— mişti. — telgraf çekerse, şu Tefrika No: 41 Siz bana bir iyilik ettiniz. İşte ben de size, kurtarmak ve ko- rumak istedikleriniz hesabına dostça — bir tavsiyede bulunuyorum. Hüsnü —— telâkki etmenizi isteyorum.,, Lavrence birdenbire : — “Yine Avusturya meselesin * de olduğu gibi mi olacak?,, Diye sordu. Bu sual, sanki cevap ve- — rilmesi müşkülmüş ve yahut ta — lüzümundan farla ileri gittiğini hatırlatmış — gibi Herr Mülleri bir müddet düşünceye sevketti. Nihayet: — “Avusturya mı dediniz ? Fakat azizim arada hiçbir müşa- behet yok. Çünkü burası Avus- turya kadar Alman toprağı sayı- lamaz.. dedi. Bundan —soura — mubavereyi başka başka mecralara sevketti ve öteden . beriden bir müddet laha konuştular. Herr Müllerin artık mühim bir şey söylemeyeceğini anlayan Laurence veda ederek odadan çıktı. İşittiği sözlerden Herr Müllerin yakın bir harp tehlikesi olduğuna ve Almanların ileri sürecekleri taleplerden hiç bir fedakârlıkta bulunmıyacaklarına kani bulan- duğunu anlamıştı. Demek ki bir haftalık gerginliğin mütbhiş bir — harbe müncer olmasına mani olmak için yegâne çare, Çekos- lTovakyanın, daha kuvvetli tarafın şeraitini tamamile kabul etme- sinden İbaretti. Caresse'in Kocasından Gelen Mektup -- Lavrence Sefarete avdet ettiği zaman öğle olmuştu. O sabah, kahvaltıda Sir Geoffrey'in ısrarı üzerine genç kadınlar Pragda bu- undukları müddetçe Sefarethanede kalmıya ikna edilmişlerdi. Fakat — Pragda ne kadar kalacakları — henüz kararlaştırılmamıştı. Ca- resse o gün kocasından da bir — mektup almıştı. Kaşlarını çatarak — okumuş. Fakat muhteviyatı hak- kında kimseye bir şey söyleme- Mektubu aldıktan bir müddet sonra Sir Geoffreye — giderek kocasına bir telgraf çekerek burada kalmalarında bir mabzur — olmadığını bildirmesini rica etmiş fakat sefirden kaçamalı bir cevap — alınca canı fena halde sıkılmıştı. — Sefir ona: * Size zaten söylemiştim. Ge- rald yaygaracı bir adamdır. Ken- disine belki birkaç satırlık bir — mektup yazarım... Maamafih ne de olsa bu akşamki balo için kalmalısınız... Mevsimin en parlak ba'osudur.,, Demişti. Sefir kadınların adeta kaçar- — casına Çekoslovakyadan gitmele- rini icap ettirecek kadar büyük bir tehlike olduğunu da hatırın- dan çıkarmamakta idi, Caressein — istediği gibi bir gergin za- — manda, böyle bir telgraftan — Londrada ummadık manalar çıka- — yılması ihtimali vardı. Onun için genç kadının bu ricasını neza- ketle baştan savmağa mecbur olmuştu. Sir Geoffrey uzun — müddet Cenubi Amerikada bulunmuş ve baylı tecrübeler edinmişti. Bura- larda hemen hergün bir harp ve- ya bir ihtilâl rivayeti çıkar, hükü- metler ve halk korkuya ve telâşa düşer, Fakat sonunda hiçbirşeyler olmazdı. Fakat aynı tecrübeler ona gelecek fırtınanın alametlerini önceden anlamayı da öğretmişti. Onun için şimdi, — Paraguvay - Bolivya harbindenberi ilk defa olarak Avrupa havasında hakik! harp kokuları hissediliyordu. Lau- rence sabahleyin, Herr Müller'e gitmezden evvel avdet edip ken- dilerine kâğıdı iade ettiği ve bir daha rahatsız edilmiyecekleri- ni haber verinciye kadar genç kadınların -sefarethaneden ayrık mamaların: rica etmişti. 973 Numara Avdet ettikten sonra ve kabil olursa öğle yemeğinden evvel genç kadınlarla birlikte Ambasa- dör oteline gidip orada — kalan eşyaları sefarethaneye naklede- ceklerdi. Halbeki Herr Müller'in yanın- da tahmininden — fazla kalmış geçikmişti. Sefarethanenin kapısına gel diği vakit, Bstü başı pejmürde bir adamın gefarethane kapıc- sıyle görüştüğünü görünce bir- denbire sordu. Bu sefarethanece yedek hirz- metci Steele diye tanınan 973 numero idi. lTâkayıt bir surette: — “Ne var ne yok Stecle? Birkaç gündenberi görünmeyor- sun?,, — “Evet efendim, son gün- lerde havalar biraz fenalaştı- ğgından romatizmalarım tutmuştu, Gelmiyecektim. Fakat bu gece balo 'olduğunu düşündüm..... Bel- ki bana bir iş çıkar diye geldim.,, — “Eyi ettin, sana belki de bir iş buluruz. İçeri gel de e- firle görüş,, — * “Affedersiniz. efendim, sefir burada değil — efendim. Şimdi — Fransız — sefarethanesine gitlk. — Yemeğe — gelmiyeceğini söyledi.,, — “Zazar yök, benimle gel Sana yaptıracak bazı ııhk tefek işlerim var,, İçerdeki odaya girer girmez kapıyı kilitleyip arkasından da türmelediler. Baş başa kalınca Laurence, Steeleye bir sandalya uzatlı ve kendisi de karşısına ge- çerek dinlemiye başladı. " Steele yeraltı karargâhında düştüğü ölüm kapanından nasıl kurtulduğunu uzun uzadıya anlat- tıktan sonra Çekoslovakya hudu- dunu geçmekte hiç bir müşkülâta tesadüf etmediğini söyledi ve sö- züne devam ederek: Madeni Duvar — " Alman öniformasını lâbls olan ve iyi Almanca bilenler pek de zorluk çekmiyorlar. Alman- lar, tren yollarına ve şoselere yak- laşmamak şartile hergün hududun bir tarafından öte tarafına geçi- yorlar. Zaten hududun her ikl tara- fındaki — halkın yüzde doksanı Alman ve — bunlardan - bazıları günde üç dörk defa bududu aşı- SON POSTA 1-6- 1988 yorlar. ,, dedi. — “ Gok yorsun? ,, —" Biraz yorğunum. Fakat şimdi fazla tafsilât vermeye lüzum yok. Gördüklerimi, geçirdikleriml hattâ Miralay Wieck'in size söy- lemekliğim — için bana verdiği yorğun — görünü- malümatı bile tamamile bu kâğıt- | | lara yazdım, ,, Kâğıtları Laurence uzatarak: — “Fakat miralayın verdiği malümatın kısmı azamını tersine kabul etmek lâzım. Çünkü bun- lar, hep &izin inanmanızı istediği şeylerdir. ve biçbiri de doğru değildir. Fakat yolunun bulup raporumun bu kısımlarını tek- yar Berline ihbar edecek bir Alman casusuna gösterirsek çok iyi olur. Çünkü o zaman, onlara söylediğim gibi benim bir Alman casusu olduğuma tamamen ina- nirlar ve bir daha e'e geçersem, bu sayede kurtulurum, ,, dedi. —" Ne demek istiyorsun? Stee'e, tekrar oraya gitmeği mi düşünüyorsun?,, — * Tabii, hem de birkaç sant sonra hareket edeceğim. Buraya gelirken yolda tepelerin arasında Öyle garip bir mahailo rastgeldim ki behemehal onun ne olduğunu anlamalıyım. Bu pek te kolay olmıyacak amma bir kere tecrübe edeceğim. Bu gördüğüm şey bir köy azizim. Hem de etrafı üç metre yüksek- liğinde madeni bir duvarla çevri- miş, geceleri her taraftan projök- törlerle gündüz gece aydınlatılan bir köy. Bundan maada duvarların dışındaki saha, bir tek ağaç, bir tek çalı brakılmıyarak tamamen temizlenmiş. Velhasıl köye görül- meden yanaşmak iİmkânı yok. Pek emin değilim amma, galiba mev- cudiyetinden şüphelendiğ'miz fa- kat şimdiye kadar bir türlü tesbit edemediğimiz mahalli, yani Al- manların mikrop saçan bombaları imal — ettikleri yeri — nihayet bulduk... ,, Keşif Tayyoresi Steele bir müddet düşünceye daldıktan sonra: — Her ne olursa olsun, bu garip köy bakkında biraz daha malâümat — edinmek — İstiyorum.. Bizzat Herr Janda'yı gidip gör- mem doğru değill Çünkü beni takip etmeleri iktimalı vardır. ( Arkası var ) 500 Liralık Müsabakamız Okuyucularımız arasında açtığı- mirz (500) Jliralık . müsabaka bitti. ve bu müsabakaya —ait (30) uncu son kuponu — neş- rettik. İstanbulda ve dışarıda bu- lanan — okuyucularımızın - (7) Ha- zirana — kadar — vakitleri vardır. O zamana kadar bize neşret- tiğimiz şartlar dahilinde cevap. lanımı — göndermelidirler. Zarfların Üzerine “müsabaka memurluğuna, kaydı konacaktır. (7) Hazirandan sonra gelecek eevaplar kale alın- mayacak ve netice (12) Haziranda ilân edilecektir. 4 Haziran 1 Cam Kralının Aklına Getirmediği Tehlike O, Düşüp Öleceğini Zannederken Birdenbire Kalbi Mister Kental —| Amerikanın sayılı milyarder- lerinden cam kralı Mr. Kental geçenlerde Nevyorkta bir kalp sektesinden düştü ve öldü. Mr. Kental zaten üzun sene- Duruverdi lerdenberi vehim içinde, yarı hasta, yarı deli olarak yaşıyordu. Her an bir yerden düşeceğine ve kolu, bacağı, kafası kırılarak öle- ceğine kaniydi. Bu kanaati yüzün- den hayatı tam bir dehşet içinde geçiyordu. Milyarder Kental'in bu hasta- lığına sebep daha çocukken bir defa düşmesi ve başından yara- lanmış olmasıdır. Bu korku ile bütün ömrü heyecan içinde geçen cam kıralı, dünyada ilk defa gö- rülen bir malzeme ile bir evde yaptırmıştı. Bu evin her tarafı ta- mamen kauçuktandi. Eşyalardan bir teki bile tahta değildi. Mil- yarderin kanaatine göre bu ev de düşse bile, her terafın kauçuk olmasından dolayı vücuduna bir şey olmiyacaktı. ve kendisini bu kauçuk eve attığı zaman ra- hat ediyordu. Zavallı, hiç bek- lemediği bir zamanda, masası başında kalbi durdu ve ölüverdil. Fransa Buhran İçinde ( Baştaralı 5 inel yüzde ) miştir. Proje, 202 oya karşı 353 ile reddedilmiştir. Kabine buhranının — sür'atle kotarılacağı (halledileceği) bekle- niyor. Başbakanlık için saylavlar kurulu başkanı Buisonun adı İleri sürülmektedir. Yeni Kabine Paris, 31 (A. A.) — Saylavlar Kurulu Başkanı Eulison, sababın dördüne kadar türlü grupların başkanları ile görüşmüşlür. Cüm- hur Reisi yeni kabineyi kurmak işini Bulsona yüklemiştir. Yeni hükümetiz bugün kuru- lacağı umulmaktadır. Savaş iİster Paris, 31 (A.A.) — Saylavlar kurulunun gece toplantısında ba- kanlardan B. Heryo, finansal bazı kontrollara işaret etmiştir. * Heryo, her şeyden önce spe- külasyona karşı savaşmanın bir zorağ olduğundan bahsetmiştir. Bankalara Karşı Paris, 31 (A.A.) — Cümhurl- yet müddeiumumisinin Parisin bir veye birkaç bankasının kasalarını mühür altına almış olduğu haber verilmektedir. Bir gazete bu bankalar ara- sında Tuminetcie bankasının adını vermektedir. Birçok telgrafhane- lerde borsa fiyatlarını bildiren telgraflar tutulmuştur. Hayret Etmiyorlar Paris, 31 (A.A.) — Bu sabahki gazeteler, Flanden — kabinesinin düşmesinl, hiçbir hayret ve hattâ bazıları en ufak bir — acıntı bile göstermeksizin kaydetmektedirler. Bazı gündelik gazeteler B. Flanden'in — görüşüler — sırasında kullanılması gereken en — uygun we doğru lisanı bulamamış olduğu- nu yazmaktadırlar. Borsa Kapalı Paris, 31 (A. A.) — Echo de Paris gazetesi, Paris borsasının bugün açılamıyacağını yarmakta- dır. Borsa, hiçbir zaman çalışmamakta oldu- ğundan ancak pazartesi günü açılabilecek demektir. Yeni Başvekil Parla, 31 ( ALA ) — Yeni ka- bineyi kurması beklenen Buison, cumartesi — günleri | rs!ya saylavıdır. Kendisi sana- yici olup Gİ yaşındadır. İlk defa 1909 da saylav seçilmiştir. 1924 senesinde yeniden seçildiği vakit sosyalist fırkasına girmiştir. 1927 yılında Saylavlar Kurulu Bııkıılığını seçilmiş ve bu yüksek ödevinde çok sempati kazanmıştır. Buison, 1933 sene- sinde, —sebebini - bildirmeksizin, sosyalist fırkasından çekilmiş ve sıyasal partilerin — dışında kal- mıştır. Frank Tehlikede Londra, 31 (A.A.) — Gazete- ler, heyecanlı başlıklarla Flanden kabinesinin düşmesi haberini ver- mekte, fakat vakit geç olduğu için fazla tafsilât — yazmamak- tadırlar, Newa-Kronikles gazetesi: “Bu- günkü durumda hangi hükümet parlamentonun - itimadına — emin olabilir? ,, Diye sormaktadır. Bu gazete şimdiki durumun Fransız parası için çok tehlikeli olduğunu yazmaktadır. Üniversitede İmti- han Vaziyeti Hukuk Fakültesinde Mu- vaffakıyetli Geçiyor — Üniversitede imtihanlar devam etmektedir. Hukuk - fakültesinin iki kısım — dersten — imtihanları bitmiştir. Bu İmtihanlara giren talebeden çoğu muvaffak olmuş- tur. Fakat Eylüle kalmak üzere imtihana girmeyenler de vardır. Diğer fakültelerin — imtihanları bugün başlamıştır. Fen fakültesi talebesinin çokluğu dolayısile üç grupa — ayrılmıştır. Bu — gruplar ayni günde ayrı ayrı derslerden imtihan edileceklerdir. İmtihanlar haziran sonuna kadar devam edecektir. , TAKVİM Gün CUMARTESİ — Hızır 30 1 HAZİRAN 935 21 Arabt 28 Sefer Yakit - L yrime