26 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

26 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | ı Niçin Ö iyorlar? | . — Tl—'.l'kı'_!/ı- Uyan e ! Nezle, Büyük Düşman , hgilterede Sıhhat Bakanlığı İT Tapor neşretti. Bu rapor şu *limelerle hulâsa edileb b “ Son yirmibeş sene içinde "gilterede ölüm miktarı azaltılmış, Vasati hayat uzatılmıştır. £ Sâri hastalık kalmamıştır. h Sıtma, frengi, verem gibi astalıklar tehlike olmaktan çık- Miştır, b “ Bugün bizi korkutan ikl __“nlık kalmıştır: Nezle ve kan iç, Şimdi bütün Ingilir doktorluk *mi bu iki hastalıkla savaş har ':îelir. Çünkü yalmız nezle se- z İngiltereye 400 milyon Ingiliz Sina mal olmaktadır. ,, * Türklye, Uyan! k Bu raporu okuduktan sonra *ndi kendime: Türkiye, uyan.. *dim, Bizde henüz vasati ömür Teselesi konuşulmuya bile değer İwuı;ııem.şur. Bizde sıtma, frengi, ,:,""'— hâlâ en büyük ve en ıiMc" bir düşmandır. Bizde ti hastalık henüz öldürülmüş İr düşman değildir. Medeniyetin W Beyyiz vasıflarından biri d YA SI ömrü uzatmaktır. İngiltere * Amerlkada vasati ömür 40 .':.nd““ 60 yaşına çıkarılmıştır. l Türkiye uyan, ve bu düşmam Sta karşı metodik bir savaş aç. x 400 Milyon İngiliz t Nezle öldürmez. Binaenaleyh Sblikeli bir hbastalık sayılmaz. tkat millete senede 400 milyon ;X(İiı lirasına mal oluyor. Nasık Astalananların çalışamaması, İstih- kuvvetlerini — kullanamaması Türetile, n Bu ölçüyü bizo tatbik ediniz Ba hesap ediniz. İye [_ü'k yurtdaşlarının hastalık, l ik, tenbellik ve sair sebep- * kaybolan zamanlarını bir Yününüz. Eğer bunları bir oLLP etmek, ve — İngilterede Cuğu gibi rakkama vurmak takânı olsaydı, çıkacak yekün "ı?'ld' korkunç birşey olurdu. Ha 'b“î;.kiıı uyan, vaktinin kıyme- * Riçin Ölüyorlar? İkide bir Çinden gelentelgraf- orada falan nehirin taştığını Ğ ilmem kaç yüz bin kişinin Gulduğunu haber verir. lar, Daha bu hafta gelen haberler bin kişinin öldüğünü bildiri- ğ “. Çinliler niçin böyle boşu *una ölüyorlar? GakçlAkü taşan nehirlerin kayı orelarında ve geçtiği yollardakl lergieları Çinliler tahrik etmiğ- | ança” Nehir taşınca suyu tutacak mx“* kalmamıştır. Köyler su n“'d“ li-'ılıym- ve yüz binlerce San ölüp gidiyor.. Türkiye uyan.. Bizdede ormanlar seneden tahrip — ediliyor. Güzel eher kel başa döndürülüyor. ir k klh,,,,. aynak ve yatakları çıplak Yarın biz de böyle kurbanlar Varck n Yord Eğlenmek ve dinlenmek bir Ihtiyaçtırı. Yemek / gibi, içmek gibi. Fakat biz Şarklılar, eğlenmeyi ve dinlenmeyi Garp milletlari gibi anlamayız. Biz sükütu ve huzuru severiz. Bir çam altında denizin en ay ıpığı içinde yıkanan denizde hulyal, mek, ruhumuzu temizler, vücudumuz ve ruhumuz hafifler, Garpli dinlenmeği böyle anlamaz. O, gürültü içinde eğlenir. Eğlence yerlerinde içki, dans, caz ve gürültü eğlenmede Şehirde ve — işte — gürültü, Memleket esnafının sıkı bir mürakabeye ihtiyacı vardır. Bunu, geçenlerde esnafın yapılan — bir teftişi de bin birinel defa mey- dana çıkardı ve görüldü ki sirke ve yağ satanların "malları yüzde elli ve doksan nisbetlerinde bo- zuktur, Eskldden bir tasavvur vardı: Bu tasavvura göre malları bozuk çıkan esnafın listesini Sıhe hat Müdürlüğü beledi cek, belediye de bunları matbu- ata dağıtarak muhtekir ve hile- kârlar teşhir olunacak. Biz, bu karara dayanarak son - teftişin hilekârlarını teşhir etmek - için belediyeye başvurduk ve malları bozuk çıkan kimselerin isimlerini istedik bize şu cevabı verdiler : Sıhhat Müdürlüğü göndermedi, gönderdi amma yanlış gönderdi. Malları temiz çıkanların listesini gönderdi. Oopları ilân ettirmek te paraya mütevakkıf, onun için gazetelere veremedik. Bu cevap üzerine Sıhhat Mü- üğüne başvurduk ve: dü'l—ğ Yahu! Dedik. Siz İisteyi göndırmeniııiıiı. Sıhhat Müdürü güldü ve bula ilk defa gelen bir kadar göyle bir gezinti bindik ve yola çıktıkı o“ıa üyü geçtik, Galatada sağlı bu dükkânlar bu kadar meydand Set ç Beşiktaşı geçince sağlı dik. mna SK uvarlar ne? dedi. ikarmadım, yürüdük. — Eski ssray duvarları, dedim, harem zamanından kalma kötü everler. Burada Belediye yok mu? sollu yüksek duvarlar ara- W Eğlenmek Ve Dinlenmek Bi sinirleri bozar, ünlerine dalmak, mızı - dialendir. * gürültü | mümkün o'duğu k Şimdi, bu iki daire arasında, bu liste, acaba nereye sıkışmıştır, dersiniz ? * Sıhhat —Müdürlüğü — mahlöt yağları boyamak kararını vermiş, bu hususta belediye dalmi encü- menine bir teklif yapmıştı ve oram bir talimat harzırlıyacaktı. I Esefle görüyoruz kl bizde Garbın bu, öğlence tarsını taklide başladık. Çam İimanının tabit güzelliğini, berimizde götürdüğümüz gramofonun yırtmaktan zevk alıyoruz. Cazı ve dansı kuytu tablat köşelerine sokmağa çalışıyoruz. dinlenme tarzıdır, Bu eğlence tarmı dinlendirimer, Garbin herşeyini alalım, fakat bera- çığırtkan çam Bu. - yanlış gürültülü eğlencelerinden zak kalalım. Şarbayımızdan Bir Dileğimiz Muhtekir Esnafın Listesini Neşrettirsin De Hiylekârlığın Kökü Kalksın Bu suretle, Istanbulda bozuk ve temiz yağı bir bakışta farkede- cektl. Fakat tesssürle öğreniyoruz ki bazı itirazlarla bu karar Sıhhat Müdürlüğüne — lade edilmiştir. Ilbay ve Şarbay Muhiddin Üstün- dağdan, nihayet gıdamiza ve sıhhatimize taallük eden bu İşlerle şahsen uğraşmasını dileyoruz. 9 Aylık Bir Çocuğu Soka- ğa Bırakıp Kaçtılar Sokağa atılan yavrular çoğa- hyor. Gün geçmiyorki, “ Düşküne ler Evi,, kapısından sokakta bu- lunmuş bir yavrucuk daha gir- mesinl. Dün de, göztepede Kayışdağı caddesinde —mühendis — Nurinin köşkünün bahçesine atılmış bir yavru bulunmuş, ebeye muayene ettirildiği zaman 9 aylık — bir erkek çocuğu olduğu tesbit edil- miştir. Polis, çocuğu — * Düşkünler Evi ,, nve göndermiş olup bırakan erkek veya kadının hüviyetini mey- dana çıkarmaya Uuğraşmaktadır. ——— aa senebi — dostumla, yapmak — istedim. sollu dükkünlara INANMA! — Şimdi neye yıkıp — denizl açınıyorlar? Sustum ve yürüdük. Ortaköyde açık dereyi gördü ve sordu: — Bu derö meyt böyle mahalle arasından açık Mektebi.. bi Garson Garsonlar ve aşçılar m açılması işi tekemmül etmektedir. Mektep tıpkı maarife bağlı mek- tepler gibi idare edilecek, yılda 8 ay ders mevsiml olacaktır. Mektebin müddeti iki senedir. Haftada ikl gün ve her ders gününde 3 saat tedrisat yapıla- caktır. Salı günü cemiyet merke- zinde bir toplantı yapılacak ve bu toplantıda mektebin derslerine Bit müfredat — programı tesbit edilecektir. Mektepte garsonlara her yiyeceğin ve yemeğin bütün dünya dillerindeki adları da ezber lecektir. geçiyor. Yoksa bu Lir açık lâğım miı? kirli, dedi, herşey Sustum ve yürlüdük. Bebeğe güç vardık. Bu küçük gezinti bana şunu Öğretti: Meraklı bir ecnebi ile İstanbulu dolaşmıya çıkmayınız. Verecek cevap bulamazaınız. Ben de bir daha aynı vaziyöte düşmemek için dostumla gezmeye çıkmıyorum. 1İSTER İNAN İSTER İNANMA! altlarına, | yorar. | İr—— — || Sözün Kısası Tavandaki — İskeletin Mahiyeti Server Bedi —- Bizlim gazeteci arkadaş'arın | Nat Pinkertonlukları boşa çıktı. Nişantaşındaki —evin tavanında bulunan — iskeletin karanlık bir cinayetle alâkası olmadığı anla- şılmış. Bu veslle ile bilmeyenler de öğrendiler ki tıbbiye talebesi dere yapınak için birer iskelet edinmeye mecbur oldukları için birer iskelet hazırlayıp satanlar varmış. Ben de bu tüyler Üürpertici ticareti yeni öğrenenlerdenim. Hem bu yalnız ticaret değil, İş- kembecilik gibi bir san'at imiş de; Muhtelif kemikler toplanıyor, sinir. ve et parçaları tamamile ayrılıyor, yanmamış kdirece batı- riliyor. Hele kafa kemiklerinin hazırlanması Gâdeta aşçıbaşılıktan | farksız; Kafatasının içine kuru | nohüt — ve fasulye doldurarak kaynar tencereye atıyorlarmış. Insan kafasından yapılan bu dolma yenir, yutulur şey değildir. Bereket versin ki bu korkunç aş, lokanta listelerine girecek kadar rağbet bulmamış da yalnız Tıbbiye talebelerine — teşrih — öğretmiye riyor. O kurü kafalar karşısın- | da gençlerimizin soğukkanlılıkla: rina hayranım : Nasıl da korkmu- yorlar, iğrenmiyorlar, Ürpermi- yorlar ? Bu da bir alışıklık meselesi olacak. Baksanıza, bu ölüm oyun- cağına alışmamış olanlar, upartı- manın tavanında birkaç kemik parçası görlince yer yerinden oy« nadı, bütün polis, bütün gaze- teler, bütün İstanbul: “ Iskelet var!,, Diye ayağa kalktı; muhbir arkadaşlar birer cep feneri, ta- | banca, polis düdüğü, kelepçe tedarik ederek, Şarlok Holmes gibi takma sakallarla, bıyıklarla yeni bir Türk fantomasının pe- şine düştüler. Ben bile bu me- sele hakkında kahramacım Cingöz Recainin fikrini sormıya lüzüum gördüm, dah. etice anlaşılma- dan evvel bana dedi ki: — Aziz dostum, sana bu meş- eleden bir roman mevzuu çıkaca- ğını zannetmiyorum. Babhsedilen kemikleri ben de gördüm. Bunlar kimyevi vasıtalarla beyazlaştırıl- miş, temizlenmiş, muhtelif lskelet parçalarının mecmuudur, Bir cina- yet eseri değildir. Gazeteciler de havadis olarak bir yağlı kemik parçası yakaladıklarını zannedi- yorlar amma aldan: yakındı layacaklardır! | Iki Çoçu"kt;ın Ni Biri, Ötekini Yaraladı Dün yine iki çocuk arâsında bir yaralama vak'ası olmuştur. Bu sefer yaralanan bir. kızcağız- dır. Tarlabaşında Yeniyol soka» ğında bir apartmanda oturan 10 yaşında Evgenya İsmindeki kız, elinde bir zeytinyağı şişesi olduğu halde, apartmanın altın- daki bakkala inmiştir. Bu sırada aymı yerde oturan 18 yaşında Paraşgeva ismindeki Rum çocuğu da Evgenyaya ta- | kılmıştır. Erkek çocuk, kızın elindeki şişeyi almak suretile şaka yap« mak istemiş, kızcağız da bu şaka- | ya tahammlil etmemiştir. Paraşgeva, Evgenyanın bu şe- kildeki hareketine kızmış, ve bakkal dükkânında eline geçir- diği bir ekmek bıçağı ile, kızın Üzerine hücum etmiş ve bacakla- rının muhtelif — yerlerinden ya- ralamıştır. Hâdiseye polis vaz'ıyed etmiş Evgenyayı vuran çocuğu - tevkif etmiş, kızcağızı da tedavi altına aldırmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: