UF C ASN U 5 GŞ U O ŞEER N CA Ş F TPT e ) | t | M a Tefrika No: 81 Perdita koşarak yerde yatan Coressenin yanıma geldi ve baş- ucuna 'diz çöktü. Coresse telâşlı bir sesle, yat- tığı yerden: — "“Ne oldu? Bize her halde müthiş bir şey çarptı — ve yere devirdi. Lavrence dedi, Bu sırada Yüzbaşı Dürer de yaklaştı. — “Bilmiyorum.... sınız?,, Deye sordu. Coresse, — “Bir şeyim — yok galba,, dedi ve kalkmıya çalıştı. Fakat acı bir feryat çıkararak — tekrar yere serildi, Yüzbaşı Dürer Perditayı ko- lundan tuttu ve kaldırdı. Sonra cebinden çıkardığı elektrik fene- rini yakarak eğildi — ve yüzüstü yatan genç kadına dikkatle bak- tı. Arkasından tam — omuzunun altında, mantosunda büyücek bir yırtık vardı. Düşen — bombanın duvardan — fırlattığı bir taş par- çası kadıncağızın mantosunu dek miş ve kaburgaları — arasından girerek ciğerini zedelemişti. Çok nüfuz edemiyen — taş Coressenin kalkmıya çalıştığı — sırada düş- müştü, Şimdi yaradan hafif hafif kanlar sızıyordu. Coresse de yaralandığını hle- setmi'şti. Korkudan titreyen bir sesle telâşlı telâşlı, — kesik kesik #öyleniyordu: — “ Yaralanmadım değil mi?, Yani öyle tehlikeli bir şey değil... Değil mi? Söyleyiniz Allahaşkına.. ölecekmiyim ben? Aman ölmeye- yim'.. Kocam Gerald - gelinceye kadar ölmeyeyim... O, beni kur- tarır... Bırakmayın beni ölmeyel.,, Yüzbaş Dürer yaradan akan kanı durdurmaya uğraştı. Fakat bunun faydasız olduğunu anla- yınca vazgeçti. Ciger delinmişti... Kan ciğerden geliyordu. Perdi- ta'ya baktı. Yüzbaşının gözlerin- deki Umitsiz bakışları gören ve felâketi anlayan genç kız, arka- daşının yanina diz çöktü ve onu teselli etmek için: — “Kocanız nerede ise golir,. dedi ve gözlerinden yaşlar boşa- narak eğildi ve Caresse'yi uzun uzun Öptü. Cerasse'nin sesi, tıpkı rüyada konuşan bir kimsenin — sesine benziyordu: — “Bana ağlamıyorsun değil ml Perdita'cığım?.. Merak etme bir şey olmaz... Gerald gelinceye kadar tahammül edebilirsem o, ne yapar yapar beni kurtarır ,, diye mırıldandı ve sonra da uykuya dalmak üzere olan bir kimsenin kanaatile: — “İyi olacağım... Merak et- meyiniz... Daha o kadar gencim ki... Allah her halde bana acır!,, Ded. Bu sırada yakınlara bir bom- ba daha düştü ve müthiş bir te raka ile patladı. Eski şatonun dıvarlarından biri büyük bir gü- rültü ile yıkıldı ve enkazı dur- dukları yere kadar yayıldı. Ha- vayı kalın ve neles tıkayan bir yaralanmadı ya? Siz nasık toz bulutu kapladı. Bu gürültü kendinden geçmek fzere olan Caresse'yi tekrar ken- dine getirdi. Artık ölmek üzere olduğunu o da anlamış gibi idi. Hafif bir sesle: — “Gerald'e söyleyiniz... Dün- yada en çok onu sevdim... On- dan başka hiç bir kimseyi sev- medim.. Ah neden daha evvel buralardan gitmedik?. Neden söz inlemedim?. Hep benim sersem- ğim... Benim budalalığım...., Diye mırıldandı. Caresse'in söylediklerini daha iyi işidebilmek için eğilen Perdita Caresse'in eski günleri, eski ha- tıraları yaşamakta olduğunu un- ladı. Zavallı kadıncağız kocasının ismini tekrar tekrar söyliyor, onu bir çocuk gibi sevgi kelimelerlle, aşkla, bütün eriyen kalbile çağı- rıyordu. Yüreği parçalanan Per- dita, bu sözleri, Caresse'in yal- nız kocası için söylediği bu son veda kelimelerini işitmamek için doğruldu. Bu sırada hizmetçi Paul yüz- başı Dürer'in sorduğu bazı sual- lero cevap veriyordu: — Evet efendim. Mister Nar- tonda ölmüştür. Taş evvelâ bu- nun başına çarpmış ve ondan sonra da genç kadmın arkasimı delmiş olacak!,, Diyordu. Paul bundan sonra Lavrence- l T «« 1935 | »in üzerine eğild. Onun hâlâ elinde tuttuğu evrak çantasını aldı. Sonra büyük bir sükünetle bütün ceplerini karıştırarak bo- şalttı. Nihayet otomobilin anal- tarlarını da çıkararak ayağa kalk- tı ve yüzbaşı Dürere dönerek: — "Harır kaçacak — fırsat varken, kaçalım... Zatan — yollar- da bu kadar vakit kaybetmemiş | olsaydık başımıza bu felâket gek merdi,, dedi. Eğildi. Yerde duran yemek tepsisini aldı ve otomo- bile doğru — ilerledi. otomobile yaklaşınca başım arkaya çevirdi ve: —“Eğer gelecekseniz acele edinir,, diye Hâve etti. Paul her şeyden evvel bu ölüm mıntakasından kaçmayı dü- şünüyordu. Bunda hakkı da yok değildi. Çünkü onun şimdi yegâ- ne vazifesi, birazevvel ölen efen- disinin taşımakta olduğu resml evrakı yerine götürmekti. Yüzbaşı Dürer, Perditayı ko- lundan tutarak Caressenin yanın- dan kaldırdı: — “ Herifin hakkı var... Her ikisi de öldü artık... Bizim yapa- bileceğimiz bir şey kalmadı... ls- terseniz geri dönelim... Safaret- baneye gidelim.,, Dedi, ( Arkası var) Permanant Makineleri- nin Tehlikesi ( Baştarafı 1 inel yüzde ) ettim ve oksijenli olduğunu gör- düm, Kendisine: “ Saçlarınızda oksijen var. Ondüle bu çeşit saç- ları döker, yakar. Vazgeçiniz. ,, Dedim. Kendisi <1wrar etti ve mesuliyeti kendi üzerine aldı. Bu suüretle saçları döküldü. Geçenlerde de — Ankara'dan Istanbula gelev bir bayanın aynı şekilde saçlarının — döküldüğünü işittim. Oksijenli saçları perme- nat yaptırmak mutlak — surette berbat eder. Bizim hâdise bum- dan tam on beş gün evvel ol- muştu. Öndan sonra Çocuk Sa- rayı karşısında da bir bayanın başından avuç büyüklüğü kadar saç ve derisi yandı. Bunun Üze- rine belediye harekete geçti ve kineleri mühürletti, Bizim Türkiyedeki makineler hep yerli ve fena — makinelerdir. Zaten Ayvrupa — makineleri de saça, beyne, — vücude, — sinirlere aynı zararı verir. Kalbi olan ka- dınlar ondülâsyon yüzünden öle- bilir, menenjit, baş ağrısı hasta- lıklarına tutulabilir, saçları çatal- laşır, dökülür, sinirleri gerer, kadında kaprisi fazlalaştırır. Son- ra birçok ondülâsyoncular ecza- larına zehirli maddeler, meselâ göztaşı falan katıyorlar, Saçlar bu yüzden hamur haline geliyor. Zarar bilhassa — yaşlı kadınlara daha fazla oluyor. Bunun için ben ondülâsyonun tamamile aleyhtarıyım.,, İstanbul Belediyesi İlânları Eyüpte Gümüşsuyunda 170 No. murabbatı arsa ; 12 Fatih Yenibahçede Mimarsinan M. 63 - 65- 67 No.h bostan Şehzadebaşında Şehzade medresesinin yalnız avlu kısmı Edirnekapı- Topkapı kale dışı M. Beylerbeyi akar çeşmesi S. Beylerbeyi akarçeşme mecrası suyu — 20 Senelik muhammen — Muvakkat Hnıı_ teminatı 0,90 350 26,25 60 4,50 1,50 Yukarda semti, kirası ve muvakkat teminatı yazılı olan mahaller 936 senesi Mayısı sonuna kadar kiraya verilmek Üzere ayrı ayrı açık arttırmaya konulmuştur. İstekli olanlar şeraiti anlamak üzere Levazım Müdürlüğüne müracaat etmelidir. Arttırmaya girmek İste- yenler de bizalarında gösterilen muvakkat teminat makbuz veya mek- tubile beraber 12/7/935 Cuma günü saat 15 de Daim! Encümende bulunmalıdır. (B. ) (3600) Gayrımübadillerin Temmuz l1 ün- kü Toplantısı a ' Gürültülü Olacak Sanıldı Amma Her Şey Sükünetle Geçti Dünkü toplantı Bir müddettenberi — beklen- mekte olan gayrımübadli'ler ko1- gresi dün saat 15 de Halkevinde aktolunmuş ve umulanların ak- sine hiç bir hâdise çıkmadan ve oldukça sükünetli bir tarzda ce- reyan etmişlir. Kongre general Halilin riya- setinde toplanmış ve evvelâ idare heyetinin altı aylık raporu dinlen- miştir. Idare heyeti raporunda eu belli başlı noktayı, gayrımübadil işlör için Idare Heyetinin, finans bakanlığıda yaptığı bu bakanlığın verdiği cevap teş- kilediyordu. Finans bakanlığına — verilen istidada, gayrımübadiller, 36 mi- yonluk haklarına mukabil çıka- mılan 16 — milyonluk — bonunun çoğaltılmasını ve geriye kalan 20 —milyonun da üç veya beş senede İtfa olunacak surette bonoya bağlanmasını istemiş'ter ve buna mukabil olmak Üzere, Yunan, Etabli, firart ve 912 teş- rinievvelinden evvel Türkiyeden giden Rumlara ait malları göste- riyorlardı. Finans Bakanlığı verdiği ce- müracaotla | mı diye bir mesele çıkardılar, neticede ecl başkan bay Hü - nün güsterdiği namzetler - heyeti idare azası olarak kabulolundu. Bunlar: Şahap, Kadri, binbaşı Hüsnü, Osman Faiz, Nüzhet, Cemal, Sadi Galip, Celâl Galip, bayan Saadet, Rauf, general Esat ve Mustafa Ariftir. Fir çok azalar general Halilin de idare —heyetine girmesinde çok israr elmişlerse de general Halit sıhht ahvalinin müsait ol- madığını söyliyerek yedek aza- hkta kalmıştır. Yapılan bazı münakaşalarda, bundan sonra Finans Bakanlığına müracaat edilmemesi ve cem yete ait işler hakkınde yalnız Başba- kanlığa ve icabı halinde Şürayı Devlete başvurulması - görüşüldü ve bu da bir neticeye bağlana- madan kongre dağıldı. Anlaşılıyor ki bu kongre de gayrımübadilleri memnun etme- miştir ve bu gidişle hiç bir zaman memnun olamıyacaklardır. On Üç Komü- vapte Yunan emlâki için, devlet- nistlik Suç[usu çe iktisabedilen bu malları, 12 nisan 928 taribli kanunla gayrı- mübadillerin istihkakına karşılık olarak — gösterdiğinden, — ondan evvel bu malların satış veya İda- resinden mütevellit hasılat üze- rinde., gayrımlibadillerin biç bir hak iddia edemiyeceklerini bil- dirmiştir. Diğer Etabli ve firari malları için de 930 da aktolunan Anka- ra itilâfnamesi ve 9 — numaralı protokol hükümlerini öne süren Finans Bakanlığı gayrımübadil'e- rin istidasını reddetmiştir. Finans Bakanlığının — cevabı heyeti umumiyeye pek fena tesir etmiş ve bir çok gayrı müba- diller, bu işn artık böyle gide- miyeceğini, cemiyetin hiç bir iş yapamadığını ve yapamıyacağını, bunun İçin, cemiyetin dağılmasını ve herkesin mahkeme ile işini gürmesini öne sürdüler. Eski heyeti idare istifa etti- ginden, yeni bir idare heyetinin seçilmesine - geçildi. Burada da cemiyetin dağılmasını istiyenler, latihap yapılmah mı, yapılmamalı Adliyede | Baştarafı 1 “nci yüzde | birinin elile İzmire gönderdiklerini göstermiştir. Bu hâdiseye tekad- düm eden günlerde İzmirdeki suçlular hazırlık yapmışlar ve üç komünist höceresi lesis etmiş buunuyorlardı. Bundan önce bazı komünstlik — hâdiselerinde —adı geçen Giritli Hazım da bir mec- muaya propaganda yazıları yazı- yormuş. Suçlular arasında henüz 19 yaşlarında genç bir de şair vardır. Adı. Hayri Tekindir. İşin asıl dikkate şayan tarafı suçluların hemen hepsinin işsiz olmasıdır. Suçlular şunlardır : Gizitii Hazım, Ahmet, kundu- racı İsmail, Dedeağaçlı Ahmet, makineci Muzaffer, tütün amele- snden Hasan, Giritli Yusuf, Ahmet Emin, Hayri Tekin, şoför Zekeriya, Çorapçı Süreyya, kun- duracı Salâhattin ve Istanbullu bastoncu Hüseyin Fevzi men'i muhakeme kararı alan Hilmidir. Ad. Bil,