6 Sayfa Dünya Haâdiseleri “Filistin,, e Gitmek İster Misiniz ? * Varşova gazeteleri yeni şekilde yapılmış bir dolan- dırıcılıktan sediyorlar : gözün biri Lehis- tan yahudileri için bir mühaceret acentesi açmış. (Filistin) e göç etmek isteyenleri oldukça yüksek bir para mukabilinde kaydediyor, Baltık limanlarının birinde vapura bindirerek birkaç gün dolaştır- dıktan sonra : — Filistin burasıdır, diyerek boş bir sahile çıkarıyormuş. Mu- hacirlerin duçar - oldukları hayret tasavvur edilebilir : — Biz burasını sıcak bir memleket bilirdik, meğer soğuk- muş diyerek birkaç günde de- Taştıktan sonra hakikati —anla- yormuş! Bu dolandırıcılığa uğrayan so- nuncu kafilenin sayısı (250) kişidir. x* izim üniversitemize — tale- benin devam mocburiye- tinin vazedilmesin- den sonra gelmesi itibarile Budapeş- tede neşredilen bir lstatistiği meraka değer bulduk. Bu istatistiğe göre Peştede Üni- versiteye devam eden (10,000) talebeden (9250) tanesi haya- tını dışarda kazanmak mecburl- yetindedir. Bunların içlerinde ek- mekçilik ve boyacılık edenler de vardır. * evyork Belediyasi İşsiz kal- dıkları İçin yardım gören amelenin İistesin- den şişman olan- ların isimlerini si- miştir. Sebep ola- rak bunların bedava para almıya alıştıktan sonra İş aramamalarını ve binnetice fazla rahata kavu- şarak şişmanlamış olmalarını göz- termiştir. Bir şişman- lık zayıflık * inde bizim “Sarı Nehir,, dediğimiz Hohang - Ho nehri son yağmur- m;::::" larda taşarak bil- döğiştirdi | a Şan Tung ba valisini suya gark etmiş ve feyezan bittikten sonra eski yatağına çekilecek yerde on kilometre şark tarafından ak- mıya başlamıştır. Bir Doktorun Günlük Notlarından (*) Sokaklara Tükürmek Hem Ayıp, Hem Zararlıdır. Sabahleyin örken erken İşine gi- den insanların, yollarda, hasta bir nefes borusundan — veyahut hasta oiğerlerden — fışkırmış — ifrazatla karşılaşırlar. Terbiye bakımından Çuma —. sokaklara tükürmek ayıptır. Sağlık bakımından — ise çok zararlıdır. Çünkü veremin bulaşmasına en büyük Amlil, sokaklara bırakılan bu ifrazattiır. Bu balgamlar kurur, içindeki mikroplar toza karışır. Havalanır ve güya temiz hava almak için eaddelerde dolaşanla- mo ciğerlerine girer, Ouları da bulaştırır. Sokaklara — tükürmeyiniz, ayıptır, hem de zararlıdır. hem VI Bu netları kesip saklayımız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapı- z Sıkinti zamamınızda bu notlar bir dokter gibi Tmdadınıza yetişabilir. bah- | Açık | AAA PC A LŞE MAT AYT N | Geçmiş Zamanın Büyük Seyyahı Marko Polo İnsanların - tarihi çok gülünç şeylerle doludur. Hele bin yıl önce — yaşayanların — yaptıklarına bakıp ta alabildiğine gülmemek elden gelmez. Atalarımız nelere inanırlar ve doğruya inanmamak için nasıl ayak direrlerdi? Yalmız bu, başlıbaşına bir komedidir. Öyle bir komedi ki yüzlerce perdeye sığmaz, yıllarca seyrolunsa bitmez. Eski — insanların — İnanış'arına bakılırsa kendilerinin pek uysal oldukları zannolunur. Hatbuki onlar, aklın alamıyacağı uyduruş- lara değer verirlerdi. Akla uygun düşen şeylere kulak asmazlardı. Daha doğrusu eski insanlar, ya- ratılıştan Üstün, faydası veya zararı hesaba sığmaz mevzulara değer verirlerdi. Eşi her yerde bulunabilir. şeyleri aramıya veya dinlemeye pek yanaşmazlardı. Onlar, söz gelimi, tek boynuzlu denilen bir hayvana Inanırlardı, güya bu hayvanın biricik boynuzu bütün büyüleri, efsunları, tılısım- ları bozduğu gibi her çeşit zehrin de tehlikesini giderirdi. Bundan ötürü öyle bir boynuz elde etmek | için uzak çöllere kadar gidenler bulunurdu. Fakat tek boynuzlu hayvan — kadıncıldı. — Erkeklerin yanına sokulmazdı. Bundan dolayı da boynuz avına çıkanlar genç kız. kılığına girerlerdi. Kokular sürünerek aldatıcı makyajlar ya- parak pusuya yatarlardı. Hayvan, gnıel bir kız teninden uçan nefis okuya dayanamazdı, gelip kadın sandığı —avcının dizine başını kordu, ateşli bir lstiğrak içinde uykuya dalardı ve... boynuzunu kaptırırdı. On yedinci asrın en yüksek — hükümdarlarından — biri bulunan İngiltere Kıraliçesi Eliza- bet bile bu masala inanmış ve yıllarca zahmet çekilerek elde edildiğine kanamat getirdiği böyle bir boynuzu on bin İngiliz lirasına satın almıştı !.. Eski insanların gülünç inanlari bu kadar mı ya. Onlar ağzından ateş püsküren öejderhalara, bir bakışla en yiğit adamı cansız bırakan hayvanlara, gemi yutan deniz yılanlarına, altı kafalı dev- lere, derya kızlarına, dalga peri- lerine '|o dılııı dblıFıE;u asılaız şeylere İnanırlardı. Fakat gerçek söze kolay kolay lıınınızzlıîdı. Meşhur seyyah Marko Rolonun öz yurdunda gördüğü — itimatsızlık, işte eski insanların doğruya inan- mayışının en canlı tanıtların dandır, arko Polo, on üÜçüncü asrın en tanınmış ve o devirden bugüne kadar da en çok anılmış bir şah- | siyetidir. Onun yaşadığı günlerde Avrupanın Asya ve Afrika hak- kındaki bilgisl gayet kıttı. Gerçi asırlarca önce Herodot, Istrabon Keenofon gibi tarihçiler, coğraf- yacılar ve yer yüzü ve yer yü- zündeki — milletler, memleket'er hakkında - doğrusu ar, yalanı çok - kitaplar yazmışlardı. Avru- palılar, Asyadan kopup gelen Türk kümeleri delâletile î:r a ait bir çok şeyler düymüşlardı. Lâkin yine tarihi ve coğrafi bilgi, s fır- dan oşağı dercede bulunuyordu. Hele Afrikanın — ortasile aşağı kısmı, Hindistan, Çin gibi Asya memleketleri ve Amerika Avrupalı kafasına tamamile kapalı Idi. Venedikli bir aile, Pololar işte bu cahil devir içinde biraz bilgi toplayan, Avrupaya Asyadan ha- ber getiren bir heyet oldu. Polo ailesinden bir baba, bir oğul, bir de dayı dümdüz sayılan yer yüzünde şarka doğru dolaşmak iştiyakına ıldi ve cesur bir hamle ile yola atıldı. Oğul, baba- Hından ve dayıtandan - daha zeki, * Marko Polo'nun İran sahlilerine çıkışını gösteren bir resim —a daha cesur çıktı, seyahatin şere- | fini kendi adı Üzerinde topladı ve bu adi yazdığı kitap ile tarihe geçirdi. İşte Marko Polo, bu ço- cuktur ve Avrupa sınırları dışında dolaşan İlk seyyah şöhretini ta- şımaktadır. Venedikten Çine gidip gelmek bugün pek basit bir gerinti de- mektir. On üçüneü asırda böyle bir seyahat, ölüp yine dirilmek kadar imkânsız bir şeydi. Pololar, bu ağır işi beceren insanlardır. Onlar akla sığmaz güçlükleri ye- nerek, binlerce kilometrelik yolu aşarak - hiçbir Avrupalının henüz ayak basmadığı- Çin diyarına varmışlardı. Hemen ilâve edelim ki o devirde Avrupa İle doğu Asya arasında henüz canlı duran bir iz vardi, bu izi Kara kurumdan Fransa sınırlarına kadar - gelen, hattâ Parise casuslar yollayan Cebe gibi, Söbütay gibi Türk ku- mandanlarının İdare ettiği ordular yaratmışlardı. Nitekim Çinde de Türk Kubilây Han hüküm sürü- yordu. On beş yaşında Venedikten yola çıkan Marko Polo, keskin zekâsile ve getirdiği seyahat not- larile hükümdarın dikkatini he- men uyandırdı, saraya — alındı. Genç — Venedikli, birkaç dil de bildiği için Kubilâyın sev- gisini — kazanmakta — gecikmedi. Bir müddet sarayda nedimlik et- tikten sonra siyast roller oyna- mıya başladı, (Koşinşin) © ve Hindistana elçilikle gidip geldi, Türk « Mogol İmparatorluğunu oralarda şan ile, şerefle temsil etti, Ne saray hayatı, ne siyasi hayat, Marko Polodaki seyyah ru- hunu öldürmedi. O, Venedikten Çine kadar — gördüğü yerlerin topoğrafisini çizdiği ve gördüğü çeşit çeşit devletlerin âdetleri İçli dışlı kıymetleri hakkında not- lar aldığı gibi Çin ve Hindistan hakkında da etraflı bilgi topladı ve oraları Avrupaya adamakıllı tanıtacak malzeme hazırladı. Bir taraftan da Hakan Kubilâyın bahşişlerile, atıyyelerile mühim bir servet düzmüş bulunuyordu. Marko Polo Marko Polo, meramına erdiğini a ladıktan sonra hükümdardan izin aldı, yurduna döndü ve yir- mi Üç yıllık bir ayrılış sonunda Venediğe kavuştu. Orada kendi- lerini tanıyan kalmamış gibiydi. Pek güçlükle bu yabancılığı g- derebildiler, lâkin — seyahatleri hakkında hemşerilerini aydınlat- mıya kalkışınca vaziyet değişti, herkeste bir itimatsızlık belirdi. Bütün Venedikliler Marko Poloya yalancı — diyorlardı. ve Doğu Asya ile Hindistana dair söyledi- ği sözleri istihza iİle karşılıyor- lardı. Venediklilerin hakkı vardı. Marko Polo, ne yedi başlı ejderha- lardan, ne de bir yudumu İnsanı ölmezleştiren sulardan bahsedi- yordu. Onun söyledikleri hep gerçekti ve olan biten şeylerdi, on Üçüncü asrın havsalası ise *“tabil ve mümkünden ziyede ta- biat harici ve imkânsız şeyleri anlamıya müsaitti. Fakat, onun kitabı, gelecek nesillerin kafasını aydınlatan bir meş'ale olmaktan geri kalmadı. Kıristof Kolomp bile Hindistana deniz yolile de gidilebileceğini MarkoPolonun seyahatnamesinden öğrendi. Demek ki masal kadar rağbet görmeyen herhangi bir gerçek söz, günün birinde bir kâşife kılavuzluk ta edebilirmiş!... M. T. Tan Havadan Sudan Geçinenler A _v' VaT — Çok fena bayım, çok fena... Koca İstanbulun altım üstüne çevirsen de; çöplük eşeleyen kö- pekler gibl didiklesen; bizimki kadar işi bozulmuş bir " xannat ,, daha bulamarzsın! Bu sözleri; akşamın geç saatine rağmen, hâlâ; geçen koca bir günün ilk müşterisini kollıyan mühürcü Sabri söylüyor. Ve Içini gekerek devam ediyor: — Nerede o eski günler ba- yım?.. Yalnız Beyazıt meydanında on beş, yirmi mühürcü dükkânı toplanmıştı da kimse kesatlıktan dert yanmazdı. O zamanlar ben, ; GEZRLAI aa işsiz günümde seksen, doksan ad yazdığımı bilirim. Mübür ka- Nisan 12 Kari Mektubları Tiyatro Mahrumiyeti Bir Anadolulu Şehir Ti- yatrosundan Bir Dilekte Bulunuyor Şehir - tiyatrosu — senenin ikl ayında Anadoluya bir turne yapı- yor. Konyayı, Adanayı, Mersini, Izmiri şöyle bir hızda geçiyor ve Istanbula dönüyor. Bir lâhza için durup iki temsil verdiği yerlerde, san'ati ve tiyatroyu sevenler yine kendi başlarına ve o ikl temsilin tadile kalıyorlar. Verilen temsllle. rin pabalılığı ayrı babis teşkil eder. Fakat gönül lster ki Şehir tiyatrosu ayrı bir Anadolu kolü yaparak, yaz kış dolaştırsın ve tiyatroyu — özleyen — Anadoluları tatmin etsin. Ben, burada yalnız bu küçük teklifi yapmakla kalas cağım. Belki — bir netice çıkat ümidile.. Adana okuyucularınızdan Mustafa Neodet Ulgınlıların bir teşekkürü Kazamızın en güzel nahiyelee rinden — ikisi olan — Argıhan vi Ruusdaki devamlı ikilikleri yatışe tıran ve İlgin gençlerinin dileklei rinl can kulağile — dinleyerel halkın memnuniyetini — celbedeni vilâyet fırka reisi Bay Şevki ve Bay Salâhaddine Ilginlılar namınâ gandan teşekkür ederim. Ilgın gençlerinden; Osman Özdemiş Ankara Hisar mahallesinde No. W da Bay Şevket Çevik'er — Orta orman fen mektebin! tavsiye ederiz. Memleketteki bes ha — biçilmez — ormanlarımızdâ çalışacak pek çok kola ihtiyaç vardır. Binaenaleyh nihayet 5- 10 sene içinde kendi şahsi çalışma» nız ve tetebbuatınızla mesleğinizi ilerletir, iyl bir. mevki — sahibi olabilirsiniz. * Cemal Er imzasile mektup göndee ren okuyucumuza: — Bir mektup ile Kamutaya müracaat etmenizi tavsiye ederiz, zımaktan parmaklarıma tutukluk gelirdi adeta... Şimdi öyle mi yağı Parmaklarımız İşsizlikten, İşleme» mekten — tutulacak — neredeyse... Günde, beş, altı müşteri bulduk muydü külâhimızı bavaya atıp bayram ediyoruz! Hem eskiden, bir mührü yirmi kuruşa, otuz kuruşa kadar kazdı- ğımız olurdu. Bugün çeyreğe, hattâ yüzlüğe fitiz amma, yine uğrayan yok, ,, Ihtiyar muhatabım; havasız bir yerden kurtulmuş gibi geniş bir iç geçirdikten sonra İlâve etti: — Hulâsa, bayım; şu san'at öleceğine biz öleydik vesselâmi! Zira bugün mühür kazıyarak ya- şamıya çabalamak, iğneyle kuyu kazmaktan da güç!. Acı bir merakla sordum: — Müşterisiz. günlerini nasıl geçiriyorsun? O, bir yeri burkulmuş, bir yeri sancılanmış gibl yüzünü bu- ruşturdu, ve: — LAf mı bu seninkisi, dedi, Jâf mı bu seninkisi? Biz gün ge- çirmiyoruz, gün sayıyoruz! Aç kaldım, yersiz. kaldım diye, bu yaştan sonra adam soyacak halim yoka?. ——