ŞTT Ç ” c A - SON PÖSTA Myaıs 16 — evvel gşeflerine onlatması — hayati bir ehemmiyet kesbetmişti, Bulunduğu yerden kapılar iyice gö rülüyordu. Zalen onun niyeti de kapılar açılır. açılmaz - dışarıya fırlayıp kaçmaktı. O gece her türlü tehlikeyi atlatmıştı. Sabah olunca kapılar- dan da sağ salim dışarı çıkabi- lirse artık kolay kolay elegeç- mezdi. Öğrenebileceği her - şeyi öğ- renmişti. Artık geri dönmek ve bu kadar tehlikeler geçirerek elde edebildiği malümatı derhal şeflerine bildirmek lâzımdı., Magaraların — tayyareler — İçin tefrik edilmiş olan — kısmında Zeus tipinde 200 kadar bomba tayyaresi vardı. Bunların hepsi de çepeçevre mağarayı dolaşan ve kapıların önünde nihayet bulan bir sürü sıralar Üzerinde duru- yordu. Bu suretle, icabında tay- yarelerin hepsinin de süratle ve biribiri arkasından — mağaradan çıkıp havalanmaları temin edil- mişli. Tayyarelerin mağaradan çıka- cakları yer ikl tayyarenin yanyana ferah ferah geçebilecekleri kadar genişti. Çelik kapılar o kadar içerlek bir surette yapılmıştı ki bunları — havadan bombardıman etmek iİm- kânı yoktu. Kapılar açılır. açı- maz, mağaranın içerisine yerleş- tirilmiş toplar, otomatık bir su- rette açılan medhale tevcih et- mekte İdi. Dışarıda da havadan vaki olacak herhangi bir taarruza karşi koyabilmek için gizli tay- yare topları bulunduğuna şüphe yoktu. Mağaranın İçi karınca yuvasina benziyordu. Her tayyarenin etra- fında bir sürü adamlar dolaşıyor, gidip geliyor kimisi hazneleri dolduruyor. Kimisi — bombaları yerlerine yerleştiriyor. Bazıları da makinelerin en İnce aksamını — tetkik ediyordu. Velhasıl tayyare- — leri derhal harekete müheyya bir — hale koymak için herkes hararet- le çalışıyordu. Tehlike Seteele, üzerine yüklenen mes'u- — İiyetin ağırlığını takdir ediyordu. Buradan behemhal sağsalim kurtulması ve gördüklerini bir an artık Olduğu yerde bir aralık dal- — mıştı, Gözlerini açtığı vakit demir kapıların yavaş yavaş açılmakta olduğunu — gördü. — İçeri giren donuk ve soğuk işıktan sabah olduğunu anladı., Derhal — yerinden — kalkarak pervasızca kapılara doğru yürüdü. Mağaradan çıkarken müşkülâta tesadüf edeceğini zannetmiyordu. Böyle birşey olsa bile geldiği zaman gördüğü zabite müracaat — edebilirdi. Işin en güç tarafı, dışarıda mağarayı saran nöbetçi çemberi- nin içinden kurtulabilmek ve karlı tepeleri aşabilmekti. Kapıya gelip zabilin orada bulunduğunu görünce “ümitleri büsbütün arttı. Fakat ona — gelâm ver;p kapıdan çıkacağı sı- rada sert bir kumandaya maruz kaldı. — “Sen Eugene Guııpııt'ılı_ dağil mi? Biraz dur. Gece gör- dük'erin hakkında izahat vere- ceksin. 23 numaralı odaya git.,, 23 numara'ı oda Mmağaranın divarına oyulmuş sıra sıra höcre- lerdenbiri idi. Steele hâlâ bir şeyden korkmiyor, şüphelenmiyor- du. Usül yerini bulsun diye belki de gece dışarıda dolaşan casuslar hakkında kendisinden fazla izahat almak İstiyorlardı. İçeriye girince bir askeri inzi- bat miralayının soğuk bakışlarile karşılaştı. Odada birkaç tane si- Iâhlı muhafız vardı. Bir iki adım atar atmaz bunlar derhal etrafını kuşattılar. Artık olacak olmuş, iş patlakvermişti. > *Silâhlarını alınız! ,, Mukavemet — etmek — dell'ik olurdu. Steele hiç sesini çıkar- madı. Herşeyden evvel maruz kaldığı tehlikenin derecesini an- lamak istiyordu, “ Üstünü arayınız! ,, 16 - 5- 1935 Bun da korkasak, çekinecek bir şey yoktu Bir dakisa sonra cepleri beşaltılmış ve Eugene Gumpen'in mütevazı Emetrukâtı zabitin önündeki masanın Üzerine sıralanmıştı. l — Karar — Miralay Wieck karşısındakinin iddia ettiği hüviyeti ispat eden bu metrukâta hayretle bakıyordu. Fakat bakışlarındaki şüphe ve husumet zail olmamıştı. Dondu- rucu bir sesle : — “Sen kimsin dedi idin?,, Diye sordu. * Eugene Guümper,, — “Başka?,, Bu müstehzi sualin cevabını beklemiyerek devam etti: — “Eugene Gumper'in cesedi iki saat evvel dışarıda karların içinde bulundu, Euna ne diye- ceksin ? ,, (Arkası var) ——— Bütün Yurt Elektrik Işığına Kavuşuyor (Baştarafı 1 inol yüzde) ruk) haline sokmayı kararlaştır- mıştır. Bunun için elektrifikasyon lşiş koyduğu — asgari - sermayeyi üzamt faiz alarak memleket da- hilinde — elektriğin — yayılmasına müsalit olmıyacak seviyede bir fiat koyan yabancı şirketler veya kıt sermayeli yerli müteşebbisler elinde — bırakılmayacak, — sanayl plânile müvazi giden bir devlet işi olacaktır. Elektrifikasyon işi sanayileşme davasının temeli ve yurtta umum! hayatın — veçhesini — değiştirecek kadar şümullü ve mühim bir me- sele olduğundan bu İşlerle meş- gul salâhiyetli bir zatın fikirlerini sordum. Elektrifikasyonla, yurtta uyuyan ve metrük kalan birçok tabil servetle harekete geçip geri teknikli Türk sanayüni ileri tekniğe kavuşturacak olan elektriklenme işi etrafında bu mütehassıs de- di ki: “— Tik sual gudur: “Türkiye- de, elektrik sanayil nasil olmalı- dır?,, Bunun arkasından şunları sorabiliriz: “Türkiyede, elektrik sanayiinin İnkişafına, geniş'eme- sine İlüzum var mıdır? Belli başlı şehirlerimizde ve sınat mıntaka- larımızda tesis edilen santrallar ihtiyacınmıza yetmez mi? Sonra memleketimiz bu inkişaf için lâ- zım olan unsurlara malik midir?,, Cümhuriyet, kurulduğu gün- denberi elektrik işini — bir ana dava olarak ele almıştır. Fiırka- mızın yeni programını dikkatle okuyunuz; orada elektrik — işine büyük bir değer verilmiştir. Tür- kiye geniş mikyasta elektrik kuv- vetine muhtaçtırı 1 — Çünkü: Türkiye evvelâ kendisine yeten, sonra hiç olmaz- sa komşu bulunduğu bazı mem- leketlere —ihracat — yapabilecek modern bir sanayi sistemi kur- mak İstiyo. 2 — Türkiye geniş mikyasta sahip olduğu madenlerini işletmek istiyor. Meselâ; yalnız Ergani ba- kır madeni tam fasliyetle çalıştığı takdirde Fırata kadar devam ede- cek bir demiryolu işletmesile bir- likte bugün Türkiyede istihlâk edilen kudretten 83,000,000 kilo- vat daha faz'asını istihlâk edebi- leceği düşünülürse geniş elektrik enerjisine olan ihtiyacımız çok güzel anlaşılır. 3 — Türkiye geniş ormanla- rını işletip nakletmek İstiyor. Bu da elektrikle olur. 4 — Türkiyede yeni yapılacak sulama işleri ve inşaatı, yol inşa- tı, liman inşaatı ve modern tah- mil ve tahliye tessatı, nakliyat işleri için muharrik kuvvete muh- tacız. $ — Nihayet daha beş altı şehirle 150 kasaba ve bütün Anadolu köyleri, ya dışarıdan getirilen petrolla aydınlatılmada, yahut gecelerini karanlıkta geçir- mektedirler. Elektrik tesisatı olan şehirlerimizden umum! nüfusumu- zün ancak yüzde Üçü İstifade etmekted'r. Yani yüzde 96 sı ziya ve İş vasıtası bek'iyor. x Bunun için elimizde çon müsait kaynaklar vardır: 1 — En iyi ve bol kömürler- den birine sahibiz. 2 — Anadolunun her tarafın- da çok güzel linite madenleri vardır. O halde termik santrallar için mahrukatımız çok demektir. 3 — Beyaz kömür (su kuvvetine) gelince; Trabzon, Samsun, Gire- sundan tutunuzda Marmara hav- zası, Gediz, mendres nehirleri, Antalya civarındaki şellâleler, Tar- sus çayı, Seyhan, Ceyhan nehir- leri, Sakarya, Kızılırmak, Çoruh, Murat ve fırat nehirleri; memle- ketimizin hemen her istediğimiz yerinde su kuvvetinden İstifade için bize fırsat vermektedir. Bun- lardan — istihsal edilecek kudret milyonlarca beygir kuvvetile ifade edilebilir. Yeni Anketimiz Bâtıl İtikatlara İnanır Mısınız ? ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Hem kedinin rengi sade kara değil, sarı da, beyaz da, kurşu- ni de olsa rengim kül kesilir... Ve derhal geriye dönerim. Hele önüme kedi çıktığı za- man maazallah — kalabalık bir caddede isem, yandım demektir. Zira © takdirde, nazarı dikkati celbetmek — korkuslle birdenbire geriye dönemem ve geriye döne- memek sıkıntısile bütün günüm zehir olur. Yemekten, içmekten kesilirim âdeta !.. Güldüm: — Bu sözleri okuyacak' yazı- cılara gün doğdu — demektir... Çünkü bir rakipten kurtulmak ve senin ayağını matbaalardan kes- mek iİçin Babıâli — kaldırımlarını kedi - sürülerile dolduracaklardır! O da güldü; — Babıâlide —insanlar - bile yiyecek bulamıyorlar. Kediler ne lle geçinecekler ki?.. — Başka bâtıl itikadın yok mu ? — Var tabii... Daha neler var.. Sayecağım hepsini amma bırakmı- yorsun ki... Araya nükte sokuş- turmaktan vazgeç te dinle.. Bak, meselâ ben çok kimselerin tama- mile, âksine, salıyı çok uğurlu bir gün bulurum, Ve benim haftanın en uğursuz güsü — cumartesidir. Cumartesi oldu mu idi, evde ne çamaşır yı- katırım, ne de yorgan kaplatırım. Meselâ, benim elime ne men- dil, ne iğne, ne sabun, ne makas, ne de bıçak veremezsin. Uğursuz- dur diye almam çünkü... Mendil alırsam para veririm, İğne alırsam bir yerine batırırım. Sabunun uğursuzluğunu da malüm hare- ketle gider'rim, Makası ve bıçağı, İğne gibi batıramıyacağım için, kabil değil elimle almam. Sonra, bulunduğum odada, makasla oynanmasına tahammül edemem. Çünkü kavga çıkar! Sofrada rakı dökülürse üzerine mutlak su dökerim; çünkü dök- mesem kavga çıkar | Sofraya tuz ” dökülürse, bir tutam alıp arkama — serperim. Yoksa mutlaka kavga çıkar ! Sevimli romancıya, epey evvel uğradığı, çok haksız bir taarru- zu ima ederek güldüm : — Fakat bütün bu tedbirle- rine rağmende kavganın Önüne her zaman geçemiyorsun. O da güldü: — Evet.. Çünkü, İnsanı, bâtıl itikatlarından bile vazgeçirebile- cek kadar bâtıl insanlar var aramızdal.. — Ya, şu, iki bayram ara- sında ev yapmanın ve evlenme- nin —uğursuzluğuna da — inanır mısın? — İşte bunu sorma bana... Çünkü ömrümde, ev değil kulübe yaptırabllecek - vaziyete girmedi- ğgim için, ay gün bakmıya fırsat bulamadım. Evlenmeye gelince, bu, öyle sanıldığı kadar mühim blr hâdise değildir. Ve insan aklına esince evlenir. Yoksa bu bayram bollu- gunda, böyle ince — hesaplara şenler, — ömürlerinin kadar bekârlıktan kurtulamazlar! — On üç rakamının şeame- tine ne dersin ? — Birçok tecrübelerden sonra inandım ki hayatıma on üç ra- kamı kadar uğursuz bir şey daha karışmamıştır. O anda, romancının, duverdaki takvime ilişen gözleri endişeyle karardı : NE KONUŞUYORLAR j 'TIA; » — bada in: vaRIKA var, çabuk ol 2 — Eyvah başıma gelene bak | 3 — Yahu biz saat onda randevu vermip Ük, Saat şimdi kaç ? 4 — Seni daha beş dakika beklerim, Ye- Tişebilirsen ne K4 ! 500 Lira Veriyoruz 30 gün devam etmek üÜzere Nisanın 22 sinde başlıyan milsabakamız de- nın hitamile beraber neticelerin ta- ayyün edebilmesi için bu tafsilât tekrâr edilecektir. Şimdilik gu ka- dar söyliyelim ki aşağıkl kuponu kesiniz ve gu yukardaki resmin al- tındaki dört yazıdan hangisini bu resme uygun buluyorsanız onu ku- pona İşaret ediniz. İstediğimiz zaman bize, bu (30) kuponu gönderirsiniz. Müsabaka Kuponu Resim Numaratı; 25 Yazı Numarası : İsim Adres Yukarıdak! kupona resmin altındakl 4 cevaptan seçtiğinizin. Ne # — lelim ve adresinizi doldurup saklayınız. 3Orer #lm çıktıktas sonra bu kuponları Son Hos'a bilmece memurluğuna derinla. — Eyvah bugün de aym on Üüçü - (*) .. Gördün mü faciayı... Sormaz olaydın şunu.. şimdi bir kere zihnime soktunya, akşama kadarı — Acaba başıma ne gelecek? sonuna | Diye kendi kendiml yiyeceğim! ve her zamanki şakacılığını ta- kınarak güldü: — Bugünün uğursuzluğu, böy- le ahiret sorgularına çekilişimden de belli... Iaşallah akşamı, daha beterlerile karşılaşmadan ederiml Een, bu şikâyete, ve sarih imaya rağmen, dilimin ucuna ge- len son bir suali sormaktan ken- dimi alamadım: — Fallara da inanır mısın? — Vallahi “ fala bakmaml! ,, Dersem yalan... “Fala bakarım!,, Dersem, cürüm... Onun için, eğer beni, falcılık cürmünden mezaun olarak karakollara düşürmek is- temiyorsan, bu sorguyu geri al azizim. Selim Tevfik (*) Bu mülâkat üç gün öevvel sinemasında Fransızca sözlü Nana mümessili Anna Sten Önümüzdeki Pazar günü programı Gönül Tuzağı Mümessili: HENRY - GARAT Çarşamba, Pazar günleri saat biu!ıı itibaren iki film gösterilmektedir. Ber iki filmde Jurnal » 'Tel. 43374