SST KPT TREN 5 “—4.-1»-—.%_.& * —a n — — Büyük tariht roman 19 -4 - 935 Muharriri: A, R. Devlet Tefrika No.: Bi Sırrı... Hatice Suîtnmn Saray Kıfııleri Marmaranın Durgun Ufuklarına Kırşı Açılmış Bulunuyordu. Şu hale nazaran, hem devlet ve milletinin şerefini kurtarmak ve hem de sevgili kainpederini büyük bir tehlikeden korumak için yapılabilecek bir tek çare kalıyordu: — Harp. * Üçüncü Ahmedin — hemşiresi Hatice sultanın, Üsküdar sarayım- daki arz odasının kafesleri yukarı kaldırılmıştı. Marmaranın mavi ve durgun ufuklarına bakan bu pen- çerelerin etrafını, rengârenk ley- laklar ve hanımelleri sarmıştı. Istanbul, hafif bir sis içinde görünüyor.. Bu rakit sonbahar havasında yükselemeyen dumanlar koca şehrin derin süküneti üUze- rinde ağır ağır sürükleniyordu. Üçüncü Ahmet, geniş sedirin köşesinde, altın kılaptan üzerine Anci İşlemeli yastikların arasında oturuyor. Elindeki altın tığ iğnesie ni, parmağını sBardığı İnce ibrişi- min ilmeklerine sokup çıkarırken, karşısında oturan hemşiresi Hati- ce sultan soruyordu: — Sonra?.. — Sonra aslanım.. Bir ilmekte alttan al. Ibrişimi iğneyo sar.. Üst taraftaki deliğe geçir.. — Sonra ?.. — Üç zincir yap.. Bir dolgun al — Aldım. — Şimdi zincirin Üçüncü hane- sinden bir ilmek daha al... Gör- Osmanlıcadan -24 - 1 — Öz türkçe köklerdan gelen sözlerin - karşısma (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her bir bakkında — arası ile uzmanlarımızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere ve- receğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırt edilmesi için, geregine göre, Fran. sızcaları yazılmış, uyrıca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenilmiş ve kullanılan ye- killeri alınmışlır. Ash ak olan :hak, asdlı Ügeüm olan hüküm, Türkçe “çok, kökünden gelen şekli gibi. İltisak noktası — Kavşıt noktası Örnek: Toros demiryoliyle An- kara — demiryolunun — iltisak noktası Eskişehirdir. - Toros demiryolıyle Ankara demiryo- lunun kavşıt noktası Eskişe- hirdir. Mülâsık — Bitişik, kavuşuk Örnek: Fıtraten biribirine mer- but değil, belki mülâsık denilebi- lecek derecede - Yaradılıştan biribirine bağlı — değil, belki bitişik denilebilecek derecede iltibas — Benzeşim Örnek: Arabide “sin,, ile ya- zılan ihtisas ile “sat,, ile yaz- Tan ihtisas iltibaslarını ref'et- mek iyidir - Arapçada “sin,, ll ihtihsas — ve “sat,, hi Ihtısas benzeşimlerini kaldırmak iyidir. iltica etmek — Sığınmak OUrnak; Bu işde de afvı âlinize iltica etmek isterim - bu İşde de yüce bağışlamanıza — sığınmak İsterim. filticagâh, melce — Sığınmak Örnek: ilticagâhım olan sner mader - sığınağım olan ana kucağı Mülteci — Sığınık dün mü aslanım.. lokum çıktı. — Eh, okadar güç birşey de- gilmiş. Kızım Fatma sultanın ikli Ne güzel bir | ay evvel öğrettiği bir tentene, ba« na daha zor gelmişti, — Maşallah aklıevvelsin, asla- nım. Bak.. bir iki tarifte Örgüyü meydana çıkarıverdin. Kapı açılmış, içeriye Hatice sultanın başağası girmiş: — Ibrahim paşa kulları.. Ha- kipayı hümayuna yüz sürmek dilerler. Demişti. Üçüncü Ahmetı — Şimdi — birar — meşgulüm. Devlet umuruna dair bir arzı varsa bir telhls sunsun, Diyecekti. Fakat, diyemedi. Çün- kü yirmi dört saattenberi, sevgili veziri ve damadının yüzünü gör- memişti. Eğer bundan iki ay evvel olsaydı, Üçüncü Ahmet bu müd- dete de sabredemezdi. Fakat son günlerde neş'esini tamamen kay- beden Ibrahim Paşaya karşı, Padişaha da bir çekingenlik gelmişti. Onun için biraz istek- sizlikle : — Var, söyle.. Gelsinler. Dedi.. Hatice Sultan, Padişah ile Sadrazamı yalnız bırakmak istedi : — Bana müsaade buyur asla- nım. Paşanın huüzür istirhamı belki devlet umurüu - içündür. Mahremce söyleşürsünüz. (Arkası var) Örnek; #iyasi mültecilere en müsamaha gösteren Türkiye- dir - Sıyasal sığınıkları en çok hoşgören Türkiyedir. iltihab — Yangı Örnek: Yarasının iltihabı gayrı- kabili tahammül acılara sebeb oldu - yarasının yangısı daya- nılmaz acılara sebeb oldu. iltihak etmek — Katılmak Örnek: Bu inkılâb kahraman- larının saffına ben de İltihak etmek iİsterim - bu devrim ba- hadırlarının sırasına ben de katılmak isterim. iltifat (teveceüh) — Yönel Örnek; Iltifatınız kalbimi serşarı mesar eyledi - yöneliniz. gön- lümü sevinçle doldurdu. iltifat (teveccüh ) etmek — Yö- nelmek, yüze bakmak, hoş davranmak iltima etmek — Parldamak, yak pırdama Örnek ; 1- Semada iltima eden bir necml xzahire hasrı narar ederek,.- Gök yüzünde parı- dıyan parlak bir yıldıza gözünü dikerek... 2 - Ufk üzerinde zi- yayı şemsin İltima ettiğini gö- renler... - Ufk Üzerinde gün ışığının yalpırdadığını görenler... iltimaat — Yalpırı Örnek : Iltimaatı kamer, enza- rımı taltif ediyordu - Ayın yal- pırıları, gözlerimi okşuyordu. iltimas (sahabet etmek ) — Ka- yırmak Örnek: bu işin olması için ba- na biraz iltimas etmenizi rica ederim — Bu İşin olması için beni biraz kayırmanızı dilerim, Iltiva — kıvrım Örnek: Üstündeki hariri fista- Türkçeye - SON POSTA — Avrupada Spor Fransa - Belçika Maçıl - 1, Isviçre Macaristan 6 - 2 Neticelendi Fransa - Belçika milli futbol takımları Brükselde (60) bin se- yirci önünde Heysel statyomunda karşılaşmışlardır. Belçika millf takımında merkez mubacim olarak Braine oynamış- tır, Bu oyuncu halen Pragın meş- hur Sparta takımında oyaamak- nın iltiyaları — Üstündeki ipek fistanın kıvrımları... Iltiyam bulmak — Onulmak rnek: Harpte aldığı ceriha etiltiyamt bulunca —Sayaşta aldığı | yara onulunca... iltizam etmek — —Tutmak, yan çıkmak, yan olmak Örnek: Siz beni iltizam ettikten sonra kimseden korkmam — Siz beni tuttuktan (Siz benden yan çıktıktan) sonra kimseden korkmam ilzam etmek — Susturmak Örnek: Ne delil gösterdiysem cevabını verdi, beni ilzam elti — Ne kanıt gösterdiysem - ce- vabını verdi, beni susturdu. ima — imay Örnek: Anlıyana bir küçük ima yeter — Anlıyana bir küçük imay yeter. ima etmek — imaylamak Örnek: ima etmek istediğiniz nokta gözümden — kaçmış de- ğildir. İmaylamak — İstediğiniz nokta gözümden kaçmış değildir. | imal etmek — Yapmak nek; Onun İmal ettiği tarzda güzel koltukların emsali yoktur * Onun yaptığı yolda güzel koltukların benzeri yoktur. imalât — Yapım Örnek; imalât hitam bulmak Özere olduğu sırada - Yapım bitmek üzere olduğu sırada imalâthane — Atölye (T. Kö.) Mamul — Yapık Örsek; Ceviz ağacından mamul bir dolab - Ceviz ağacından yapık bir dolap. Ameli — Pratik (T. K8.) Nazari — Teorik (T. Kö.) Imale etmek — Çevirmek, yatır- Karşılıklar tadır. Belçika federasyonu bu oyuncuyu mill! takımında oyaata- bilmek için uzun zamandır Sparta ile muhaberede iİdi. Neticede Sparta kulüblünün muvaffakiyetle | Braine bundan sonra Belçika milli takımında yer alabilecektir. Bu oyuncunun iltihaklle kuv- mak, eğmek rnek; 1 — Kalbinizi bu ta- rafa doğru imale eden sebeb - Yüreğinizi bu yana doğru çe- viren sebep, 2 — lirçok uğraştıktan sonra istirhamımı is'afa imale edebil- dim « Birçok uğraştıktan sonra yalvardığımı yerine getirmeğe yatırabildim. 3 — Bir o yana, bir bu yana imale ederek beni de şaşırit- nız - Bir o yana, bir bu yana eğerek beni de şaşırttınız. İman — İnan Örnek ; Türklüğün terakki ede- ceğine, itilâ edeceğine imanımız vard * - Türklü, ğine, vardır. Imar etimek — Bayındırmak (Bak: Aâbadan) Imdad etrmek — Yardıma koşmak Imdad — Yetişme, yardıma koş- ğün ileri gidece- yükseleceğine imanımız ma | Imdad! — Yetiş! Imha etmek — Yaketmek Örnek ; Harbın nihayetinde düş- man ordularını imha eden - bü- yük kumandan... - Savaşın so- nunda düşman ordularını yok eden büyük komutan... Imhal etmek — Önellemek, önel vermek Örnek: Alacağınızı tediye et- mek islerim; fakat biraz imhal elmenizi rica edeceğim — Ala- cağınızı ödemek isterimi; arcak biraz önellemenizi (önel verme- niri) di iyeceğim. Mühlet — Önel Örnek: Size iki ay mühlet... Ondan sonra beklemem— Size vetlenen Belçika millt takımı bü- | tün oyun esnasında Fransızlardan daha güzel oynamıştır. Bilhassa merkez muhacim Braine hücum | hattının müntazam bir şekilde | işlemesinde en büyük amil ok | Muştur. Belçikalıların hâkim oynama” | sına rağmen Fransızların ilk golu yapmıya ve devreyi O- 1 lehle- rine bitimeye muvaffak olmuş: — lardır. Fakat ikinci devrede Belçika- hlar müsavatı temla etmişler ve birçok gol fıraatları da kaçırmış- lardır. Fransız gazeteleri Belçika- Lların galibiyeti hak ettiklerini açıkça yazmaktadırlar. İsviçre - Macaristan Maçı 2 — 6 Bitti Orta Avrupa kupası maçları için İsviçre - Macaristan Millt takımları Zorihde karşılaştılar. Bu maç herkesin ümldi hilâfına ola- rak İsviçrenin 6 - 2 gibi yüksek bir sayı farkı gösteren galibiyetle — neticelenmiştir. ğ Dokuzuncu dakikada İlk gol- lerini yapan laviçreliler birinci devrenin sonunda gol adedini 4-0 — yapmışlardır. İkinci devrede Ma- carların yaptığı iki gole iki gölle — mükabele eden İsviçreliler maçı — 6 « 2 karanmışlardır. y Admira — Racing 5 o Viyananın birinci sinıf profes- — yönel takımlarından Admira Par — rise gelerek Racing C. A muhte- — litini O - 5 gibi yüksek bir sayı farkile yenmiştir. Kılavuzu iki ay önel... Ondan sonra bek- lemem, Imkân — Imkân (T. Kö.) Ademi imkân — Imkânsızlık Adimtilimkân — Imkânsız Mümkün — Imkânlı Mümkün kılmak — imkânlaştır- mak Gayrimüimkün — imkânsız Gayrimümkün kılmak — imkân- sızlaştırmak imlâ — imlâ (T. Kö.) imlâ etmek — Doldurmak Örnek; Bu Hitfunuz kalbimi hissiyatı meserretle imlâ eyle: di - Bu kayranız yüreğimi se- vinc duygulariyle doldurdu. imrar etmek — Geçirmek Örnek: Gümrükten imrar edi- len — sandıklar - Gümrükten geçirilen sandıklar. Mürur — Geçme Örnek: Bu sokaktan yük ara* balarının müruru — memnudur. Bu sokaktan yük arabalarının geçmesi yasaktır. imsük etmak — Kısınmak Örnek: Sarfiyatta biraz Imsak etmek — lâzım - Harcamada biraz kisınmak gerek, imtidad — Uzam, boy Örnek : 1 - Bütün yol imtida* dımca mamur köyler gördüm — Bütün yol uzamınca bayındıf köyler gördüm. t 2 - Dere imtidadınca sıra evler gördüm « Dere boyunca sırâ evler gördüm, imtidat etmek — uzamak Örnek : Bugünkü içtima dörtt€ hitam bulacakken sekize kadâf imtidad etti - Buçünkü toplant! (Devamı 11 inci yüzde)