Geçen Kısımların Hulâsasu Bevdiği adama takdim olunmaktan duyduğu heyecan içerisinde ve bu- maltıcı gecede uyküsü kaçıp mo- da — çayırına bakan — balkonuna gıkmış olan Kümuran — gecenin sessizliği içerisinde büyük bir kam- yonun gürültüsünü duyar, Kamyon gelir ve kendi onlarından biraz lerde durur. İçinden biri şişman, diğeri zayıf öbürü,de bir Ortodoks rahibi olan üç kişi inerler. Bir şeyi ölçüp biçiyorlar, gibi yerleri adım- larlar. Bu defa kamyondan — bir de Kıraıldıyan çuval indirerek — genç kızın evinin önünden geçerlerken... Şimdi tam Moda burnuna gel- mişlerdi. Balkondan düşecek ka- dar sarkan kâh açılan, kâh bu- lutların arasında saklanan, ayın aşığında bu kafilenin Moda deniz kıyısındaki kayalara indiğini gör- dü. Sonra tabit onları büsbütün gözden kaybetti. O zaman başını öbür tarafına çevirerek aynı nok- tada ayakta gayrı müteharrik du- ran küçük adama baktı. Yüzünü denize doğru çevirmişti. Bir müddet Kâmran görlerini alamadan ona baktı ve nihayet bir heykel kadar hareketsiz dw ran bu küçük adamın elile bir işaret yaptığını gördü. * Herhalde bu işaretl sahilden aşağı kayalıklara inmiş olan ar kadaşlarına yapıyordu. x» Rüzgür ağaçların yapraklarını ne büyük bir şiddetle karıştırmıya başlamıştı. Deniz gitgide coşuyor ve daha hırsla kayalara çarp- , yordu. Kâmranın kalbi de göğeüne kuvvetli kuvvetli vuruyordu. Merakına korku da karışmıştı. Gayet esrarengiz bir yürüyüşle , önünden geçen bu garip kafilenin ( burada işi ne 1di? ğ | — Omuzlarında — taşıdıkları - bu acaip çıkın, bu canlı çıkının İçin | de ne vardı?., * Bü akşam gördüğü şey cinat romanlardan bir parçaya zabıta jllliı;.'ııl'ıdın bir. resme benzt yordu. *: Esrarengiz kamyon... Uçları yay ışığında parlıyan kazmalar... Canlı çıkın... Meçhul kafile... + Gülümsemek İstedi fakat dü- dak'arında tebesslim bulamadı. , Kendisile istihza etmesine rağe men iİçin, için tubaf bir korku |benliğini sarmıştı: “ Canım bu ke lııuîdıyıın çuval ne idi diye dü- şündü. İnsan büyüklüğündeki bu 1çnvşl... Fakat acaba bu çuval “Sılılıîk.;:: kımıldanıyormu - idi... j İ im lme Öyle görüm v dü... Bu ıhı':'bıı 7 “wııı . galiba... Son günlerde Torma Edgard Poeyi okudum... Benl evham sarmış.,, ' Ve bu defa gülümsedi. Fakat bu tebessümde dudaklarında taş oldu kaldı. Çünkü rüzgürin de- nizin ağaçların görültüsünü bast- ran bir feryat işitmişti... Eyet bir | kadıin gecenin sessizliği içinde ı acı, acı bağrıyordu: — İmdat... Ipıdat, D — Diyordu galiba.. Kâmranın elleri parmaklığı küvvetle - sıktı. Bütün dikkat kesilmişti.. Fakat bu ses birdenbire 'susmuştu. Ve Kâmrzan artık birşey duymuyordu. Rüzgâr daha — şiddetle.. Daha şiddetle esiyor dalgalar - sabili gürüllü ile döğüyor, yaprakların hişi'tisi kulakları sağır ediyordu. Kâmran tayin edemiyeceği bir ;ıııllddot o sesin bir daha yük- u Belmesini bekledi. Fakat bu süküt tahminden de | Kadıköyde — Muhakkak . Bir Define Var Yazan | Hatice Hatip fazla sürdü. Sabrı kalmamıştı. Balkonun kenarına çıkıp otur- muştu. Kendi kendine — itiraf et- mek istemiyordu, Fena bir endi- şe onu sarmıştı. Rüyamı gürü- yorum ,, diye düşündü. Alımı ter içinde idi: “Of bu ses dedi. Bu ses yarabbi.. Bu ses?.,, Ve birden yeniden irkildi çün- kü denizin, dalgaların, yaprakla» rın ve rüzgürin sesi boğan kud- retli bir ses yeniden yükselmişti: — Baba.. Baba... Ömer... Anne... Bu bir kâbus mu idi... Bu ses Handanın sesi idi.. Daha dün sabah Avrupadan mektubu gelen Handanın... Berlindeki kır- kardaşının sesi. Kâmiran bir çılgına dönmüştü. Adeta ipnotizme olmuşa Benzi- yordu. Gayrühtiyar! çıplak ayak- larımı balkon parmaklığından aşa- ğıya sarkıttı, çeneleri biribirine çarpıyordu. — Kâmran.. Ömer... Baba... İmdat. Hayır şüpheye ve tereddüde mahal yoktu. Gece yarısı haykı- ran bu ses kızkardaşı sevgili Handanın sesi idi. Bir Köylünün ( Baştarafı 1 inci yüzde ) vardır. Eski olmakla beraber adı “ Yenice ,, dir. Bu —Yenicenin yıhınhpndı bir şimendüfer durağı vurdır? “ Kayadibi ,,, Işte bu du- rağın yakınlarında sakin bir köye rastlanır: Adı * Zekso ,, köyüdür. Vak'a bu köyde geçlyor: Köy muhtarı Bay Hakkının | bol süt vermekle tanınmış bir mandası vardır. Manda gebedir. Doğurduktan sonra çok bol süt alacağı —için de Bay — Hakkı sovinç ve hesap içindedir. Nihayet günü gelmiş manda doğurmuş. Fakat, akelik buyal Manda yavrusu iki aylık iken ölüvermiş ve ana manda sütünü çekmiş; imam evinden çıkmayan aş gibl memelerinden bir dirhem süt bile vermemiştir. Bay Hakkı düşünmüş, taşın- mış nihayet güzel bir kurnazlıkla işe çare bulmuşlur. Derhal ölü 29 - 7- 935 Kulaklarına inanamaz bir hal- de bir aa bir put gibi hareket» siz orada durdu. Rüzgâr bol ge- celiğini uçuruyor saçlarını karış- tırıyordu. O, şüpheye mahal yok- tu.. bu ses Handanın sesi Id *Handan gecenin içinde onların lsmini çağırıyor “imdat,, Diye bağrıyordu. Ne yapacağını bik mez bir halde odanın içine koştu. — Baba.. — baba.,, — Ömer... Anne... * Oh evde kimse yoktu, Hiç bir kimse hattâ hizmetçi de bu akşam İzinli idi... Peki şimdi ne yapacaktı?... Yeniden balkona koştu. Meh- tap yine ortaya çıkmıştı. Orada sahilde küçük adam korkunç bir hayal gibi orada İdi.. ve rüzgü- rin uğustularına karışaan bir fer- yat daha yükseldi. — İmdat.. imdat! Balkoanun kenarına geldi.. ne yaptığını bilmiyordu. Kollarını parmaklığa geçirmişti... Ilk katta olan balkondan vücudünü aşağı- ya Barkıttı. Bir an sonra, çıplak ayaklariyle yumuşak çimlerin Üse tünda bulunuyordu. ( Arkanı var) ; Enfes Buluşu manda yavrusunun derisini tulum çıkarmak surelile yöüzmüş, İçini güzelce samanla doldurmuş ve bu Suretle meydana gelirdiği sun'! manda yavrusunu da ana manda- nin altına vererek güya emziriyor gibi kendisi mandayı emmiş. Netice: Şayanıhayret bir dere- cede müsbet! Bay Hakkı, içi saman dolu manda yavrusunun kafasını tutarak ana mandanın memesini yaladıkça hayvan yav rusunu canlı sazıp - sülüdü İndir- miş ve gerilen memelerinden yine eskisi gibi bol bol süt akmıya başlamıştır. Bay Hakkı altı aydanberi va- ziyeti bu şekilde idare etmektedir. Her sabah ve akşam içi saman dolu manda yavrusunu annesinin altına koyuyor ve mauda yavru- " sunun bağırmasını taklit ederek memeleri yalıyor ve bu güzel buluşunun mükâfatını da alıyor. A İspirto Fabrikası Yangını Paşabahçedekl İspirto fabri- kasından evvelki gece yangın çıktığını dün yazdık. Yaptığımız tahkikata göre yangın etrafındaki uiıtEını l:l. tekrar kaydediyoruz: wvelkli gece saat yirmi üç buçukta çıkan yangın, sabaha kadar devam etmiş ve fabrika- nn harzırlanmış İspirto bulunan iki deposu tamamen yanmıştır. Yanan maddenin ispirto o- ması ateşin söndürülmesini güç- & karadan, İstinyo itfalyesi de de- nizden çalışmış, Üzküdar Itfa- iyesi — sabah — saat — dokuza, kstinye itfaiyesi de dün gündüz onikiye kadar çalışmıştır. Yangının nasil çıkdığı hak- kında, gerek — müddelumumtlik, gerek Beykoz xabıtası tahkikat yapmaktadır. İlk iş olmak ilzere depo bekçileri Mustafa ile Hasan sorğuya çekilmişler ve nezaret altına alınmışlardır. Bunlar yangının nasıl çıktığını bilmediklerini — söylemektedirler. Tahkikat ancak bugün inkişaf ede- bilecek ve yangının hakik! sebebi anlasılacaktır. Maamafih bu arada ilk akla gelen şey, yanmış bir sigaranın atılmış olmasıdır. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi — gözaneler gunlardırı İstanbul tarafır Şehzadabaşında (Üniverelte), Aksarayda (Ziya Nuri), Edirnekapıda (Arif), Şehremininda (A. Hamdi), Samatyada (Teofilos ) Zayrekte ( Hasan Hulüsi ), Eyüpte (Hikmet), Lâlelide (Sıtlı), Fonerde ( Emilyadi ), Ankara caddesinde (Bşret Neş'et), Bahçekapıda (Hasan Haydar ), Bakırköyünde ( Hilâl ). Boyoğlu tarafır Tünelde (Malkoviç) Tatiklâlde (Kemal Rebul), Galatada (Merkes), Şişlide ( Şark merkez ), Kasımpaşada ( Merkez ), Hasköyde ( Halk ), Kadıköy tarafı: Modada ( Faik İakender ), — Pararyolunda (Namık İsnisi), Büyükadada (Halk). Süt Meselesi Mandıra Sahibi Hal Çaresini Gösteriyor | Baştarafı 1 inci yüzed) satıcılar bizden, muayene etme- den süt almarzlar. Bu itibarla, eğer suyu biz kat- sak, derhal kovayı başımıza geçi- rirler. Sonra, hileyi onların yaptıkla- rını anlamak için bir çare daha vardırı Onların birçokları bizden günde ancak (10) kilo süt alırlar ve (10) kilo atitün satışile de (10) kişllik aile geçindirirler. Halbuki, on iki kuruştan alınan ve on beş kuruştan satılan on kilo sütün bırakacağı kâr (30) kuruştur. Ve sütçü ( 30 ) kuruşla bu zamanda bir aileyi değil, gü- yümlerini taşıyan eşeğini bile bes- leyemer. Sorgumu tekrarladım: — Bunun önüne geçmak için çare ? Mehmet, kalın — dudaklarını büktü; kaşlarımı kaldırdı : — Bir ateş kendi kendine söner ml ki, süt meselesi kendi kendine ortadan kalksın... Süt derdile uğraşmak Ilâfta kalma- saydı, İş çoktan hallolunmuştu. Gazetelerde okuyoruz : Sütler sıkı muayeneden geçiyormuş. Süt satıcıları adım adım takip olu- nuyormuş. Süde su katarken ele geçirllenler ağır cezaya çarpılı- yormuş, Ve daha bir sürü miş, miş, Miş... Halbukl! meselâ ben 36 senedir sütcülük ediyorum. Hem ben sü- tümü — satıcılara verdiğim gibi, her gün kendim de dolaşır, ken dim de satarım. Ve bu kadar sene içinde bir defa olsun yolda önümü çevirip de müayene eden çıkmadı! Benim “namuslu olduğum ah nımda yazılı değil ya? Vaziyet böyle olunca satıcılar slidün içine su değil istediklerini katarlar... Süt işi, bu yüzden, bir darbımesel heline geldi. Birşeyin zorluğunu anlatmak — İsteyenler, süt işine benzetiyorlar. Halbuki süt derdi- nin Önüne geçmek kadar sudan biç bir iş yoktur. Bunu benim üstüme — versinler, eğer sütlerin içinde bir damla su bulurlarsa on okka kanımı alsınlar.. Bugün Istanbulda, yüzden fazla mandra var. Bu mandralardan çıkan sütler bütün Istanbulluların sade kana kana İçmelerine değil şakır şukur yıkanmalarına bile yeter... Fakat süt satıcıları benim gibi 36 senede bir defa bile muayene görmezlerse, İstanbulda su katıl- mamış 36 gram süt bile bulu- namazi Geçenlerde Sirkecide bir sütçü yakaladılar. Herif belediyeleri gö- rünce, güyümleri bıraktığı gibi kaçtı. Aksarayda çevrilen bir başka sütçü de muayeneye gönde- rilmekten kurtuldu. Sanra meselâ, sıhhiye müdü- riyetinin örümcekli tavanı altında çalışan memurlar, benim mandı- ramın pisliğinden bahsediyor. Halbuki satıcıların eilerindeki güğümler arasında öyle pisleri var ki içlerindeki sütten Insanlar değil köpek bile tiksinir, Fakat onları nedense gören çıkmaz, Ve vaziyet böyleyken siz hülâ, susuz süt rüyası görür, temiz süt ümidi beslersiniz... ' Yine geçenlerde, talebe yur- duünün sütleri ıııllıılııuyı konuk muştur. Talipler arasında ben de vardım. Bir de baktım, yanımda- kilerden çoğu, mandraları değil, birer inekleri bile olmiyan kim- seler... ve üstelik de habire fiat kırıyorlar. O zaman daha kilo usulü konmamıştı. Ben okkasını 12 kuruşa kadar düşürdüm. Fakat © ineğl bile olmıyanlardan — birisi kalkıp da: — Ben 1i den veririm | de- mez mi? Damarlarımın — olanca kanı beynime hücum etti: — Ulan dedim sen sütü gelip benden 12 kuruştan ahp da (l kuruştan nasıl satarsın? İşin garip tarafı, eğer orada bulunanlar arasında beni tanıyıp da işe karışanlar olmasaydı, ba- gırdığım için ben haksız görüler cek ve az kalsın yakapaça dışarı atılacaktım. Aldığı güğümleri eşeğine yüke leme işini bitirip de yola düzek meye hazırlanan bir satıcının pe- şine düşmek İçin — son sualimi sordum. — Bu işin halline çare? — Hâlâ sezemeyişime şaşar gibi cevap verdi: — Gayet basiti Çok sıkı mu- ayene ve çok ağır ceral Nacti Sadullah Anadoludan Gelen Hastalar Anadolunun muhtelif şehirle- rinden belediyeler tarafından Is- tanbula tedavi için hastalar gön- derilmekte, bazıları da kendi baş- larına gelmekte, sonra bunlar memleketlerine dönmek için be- lediyeye müracaatla yol parasi İstemektedirler, Belediye bundan sonra Ana- dolu belediyeleri tarafından gön- derilen — hastalarm — hastanelere avdet parası teslim edilmedikçe kabul olunmamasını tamim etmiş, Anado'uya dönmek için müracant edenlere de para vermemiye bap- lamıştır. Drereeraaaa: Y İl 5 x'/ .. ewe . e Güzelliğimin Sırrı Çiçeklerin Morkezindedir — - Fransanın Midi havalisi kurbinde yaşıyan kudınlar, Tablatin çiçeklerla Mmerkezine vazettiği bakır bir. balmu* munun cildi bi atmak ve güzelleşe — tirmek hususundaki şayanı yret hassamıal tanırlar. Bu nazik cevherin tasfiyesile husu- le gelen ve (Cire Aseptine) tesmiyt edi ve cilt üzerinde fevkalide bif n eden bu güzellik M_ 4 akşı vi yatmazdan evvel tatbik edildikte cildinizin serileşmiş harici — tabakasını yumuşatarak parça _P"" düşürür. Sabahleyin tasavvur edeme* diğiniz bir güzellikte taze ve nermin — yeni bir ciltle karşıl ksnız. Ayl.' zamanda münbesit mecmi  | benleri gidermiş o'acaktır. Aseptine denilen güzellik tılaımını kule landığımda yüzümüa çilli ve çirkin — cildini gayamı hüyret bir suretle güzel- leştirmiş ve beyazlatımıştır. — İstimsti | ayet kolay ve flatı ucuz ©o'an ba | &în Aseptine'yi kollarıma, omuzlarımA — ve ellerime de tatbik ediyorum. BOtÜS eczanelerle pııfüılıf.lııdz satlır.