinda öyleleri var ki, ortahal- ll bir kapıda hizmetçilik bile edemezler. Halbuki — buradan — gidenler arasında Ööyle parçalar vardı ki bakanlar içmeden — sar- hoş oluyorardı. Şimd.kilerin — suratları, — tıpkı amoyak gibi müşteri ayıltıyor. Bu kadınlarda, benim eskiler- de baka baka öğrendiğim karı cilvelerinden biri yok. Eskiden bara suratları bir karış giren müşteriler, yarım sa- atte pişmiş kelle gibi sırıtmıya başlıyorlardı. 6i içeriye kahkaha savu- rumelıılu. bir çeyrek - otur- madan somurtmıya — başlıyorlar, ve yarım saat sonra da bi temizleyip kaçıyorlar, Hu &sa, bugün barların, biç olmazsı üç, dört sene evvelki kadar müşteri yüzü görebilmeleri için, bu kızları, avcılığı, tavcılığı öğreten — bir kursta — okutmak lâzımdır.. Yoksa bu gidişle barlarda ağırlıyacak müşteri değil, avlaya- cak sinek bile bulamayacağız, Masalarda oturan kadınların halleri ve kılıkları, gelen bir müş- teriyi karşılamıya koşan dertli gar- sonun sözlerine karşı duyduğum inancı artlırıyordu. Hepsi de; ana baba zorile görücüye çıkmış erkek düşma- ni geçkin kızlar gibi somurtu- yorlar, boyaları akmış uykusuz göz'erini, sahte ve soğuk bir şuhlukla süzüyorlardı. Ve bu hallerile yolunmıya en gönüllü bovardaları para harca- mıya tövbe ettirebilirlerdi. Baslt bir hesap bana; masa- ların arasında, müflis bir tüccar edasile dolaşan bar sahib'nin bir gecede girdiği ziyanla, bir şairin bir senc beslenebileceğini öğretti. Onun, ziyan defterini kapamak için, barın kapısına kilit vurma- ması nedendi? Acaba bu bar, onun Tiyanını örten gizli bir men- faate alet mi ediliyordu? Bir aralık bu sorgularımı açığa yuracak oldum. Fakat sonra, bu şöpheyi tamik hakkının, vazife ve selâhiyetinin bana değil, ıılıı.hı,ı_ ee ik Yazan: Naci Sadullah alt olduğunu düşündüm. Ve suse mayı tercih ettim. ü * Biraz sonra barda varyete numaraları (!) başladı. Eğer orta» ya çıkan kadının; bugün ince bir san'at bhaline gelen dansıtı ilk ve ip! şeklini - alay için , taklit ettiğini söyleselerdi haylı gülebilirdim. — Fakat adımlarını tempoya bile uyduramadan sıçras : yan bu tatlı su yosmasını “Avru« padaki dans mektebinden diplos malı (!) san'atkâr (!),, diye ortaya çıkarışlarını bana ve seyircilere hakaret saydım. Hele ondan sonraki numara (!) sinirlerimin — gerginliğini — eyleeo artırdı. Çünkü bu gefer ortaya, en çok 9 yaşında bir çocuk Ça karmışlardı. Müreffeh — yaşıtlarının uyku çektikleri bu İlerlemiş saatte hos varda sarhoşları keyfe getirmiye cabalıyan zavallı yavrunun kansıs yüzündeki sihbatsizliği boyayla, pudra ile, makyajla gizlemiye çalışmış'ardı. 9 yaşında çocuğun kaşık keç dar yüzünü, piyasaları en düşküü kaldırım yosmalarının suratlarına çevirenler bana, onun küçük yüs zünde kendi büyük cinayetlerini boyamış gibi göründüler. , Üstelik de çocuğunm ellerinde; boyundan büyük çerkes kamalak n vardı. Ve o, çelimsiz kollarile güç taşıdığı bu koca, keskin, sive ri kamalarla, dağ boylu kazak« ların yaptıkları en tehlikeli oyun« ları taklide çabalıyordu. Ve ne hazindir ki hovardalar onu seyretmekten zevk duyabk liyorlar, hattâ onu alkışla aynl numuaraları tokrara davet ediyom lardı, Acaba içki insana, cinayetleri seyirden zevk duymak hassasıni da mı veriyor? Öyle olmasaydı, — çocukları, hattâ hayvanları korumak içla cemiyetler kuran bir şehirde, 9 yaşında yavruların küçük ellerine kalem yerine saldırma — verenler alkışlanır mıydı? Çocuğun işinl bitirişinden son« ra babası olduğu söylenen şüpheli bir menajer, — elindeki tepsiyl cinayetinin — parsasile — dol; « Müşteriler bu işin oluşuna de bitişine isyan etmişlerdi. epsiyi, küçüğün hayrını gö remiyeceği paralarla dolduruyor« lar, ve: — Yazık, diyorlardı, üç defa- dan fazla oynamadı ! Parsayı hayranlık ve takdirle süzerek ilâve ediyorlardı: — Lâkin, aşkolsun doğrusu.. Bu yaşta cocuğu böyle yetiştire mek bir meseledir ! » »« Yalan değil. O yaşta çoces ğun Ööyle yetiştirilmesi hakikatea bir meseledir !... Ü Ağır bir söz — sarfetmekten kurtulmanın yolunu, tepsinin önüme gelişinden önce kapıyi boylamakı« , ta buldum. Çıkarken kulağıma yanların- dan geçtiğim iki kılbıyığın sözleri çalındı. Birisi: — Hovardaya bak, dedi, tep- sİyi görünce cızlamı çekiyor ! Öteki cevap verdi: — Çeyrektan kaçinan ne diye “bar,, a ge'ir enlamam ki ?