Tür Yazan: M. Turhan kler Piri Rele- Mutrüt Reiz - Hadım Süleyman ı Toraman, Ayıboğanı Yendikten Sonra Hadım Vezirin Önüne Dikildi Kaygusuz Yaşar omuz silkerken Ayıboğan delikanlının Lâkin onazik nesne bahçel de, duvar yüzlerinde görünen ben- gerleri gibi çabuk kırılır bir. mata değildi. Ne Idüği bilinmez bir maden« den yapılmış gibiydi ve işte sert ve katı bir çınarı andıran koca Ayıboğamı kıvrim kivrim kıvrandırıyordu. Doğruluğu seven, doğruluk uğrun- da kendi yanlışlarını da seva seva ;söyleyen Süleyman Paşa, pek göven- diği pehliyanın yenilmek değil, ter döke döke bir yıgın suya dönmek üzerö bulunduğunu görünce bağırdı. — Yöter, — delika Sen kolu bükülmez bir yiğit imişsin. Ayıboğanı birak, yanıma gel, Ve kayğusuz Yaşara döndü: evlât, bu genç Türk peri çocuğu | Jâkin beni yıkılmıyacak, düşündürüyor. — Tuhaf. Onun adımlarında ben ayı boğanları boğarım diye bağıran İbir çıngrak mi asılı? — Er gözü er yürüyüşünü kolay sezer paşam, Bu sırada Toraman da ialak pese tile çevirdiği Ayıboğanı bırakıp ha dım vezirin önüne gelmişti, kollarını kavuşturup durmuştu. Süleyman Paşa * Berhudar ol evlât. Yaman püh- livan imişsin ,, deye çocuğa İltifat #ttikten sonra küçük bir semun İrili- şindeki elini tüysüz götürdü, bir müddet düşündi — Vallahi delikanlı, dedi, seni de yanıma almak isterim amma ortada bir güçlük var. Benim korucularım, otuz yıldanberi, bin tanedir. Ben bu sayıyı uğur tuttum. Bugüne kadar da onları ne bir eksilitim, ne bir çoğalte tım. Oturak veya çırak olmak çağına gölenleri her yılbaşı değiştiririm, yere İârine yenilerini alırım. Halbuki şimdi yıl ortasındayız. Böyle bir değişiklik yapamayız. Seni de korucular ocağın- dân gayrı yere vermiye kıyamayız. Bilmem ki nöydelim Kaygusuz Yaşar, yine pervamızca söÖze karıştı : — Uğurun iyisl binbirdedir. Torae mani da yanınıza alıa, korucularınızın sayısı bin bir olsun. Hem tek bir sayıdır, bem Tanrının ad v a üye gun düşer, uğur getirir! Bin bir rakkamı, ordularda gerçek- ten uğur tutulurdu. Birçok tarikatler- de binbir taneli tespih çekilirdi, yine Yaşarın dediği gibi Tanrımın binbir adı olduğuna inanılırdı, *esile ile söylenen “Bin — bir çeşit, bin bir düşünce, gekillerde tek- rar edilip —duran — bu sayının dili- mizde yer alması da işte o yüzdendir. Süleyman Paşa, bu fikri de onay- ve Üzerine atılmıştı. Himesiz bir. teşekkürle ayrılırken Ha-» dım vezir yayvan yayvan geviş geti- riyordu, için İçim söyleniyordu. - genç yıldızım vardı. Şimdi bir de ay yakaladım. Artık bizim ko- Bak gökyüzüne döndü demektir. Gel keyfim gel Na güsuz . yaptıklarını değildi. Kalabalık arasında karşı ve kaçak bakışlarla rek duygularını 4i dır. ıtı";ııırîl biribirlerine yü- leyen Aşıklar var- oramanın kimsoye y gözleri de © mdaki engin — belâgatı taşıyordu ve gönülden gönüle birçok geyler götürüyordu. Yalmız — şu var; kaygusuz Yaşar, gözile konuşmasına rağmen hiç de bir âAşık Özlemi tanı- mıyordu. Toraman da, görzile dinle. diği ve cevap verdiği halde bir sev- gili durumu alınıyordu. Onlar candan dost gibi görünüyorlardı, ancak du- rumlarından bir sır, bir kabalık, bil- mecemsl bir Örtülülük sızıyordu. Ya- şar yanındakiler, onların birbirini ta- mıdıklarından İşkillenmemişlerdi: Lâ. nia kucaklaşan — gözle- m derin bir dostluğun derln- çılıp kapanıyordu. Hindistan Yollarındat Süveye, Hadım Süleyman paşanın yadi bin Yeniçeri ve on üç bia gönüllü ile Kahireden goldiği gün, Kızildenizin «n k bir llmanı idk Ö denizde dolaşan Osmanlı donan- ma da merkezi yine bu lilmandı. Şimdi yırtık ve kirli bir tarih bayrâğı gibi gamlı bir. sima taşıyan bu llman, dört yüz yıl Önce Afrikas dan bütün cenubi kürreye açılmış kudretli bir ağız gibiydi. ağızdan Umman denizine, Hint deni- zine bir çok destanlar püskürürdüler, Ve oradan Himalâya ile konuştular, yası, İngiliz haşmö- da şuphe yoktur. Evât. Süveyg limanı vaktile çok mühim bir yerdi. Firavun Sezvlatrisin ve çocuklarının, Mısırda hüküm süren İranlı Satra, peratoru Trayanla — Adriyenin, Hicazlı emlir Amrin zaman zaman çalışarak Akde- nizden Kızıldenize - Nil yatağı boyuna göre * açtıkları cetvelde Süveyşin, tablattar kerteyi bulmuştu. Ferdinand Doleseps, bütün o Fravunların, Satrapların, ime peratorların, Arap emirlerin adama- kıllı başaramadıkları büyük işi yaptı. Süveyg berzahinı - bir fen hamlesile * Bon Posta © İstapbul gelir ve parma BÖOÖRSASI 1 - 8 -1935 Türk Devlet Borçları Lira Lira 475 T.B. 126,07,6 || X8 Hazine B. b7,50 X7,5 T.B. (I 20,35 Dahlit tetikraz 94,00 47,5 T. Bi li 26,80 “ Devlet Demiryo! Lira Erganl 85,00 SıvasErzurum 95,50 Aaadolülveli 45440 || , Sosyetoler Eshamı Borçları Lira Anadolu Mü. A H 4 60 H. » 100 Lira Vç B NU —— 90 .» » Hu 9,50 || Bomonti * w Name — 9,50 | Terkos | Merkezl. D 53,00 (| A. Çekler Krş. İsterlin — 6n,10 P. Frangi — 12,03 ” Nakit Tat. Tramvay İT.L. içi 947041 0,7970 Liret Dolar Krp 1 Mark 40 20 Drahmi — 24,00 20 Leva n 20 Ley 18 Krk 169,00 BE— | 620 14 ığB 20 F.Frangı 1 Dolar l Borsa Dışında Ki LK || Mübadil Bom. 74 Gayri, , 1475 Altın 933 Mecidiye — 8240 Kredi Foasiye 1688 senenl — 126;50 85;50 W7,ST. borca Si l 7405 Dolar | İsterlin Ox Bankamı Paris Borsasında Paris, 1 (A.A.) — 31 tarihli ParisBorsa durumu: Çok önemsiz surette oynayan başka eshamın iyice faaliyeti ara- sında, Önemli bir yükseliş kayde- rantları piyasası, m Borsasının dikkat nazarını çekmektedir. Londra Borsasında Londra, 1 (A.A.) — Sterlin lirasına nispetle altın dövizin kalk- ması, dün, o derece önemli ok- muştur ki, İngiliz Kontrol Kuru- mu 74,81 den frank sattırarak müdahaleye — mecbur kalmıştır. Filorin 7,32 den 7,29 a yüksek miştir. Zahire Borsasında Dün Borsaya gayet az buğday gelmiştir. Gelen buğday 148 ton, un da 55 tondur, Flatler düşmekte olduğu için amcak ihtiyaç nisbetinde ve pek az miktarda maktadır. Unlar 640 kuruş arasında, yumuşak buğdaylar 6 kuruşla 5,35 para arasında, — sert buğday 4 kuruş 10 paraya satılmıştır. ortadan kaldırdı, topraktan bir sedin iki kı na yüz binlerce yıldanberi dudaklarını dayayarak sönmez bir özlemle kargılıklı göresilerini ( has- vetlerini ) mırıldayan iki denizi biri- birine kavuşturdu. Kızildenizle Akdeniz 15869 ikinei teşrin ayının yirminci gününden berl kucaklaşmışlar, gündenberi — göğüs'erinde hasreti — dindirmişlerdir. Ferdinand Dolesops, mermer bir endama bürü- nerek kanalın bir kıyısında, artık ebedileşen bu birleşmenin şen kah- 1 dinleyip duruyor ve kürre- gıdan yukarı, yukarı- nda, denizler bir- lamayı - borç Y Fakat bu büyük iş, İşte o ünlü ve önemli Süveyş limanını öldürdü, bir harabeye çevirdi. Ferdinand Do'e- sepsin heyke'l, kızıl denizin bir köye- sinde mermerden bir zafer üâbidesi Çise bugünün Süveyş İlmanı da o za- fere karış cıkh bir karardır. 1588 yılının Haziranında İse o karar yoktu, Süveyş limanı Himalâyalara kadar sesini duyuran bir ağızdı Hadim Süleym: bu ağız; birı cenubi — ki püskürmeye Daha Önceden tersaneler harekete getirilmiş ve her şey hazırlanmış olduğundan Süleyman Paşa, Süveyş Himanında çok eğlenmedi, gelir gelmez ordusunu gemilere geçli Donanma yetmiş iki yel retti, kürekçilerin çoğu tutsaklardan seçilmişti.. (Arkası var) ve oraya geldiği gün destanlar ” Molla Necmi eana yakın bir adamdı. Zengindi. Senenin bir kısmında memleket memleket ge- zer. bir kısmında da oturur, büyü kitaplarını okurdu, Çünkü ilmi ruha merakı fazlaca Idi birar. Hemen her şeyi bilirdi. Hele gevezeliği de olmasa diyecek yoktu bu Molla Necmi. Bu- nunla beraber tatlı söyler ve dinletirdi. Geçen gün, ölü sanılarak dirl diri gömülen biçareleri konuşu- yorduk. Molla hemen söze karıştı: — Ben, dedi, eski valilerden birini tanırım, Bekâr ve çocuksuz olduğu için ikl yeğenini kendisi büyütüp yetiştirmişti. Bu delikan- hlardan büyüğü kimyaker olmuş- tu, kuçüğü de doktor. Vülinin büyük bir korkusu vardı: Dirl dirl gömülmek! Iki de bir de doktor yeğeni- | me dert yanıyor, “ eğer, diyor- | du, ölecek olursam sakın acele etmeyini! Kat'i bir kanaat edin- | mek için ne yapmak mümktünse yapın. Çünkü diri diri gömül- mekten çok korkuyorum.,, Tabit yersiz bir korku. Fakat ne yaparsınız? Bu, onda sabit bir. fikir haline gelmişti. Canlı gömülmek derdinden kurtulup da bir türlü rahat edemiyor, kendi kendine hayatını zehirliyordu. Eh, hepimizin başına gelecek şeydir bu, Dostum günün birinde yatağa düştü. Ve birdenbire dünyaya gözlerini kapayıverdi. Doktor amcasının — dileğini yerine getirmek için çok çalıştı. Şunu yaptı, bunu yaptı, fakat kendisinde hiçbir hayat izi göre- medi, “Amcam ölmüş; muhakkak ölmüş!i,, dedi. Ve ölüm haberi yıldırım — bizile — şehre yayıldı. Cenazeyi kaldırmak içla hazırlık- lara başlandı. Kimyaker yeğen başka yerde oturuyordu. Çağırt. tılar, hemen geldi. Beklenmeyen bu ölüme o da çok Üzülüyordu. Kardeşine sordu: — Amcamın diri diri gömül- mekten ne kadar çok Urktüğünü biliyorsun, dedi. Hataya düşme- mek için yapılması lâzım gelen şeyleri yaptın mı? Doktor cevap verdi : — Evet ağabey, yaptım. Hem de fazlasile. Yalmız, yine yanılmış olmaktan korkuyorum. Kimyaker düşündü. — Dur bakalım öyle 1se! Dedi. Ben gelirken, bazı Ameri- ka yerlilerinin buna benzer vak'a- larda kullandıkları ilâçtan getir- dim. Bununla amcamıza bir iğne yapacağız. Eğer hakikaten ölme- miş ise vücudü yemyeşil kesilecek Yalnız beklemek lâzım. Biraz geç belil olur bu., Eğer iğneyi şimdi yaparsak, yarın sabah neticeyi alabiliriz. Yapacaklarını yaptılar, Bütün gece doktorun gözüne uyku gir- medi. —Herkese ölümünü ilân ettiği amcası eğer diri ise hall yamandı. Çünkü — mesleğinde bütün — civara Ün salan ue« talığı suya — düşecek, — âleme maskara olacaktı. Soğuk soğuk ter dökerek ikidebirde cesedin Üstüne iğiliyor, işin neye varaca- ğim gabırsızlıkla anlamak - İsti- yordu. Sabaha karşı: — Çok tuhafl Amcam can çekişmedi, birdenbire gitti. Sonra, aradan bu kadar zaman geçtiği balde kokmaya da başlamadı.Doğ- Ağustos 2 HİKÂYE Çeviren © Selim Tıynet — MASAL DEĞİLMİŞ rusu çıldırmak! işten değill Diye söyleniyordu. Ansızın bir çığlık atarak, uyuyan kardeşine koştu. Kolundan sürükleyerek — ölünüm yanına getiİrdi. — İştel Dedi, yeşeriyor. Hakikaten — vücut, — iğnenin yapıldığı yerden yeşeriyor ve zaman geçtikçe bu yeşillik büyü- yordu. Kan da hafif hafif devera- na başlamıştı. Kimyaker cesedin üstüne ka- panmıştı. Mütemadiyen yanakla- rint Öpüyor: “Amcacığım ölme- miş! —yaşıyor, — yaşıyori,, Diye bağırıyordu. Fakat doktor sapsarı kesil- mişti. Düşünüyordu. Nasıl düşün- mesin? Göklere çıkan — o koca şöhreti artık mahvolmuştu. Üste- lik yok yere amcasına — bir da fena nam kazandırmıştı. Biçareye şimdi herkes hortlak diyecekti. Birdenbire yerinden fırladı. Mer- divenleri bir deli — gibi inerek kapıdan dışarı uğradı. Sokakta alabildiğine koşuyor- du, Ka a hızla gidan yüklü bir kamyon çıktı. Amanl! deme- ye kalmadı, bir yığın et külçesl haline geliverdi biçare, Akıl, sır ermez — bu i evde bizimi altmışlık dost den dünyaya gözlerini açarken, yanındak! odaya da beş dakika evvel hayat saçan genç yeğenie nin ölüsünü getirip koydular. Molla susmuştu. Sorduk. — Peki, amca ne oldu sonra? Ne olacak? Adamakıllı canlandı, ayağa kalktı ve yeğe- ninin tabutu arkasından ta me- zarlığa kadar gitti. Size tuhaf gelir amma, bundan sonra tam yirmi sene sapasağlam yaşadı. Hepimiz hayrete düşmuştük. Içimizden biri: — Bu, dedi, daha ziyade bir masala benziyor. Sakın aldatma bizi ? Molla Necmi kaşlarını çattı. — Neye masal olsun a oğlum, dedi. Öleni de, dirileni de kendi gözümle gördüm. Çocuk Bahçeleri Beş Yerde Yapılacak Belediye şehrin beş muhtelif yerinde çocuk bahçesi yaptırmıya karar vermiştir. Çocuk bahçeleri Fenerde, Şehzadebaşında, — fin- dıklıda, Nişantaşında ve Şehre- mininde yapılacaktır. Yerlerinin hazırlanmasına başlanılmıştır. OSMANLI BANKASı TÜRK ANONİM ŞİRKETI TESİS TARİRİ: 1868 İSermayesi: 10.,000,000 İngiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paris, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de. Misir, Kıbris, Trak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şabeleri, Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her türlü banka muameleleri yapar Zayi — Haydarpaşa Gümrüğünün 40186 No 31/10/44 tarihil 40600 No 81 12/34 tarihli makluzları kayıptır. Ye-İ ağız bükmü yoktur. Şirketiği nilerini Antalya Nakliyatı Umuml, Doktor HORHORONi Eminönü Valde kıraathanesi yamında Telelon « 24131