Büyük tariht roman 7 - 4 - 935 Muharriri: A, R. Tefrika No.: 73 İyi Saatte Olsunlar !.. Baş Ağa Hazretleri, Gözlerini Açarak Dervişe Sor- du: — İmam Ef. Nereye Gidiyoruz, Biliyor Musun?.. Saraydan çıktık. Selâmlık bahçe- — rından tezi yok. Bu sadakatının sini geçtik. Kayıkhane kapısının önünde bir kapıcı usullacık bize kapıyı açtı. Oradan dışarı çıktık. Sarayıhumayunun arkasındaki or- manlığa dolaştık. Sessizce yürü- miye başladık. O zeman, geniş bir soluk aldım: — Yâü, Derviş!.. Geçmiş ol- sun, tehlikeyi atlattın. Eğer mak- sat, seni mahvü ifna olsaydı.. kapının dibinde bostancılar ya- kana yapışırlar.. Boynuna yağlı kemendi takarlar.. Vık demeye meydan bırakmadan boğarlar. Bir çuvala sokup, denize fırlatırlardı. Mademki böyle bir bal zuhur etmedi. Bundan sonrası selâmettir. Diye düşünmeye başladım.. O zifiri karanlıkta, ağaçların arasına daldık. Tepeye doğru tırmanmıya başladık.. Bir aralık, Amber ağa şöyle birar duraladı. Başını gerl çevirdi: — İmam Efendil. Nereye gidiyoruz, biliyor musun ?.. Dedi. Hemen cevap verdim: — Ağa hazretleri !.. Bunca zamandır, sarayıhlmayunda ter- biye olunagelmişiz. Çok şükür.. Sizin gibi büyüklerimize itaat etmeyi bilenlerden.. Ve sorup sual etmeden, ardınızsıra gitmek vacip olduğunu takdir edenlerdeniz, Inşallah, menzilimiz hayırdır. Dedim.. Bu sözlerim, ağanın hoşuna gitti : — Aferin, İmam efendi.. Ya- Amber Osmanlıcadan 1 — Öz türkço köklerden gelen sözlerin karşısına ('T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında — sırası ile — uzmanlarımızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere ve- receğiz. İ Yeni konan karşılıkların iyi Ayırt edilmesi için, geregine göre, Fran- sızcaları yazılmış, aymca örnekler de konulmuştur. 3 Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenilmiş ve kullanılan şe- killeri alınmıştır. Aslı ak olan hak, aslı Ügcüm olan hüküm, Türkçe “çek,, kökünden gelen şekli gibi. Fail — İIşleyen - Fr. auteur Örnek: Bu suçu İşleyen — Bu cürmün faili. Fül — Iş Filen — Işle, işiyle, gerçekten Örnek : İleri sürdüğü — düşün- cenin kabili icra olduğunu filen ispat etti - İlerl sürdüğü cenin yapılabilrliğini işle tanıtladı. | - Fili — İşnel Örnek : Yalnız düşünüp tasav- vur etmek yetmez, fili olarak ta harekete geçmelidir - yalnız düşünüp tasarlamak yetmez, İş- nel olarak ta harekete geçmelidir. Faiz - Ürem Örnek : Bugünkü günde para ancak yüzde üç faiz getiriyor - Bugönkü günde para ancak yüzde üç ürem getiriyor. Foizi basit — Düz ürem Faizi mürekkep — Katınç Ürem Fakat — Ancak, yalnız, şu var ki, şu kadar var ki Örnek: 1 — Seri, fakat itinalı bir sâyile - çabuk, yamız özenli bir çalışma ile. 2 — Hakkınız var, fakat dura- cak zamanımız yoktur. 3 — Bu işi başaçıkarmak sizin mükâfatını görürsün.. Şimdi beni dinle. Şurada, perili köşk derler, bir yer vardır. Bilir. mlisin?. Dedi.. Birdenbire tüylerim Örperdi. Saray kapısında, bos- şerrinden — kurtulduk diye sevinirken, şimdi karşımıza bir de perili köşk çıkıvermişti: — Hâşâ, sultanım.. Gözlerimle görmedim.. Ve, amma.. Ecinni Padişahının kızı, orada - sakin olurmuş deyu, işitir dururum. — E sen, cinlerden korkar mısın ?. — İyl snatte olsunlar, sulta- nim.. Malüm, yaaa.. Onların sünnisl de süflisi de.. Süflilerinden Allah, şerlerinden emin etsin; böyle şüpheli mahallerde dolaşılırken, ebazı ed'iyei m'sure okumak,, Sık sik: — Destur, Çekmek İâzımdır... Kulunuz.. vakıa demin abdestimi birax ze- deledim, amm.. kalben yine duayı şerifleri tilâvet edebilirim. Inşa- lahü taalâ, gçerlerinden masun kalırız. Dedim... Ben bu gsözleri söy- leyince, ağanın biraz güler gibi olduğunu hissettim. Amma, Allah bilirya doğrusu buna, hiçbir mana veremedim... Takrar yola düzül- dük. Hem gidiyor, hem de konu- şuyorduk. Anber ağa: ( Arkas ver ) tancıların vardır; korkulur. elinizden gelir, fakat başka İş- lerinizi bırakmanız lâzımdır — Bu işi başaçıkarmak sizin eli- nizden gelir, şu var ki (gu kadar var ki) başka işlerizi bırakma- lısınız. Fakir — Yoksul, zavallı Fakr — Yoksulluk Örnek: Bütün hayatı fakr içinde geçti — Bütün hayatı yoksul- luk içinde geçti. Fali hayr — Şuım Uğur Örnekt: Bu işlerin ilerlemesini yarınki düşüncelerimizin de ola- cağına fali bayr addederim — Bu işlerin ilerlemesini, yarınki düşüacelerimizin de — olacağına yüm sayarım. Fâm — Renk Fânli — Ölez Örnek: Her insan fânidir, fakat a bırakacağı yüksek bil- giler bakldir — Her Insan öler- dir, ancak Insanlığa bırakacağı yüksek bilgiler kalızdır. Fena — 1 kötü, 2 - Tüken (xe- val anlamına) Örneki 1 — Fena bir İş - kötü bir iş 2 — Bu üâlem bir âlemi fena- dır - bu acun — bir. tüken acundur. Faraza (bilfarı) — Tutalım ki, diyelim ki Örnek:Faraza dediğinizin d olduğunu kabul etsek bile - Di- yelim ki (tutalım ki) dediğiniz doğrudur, ancak. Faraz! - Astözel — fr. Haypo- thetiguo Örnek: Felsefe ilmin farazt bir istitalesidir. - filozofi bilimin astözel bir — uzatımıdır. - La philosophle est le prolonge- ment hypothötigue de İa science AA KK CN SON POSTA | Elektrikli Sandalyada NULN “Amarika karikatürü,, Hapishane fotoğrafçısı — Hay- di, şimdi biraz tebessülm Ediverl. Koca Seçmekte Sevginin Rolü Baştarafı kiyetsizliğle tanınmış bir adamın ev hayatında muvaffak olması ihtimâli pek azdır, Çünkü evlilik, iş hayatında rasgelinen güçlük- lerin hepsinden fazla müşküllerle doludur. Sevgi Sinci yüzde ) birçok — müşkülleri ye- nen bir kevvettir. İnsan sevince görmez ve affeder, Fakat karı koca arasındaki karakter farkını ortadan kaldırmak — için sevgi kâfi — değildir. Bir kadın, sarhoş bir kocayı idare edebilir. Ona bu zaafından dolayı acıyabilir. Fakat onu sev- mesine —İmkân yoktur, Çünkü aşk karşılıklı fedakârlık - ister. Bir sarhoş ise kendi hislerinden başka bir şeyle alâkadar olmaz, Bunun gibi diğer karakter ayrılıkları da sevgiyi öldürebilir. Bir kadın ne —kadar severse sevsin, nihayet hodgâm, <zalim, hırçın ve çopkiın bir erkeke olan sevgisini idame edemez. TEYZE Faraziyı ' Nafıa Bakanlığındanz İrmak - Filyos hattında sekiz muhtelif Istasyonda bina lnııl"ı ve ameliyatı Nafıa Bakanlığınca kapalı zarf usuliye eksiltmeyt — * Astöz — fr. Hypothöse | Örnek: Ilim ve faraziye - ilim | ve astöz - lda et Vhypolhöse Müddea — Töz - Fr. Thöse Örnek: Müddeasını iyi Izah etti - Tözünü iyl anlattı - Ha blen expsiigâ sa thöse Aksi müddea — Yantıtöz « Fr. An- tithese Örnek: Müddea ve aksl müd- dea - Töz ve yantıtöz - Thöse et antithöse Farzetmek — Tutmak, saymak Örnek: Sizin de benim kadar bu İşle alakadar olduğunuzu far- zetmek isterim - sizi de benim kadar — bu işle ilgili saymak (tutmak) İsterim, Fariza (vecibe) — Düşerge Örnek : Takılâp uğrunda bütün varlığımızı vermek milli fariza- mızdır - Devrim uğrunda bütün varlığımızı vermek - ulusal dü- şergemizdir. Fark (temyiz) - Ayrım, ayırt Örnek : Bu ikl söz arasında büyük bir fark var - bu iki söz arasında büyük bir ayrım (ayırt) sCclence var. Farketmek (temyiz etmek) — Ayırt- lamak, ayırdetmek Fârika — Ayırmaç Örnek : Ilmin en büyük fârikası bir nizam dairesinde çalışmaktır- Bilimin en büyük ayırmacı, bir düzen içinde çalışmaktır. Istisna etmek — Ayramak » Fr. Excepter Örnek: Bu kaldeden yalnız bir kelimeyi İstisna etmelidir — Bu kuraldan yalnız bir sözü ayra- malıdır. Istisnat — Ayral - Fr. Exceptlonnel eki İstisnal — vaziyetlerde çıkarılmışdır. Muhammen ihale bedeli “160,000,, liradan ve muvakkat teminatı dâ “9, 250,, liradan ibaret bulunan bu inşaat ve ameliyatın eksiltmesi 13/4/935 Cumartesi öğleden Nafıa Bakanlığı binasında sonra saat on beşte Demiryol inşaat Roisliği eksiltme Ko* j Ankara'da misyonunda yapılacağından isteklilerin teklif mektuplarile münakasa — şartnamesinde yazılı diğer evrakı 13/4/935 tarihinde öğleden sonra saat on dörde kadar İnşaat reisliğine makbuz mukabilinde teslim etmeleri lâzımgeldiği ve münakasa şartnamesinde yazıli olduğu veçhile münakasa gününden en az bir hafta evvel Nafıs Bakanlığına İstid'a ile müracat edereke alacakları fenni ehliyet vesikasını teklif mektuplarına iliştirmeleri iktiza eylediği ve müna- kasa şartnamesi ile mukavele projesi ve ilişiklerinden mürekkep bir. takım evrakı 8 lira bedel mukabilinde Müdürlüğünden alabilecekleri ilân olunur. Bakanlık “1442,, Malzeme — Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum idaresi ilânlari Hayvan nakliyatına mühim tenzilât Yeni tarife 1 Mayıs 1935 tarihinden itibaren tatbik edilecektir. Ehli, Yabani ve yırtıcı bil'umum kanatlı ve kanatsız hayvanlar, bu tarifeye dahildir. Dört ayaklı ehlt hayvanlar tam vagon hamu- lesile nakledildikleri takdirde nakliye ücretleri, verilecek vagonların taban satıhlarının beher metre murabbaı üzerine hesap edilecektir. Nakliyat sahiplerine kolaylık olmak için yeni tarifeyi ve her mesafedeki nakil ücretlerini gösterir baremli tarifeler satılacaktır. Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmelidir. “1723,: BÜYÜK TAYYARE PİYANGOSU 18.inci tertip 6.ncı çekişi 11. Nisan 1935 dedir. Eüyük ikramiye 2 o 0 ü O O 0 Liradır. Ayrıca * 25.000 20.000 , 15.000 , 10.000 , 5.000 Jliralık ikramiyeler ye 50,000 liralık mükâfat vardır. İstanbul Tapu müdürlüğün- deni Yedikülede Su'tanFatih mahalle- sinde debağhaneler ittisalinde İâkele meydanı oaddesinde umum debağ es- nafına mahsus olan 21 numaralı ahşap debağhane mahallinin esnat cemiyetine tutulacak yollar — Ayral du- rumlarda tutulacak yollar. İstisna — Ayra - Fr. Exception Örnek: — vatandaşlar arasında hiç bir bakımdan istisna yoktur — Yurttaşlar arasında hiçbir bakımdan ayra yoktur. Bilâjstisna — Ayrasız - Fr. Sans #exception Örnek: Her vatandaşın hakkımı bilâistisna sıyanet etlmek vazife- mizdir — Her yurddaşın hakkını ayrasız korumak borcumazdur. Istisnaiyet — Ayralık Müteferrik — Ayrık - fr. Divers Örnek: — Müteferrik havadisler ayrık bilgetler Tefrik — Ayırtı Örnek! Ayırtı — (tefrik) kabul etmez. Tefrik etmek — Ayırmak Tefrika (niak anlamına) - ayırga fr. discorde, dösunion Örnek: — Vatandaşlar — arasına tefrika sokmamalıdır - yurddaş- lar arasına ayırza sokmamalıdır. Tefrika (gazete terimi) - böleme-fr.” Feuilleton Örnek: Gazetemiz yarın yeni bir tefrikaya başlıyor - gaze- temiz yarın yeni bir böleme başlıyor. Fart, ifrat — Aşırı, aşırilik aşkın, aşkınlık Örnek: 1 — Fartı muhabbet - aşırı (aşkın) sevgi 2 — Muhabbette Ifrat - sevgide aşırılık (aşkınlık) Hrat etmek — Aşırı gitmek Örnek: Hiç — bir şeyde etmemelidir - Hiç — bir aşırı gitmemelidir. Fasahat — Uzdiyem Örnek: Bu —makalenizin fasa- hatine diyecek yoktur- Bu yazını- ifrat şeyde ait olması dolayısile seneci talebindt bulunulmuştur. Mahallen tahkikat icrt edileceğinden bu yere alt tasarruf iddi asında bulunan var İse on beş gün sar” fında İstanbul Tapu Başmemurluğu müracaat eylemesi ilân olunur. (1019$) Türkçeye — Karşılıklar Kılavuzu zın uzdiyemine diyecek yoktur Hade — Diyem, anlatım - Fr. Elocution, deposition Örnek: Hadesi bozuk - Diyemi bozuk, Hfade vermek, ifade almak * Diyem vermek, diyem almak. Tarzı — telâffuz — Bequ - Fi Prononclatlon Örnek: Her yerin kendine göre bir tarzı telâffuzu vardır - Hef yerin kendine göre bir deyişl vardır. Tabir — Deyim - Fr. expresslon Örnek: Bu hareketinizi anlamak için nasıl bir ifade bulacağım! bilmiyorum - Bu hareketinizi anlatmak için nasıl bir deyimi bulacağımı bilemiyorum - Je I.E Terme puls pas trouver d'expressiof pour gualifier votre conduite Fasıl — Ayrıç Örnek: Bu eserin dört fasli var ki her biri diğerine faiktif » Bu izerin dört ayrıcı var her biri ötekinden üstündür. Fasıl — Bölüm (Bak: Bab) Fasıla — Ara, aralık Fâsit — Bozuk İ Örnek: Zamiri fasid- Içi bozuk Fesat — Bozut ö Örnek: Mem'ekette fesat çıkaf” mak istiyenlere karşı bütüf $ millet müteyakkızdır - Ülkad'—], bozut çıkarmak — isteyenler? karşı bütün ulus uyanıktır. İfsad etmek (Fitns anlamına) ” Bozutmak - fr. Corrompre B Örnek: Gençliğin ahlâkını ifat! t etmek istiyenlere aman yokttl — * Gençliğin ahlâkını boıuhl"t; istiyenlere aman yoktur. î Hsad etmek (nifak sokmak anl” (Devamı 11 inel yüzde) ti