Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W | B t O M T —. a Ve O a e B BÜ EĞİ ' —E FT ME F * L SON P O STA Ağiıtoı 15 Hint Denizlerinde Türkler Piri Rele- Murat Reis - Yazan: M. Turhan Hadım Süleyman — Tez Bizim Toramanı Çağır, Kaygusuz Da Gelsin!.. — Onu tanıdın yâ vezir, iyi tanı- dın. Zaten tanımamak da olmazdı kl. O, gökteki ay gibi yıldızlar içindâ de parlar, kendini teanıtır. Böynine —yükselen kanların bir kısmını güçlükle damarlarına gerl çeviren Süleyman Paşa bağırdır — Biregel, kim var orada? lçıri giren iri yarı bir nefere emir vordil: — Tiz —bizim Toramanı Kaygusuz da bile gelsin, Onlar, Aden Emiritin kamaraya girdiği dakikadan berl yanyana, baş- başa bulunuyordu, kulak kulağa ko- nuşuyorlardı. Emirin zıvanadan çıktı« ğını sezmiş olmamakla beraber To- ramanı İsteyeceğini kuvvetle oranla- yan Safer Reis, bu duruma kargşı ne yapılacağını bir kerre daha delikanlı- ya öğretiyordu. Paşanın Toramanla birlikte kendisini da İstediğini du- yunca neş'elendi —E, övlüt, dedi, artık <zorluk çekmiyecöksin. Çünkü ben yanında- yım, ne yapılacağını — kestiririm, yaparım. Biraz sonrâ İiklsl de kamaraya girmişlerdi, Safer öndeydi, arkasın- daki delikanlının birden görünmesine göyle böyle engel oluyordu. Emir Âmiri Süleyman Paşanın Türkçe ver- diği emirden yalnız Toraman gelme- çığır. — Bini anlamıştı, onun çağırıldığını sde zinsemişti, zili takıp oynıyacak bir hale gelmişti. Gerçekten deli gibi ellerin! ovuşturarak, gülünç bir bi- çimde gövlg getlirerek kapıyı gözlü. yordu. Beklediği ayın süzülüp içeriye dolacağı kapıdan, ruh dediği esiri | mahlükun bir ışık Aakışile gözlerine dalacağıni umduğu o açıkliktan boylu, poslu vö güçlü kuvvetli bir adamın girdiğini görünce yine zıvanadan çıktı, arkadan bir başkasının girlip girme. diğini anlamıya 1lüzum — görmeden çırpınmıya başladı : — LA ya vezir, Tornman bu de- BiL o bir peri, bu bir ifrit, O bir nur, bu bir gece, Ve Toramanı Tarını açtır — Geldin mi ruhum, beni buldun mu nurum | Feryadile ilerl atıldı, delikanlıya sarılmak İstedi. Hadım vezir, kendi gözü Önünde korucusunu kucaklâmı- ya yeltenen zirzop hükümdarı yaka- lamak için yerinden fırlamak Istedi, beceremedi, yalnız gürledi; görür görmez kol- — Bre Kaygusuz, dini bilmezi, yakala! Paşanın böyle gürlemesine, köpü« re köpüre bu emri vermesine lüzum yoktu. Safer Rels zaten kolunu yan- lamasına uzatmıştı, Toramanla Emir Amirin arasına çelikten bir set çek« (mişti. Ruhu bir bozukluğun alevlen« mesile dimağ muvazenesini dü kay- baetmiş olan, ne yaptığını o buhran sırasında — bilmeyen Emir önüne dikilen sedde çarpar çarpmaz sendü« ledi, geriledi. Eakat Idraki felce uğe ramış olduğundan kendini gerl İten engöli seçemedi, saldırışını tazeledi, “ zuht, habibt ,, diye haykıra haykıra bir daha atıldı. Bu saefer Saför Rels onu kolundan yakaladı, köşeye doğru türdü, güzel bir arapça ile emrettlr — Dur ya efendi, gurüya otur, uslu dur. Toramanın senden şikâyeti var, davası var. Paşa hazretleri dinlesinler, hüküm versinler. Sürekli yer sarsıntılarından, yıldı« rım püsküren gök gürültülerinden, korkunç yangınlrdan Ürkerek aklını kaybeden adamlar çoktur. Aynı hâ- diselerin bu kaybolmuş akılları yerine getirdiği de görülmüştür. Aden emiri de koluna yapışan pençenin xoru, kü« lağında uguldayan gür sesin gümbür- tüsü ile işte böyle bir hâlete erdi, birden kendini topladı, atılmaktan vazgeçti, haykırmayı bıraktı, bön bön dört yanına bakmiya koyuldu, Kuvvetin ve kudretin yaptığı bu değişiklikte bellki Toramanın varlığı da ayrıca Amil oluyordu.- Onu karşı» koma şu ken. sında görmekle Emirin sarsak kafası "e *i - üü Bu etten, kemikten yapılma bayrak Türkü köle yapmak ve üstelik onların namusunu kirletmek İstiyenlerin sonu- nu gösteren korkunç bir yaprak gibi yükseldiği yerde sallanıyordu... muvazenesini buluyor gibiydi. Hadım Verzir, kendi korucularindan birine vö kendi görü önündü yapılan Şu umulmaz muamoleden ve Toraman hâkkında Emirin delice gösterdiği ilgiden dolayı zaten küplere binmişti. Aden kalesini filân unutarak hayal- yötine sürülen Jlekeyl — temizlemek kaygusuna kapılmıştı. Onün düşün- cesine göre adamlarından birine göz koymak, nikâhlı karımına ilişmekten ayırt ödilemez bir edapsizlikti. Hole o adama böyle atılmak namus İle alâkalı hörhangi bir sahneye benzetil«s lemeyecek kadar ağır bir işti. Bundan Gtürü gu Aden Emiri denilen bozuk ruhlu adamfi mutlaka cezalandırmak lstiyordu. Safer relsin söylediği sözler onun bu düşüncesine bir de merak aşıladı, oturduğu yerden, dağ kımıldanmasını andıramn — Ürkütücü bir — hamle ile kımıldadı.. Bre kaygusur, dedi, çabuk söyle, Toramanın bu heriften ne dâvamı var? — İzin verirsen onu kendi söylesin, Toraman İlerledi, kollarını göğsüne kavuşturdu, yürekten gelen alevli bir hınç iİle Aden sarayına girdiği günden savuştuğu güne kadar başından ge- çenleri anlattı, sonunda şunları söyledli — Devletli vezir, —sonin kapına gelmiştim bu adamdan Öç almak için geldim. Beni kadın yapmak istiyen bu kadın yapılı mezbure, aslrayında aslan kesiliyor, benim gibi garip yi- gitleri zencire vuruyor, zindana atıyor. Niçin?, Çünkü dünyaya yalnız ırz yıkmâk için geldiğine İnanıyor. Ben taşıdığım — kandan aldığım yürek pekliğiyle, güçlile köndimi korudum, korudum, halayıklıktan yetme odalık- lar gibi kirlenmedim, er kaldım, Lâkin — onun pis — bakışlarından yüzüme bulaşan kiri, onun vurduğu kamçılardan tenimde kalan izi silmek lsterim. Bu bönim hakkımdır, sen hakkımı verir misin. Şimdi —zıvanadan çıkma — sırası hadım vezire gelmişti. Fakat İrade- sine hâkim oluyordu. Birden köpür müyordu. Zihninde sıralanan ;bir sürü sahnelerden birini seçmeye çalışı« yordu. Toraman sözünü — bitirince Emir Âmire çevirdir — Bak, dedi, Toraman neler söy- lüyor? O, bönbön delikanlıya baktı, gamlı gamlı İçini çektir — Anlamadım yü vörzir. Bizlm Toraman Şimdi türkçe konuşuyor. — Benimle tatlı — tatlı — arapça konuşurdu. — Yine konuşsun. ( A_;Iuııı var) ge Dr. ibrahim Zati Belediye karşısında Piyerloti caddesinde No, 21 Hergün öglodıı sonra hastalarını kabul eder. : : üde Büzülük k d . AM Ilk Çin Elçisi İle Konuştuk ( Baştarafı 1 inel yüzde ) # — Üç aydanberi memleke- tinizde bulunuyorum. Çin'de iken takip öttiğim büyük Türk iİnkı- lâbını yakından görmek ve aarı- mızın en büyük dâhisi diyaebile- ceğim Şefiniz Kamâl Ata Türkle görüşmek şerefini kazanmak için Ankaraya gittim. Burada inkılâ- bın ruhunu anlar gibi oldum. Türk inkılâbı hergün büyüyen, dalbudak salan va bol meyva ve- ren bereketli bir ağaca benziyor. Memleketinizde en ziyade dikkat gözüme — çarpan — şey — halle ile onu, Kamâl Atatürkün baş- kanlığı altında idare eden büyük adamlarınızın arasındaki çalışma ortaklığı, daha ziyade Co-ordi- natlon ruhudur. Anadoluda yap- mak İstediğim bir tetkik gezisin- de bunun daha açık misallerine | tesadüf edeceğim şüphesizdir. Çinle TIcaret Mukavelesi Sefire Çin'le aramızda ticaret mukavelesi yapılıp yapılmadığını sordum, General bu sualimi şöyle karşıladı. — Bugün Türkiye ile Çin arasında bir ticaret mukavelene- mesi zeminini mütalean etmekle meşgulüm, Çinin tütün, Üzüm, İncir ve salr kuru meyvalar gibi Türk mallarına İyi bir piyasa olabilece- ğini zannediyorum. Türkiyenin de Çinden çay alabilmesi mümkündür. Ancak Türkiyede bugün istihlâk edilen çayın büyük — bir kısmı Seylân çayıdır. Fiatlar rekabet edebildiği takdirde bunun yerine Çinin nefis çaylarını ikame etmek kabildir. Henüz bir ticaret and- laşması İçin müzakerelere baş- lanmamıştır.,, Çin - Japon Münasebeti Ne Durumda Sayın elçi, Çin - Japon müna- sebetleri hakkında da — kısaca demiştir ki: — Çin - Japon münasebetle- rinde son zamanlarda hiç bir değişiklik — yoktur. —Yeni bir hâdise de olmamıştır. Japonyanın bazı iktisadi ve malt imtiyazlara mukabil Çin hükümetine bir uyuşma teklif ettiğinden de res- men malümâtım yoktur.,, Çin Ve Türkiyenin Tarihsel Münasebetleri Çinliler tarihin çok eski de- virlerinden berl Türklerin Iyi bir komşuları olmuşlardı. Hattâ Cen- gizin Torunu Kubilây da Pekinde “Han Babg,, bir Türk devleti kurmuştu. Muharririmiz General Hayatzaya Çinde bu tariht mü- nasebeti hatırlatan Türk eserlerl bulunup bulunmadığını son bir sual olarak sormuştur. — Aldığı coevap da şudur t ü Türkiye ile Çin arasındaki münasebat gayet eskidir. Ankarada Türk Tarihl Tetkik Kurumunun talebi Üzerine Türk - Çin tarihi münasebetleri hakkında bazı tetkikat yaptırmaktayız. Ne- ticesini henüz bildirmedik. Çinde Sey * Ven vilâyetinde Cengizin torunu Kubilây Kaana ait şapka kılıç, bıçak, mızrak ve elbise gibi bazı şahst eşya — bulunmuştur. Bunlar orada muhafaza edilmek- tedir. Son yapılan kazılarda Türk « Çin münasebetlerini gös- teren bazı taş yazıları da bulun:- muştur. Bunları da tarihçilerimize tetkik ettireceğiz.,, Muharririmize büyük bir tevazu ile beyanat veren General Ha- yatze, muharririmiz otelden ayrı- lirken — memurlarından — birisini koşturmuş ve Ankaradan daha fazla tarihit malümat gönderebil- — mek için vâzıh adreslal aldırmıştır. M7z L İLd. Dinarlı Mehmet Mey- Cıkh dana ( Baştarafı 1 inci yüzde | — Bırak, boğulacağım | Dinarlı, dev boylu pehlivanın koltuğundakl kellesini, güvercin azatlar gibl bırakıyor ve ilk kar- şılaştığı pehlivana sesleniyor : — Birax da sen gel bakalım ! Temindenberi dinlendin artık ! Mütemadiyen resim çeke çeke filimlerini bitiren fotoğrafçı, yet- miş dakikadır dinlenmeden boğu- şan Dinarlının, uzun bir uykudan yeni uyanmış kadar rahat yüzüne bakarak, hayretini gizleyamlyor : — Bu adamın en aşağı sekiz kalbi ve bir o kadar da ciğeri olsa gerek. Çünkü bu kadar bo- ğuşmanın yorgunluğu, bir insanı değil, bir boğayı dabi yıkabilir | Mindere ikinci çıkışından az sonra, kötü bir vaziyete düşen dev boylu pehlivan Dinarlıya bağırıyor : — Yavaş ol yahul Ben Cim Londos değllim ! Ve, bu oyundan kurtulup minderin dışına kaçarak ilâve ediyor : — Altmış yaşımdan sonra, seninle oynaşabilir miyim ben? Meğer, söylediğinden yirmi yaş dinç ve genç görünen bu pehlivan, Dinarlının babası Yusuf Hüseyinmiş. Yorgunluktan daralan göğsünü geniş nefeslerle ferahlaştırmıya çalışarak, diğer bir pehlivanı ortaya çeken oğlunu, derin bir baba iftiharile süzdü ; — Azkalsın bacağımı kıra: caktın ? Dinarlının, “Mülâyim,, pehli- vanın adına kanmadığı belli, onu lsmi kadar yumuşak — bir rakip saymadığı, yaplığı — İdmanların sıkılığından anlaşılıyor. Bir aralık kendisine, bu müsabaka hakkın- daki düşüncelerini soracak oldum: — Bu, dedi, piyango İçin bilet alan bir İnsana; “Kazana- cak mısın? diye sormaya benzer, Çünkü bu suale cevap verebil- mekliğim için, — ben Mülâyimin kuvvetini, kabiliyetini, maharetini patates gibi teraziye koyup tar- tabilmekliğim lâzım., Görüyorsu- nuz ki, kazanmak — için elimden geleni yapıyorum |,, Son idmanını da babaslile ya- parak minderden çıktıktan sonra, Yusuf Hüseyinin elini öptü. Yu- suf Hüseyin buna, kalın dudak- larını, oğlunun terli yanaklarına yapıştırmakla mukabele etti, ve A 'Dinırlının yapacağı Amerikan güre- şinde böyle ayak ısırma da var alafranga Idmanlar, alaturka sere- moniyle sona erdi. Ben, tıpkı, kill- seden çıkan bir adamın camiye girmesini andıran bu tezatlı sere- moniden sonra, Dinarlının kırk sekiz saat sırt Üstü yatıp dinle- neceğini sandım. Fakat meğer o, bizi saatlerce ayakta dikilip seyretmekle bile yoran bu boğuşmalardan sonra, uzun bir do koşuya çıkacakmış. “ Mülâyim,, pehlivan müsterih olabilir. Çünkü bu zorlu idmanlar pa- zara kadar slirerse, Dinarlının bazuları kuvvetten ve ciğerleri takatten haylı düşecektir. Pehlivanlardan Soruyoruz: Kızılcahamam Mü- sabakalarına Git- mek İster Misiniz? Bu Takdirde Bize Bir Mektup Yazınız! Ankarada Kızılcahamam İlçe- baylığı tayyare şubesi 30 ağustos zafer bayramı İçin bir pehlivan güreşl tertip etmiştir. Bu güreşe gireceklerden başa 100, baş altı- na SÜ, ortaya 30, ayağa 10 lira verilecebtir. Müsabakalara iştirak etmek İstiyen pehlivanların, nerede bu« lunuyorlarsa, oranın hava kurum gubelerine baş vurmaları, ve bize de adlarını bir mektupla bildir- meleri kâfidir. Tenin tarâvâti için sırrım İyi hazım CHARBON DE BELLOC, hazım olhazının en mükemmel dezenfekta- nıdır. Toz veya pastil olarak alındıkta en eski ve muannit mide ve barsak rahatsızlıklarını ve ishali serlan tedavi eder. Midede lâtif bir his tevlit eder ve iştahayı açar, hazmi kolaylaştırır ve İnkıbazı defeder. Yemekten sonra hissedilen mide ağırlıklarına ve sul hazimden mütevellit baş ağrılarına, mide ekşiliklerine ve yanmalarına velhasil mide ve barsakların bütün ae sabi halâtına karşı pek mükemmeldir.