.—SON POSTA Tefrika No : 62 Zabit, tabancasının şarjörünü yenileyerek tekrar ileriye atıldı ve tehditkâr bir sesle: — Alçaklar! Korkaklar. Ne- den korkuyorsunuz? - Bakın İşte ışıklar söndü. Cereyan kesildi. Demek artık hiçbir. tehlike kek madı, diye bağırdı. Fakat bu sözler de ameleyi tatmin edemedi. Zabitin önünde mütereddit adımlarla gerilemiye başladılar. Gözleri müdhiş bir korku ile oyuklarından dışarı fırlamıştı. —-7 Caresse, Perditanın — yatak odasına girdi: “Daha hazırlanmadın mı ? İstersen sana yardım edeyim,, dedi. Caresse o gece şatoda ve- rilecek olan baloya hazırlanmıştı. Kırmızılı, beyazlı dekolte tuvaleti içinde, o kadar güzel, o kadar göz kamaşlırıcı bir hali vardı ki âdeta insanın hayalinde yarattığı peri güzellerine benziyordu. Hayretle etrafına — bakindı. Perditada hiçbir hazırlık eseri gö- rülmediği gibi o geceki balo için hazırladığı tuvalet de hâlâ kar- yolanın üzerinde duruyordu. — Ezikler — — “Niçin hâlâ giyinmedin ? Halbuki her zaman #en benden evvel hazır olurdun? dedi. — * Baloya gidebileceğimi hayret etti., Gerçi taraçada, Laurence'le görüşürken onun da yüreğine izah edemediği bir korku girmişti... Fakat şimdi artık o korkudan eser kalmamıştı. Gül- mek eğlenmek istiyordu. Ondaki bu değişmeye sebep kocasının Praga gelmekte olduğunu haber veren tolgrafı idi. Kocasının ya- nında bulunacağı ve hâdis olabi- lecek her hanği bir vaziyeti idare edebileceği kanaati ona adeta bir emniyet hissi vermişti. Fakat bu- nu, kendi kendine bile itiraf ede- miyordu. Arkadaşına döndü: — * Her halde bugünkü ma- cera, senin sinirlerini iyice sarsmış olacak, yoksa içine böyle saçma korkular gelmezdi. Bana kalırsa sefirin hakkı yar... Korktuğumuz şeyler ekseriya başımıza gelmez... — Biraz evvel Gerald'dan bir telgraf aldım. Gece tayyare pos- tasile buraya geliyormuş ,, dedi. — “Tayyare ile mi? Bu ace- leye sebep ne imiş? Herhalde o da bir şeylerden korkuyor galiba |.. - asını bilmem... O, za- ten okadar meraklıdır ki !... Herkes onun bu huyunu bilir. Üç gün yanından ayrılsam, bir dakika bile yerinde duramaz. Hemen peşimden koşar. ,, Caresse bunu söyleyerek ay- naya doğru yürüdü ve oradaki pek zannetmiyorum... Meğer ki açık| aksini uzun uzun süzdükten sonra mavllerimi giyeyim...,, — “ Amma yaptın Perditacı- ğım, Açık mavi tuvaletinin kolları uzun. Baloya Ööyle bir tuvaletle nasıl gidersin? Herkes seni ayıp- lar. Herifler okadar da vahşi ve görmemiş değiller yal!... ,, vet amma şu kollarıma baksana... ,, Perdita kollarını uzattı. Caresse birdenbire hayretle bağırdı: — “A.. No oldu kollarına öyle? ,, Genç kızın kadife gibi bem- beyaz kolu, #sağ dirseğinin biraz yukarısı, Alman neferinin sıktığı yer ezilmiş, mosmor kesil- mişti. — “Pudra sürmedin mi ? — “Sürdüm amma fayda et- medi; Zaten baloya gitmeğe de niyetim yok...,, —"Ne aksilik!... Bundan başka bir sebep yok değil mi? Hasta mauasta değllsin ya —"Yoo... Bir şeyim yok... Fa- kat bu halimle gitsem herkes bu eziklerin nasıl olduğunu merak edecek, soracak... Tabit ben de bir şey söyliyemiyeceğim... Zaten ence bana bugünkü macera hakkında kimseye birşey söyle- memekliğimi tembih etmişti...,, — * Tabit bu lekeleri izah edebilirsin... Ne çıkar?. Laurence sana tembih ettiği zaman bu le- koleri görmemişti her halde..,, Fakat Perdita arkadaşının fik- rine iştirak etmiyordu. Onun “ tabli ,, dediği şeyi erkekler pek de anlayamuz, yanlış tevil edebilirlerdi. — * Ne olursa olsun... Baloya gitmiyeceğim... Zaten içimde tu- haf bir korku var... Keşki buradan çıkıp gitmiş olaydık! ,, dedi. Caresse, Perditanın bu haline kocasının bu merakını, bu düş- künlüğünü pek tabli ve pek hoklı buldu.. Fakat bu havadis Perditanın Üzerinde büsbütün başka bir tesir yapmıştı. Artık tereddüdü zail olmuş, baloya gitmemiye karar vermişti: — *“Baloya gelmiyeceğim, dedi. Hattâ aşağıya yemeye bile iİnmek istemiyorum. ,, Caresse — müteessir — görünü- yordu: — “Dedim ya ! Aksilik, talih- sizlik işte.... Ne ise biraz rahat edersin. İstersen yemeğini de buraya getirtirsin.,, Eğildi, Perditanın yanakların- dan öptü ve odadan çıkıp gitti. Yalnız kalınca Perdita yata- ğına girdi. Zili çalarak yemek ısmarladı ve gençligin verdiği bü- yük bir İştiha ile getirilen yemeği ye- di. Ondan sonra da eline bir kitap alarak uzandı ve 'okumiya - daldı. Aradan ne kadar zaman geçtiği- nin farkında değildi. Birdenbire bir canavar düdüğünün gecenin sükünetini yırtan, kulakları tır- malıyan korkunç sesile yerinden sıçradı. Canavar düdüğü üç defa kısa kısa ötüyor sonra da uzun uzun ulüyordu. Birer dakika fasıla ile bu ulu- malar tekrar ediyordu. Canavar Düdüğü Genç kız yabancı bir memle- kette idi. Ve gece vakti canavar düdüğünün böyle ulumasının neye delâlet ettiğini bilmiyordu. Belki- de onu alâkadar eden bir şey değildi. Canavar düdüğünün son ulu- masından bir çeyrak saat sonra odadaki elektrik birdenbire söndü. Genç kiz. elini elektrik düğ- mesine götürdü. Sağa, sola çe- virdi fakat lâmbalar yanmadı. * Ç Arkan var | 22 - 6 - 1935 |Yeşilhilâlin Güzel Ge #ntisi Yeşilhilâl kurumu tarafından Haziranın 30 uncu Pazar günü Büyükada ve Yalovaya yapılacak olan gezintinin hazırlıkları bitmiş- tir. Yeşilhilâl, bu gezintinin azami derecede nezih ve eğlenceli geç- mesi için elinden gelen her gay- reti göstermiş ve göstermektedir. Vapurda caz vardır. Mönolog söylenecektir. Zeybek dansı yapı- lacaktır. Ve herhalde eğlence ve güzel bir gün geçirilecektir. i YOR < M a S :© B ©o — o Z v > K o -— E ö - : B a o B — Mi z K YARIN ÇEKi öi ö d LA a B el DAG AFÜR A İ T.i.C.i. EŞYA PiYANGOSU Toplantılar, Davetler Sütçülüğe Alt Bir Film Sütçüler cemiyeti, bugün saat 10 da Saray sinemasında inek ve emsali hayvanların süt verimleri ve hastalıkları Üzerinde fenni bir film gösterecektir. Bütün sütçü ve inekçiler gidebilirler. Bverimle çalıştıklarını Imtihan 'Anketimiz Haziran 22 Bugünkü İmtihanlar Her Bakımdan Mutlak Surette Fenadır I Baştarafı 1 inci yüzde ) yeciler, yeni pedagojinin başlı başına bir — kısmının, — imtihan usullerinin tetkikine hasredilmesini istemektedirler. Profesör Pitron buna Docimologie ismi veriyor. Imtihanları Kaldırmak Mümkün Müdür? Acaba imtihanları büsbütün kaldırmak mümkün müdür ? Bu suale cevap verebilmek için, imtihanların vazifesinini göz önüne getirmek lâzımdır. İmtihan- ların vazifesi, talebenin bir sene veya muayyen bir tahsil devresi sonunda, müfredat programlarile tesbit edilmiş olan mevzuları ve teknikleri ne dereceye — kadar kazandıklarını, aldıkları terbiyev! teşekkülden — ne kadar istifade ettiklerini öğrenmek, bir kelime ile, Tahslli verimini kontrol et- mektir. Bugünkü Içtimat teşkilâtımıza göre, bu kontroldan vazgeçeme- yiz kanaatindeyim. Tahsil ve ter- biye müesseseleri de, bir fabrika gibi, bu verim kontrolunu yapmak mecburiyetindedirler. Bütün me- sele, bu koütrolu mümkün olduğu kadar isabetli bir surette yapmak ve bu müesseselerin — nasıl bir anlamaktır. Ancak — o zaman, birçok - tahsil müesseselerimizin ziyanına işledik- lerini açık bir surette anlıyacağız ve, tedris ve terbiye usullerimizde, programlarımızda, — diğer tedris unsurlarında yapılması lâzımgelen değiş klikleri bulup yapmak ve bu suretle, istediğimiz verimi almak mümkün olacaktır. imtihan, Nâkıs Bir Ölçü Aletidir Bugünkü imtihan sistemi ile bunu temin etmek mümkün müdür? Bu suale, * yalnız memleketi mizi değil, diğer memleketleri de gözönünde bulundurarak - hayır cevabını verebiliriz. Bizdeki İmti- han sistemi ile meselâ Fransa ve Almanyadaki, imtihan sistemleri arasında bir, keyfiyet ve mahiyet değil belki bir kemiyet farkı vardır. Bunlardan biri diğerine nazaran şu veya bu cihetten daha iyi olabilir. Meselâ, bu seneye gelinceye kadar bizde tatbik edilmekte olan Bakalorya imtihani, Fran- sadakine nazaran daha iptidal bir vaziyette İdi, Fakat, ne olursa olsun, bu farklar onu bizdeki Bakaloryadan ayıracak kadar kuv- vetli değildir. Hakikat şudur ki, bütün İmtihanların esasında bir bozukluk vardır. Demek istiyorum ki, yazılı ve bilhassa sözlü ımtibanlarda, tale- benin cevaplarına takdir ettiğimiz notlar, enfüsi intıbalarımızın riyazi ifadelerinden başka birşey değildir. İmtihanlar, talebenin bilgilerini takdir hususunda isabetsiz, ada- letsiz, çok iptidal ve nâkıs - ölçü aletleridir. Sözlü imtihanlara — nazaran daha uygun, daha mütekâmil bir yoklama şekli olan yazılı - imti- hanlarda dahi not takdirinde ne kadar büyük bir enfüsilik hâ- kim olduğunu açık bir surette gösteren — bazı — tecrübelerden bahsedebilirim : Tecrübeden Alınan Dersler Ayni bir imtihan kâğıdını, muhtelif mekteplerde ayni dersi okutan birçok muallimlere tetkik ettirmişler ve bu muallimlerin bu kâğıda başka başka notlar takdir ettikleri görülmüştür. Hattâ, ayni bir muallimin, üç dört aylık bir fasıla ile aynı kâğıda, birinci defa verdiği numaradan başka, -az veya çok- not takdir ettiği gö- rülmüştür. Bir felaefe imtihanında yapı- lan diğer bir tecrübede, talebenin * 43 Ünde İki mümeyyiz ara- sındaki numara farkı 2 den fazla olduğu görülmüştür. Mümeyyizler 20 genç Üzerinden ancak 8I üzerinde mutabık kalmışlardır. Diğer bir tecrübe: Yüksek bir ilim sertifikası imtihanına ait 37 kâğıda numara takdir eden bir muallim - bu derslerde not tak- dirinde daha çok kat'ilik ve isabet olması lâzım gelmesine rağmen - Üç sene sonra ayni kâ- gıtları tetkik ettiği zaman, ancak 7 kâğıda, ayni motu takdir etmiştir. Diğer — 30 — tanesi için takdir. farkı, bir İle on nu- mara arasındadır.. Diğer — bir mümeyyiz, 37 kâğıttan ancak 6 tanesine ayni notu vermiştir. Diğer 31 küğıda başka başka notlar takdir etmiştir. Bütün bu tecrübeler — bize, imtihanlarda not takdirinde ne kadar büyük bir enfusilik ve binnetice isabetsizlik olduğunu pek açık olarak göstermektedir. Bundan başka, muallimlerin bir kısmı çok diğerleri az not vermek itiyadındadırlar. Imtihanlarda isabetli not tak- dirine mani olan sebepler arasın- da tesadüflin büyük rolünü gösterebiliriz. Herhangi bir dersin imtihanında - yazılı veya sözlü - talebeye sorulabilen sualler iki üç ve nihayet dört beş tanedir. Bir talebe o dersin bunlardan başka bütün diğer bahislerini öğrenmiş olabildiği gibi diğer bir talebe de © dersin yalnız bu suollere ait olan bahislerine çalışmış buluna- bilir. Imtihan kapılarında, çıkan- lardan bazı şeyler öğrenip muvaf- fak olan talebe de yok değildir. Sonra, sözlü imtihanlarda tale- be ayni şartlar altında de- ğildir. Her talebeye - sorulan suallerin azlığı çokluğu, güçlüğü ve kolaylığı not takdirinde müce- sir olur. İmtihanlarda ilk girenle son giren de ayni vaziyette değildir Çok parlak bir imtihan veren zeki ve çalışkan bir talebeden sonra imtihan odasına giren geçe- bilecek derecede orta bir talebe çok zayıf görüldüğü gibi, çok kötü bir imtihan veren bir tale- beden sonra — giren zayıf bir talebe geçebilecek bir mot ala- bilir. Mualüim — ve — Mümeyyizlerin yumuşak ve sertlikleri de, tale- benin imtihandaki . muvaffakiyet- leri Üzerine müsbet veya menfi tesir yapar. Suallerin azlığı, bir derse nit bütün bahisleri yoklamayı| ve binaenaleyh talebenin o dera hak- kındaki umum! seviyesini doğru olarak tayinini mümkün kılmaz. imtihanlar Sıhhat Bozar En nihayet. imtihanların sıhhat bozmak ve zihin yorgunluğu tevlit etmek gibi herkesin bildiği çok mühim mahzurları da bun- lara ilâve etmek İâzımdır. Hulâsa, tahsil verimini kontrol ettiğini zanettiğiniz. bugünkü İm- Hihanlar, tahsil verimini - objektif ve isabetli olarak takdir. etmek- ten uzaktırlar, | ( Daevamı 13 üncü yüzde ) J