16 , Mayıs | Moskovadan Ne Neticeler Doğacak ? Fransa Harlciye Bakanı Lavâl, Moskova'da Sovyet Rusya diplomat- larile günün en mühim meseleleri Üzerinde konuşuyor. Ba görüşmelerin €a büyük meticesi bir Rus - Fransız karşılıklı yardım andlaşmasına kat'i bir mahiyet vermek olacaktır. Biliyoruz ki Fransn barış fikrini, kendi l tından — doğuyur. Ve şu günlerde Muhakkak ki Avrupanın slyasa ufku binbir tehlike ihtimallerile doludur. Bir yandan Sovyet diplomatları, öte Yandan Fransa siyastleri, son andlaş- Tanın barış! kuüvetlendirmek - ihtiya. tından doğduğunu ileri sürüyorlar. Fakat burada düşünüleçek nokta« 'dan birlsi de Lehistanın vaziyetidir. bistan bugün iki cami arasında kalmış binamaza benziyor. Almanya- dan vaya Eransadan bangisinl - tercih Adeceğini bir türlü tayin edemiyor. Fakat daha ziyade Alma: * Mareşal Pilsudaki"ı ra Lehistan — siy olacak mı? bi te bugün için bu sualin doğru ir cevabını bulmak çok zordur. — & Lavrens Ölüm Döşeğinde Fakat Bu Haberin Uydur- a Olması Da Muhtemeldir Londra, 15 (A. A.) — Albay (Mi- Tilay) Lavrens'in durumu kötüdür. atası çatlamış ve beyni sarsilmiş- . Günlerce kendini bilmeden yat. ihtimali vardır. (Lavrena, Büyük harpte İngiltere ıCııhıııı Sırbistanda casusluk yap- Suştı. Entellicene Servisin başcasızlar Padandır. Telgraflar, bir. motosiklet bi tasında ağır sürette yaralandığını İldiriyor. Fakat bu haberin, uydurma m da muhtemeldir. Çünkü Lav- & büyük câsusluklara baş'amadan €e vaziyeti hep böyle gizlemiştir. ) Yeni Nutuk ğ Berlin, 15 (A. A.) — Rayştag, Bay llerin dış sıyasa Üzerine vereceği '_'ui söylevini dinlemek için belki 21 8 & Laval - Stalin Görüşmesi Çok Canlı Habeşistan, Italyaya Karşı Çok Sıyasal Münasebetler Kesiliyor Londra, 15 ( A.A )— İvnlag Stan- dard gazetesi Adisababa'dan Öğre- niyori * Bütün Habeşistan, İtalyanın süel tedbirleri sebebile pek ziyade hiddetli n Ulusal — çevrenler gçok tehlikeli gözüyorlar. Habeş münazebetlerinin kesil- yan yabancılara kargı korkuyorlar, , ile birlik olduğunu şekilde bildirer Kolis arkasında oynanan diplomasi iş! İtalyaya açık - salâhiyet - vermiş! Musolini Fona e Çatıyor! K eee de L ee Edebi Tefrikamız a k Ev, toprak duvarlı ve tek kat ıu:'hı üç odalıydı. Hacer, evlin 'de dolaşırken gülüyordu : — Apartman tertibi... Apat- oturuyorum, desem, ba- A)ıo Kadın da, sessiz bir =le; herşeyi hoş görüyor, M | 'Yo“ı.,_ etmeden — dolaşıp — çalı- qurıln! bu evin ve hizmetçinin Unması, pek kolay olmamıştı. er, Demir Ağanın hiç şikâ- Bi &tmediği, yüzünü gayriihtiyari "'İ"lnı.undın. hayli yoruldu- terlediğini anlamıştı. ücer, otelden çıkarken, Mu- *in Bey, çok sitem etmişti : ““kx Efendim, bir kusur mu baye * Fiatı da indirirdik... Bir G'“' canınız. sıkıldı? V tenç kadın, bu kinayelere, Mek ' Bep ayrı ayrı cevap ver- tok — Mecburiyetinde kalmış ve Yorulmuştu . 'Uharrem Beye: .'.: Sizi muhakkak beklerim... b:. kahvemizi içersiniz, artık! Mişti. Otel sahibi, buna Yısta toplanacaktır. Roma, 15 (A. A.) — Başbakan B. N.o Yazan: Mahmut Yesarl memnun — görünmüş, — teşekklir etmişti. En çok mahzun olan Zihni Efendi idi. O, hiç sesini çıkarmamıştı. Hacerin bu süküta, içi üzük müştü; otel kâtibinin boynunu büküşü, sitemlerden, kinayelerden fazla Hacere dokunmuştu. Evin eşyalarını Demir Ağa beğenip aldığı için, Hacer, hiç te zevkine uygun bulmamıştı. Fakat Demir Ağaya küçük bir şikâyette bulunmıya bile »korkuyordu : — Münasebetsizliğin lüzumu yok... Buldukça bunama... Hacer, herşeyi hoş görmeyi Ayşe kadından da anlaşmakta idi. Yalnız eve çekilmek onu, bir cihetten sıkıyordu. Mahalle tenha idi ve seyrek komşu evleri onu göz hapsine almıyordu; fakat yine evde kapanıp duru- yor, sokağa çıkamıyor ve akşam- ları, tek başına çile dolduru- yordu. Hele bazı akşamlar, bir iki kadeh içmek isteyince çaresiz- likten çıldıracak gibi oluyordu: —Ah, Zihni Efendi, sana Hiddetlendi Muso'ini Ayanda, Fransa ve İngiltere« nin Habeşistandan yena sıyasal bir gereği yaptık'arının aslı olmadığını kesin olarak bildirdikten sonra de- miştir. kir *“— Şunu en açık ve en kesin seker gönderebiliriz. Ve ihtiyat ted- birlerleizin içyüzü ve önemi hakkında bizl sorguya çekmek gibi hoş göre- miyeceğimiz bir hakkı hiç bir kimse kendisinde göremez. Bu topraklarda çok acıklı ve kanlı hâdiselerin anısını saklıyan İtalyodan başka hiç bir kimse bu çok inca meselede büküm vermek hakkını halx değildir., Silâhlanıyor ! Avusturyada Hava Bölük- leri Kuruldu Oldu Çok Önemli Sonunçlar Bekleniyor Moskova, 15 (A.A.) — Bay La- val, Stalinle iki saat görüşmüştür. Stalin diplomatlara bir öğle yemeği vermiştir. Bay Laval, Havas ajansının husu- #? muhabirine demiştir ki: *Şimdiye kadar Stalin'le yaptığım konuşmalarda, en mcak — samk miyet bulunduğu gibi, fikirlerimi- zi arkadaş gibi — biribirimize «öy- ledik. Yomekte bir arkadaş — top- Tantısı gibi İçe ve enha yakin geçti. Sıkı bir beraberlik düşünüşü ile bu- günün Lülün di'omatik mesölelerini gözden geçirdik. Bugün iki taraflı bir bildiriğ çıkarılacaktır. ,, Litvinof'la — beraber Bay Laval, operada, Rimaki Korsakof'un“Sadko,, tmişlerdir. âDI UzüNU üzün — alkış- lanmış, orkestra, Fransız ve Rus arsulusal marşlarını çalmıştır. Lavalın kım Bayan Jose Laval ve Bay Litvinof «ski kral locasında — bulunu- yorlardı. Operadan sonra, Fransiz — elçlel, elçilik konağında büyük bir gece vemeği vermiştir. Yemekte Litvinof Molotof, halk komiserleri bütün ya- bancı e'çiler, Sovyet ve yabancı ga- zeteciler hazır bulunmuşlardır. Mühim Neticeler Londra, 18 (A.A.) — Moskova» dan Röyter'e bildiriliyor: B. Laval'ın Sovyet devlet adamla- rile dünkü — görüşmelerinden çok önemli sonuçlar bekleniyor. Yabanci dergeler B. Layal'ın ba — görüşmeleri- nin Fransız - Sovyet dostluğunu per- çinlediği ve her ülkenin bariş program- larında gelecek iş tutumları - İçin bir temel attığı kanaatındadırlar. Viyana, 15, (A.A.) — Avus- |Lehistanın Yeni Başkuman- turyanın havada korunması için yurt severler kurumu bir uçman bölüğü kurmuştur. Her ilde ayrı bir uçak kurumu bulunacaktır. ne diyeyim? Beni kolayca konyak bulmaya alıştırdın. Şimdi, iki elim | böğrümde kaldı. Eve taşınmadan, rakı içebile- ceğini de düşünmüştü; lâkin Ayşe kadına, rakı, konyak Ismarlaya- mazdı, ısmarlasa da, Ayşe kadın, yüzüne gözüne bulaştırırdı. Hacer, iki kere hastaneye gitmişti; fakat doktorlar, jandarma zabitine Aameliyat yapıldığı için, ziyaretçi kabul etmiyorlar; hasta- yı, kimse ile konuşturmuyorlardı. Doktorlar, bir tehlike olma- diğini söylemişler; Haceri temin etmişlerdi. Hacer, buna rağmen inanamıyor, Zihni Efendi ile sık sık haber gönderiyordu. Hacer, akrabası Bekir Efeyi de görmemişti. Onu görmeyl canı istemiyordu. Hemen hergün kendi kendine: — Çok ayıpl — Benim başına bu haller geldi! Diyor ve yine ayağı varıp gidemiyor, akrabasını hasta dö- şeğinde yoklayamıyordu. Hacer, Demir Ağanın temki- nine şaşmıştı. Eve taşındığı gün, göçe yardım etmiş, sonra adresi bırakıp çekilmişti: — Başın sıkıya gelirse, beni aratırsın, Hacer Hanıml Demişti. Demir Ağa, o günden sonra bir daha görünmemişti. Hacer, İçin danı İşe Başladı Varşova, 15 (A. A.) — Yeni Ordu Genel Müfettişi General Smigiy vazi- fesine başlamıştır. Demir Ağayı-, aratmak, sormak istiyordu, Fakat ne için? Hacer, arka tarafta, bahçe üzerindeki odada oturmuş, dikiş dikiyordu. a Ayşe kadın, girdi: — Hanım, Ağa geldi! Hacer, şaşkın şaşkın baktı: — Hangi Ağa? Ayşe kadın, uysal uysal cevap verdi; — Demir Ağa... Hacer, sokak kapısının tok- mağı vurulduğunu da duymamıştı: — Kapı çalınmadı ayol... Ayşe kadın, yine uysaldı: — Sen duymamışsın hanım... Hacer, yerinden kalktı: — Ağayı, ön odaya al,.. Ayşe kadın, çıktı. Hacer düz entarisinin — Üzerine yeldirmesini geçirdi ve ön odaya geçti. Demir Ağa, onu — görünce ayağa kalkmıştı; Hacer yalvardı: — Otur Allahaşkına ağam... Vo karşılıklı öturdular. Demir Ağa, gözlerini indirmiş, kaşları- mın altından genç kadına bakı- yordu: — Seni rahatsız edişim, ta- punun İşlerini düzelttirdiğim için... O yandan sıkıntı kalmadı... Ora- da iş, bir takrire kaldı... Yalnız, Ananı da görmek lâzım... Tapucu ile hep birlikte Aktaşa gideceğiz! Hacer işlerin güçlüğünü bik Karilerin Sorduklarına Cevaplarım “Yeni evliyim. Karımın anası blraz çok bilmiş bir kadındır. Bü- yük kızının evini bozmuştur. Şim- di de bize musallat oldu. Karımı serkeş yaptı. Karımla aramızda bu yüzden geçimsizlikler beliriyor. Bu kadının evime gelmesini iste- miyorum. Bunu nasıl temin ede« yim ? Biga H. Z. Mademki kaynananızın bu bu- yunu biliyorsunuz. O hâlde onun sö1 lerine, onun teşvikile yapıldığına kani olduğunuz hareketlere ehem- miyet vermeyiniz. Karınız, sinirli sözlerine mukabele edilmediğini görünce utanacak vaziyete düşer, kendi kendini wlah eder. x» Sıvasta S. Zi Başınızın çaresine bakınız. Bu kadar uzaktan ben sizin derdinizi nasıl hallederim. * “ İş loabı - birkaçg #ay Anadoluda dolaştım. Dönüşümde karım beni seviçli karşıladı. Gayet iyi geçinip gidiyorduk. Fakat geçen gün tesadülen tuvalet masasının çekmesini açayım, dedim. Önüme bir sürü mektup çıktı. Bu mektuplar karımın ben burada yokken uslu oturmadığını ispat ediyor. Başım döndü. On senelik evliyim. İki çocu- ğum var. Ne yapacağımı şaşırdım. Ka« nma birşey söylemedim. Evvelâ sizin fikrinizi almak isliyorum. ,, Necdet Müşkül vaziyet Bir müddet karınızın harekâ- tını takip ediniz. Eğer münasebe- tine devam ediyorsa boşayınız. Eğer bu mlünasebet yalnız sizin bulunmadığınız zamana inhisar etmişse, o vakit karar vermek size kalmış bir şeydir. İsterseniz çocuklarınızın hatırı İçin af eder- niz, İster ayrilırsınız. TEYZE Kutup Araştırmaları Londra, 15 (A. A.) — Vilyam So- resbi adındaki —araştırma vapuru, kutuplarda 7 aylık bir seferden sonra geriye dönmüştür. mediği için, kolaylığını gayet tâ- bil buluyordu: — Nüfus, vergi muamelelerl bitti mi? — Küçük ilişikler kaldı. Bir iki güne kadar onları da temizle- rim. Sen, şimdi Aktaşa gidecek- misin? Hacer, anlamamıştı, geriledi: — Şimdi mi? — Yok, şimdi, diyişim, gidi- leceği zaman... — Giderim elbette'.. — Bunu danışacaktım, Yok, istersen Aktaşa araba gönderip” ananı getirtelim... — Biz, giderlz. Demir ağa, sözünü bitirmiş gibi ayağa kalkıvermişti. Hacer, mani oldu: — Bir kahvemi içmeden mi gideceks'n, ağam? O srada da Ayşe kadın, kahve getirmişti, Demir ağa, otur- du, kahveyi aldı. Ayşe kadın çıkınca Hacer, gülümsedi: Eğer konyağım olsaydı, bir kadeh ikram ederdim. Demir ağa, kahvesini içti, fincanı yere bıraktı, cebinden çikardığı büyük yazma mendille bıyıklarını sildi: — Onu, ben de düşünmedim değil amma, çekindim doğrusu... CArkası var)