KA ae ei Adua Faciası Denilen Şey Nedir? İtalya —ile Habeşi hergün bir parça daha sebet ipleri, nihayet kanlı bir savaşa dayanıp kopacaklardır. Bundan - hiç şüphe etmiyelim, İtalyan Somali ve Eritre müstemlekelerine mütemad yen gönderdiği askerler ve mühimmat, bu kastı açıkça gösteriyor. İtalyanın Habeşistanla olan davasını helletmek istemenin sebepleri birkaç tamedir: 1 — Bugün için vaziyet İtalyaya Mmüsaittir. Çünkü ber türlü silâh nok- tasından hasmına faiktir. £ — Harici bir müdahale korkusu yoktur. Çünkü Japonya hariç; İngiltere İle F nın muvafakatlerini almışa benzemektedir. Japonyanın İs hangi bir fa'al hareketi me olamaz. ? — Meşhur Adua mağlübiyetinin acısını çikarmak, Birinci ve ikinci maddelerde göz- terilen sebeplere müsteniden - İtalya mö derece renliteleri hesaba katıyorsa, bu davada —ayni suretle hlssine de rlayet ediyor. Çünkü: 1896 senesinde Genoral Barattierinin kumandı ral Da Bormida, Adua'da toplanan (50 - 60) bin kişilik Habeş ordusuna tecavüz — edeyim derken yolunu kaybetmiş, Üç kol #zerine hareket edön bu kollar teması elden birakmış ve etraflarını alan Habeş kuyvvetleri tarafından pırasa doğranır gibi doğranmışlardır. General Da Bormida âskerlerile beraber öl- dürülmüş, Albertoni esir edilmiş, Âri- mondi öldürülmüş, Ellena yaralanmış, Başkumandan Barattleri de kaçmıştı. Kazandıkları — zaferin — azametini Hstismar edemeyen Habeşliler #abile kadar inip bütün müstemlekeyi işgal edecek yaerde Baldisseranın 40 bin işte, bugün hem, bu facianın İntika- mini almak, hem de siyasal âlemin *en geri kalmış Alrika meselesi ,, diye andıkları Habeş davasını hallet- mek istemektedirler. Bu davanın bu dilhah dairesinde halledilip edileme- yeceğini yakın bir ati bize göstere« cektir. Süreyya Hacer, oda kapısını gererek açmıştı: — Allah razı olsün, öyle bir ©da ayırmışsın ki... Şu pencere- den bak bir kere, neresi görü- hüyor?.. Sokağa çıktığım yok.. Aklımı oynatacağım. Otelci Ömer Ağa, onun sinir- lenmesine kızmiş gibiydi: — A, hanım, kabahat bende değil ki... Hacer, duraklamıştı: — Neden? Ömer Ağa, kollarını kavuş- turdu, suratını — asarak dikdik baktı: — Güzelce oteldan — haber talmışsın... Orada, — sokak Üstü oda istememişsin.. Burada da, Ööylesini ayırdık! â:ğc:,’ kahkahalar atarak ye- re düşüp bayılacaktı. Cnıelcg Otelin bahçesile bu yıkıntı yeri bir midi? Hacerin, bu aklına gelmezdi! Ömer Ağa, haklı idi. Genç kadın, talün bu oyununa gülmekten başka - birşey yapar mazdı. Fakat otelciyi kırmış ob maktan da korktu: — Ağacığım, iyi anlatama- SON POSTA Alman Tayyareleri Litvan- ya Üzerinde Dolaşıyor ! İngiltere Buhrandan Kurtuldu Memur Aylıkları Arttırılıyor Londra, 11 (A. A.) — Tngil- terenin içinde yuvarlanmakta ol- duğu ökonoml düşüklüğü hasta- lığından kalkındığı söylenebilir. Ticaret bakanlığı gazetesinin son istatistikleri bunu göstermektedir. Bu İstatistikler 1930 istihsali heyetiumumiyesine İstinat etmek- tedir. 1934 senesi endeksi 1933 senesinin 91,3üme nisbetle 102,3 idi. — Binaenaleyh, son endeks 1929 ünkine yüzde bir eksiktir. 1929 endeksi 103,5 idi. Binaen- aleyh 1932 de kaydedilen ve en aşağı endeksi olan 86,3den his- sedilir derece yüksektir. Son se- nelerde istihsali artan Japonya istima edilrse, İngiltere istihsal- leri 1929 — seviyesine yaklaşmış olan yegâne millettir. Londra, 10 — Malf vaziyet düzeldiği için yeni bütçede bü- kümet, memur aylıklarına bir miktar zam yapacak, eski nile zamlarını da iado edecek, bazı vergileri kaldıracaktır. Sovyet Rusyada Üç İdam! Moskova, 11 (A. A.) — Uzun müddet — Toula şehrine dehşet salmış olan bir baydut çetesi Edün Moskova busust — mahkeme buzuruna çıkmış, Üç şaki idama mahküm edilmiştir. Diğerleri de ağır hapis ve sürgün ceralarına çarptırılmıştır. No, 33 Yzana: mışlar... Yanlışlık olmuş! Genç kadının kırıtarak gülüşü, Ömer Ağanın yüzünün asık çiz- gilerini gevşetmişti: — Suç bende değil... — Anlaşıldı.. Ne ise.. Olmuş bir kere... Hacer, Ömer Ağaya yaklaştı; nefesi nefeslerine değiyordu: — Şimdi, sen, beni dinle.. Ömer ağa, — yutkundu, bir adım geriledi: — Söyle, Hanım, kulağım sende... Hacer, daha ziyade yaklaşı- yordu: — Amma, beni iyi dinla. sokak Üüstündeki odalardan bir tanesini benim İçin ayır. Ömer ağanın, yüzünün çizgileri buruşup kırışıyordu: — , — Şimdi boş yok emme! — Sen, beni dinle, diyorum ya, canım! boş olmasının ehem- miyetl yok.. Sokak üstündeki odalardan birinde yatanları, be- nim odaya geçirirsin. — İstersen ben; üÜste fazla para da veririm! Otelci, genç kadının ilık ne- bir Son Gelen Haberler Endişelidir Kavnas( Litvangyanın merkezi)11— Silüteden alınan haberlere göre, altı tayyereden mürekkep bir Alman hava filosu, Üç gündenberidir. Lit- vanya hududa üzerinde, mütemadi- yen uçuş talimleri yapmaktadır. Bu filo, gene bundan iki vel bir ağır topçu alayı yerleştiri!. miş olan Tilsiti karargah ittihaz etmiştir. Tayyereler, muntazaman Nimen nehrinin sol sahlli üzerinde uçmakta, mehir boyunca — cevelân etmektedir. ( Son Posta: Biliyorsunuz ki Al. manya ile Ltvanya arsunda, bugün Litvanyanın elinde mubtar bir vazi« yette bulunan — “Memel,, arazisinden dolayı ağır bir ihtilâf vardır. | Akitanya Bu Kocu İngiliz Vapuru Karaya Oturdu Londra, 11 (Hususi) — Aki- tanya adındaki büyük Tranş-atlan- tk yvaporu İngilterenin cenup sabillerinde karaya oturmuştur. Içindeki yolcular — çıkarılmıştır. Otuzdan fazla romörkör bu koca vapuru yüzdürmek için çalışıyor. Fakat henüz yüzdürülemedi. Va- purun oturması, şiddetli bir lodos fırtınası netices dir. Oturma esna- sında bir kişi ölmüş, yedi kişi yaralanarak hastaneye kaldırıl- mıştır. Filistinde Yahudiler Kudüs (Hususi) — Yapılan bir istatistiğe göre, Filistine muhte- Hf memleketlerden hicret eden yahudiler, şimdiye kadar 17 mil- yon küsür — altın lira değerinde 480 bin dönüm — toprak — satın almışlardır. fesleri altında erimiş gibiydi: — Parayı bırak.. Sen, hatırlı misafirsin.. Muharrem Beyin de hatırı büyüktür. Sonra, jandarma mülâzi Cevat Beyin de tenbihi var, Hacerin, yüregi ağzına ge- mişti. Bir çığlık koparmamak için dudaklarını ısırdı, yavaş bir sesle sordu: — Cevat Bey, ne tenbih etti? mer ağa, dedikodu gibi değil, ciddi ciddi söylüyordu: — Sen, o, Istanbuldan gelen banıma, iyi bak., Kızbeylide te- melli kalacak değil.. İşleri için, birkaç gün burada durack.. Onun, İstanbulda, vilâyette, çok -tanıdıkları " vardır. Günün birinde işin düşer.. Ötelci, ellerile de ediyordu? — Seni, tanıdığı belli... Ote- lin ÖGnüde attan indi, kahveye girdi.. Kahvede yağlı — yavan konuşuyorlardı.... Senin de kula- ğına — çalınmış olabilir. hani... Cevat Bey, topunun ağzına lâfla- rını tıkadı! Kanun gibi hani ye- rinde ağır İlâflar da — söyledi... Görseydin bir yol, hopsi tıs kaldı, Ömer Ağanın, kaşlarını çata- rak heyecana gelişine — Hacer, merak ve teaccüple bakıyor ve jandarma zabitinin hayaline dala- rak, içinden: İşaretler y ev- Ü Bir Kızın Cazibesi Nerdedir? "Lise mezuniyim. Mektepten Iyi derece İle çıktım. Az çok muzikden anlarım. Bir misafire çıkarılabilecek kadar yemek pişir- | mesini de bilirim. Aynaya baktı- ğım zaman kendimi çirkin de bulmuyorum. Fakat 25 yaşıma geldiğim halde, şimdiye kadar hiçbir erkek tarafından izdivaç talebi ile karşılaşmadım. Acaba erkekler okumuş kızlardan kor- kup kaçıyorlar mı? Nevin Erkekler — kendilerine hayat arkadaşı ararken ne gibi meziyet- ler isterler pok kat'iyetle söylene- mez. Bu, adamına göre değişir. Bazısı kadının okumuş olmasına tahammül edemez. Bu, muhak- | | kaktır. Öyle erkekle tanırım ki, Birer askeri tayyare haline getirilen Alman sivil tayyarelerinden birkaçı Bir Facia Çinde Bir Sinema Yıkıldı, Dört Ölü Var Hong - Kong, 11 (A.A.) — Dün gece, yıkıkan bir #sinema binasının altında kalan seyirci- lerden dört kişi ölmüş, elli kişi yaralanmıştır. — Ahali - biribirine girmiştir. Fransanın Yeni Altınları Paris,, 11 (A.A.) — Hüküme- tin yeniden imaline karar ver- diği — yüzer — franklık altın meskükâtının — dünden İtibaren darphanede basılmasına başlan- mıştır. Makineyi maliye — nazırı bizzat iş'etmiştir. Bir Mısir Heyeti İngilterede Mançester, 11 (A.A.) — Ha- fiz. AHl Paşanın - başkanlığı altındaki Mısır ticaret heyeti bir hafta kalmak üzere Lankaşayir'e gelmiştir. — Ah, evlâdım!.. Diyordu. Otelci, ateşlenmişti: — Otelime, dile düşmüş, adı dillerde dolaşan karı gelsin, İster miyim? Benim damımın namusu var! Ötelciyiz, her cins insan gelir; almasan olmaz. Velâkin ağır İâflar dönmesini istemem. Elin ağzı, torba değli ki büzesin... Kaç gündür, için için kendimi yiyiyordum, tövbeler olsun... Hele ©, nalbant Şumnulu yok mu? Ona içerilediğim gibi kimselere içeri- lemiyoruml. Elâlem, kalçın ağızlı! Der durur. Kendisi kalçın ağızlı asık... Kara sıvamadığı — kimse kalmaz... Ömer Ağa, içini boşaltmaktan memnun anlatıyordu: — Hanl, sen çağırmasan, gelip bunları diyecektim... Senden ötürü de kızıyordum. Bunun burasına geleli, şu kadar gün oluyor... Ka- rının uygunsuzu, ucundan eteğin- den belli olur. Ge'din odaya kapandın! Dışarı çıkmağa - bile korkuyorsun... - Bir — kötülüğünü görmek değil, eteğinin ucunu bile görmedik... — Hani, — acımadım desem haline, yalanı var, eksiği yok... Bilmem senixle, ne alıp ne veremezler? Dişlerini gıcırdatarak homur- danıyordu 1 ğ — Hepsine ayrı ayrı diyorum; yanlışınız var! Öyle karı değil... kadının okumasına, okumuş olma sına tahammül edemezler, Bunlar, kendi cebilerinin meydana çıkma- sından korkanlardır. Onlar kadını erkekten küçük görmeye alışmış- lardır. Kendisile müsavi ayarda bulunacak bir kadınla yaşaya- mazlar. Belki siz de, muhitiniz Iktizası böyle erkekler tarafından tanı- nıyorsunuz. Fakat bütün erkekler bu dü- şüncede değillerdir. Yine öyle erkekler vardır ki, kadının güzel- liğinden, servetinden ziyade zekâ- sına ve tabsiline ehemiyet verirler. Siz böyle birisine tesadüf etmemiş olacaksınız. Maamafih şunu da söylüyelim ki, bazı kızlarda “benl al,, de- nen kuvyetli bir sıtaklık vardır. Bunlar çirkin olabilirler. Fakat ilk görüştükleri erkeklerin ruh- larına öyle akmasım bililer ki, erkek büyülenir, onun tesirinden kurtulamaz. Bir. kızın meziyeti, yalnız tahsili, kabiliyeti değildir. Genç kiz. sevimil ve sıcak olmadıkça erkeği teshir edemez. Aynaya baktığınız zaman ken- dinizi çirkin bulmuyorsunuz. Fa- kat ruhları saran hararetten na- sibiniz. olup olmadığını araştır- dınız mı? En mühim mesele budur. TEYZE Sineği bile incitmiyor... Nemelâzım oda komşuların da hepsi hoşnut- luk getiriyorlar... Kendileri yoksa, Allahları burada, şahit.. Ben, istemem otelime söz gelmesini.., Gözlerini açmış, dikkatle din- letir gibi bakıyordu: — Sen daha tazesin... Kulak asma söylenenlere... Gidişini boz- ma... Odana kapandın ya, ondan da kuşkulandılar... Karşılarına geçip kıvraklık edeydin, seslerini mıdı, dersin ? Elini havada savuruyordu: — Ne gezerl Sen, bana sor! Hacer, oötelcinin heyecanını samlim!i görmekle beraber, jandar- ma mülâziminin verdiği zılgıtın da tesiri olduğunu hissediyordu. Jan- darma mülâzimi kahvedeki dedi- koduları, eşkıyayı ininde bastırır gibi bastırmıştı. Etrafın sindiğini gören otelci de, ağızı değiştir- meğe mecbur olmuştu. Jandarma zabiti, dedikodula- rın geçmemiş - olsa imiş, acaba, ote'ci, kahvedekilerle ağız birliği etmeyecek miydi? Kendi ayni fikirde olmazsa bi'e, karşısındakl çokluktac, çokluğun kuvvetinden, zorundan korkacak, ister istemez, onlarla birüikte görünecekti. Otelcinin, ateşlenmesi de baklı idi. ÖOtele söz gelmesini, elbtte istemezdi. Hacer, günün birinde oradan çıkar, gider, fakal otelci yine dedikodudan baş alamazdı. Hü medArkası var)