12 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

12 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e. 12. Haziran' Italyanın Yeni Manevraları İtalyanın doğu Afrikasındaki dava- “ün Almanyanın mülâyim görünmesi, İF zamanlar epey gerginleşen Alman- İyan O münasebetlerini yumuşattı. e binnetice, Tunaya elvar devletler Arasında genel bir misak vücude #etirmek | Romada toplanacak olan konf. Almanyanın iştirak *imesi imkânla; attı, Almanya tarafından © Avusturya hakkında gizli açık hiçbir 1 bos- mediğine dair kesin teminat veril. Mesini iki devletin İyi geçinmesi Için Hart koşan İtalya, bu arzuyu yerine Zetirmek maksadile son söylevine fıkralar ilâve eden Hitlerin bu Mözlerini beğenmemiştir. Bu telâkki. sini şimdi açığa vurmaktadır. Bu »e- pledirki o Almanya ile İtalya, yeni Aştan fikir teatisime koyulmuşlardır. münasebetle Almanyanın düşün- tesi şudur Tuna misakına girecek olan dev- iler arasında hiçbir istisna olmaya- 'eye bağlana» bu esas dahi- dahil olabi- seğini bildirmektedir. Yalnız, bu and- manın meselâ bir Fransız * Sovyet “yâ, yahut bir Çekoslorakya-Sovyet Wiya misakına benzemamesi İste» İindedir. Çünkü Almanyanın nazarın- *. bu (o mevl misaklar, basit birer Mütekabil emniyet vesikası olmaktan «ha fazla şeylerdir ve askeri mahi- Yette eserlerdir. Almanya, Tuna ml mn böyle bir mahiyet almasına Muarizdir.. * Alman-Italyan görüşmeleri, İtalya- Nin Afrikadaki emellerini istediği gibi akkuk ettirememesinden (dolayı Uyduğu inkisar İle başgöstermiş bir Mexzahür sayılabilir. Bazları, bu haree keti, İtalya hesabına, Fransa ve İngil- 8 ürürinde tesir yapmak İçin ihti Yar sdilmiş bir manevra addediyorlar, Verilebilecek ad me olursa olsun, ai etin bir siyasal dıkçılıktan başka bir manası ola- Biyacağı bedihidir. — Süreyya Almanyada İşsizlik Berlin, 11 (A. A.) — Mayıs W içinde Almanyada bulunan Hünler 2.020.000 idi. Bu sayı, 2 Ay içinde İşsiz (sayısının İN kişi azaldığını göstermek dir, Edebi Tefrikamiz Otel sahibi, şaşırmış gibi bak- Makta idi; > — Anlattım ya, Demir ağa... Demir ağa, gür kaşlarını çat Mu sigarasının dumanlarına ba- Yordu: diz Doğrusunu diyeyim, söyle lg biri kafama girmedi... am çok karışık... Sana da Niyet amma, anlatıverin de gayri, Muharrem Bey, gülümsedi: >— Eziyet değil, anlatayım. tib mir ağa, hatırlatmak İster * olile işaret etti: MW Başından sonuna kadar... bir eksik, ne bir fazla... Ağ Süzelen otel sahibi, Demir in durgunluğunu, dalgınlığını, yönle vak'anın — sarsıntısına İyordu; — Olduğu gibi anlatacağım, » tasa etme... Cevat Beyi diy “ğe misafirler gelmişti. Müd- ii mumt Bey, Müstantik Bey, kâtip... Daha onlar, burada ; acer Hanım gelmiş... > Sen, görmedin mi? ğa Hayır... Huriye kadın, Has Hanımı, sokak (Üstündeki Rusya - Fransa - Çekler Üç Devlet Elbirliğile Hareket Edecek Lavrens Hem Öldü, Hem Yaşıyor ! Japonyada Da Bir Lavrens Var Ve Şimdi Çindedir Şanghun, 11 ( A.A) — “ Mançuri- sin Japon Lavrens'i,, diye anılan Tümgeneral ODolhara, O Japonya'nın dileklerinin yerinâ getirilmesine çalış- mak üzere buradan Pekin'e gitmiştir. Çölde Susuzluktan Ölenler Parls, 11 (A.A) — Dakarda bulu» nan dört genç yerli İşçi, Sudan sah- rasında susuzluktan ölmüştür. Bunlar sekiz aylık izinlerini geçirmek üzere mesleketlerine dönlyorlardı ve oto- mobilleri bozulduğu İçin bu faclaya kurban gitmişlerdir. hariciye komiser Utvinol Fransız İşçileri Hitler Or- dusuna Karşı Duracak Fakat Ingiliz Sosya- listleri Savaşlara .. . Girişmiyecekler Mulhavz, İİ (A. A.) — Fransa sosyalist kongresindâ B. Leon Blum, demiştir ki: “.— Hitlerel Almanya ulusal toprağı basacak olursa, gerçekten sanırım ki, Fransamn bütün emekçileri düşmana kargı dikilecektir. Bugün ve bugünkü durumla, Fransanin Hitler tarafından yenilme- sini düşünmek mümkün dâğildir. 'ünkü bunu başarmak için Hitler wyet Rusyaya karşı da savaş açmak zorunda kalacaktır. Şimdi komünistler ve sosyalistler, ulusal mesele Üzerindü ayrılmış değildirler. Bir genel formül bulmak artık mümkündür. Bay Sta- Yazan: Mahmut Yesari odaya almış. Misafirler gidince, Cevat Beye (haber vermiş, Hacer Hanım, Cevat Beyin oda- sına gitmiş! Demir Ağa, kaşlarını kaldırıp İndirerek soruyordu : — Demek, Hacer (Hanım hepimizden evvel buraya gelmiş? — Evet... Zihni Efendi, seni bulmağa gitmişti. (Ben, otele döndüm, Cevat Beyin yanına çıkacaktım, Huriye kadınla konu» şurken, bir de baktım, Zihni Efendi, soluk suluğa, koşarak, geliyor. Yolda Mehmet Beyle kapıştığınızı anlattı, hemen yukarı fırladım. o Meseleyi Cevat Beye söyledim. Muharrem Bey, durmuştu; Iki elini dizlerine vurdu: — Doğrusunu söylerim Demir Ağa, Cevat Bey, öyle bir sıçrayış sıçradı ki beğendim... Candan bir atılıştı... Demir Ağa, başile tastik ettir — Erkek çocuktur... — Cevat Bey, dışarı çıkınca, Hacer Hanım da arkasından atıldı. O da sokağa çıkmak linin diyevino ve Fransada verilen anlamı kabul etmeliyiz. ,, İngiliz işçileri! Londra, ILÇ(A.A) — Bristol'da toplanan İngiliz sosyalist kongresinde Stafford demiştir kı “ — Kapitalistlerin emri ile ve onların faydalanması için açılacak savaşlara hiçbir şekilde girmiyeceğir. Calecek işçi hükümeti, İngi yüklendiği Sütün angajmönları tirmek hakkını elde etmelidir. Habeş İmparatoru Kıyınç (Suikast) Yapıldığı Yine Yalana Çıkarıldı Londra, 11 (A. A.) — Taymis ga- zeteşine Adisababadan bildirildiğine göre, bir aydanberi Ülke İçinde do- laşmakta olan Habeş (İmparatoru Harara dönmüştür. Bü gesi (seyahat) hâdisesir geçmiştir. Demir Ağa, gözlerini kısarak baktı: — Neden? Cevat Beyi mi yal mız birakmak itemiyordu? Bu sual, Muharrem Beyi şa- şırtmıştı: — Sokağa çıkmak, görmek istiyordu. Ben, (o bırakmadım. Epey çırpındı, bağırdı. Onu, «o kak üstündeki odaya götürdüm. Pencereden ( bakıyordu. * Bana, Mehmet Beyi sordu. — Mehmet Beyi mıydı? — Tanımıyor olacak ki, Mel met Bey, bu mu? Dedi. O daki- kada, Hacer Hanım yalan söy- lemiyordu. Hattâ okadar dikkatle bakıyordu ki zorla hatırlamak ite diği anlaşılıyordu. Hacer Hanım, Mehmet Beyi tanımıyordu. Demir Ağa, sol elile pos bi- yıklarını çekiyordu — Peki, Mehmet Bey, bu kadar yalanları nereden çıkarı yordu? Muharrem (Bey, kaldırmıştı; — Okadarını bilmem. Fakat Mehmet Beyin silâha davrandığını görür görmez Hacer Hanım, ca- ma doğru atıldı ve yumrukları ile camları Indiriverdi. O anda deli gibiydi. Doğrusu, ben, onun halinden korkmuştum! tanımayor omuzlarını | Barışın Tehlikede Olduğu İnkâr Edilemez! Moskova, 11 (A.A.) — “ Anlatıldı- Fına göre, B. Benes, Litvinof, Stalin ve Molotof (o aramdaki konuşmalar, Sovyetlerle çekoslorakya arasındaki #gilerin şekli hakkında son bir mem- Buniyet uyandırmıştır. Yıl içerisinde her iki ülkenin biribirine yakınlaşması ve genel barışı sağlamak yolunda sibirliği ile çalışması yüzünden büyük işler başarılm İki ölkeni et adamları, hü- kümetleri © ara yapılmış olaa uzlaşma ve andlaşmaların, elbirliğini devam ettirmek ve aradaki tecimel ( #icarl ) ilişikleri uygun bir tarzda genişletmek İçin sağlim bir temel kurmakta olduğunu süylemişlerdir. Bu konuşmalar sırasında arsiulusal kurum da gözden geçirilmiştir. Her iki devlet adamları, genel barışın sonucu hakkında ortalıkta bir korku duygusu bulunduğunu teslim etmek zorunda kalmışlardır. Bildirik şöyle bitiyor * Her iki taraf, barışın bölünmez bir bütün olduğu esas Üzerine, #vran- sel baysallığın düzenini kurmak kay» fiyetinin önemi hakkında uyuşmuş» lardır Sovyetler, Fransa ve Çekoslovakya arasındaki (o andlaşmalardan © sonra genel baysallığın daha geniş bir tarzda kurulması için, şimdiye kadar geçin emeklerine devam etmiye axmetmişlerdir. Almanyanın Yeni Donanması ingiliz Donanmasının Yüzd otuz beşi Olacak Paris, 11 (A.A. ) — Deyli tel- grafla Tokyodan gelen bir habere göre, İngiltere, Almanya'ya kendi donanmasinin yüzde 35 nisbe. tinde bir donanma bulundurmak hakkını vermektedir. Japonya, İngilterenin bu ha» rarını kabul etmektir. sordu: — Hacer Hanım, neye bu ka- dar kendini kaptırıyor?.. Muharrem Bey, dudaklarını bükmüştü: — Onu, kendisine sorunuz... Buna, en doğru cevabı, ondan başka kimse veremez. Fakat ne olsa, kadındır. Benim diyen erkek- ler bile böyle silâhlı, kıyasıya kavgalarda geriler, şaşalar, sar- sılırlar. — Orası öyle... — Mehmet Bey, devrilince, Hacer Hanım, bütün bütün bo- zuldu. Onu pencerenin önünden çektim, bir koltuğa oturttum. Ek leri kan içinde idi. Huriye kadını çağırdım, eczacı Şevki Beye ha- ber gönderdim. Hacer Hanım, ellerinden akan kanlara bakıyor, gülüyordu. O sırada, aklı pek ye- rinde değildi. Mehmet Bey öldü- mü? Demir ağaya bir şey yapar- larmı? Hapse atarlar mı? diye soruyordu. Demir ağanın, yanaklarında hafif bir penbelik uçmuştu. — Beni, tasa ediyordu, öy- le mi? — Kendi yoksa, Allahı bu- rada... — Peki, sonra? Muharrem Bey, yutkundu: — Eczacıyı bekliyorduk. Hacer Hanımın ellerini mendille, havlıyla Kızlara Umit Veren Erkekler “ On aydanberi bir kızla sevişi- yorum. Nihayet evlenmemiz mevzu- bahs oldu. Fakat mali Oo vaziyetim buna müsait değildi, kız çalıştığı için kazanıp beraber yaşayacağımızı söyledi. Fakat ben endiğim bir kadının çalışmasına mi da bir annem . Bu şerait dahilinde Kız, başkası tarafından istendiğini söyledi. Bu o mahzurları düşünerek serbest olduğunu bildirdi. Çok üzüldü, ben ondan fazla üzüldüm. Fakat başka ne yapabilirdim?, Dertli Bu işte asl dertli olan mek- tup sahibi değil, ortada aldandığı anlaşılan kızdır. Bu dertli Bay, şüpbesiz ki kızla on ay süren münasebeti eşmasında evlenemi- yeceğini biliyordu. Mall vaziyeti birdenbire düzelecek değildi. O halde bu kıza ne diye boş ümitler verdi. Bu vak'a bir değil, bin değil, bütün Istanbul kızlarının derdini tasvir eden umumi bir vak'adır. Gençler, kızların evlenme hayal- lerini, İstismar ederek onları alda: tiyor, sonra evlenme meselesi ortaya çıkınca bir mazeret bulup işin içinden sıyrılıveriyorlar. Bu vak'ayı, her tanıdıkları erkeklerin her sözüne İnanan ve onları evlenecek zanneden saf genç kızların kulağına küpe olsun diye yazıyorum. TEYZE Lehistanda Yahudilere Saldırıldı Varşova, 11 (A. A.) — Çumartesi günü Yahudiler tarafından bir karga asnasında öldürülmüş olan bir Polon- yalının ölüsü kalktıktan sonra, Yahudilere karşı şiddetle saldırılmış- bir. Her iki taraftan birçok yaralı vardır. Bunlardan biri (O hastenede ölmüştür. Bir Yahudi ve bir Polonyalı İşçi takımı da bir futbol maçında kavgaya tutuşmuşlar, iki kişi yaralanmıştır. sarmıştı. O sırada Cevat Beyin sesini duyduk. Neredesiniz? diye bizi o arıyordu. Hacer Hanım, ellerindeki sargıları attı, sofaya koştu. Demir ağa, ucundaki izmariti attığı uzun çubuğunu dizine vu- ruyordu : — Cevat Beyin sesini duyunca aklı başına mı geldi? Otel sahibi, buna da kaça” maklı cevap verdi: — Orasını da, kendine sor.. Ben, ne desem, yalan — Hele hele.. Senin duyuşun,. — Doğrusunu İstersen, öyle şaşkın bir halde idim ki etrafımı ince görüp, ince düşünemiyordum. Demir ağa, inanmış gibi başını sallıyordu: ” — Sonra? — Ben de sofaya çıktım. Cevat Bey, Hacer Hanımın kanlı ellerini görünce şaşırmıştı. Bana: — Çabuk, sıcak su bulun. Yıkayalım! dedi. Demir ağa, Muharrem Beyin gözlerinin içine bakıyordu: — Okadar mı? — Okadar.. Ben, Cevat Be- ye, eczaneye haber gönder- diğimizi söyledim. Bir müddet bekledik.. Huriye kadın, döndü, (Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: