3 Mart 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L e 6 Sayfa Dünya Haâdiseleri F Haaayyttl.. Yaldızı Bol Cibali Kapılıları. Üç El Rovelver Emilien adını taşıyan bir genç - | kız bundan iki Bir şaz:::] yıl evvel daha 18 hatet hei yaşında iken Gar- meselesi.. | deat isminde bir makinist ile tanışmış, sevişmiş, birlikte oturmıya başlamıştı. Fakat aralarında ©o kadar büyük bir karekter farkı vardı ki bu müna- — sebet ancak iki hafta sürdü ve O genç kız birgün aşıkına haber vermeden başını alıp gitti. Parisin — bir köşesine saklandı, bir terzi- de iş buldu, -hayatını kazanmıya başladı. Ve böylece tam İki yıl geçti. Fakat Paris gazetelerinin anlattıklarına göre: Gardeat yıllarca arandıktan sonra nihayet geçen gün sabık metresinin İzini bulur ve ona: — Hastayım, buna sen sebeb oldun! Tedavim için haftada 2,5 lira istiyorlar, bunu vereceksin, der. Kız düşünür: — Peki, fakat şimdi yok, iki gün sonra müşterek dostlarımız- dan (Jorj)a bırakırım, gider alırsın ! Gardeat ikl gün sonra (Jorj)a gider, beklediği paranın bırakı- madığını görür, ve ( Jorj) u da yanına alarak kızın çalıştığı terzi dükkânına , koşar. Bu sırada genç kız terzi dükkânının kasasında oturmakta- dır, içeriye sabık dostunun girdi- ğini görünce çekmeceyi açarak bir tabanca çıkarır ve Üç el ateş eder. Şimdi Gardeat ölmüştür, genc kız da hapisanededir. y ransanın “İstrazburg ,, şeh- rinde polis baş müfettişi Bir poltü Kieffer tevkif edil- müfettişi miştir. Gazetele- evkif edildi| Jygmata — nazaran bu zatın tevkif edilmesinin sebe- bi, polisliği para kazanmıya alet yapmış olmasıdır. Kieffer tam on yıldanberi istediği meseleleri açar, beğendiklerini kapatır, sağ- dan soldan para alıp dururmuş. | * Parisln en muhteşem gazino- larından birinde, Fransanın en İyi gülen ka- dınını seçmek için bir müsabaka ya- pılmıştır. - Gülüm- semelerinin tatlı olduğunu sanan genç kızlar buraya gelmişler, sıra ile sahneye çıkmışlar ve bir Jüri heyetinin önünde evvelâ - gülüm- semişler, sonra sürekli bir kah- kahayı çınlatmışlardır. Birinciliği epey Müddettir Pariste — oturan Matmazel Kora isminde bir genc kız kazanmıştır. Fransız gazete- Kahkahasına doyum olmı- yan kadın |leri diyorlar ki: #“— Bu kızın kahkahası bir billör gesini andırır, di lenmesine döyüm — yoktur. | Matmazel Kora aktriştir. rin verdikleri ma-< | “—Sandığı Omuzlara Vurunca, Tepel Sallamadan Tığ Gibi Uçar, Giderdik!..,, —Haaayyytl. Yaman gelir yaman gider yaldızı bol Cibalikapılılar!. Çatl. Kamçı sandığa şakla- dımı, beyaz donlular, yeri güm- leterek önümüzden hızla geçer, gözden kaybolurlardı. Bu, benim, ta küçüklüğümden kalan bir ha- aldir. Tulumbacıları şöyle böyle atırlarım, Evin cumbasında uslu uslu oturürken, sokakta çocuk- ların tulumbacılık oynadıklarını, bir. çöp tenekesine taktıkları sopaları omuzlıyarak nâralar ata ata, karşı arsada koşuştuklarını içimi çekerek öksüzler gibi seyre- derdim. Şimdi, yüzü buruşmuş, çökmüş, İhtiyarlamış olan Seyit Reis te bana eski tulumbacılığı anlatırken gözümün önüne hep bu çocukluk hatıraları parıl pariıl yanan tulumba sandıkları, kordele- ler, hortumlar, fenerler, afili fesli bol paçalı külhanbeyler, arsalarda koşuşan sümüklü çocuklar geldi. Seyit Reis elini dizlerinde döverek başını sallıyordu: — Şöyle Beyoğlu caddesinin bir ucundan öteki ucuna kadar, anladın mı, iki bin seyirci dizildi mi, değme keyfine.. Hani heye- candan anladın mı, tükrük boğa- zımızdan geçmezdi. Lâf değil bu bayım, elinden İşmi atan seyre çıkardı. Biz omuzlara sandığın kulplarını sıkıca yerleştirir, tepe- liği sallamadan tığ gibi uçar, giderdik. O zamanın modası da, anladın mı, işte böyle- idi. Böyle kalabalık — yerlerde gaf yapan takım rezil olurdu. Tulumbacilık namusu iki para etmezdi, söz temsili: " Senin Fethiyeliler Şişha- nede tepeliği horoz gibi sektir- mişler!.,, dendi mi, bitti. Artık Fethiyeliler hor görülürdü. Seyit rels sigarasını birkaç nefes çekti, sonra dudağı Üzerin- “-Bikladi |Y SA TAKVİM 18 — Şubat 1370 [ 27 Zilkade 1353 | | Vakit (Ezan! |Vıııı | Vaki: iı-.ıı;a Vasatf jîân. 13 39 6 32| Akşam 2 — |18 02 | Öyüe —| ö 23 | 12 26| Yatsı | 1 S0 |19 33 15335 | İmsak İ0 S0 | 4 52 | Gün PAZAR Kasım | 31 g MART 935 116 — Arabi Rumi den tütünü “tük,, ledi: — 21 sene tulumbacılık yap- tım, reiz oldum, sandık ,koştur- dum. Eh, mevlâya şükür namu- sumuzla yaşadık. “Kadirgalıların Seyit Reizi, dendi mi cümle âlem bilir. Takımımız akıllı' uslu çocuklardı. Koğuştan, bazıları da kalemden efendilerdi. O zaman- lar, Şanladın. mı, — tulumbacılık şimdiki futbolcülük gibi idi. Bir çok takımların birçok - taraftar- ları vardı. Hıhalledın “efendiden | adamlar, paşa zadeler, mümey- I | yizler gelir, akşamları bizle be- raber nargile takırdatırlardı. Yaz akşamları Kadirga meydanındaki koğuşun önlüne güdük iskemleleri atar, yan gelirdik. Artık gelsin okkalı, köpüklü kahveler, gelsin nar ateşli nargileler. Gün olurdu ki kalem efendileri, mümeyyirleri üstlerinden ıstanbulinlerini atar- lar, bizimle beraber yangına ge- lirlerdi. - Bazıları koğuşa para bağışlar, Kurban Bayramlarında çocukların karnı doysun diye birkaç koç gönderirlerdi . Seyit reis nefes alırken sor- dum: — Yangını nasıl haber alırdınız? — Her akşam sekiz kişi ko- ğuşlarda yatarlardı. Her mahal- lenin bir bakıcısı vardı. Köşklü vayahut bakıcı yangını koğuşa haber verir vermez, çocuklardan biri fesini bastırır, arkadaşların evine koşardı tak kapı: — Tatar Aliye söyleyin, takım Hocapaşada, yangına yetişsin!. Hani —takımdan biri evde oturmuş, su içiyorsa, - ses duyar duymaz su gırtlağında, kalır, geçmezdi. Ceketi, — pantolonu, yahutlayım da, entariyi sırtından atar, yalah eder dışarıya.. Bazan koğuşa yetişemez, takımı gitmiş bulur. Tabanları kaldırdığı gibi takım mnerede ise oraya koşardı. Seyit Reis gözlerinin buğusunu gidermek için kirpiklerini kırpış- tırıyordu: — Ne idi o günler bayım, o da zamanın bir sevdası idi. Biz takım dedik mi vurgundan, yüreğimiz — oynardı. Şimdi - bile bak gözlerim yaşardı. Eh, ne kadar olsa sevdası yaşıyor hani. Seyit reis avuçlarını dizlerine kapatarak, başını, omuzlarını sal- lıyor, anlatıyordu: — “Tulumbacı,, deyip geçme bayım. İçimizden ne hırsız, ne na- mussuz çıkardı. Biz © zamanlar erkek adamlardık. Aramıza - bir “ Hırcı?,, girdi mi derhal atardık. tulumbacılardan — biri maazallah şeytana uyup da birşey çaldı miı, bir — daha *o semte - uğratmaz, »defederdik... — Bizim içia namus — Altıncı Daireden Büyük Pehlivan, Tatar Mahmud, Sivri Mehmed, Maymun Ahmed, Beyoğlunun Arab İsa Namlı Reizlerdi !... İstanbulun sayılı takımlarından birli Galatanın Hendeklileri |Sağda arkada duran Zaro ağadır| vardı, mahalleli bize güvenirdi. Biz mahallelinin canını, malım, ırzını korurduk. İçimizden hepimiz İş güç, çoluk çocuk sahibi idik. ÂAmma ve lâkin " yangın var, takım kalktı! ,, diye duyduk mu dükkânı kapar, koşardık. Bazan yangınlarde İt sürüleri peydahlanır. Kargaşalıktan İstifa- de ederek, evlere girip öteberi çalmak İsterlerdi. Bizim takım 24 kişi idi Yarımız sandık başında kalır, yarımız da yangına karşı kalan evlerden — malları çıkarır, çıkarır, başında durur it sürülerini dağıtırdık. Seyit rels parmağını kaldırarak kaşlarının çatmıştı: — O zamanlar bizi Iİstanbulda seven sevmeyen iki taraf vardı. Bazıları bizim için çapulcu, pis, hergele sürüsü, ipsiz sapsız der- lerdi. Bazıları da bizi sever, sa- yarlardı. Bize düşman olan taraf inan olsun ki, aldanırlardı bayım. Bir tulumbacı adam döver, sarhoş olur, cam kırar, sevdaya tutulup naralar atar amma, hiçbir xaman hirsızlık ettiği görülmemiştir. Za- ten mahallelinin paşasından tut ta muhtarına kadar hepsi bizim ne matah olduğumuzu bilirler. Söz temsili şimdi futbolculara kızan olursa gülerler değil mi?. İşte o .zaman da tulumbacılara kızanlara . | gülerlerdi. Zaman bu. Bugün tüy kalpak giyer, yarın tas... Seyit reise o zamanların meş- hur yangınlarından birini sordum, içini şöyle derin derin çekti: — Oooof ofl. Ne idi o Çifte- saraylardan başlayıp Aksaraya uzayan — yangın.. -Bir bakarsın ateş burada. Bir bakarsın karşı konakta.. Kol kol alabildiğine uzayıp gitmişti.Günlerce işi gücü, çolugu Ççocuğu birakıb hep o yangınla uğraşmıştık. | Seylt Reis sesini yavaşlatarak mırıldandı: — Hani Allah bu Istanbulun başından patlıcan aylarını, kabak mevsimini eksik etsin.. Yangın 'dedin mi hep bu aylarda kendini ü wya ığı gönderen Bay M. Etema: . geçtiği meydanda cenaze n _, Keri M.—.ı.eî%ı_ i Karilerin Suallerine Cevaplar Ecnebi işçiler hakkında ©* Sarih adresiniz olmadığıi içih mektubunuzu koyamadık. Mam fih bahsettiğiniz fabrikanın adre” sini ve kendi adresinizi tasrih 'd' rek keyfiyeti zabıtaya bildirirs?” niz tahkikat ve takibat yapa'lı”” x ğ Kütahya vilâyet matbaasında B.! Osmana ! ' ,1,_' Cenaze namazı ya cami 3; "lusunda, yahut kabristanda kll_'“-“" VI —Çarşı ortasında, herkesin ir! aıl" .kılmak - veya kıldırmak doğfü değildir. Bu hazin manrzara bINJ yüreği yanıkları mütessşis €©“ Bir elemin herkese teşmili d .J değildir. Etrafı kapalı bir * avlusunda veya kabristanda ceni xo namazı kılınması, çarşı —0f sında kılınmasından elbette d Münasiptir. l “Tarı vardı. Meselâm Divan)”)| ları meşhurdu Seyit Rels? Seyit Rels parmaklarını tti rak saymaya başladı: — Mevlanekapılılar bir, Cibi lililer iki, Fethiyeliler üç, Kly; ' galılar dört... Etti mi Sonra Eyübün Vezirtekkelili” Horhorlılar başta gelirlerdi. Seyit Relse İIstanbul tulurf bacılarının nasıl nara attıklari” sordum. Ezildi, büzüldü: — Olmaz beyim, bağu'll“:;: söylenmez ki... Dedi. Sonra arıbi bir sesle Üç takımın nâralt' fısıldadı.; - — lı-laııuıyyyt b KIM Sultançeşmeliler |.. $ — Aahayyyyyl.. Hazreti M lânalıyız !.. blı| — Haaaaaaytitt!.. Yaldızı " Cibali kapılılar!.. gabi Seyit Reis bir sigara 1 yakmıştı. İ — Peki, dedim. O zı% “şen namlı tulumbacıları kiml Içinde kendisinin de 5'5 duğu bu namlılar grupunda 8" | yarabbi ne lakaplar vardı: BM' — Altıncı daireden j Pehlivan, Tatar Mahmut, :..g Yakup, Ağa dayı, Sivri Me .j Maymun Ahmet.. (Hani yâ” , reizdi) Hamza, Tatar AbB” Harputlu Mustafa Reis, B& lunun Arap Alisi... Falan.. .j İ Seyit Reis hatırma bif gelmiş gibi birdenbire atıld';')( — O zamanlar sandık gl; -dan takım İniyor değil mi?. :"5 baktın ki Şehremanetinden P pi bir- sandık düştü. Eh artlğ .sandık sana yetişir de dü pâ “tulumbacılığın iki para 010" g mektir. O zaman tabanları ** jf gerektir. Böyle — saatler€? ıf önde, o arkada koşar dW7 gi kan ter içinde kalırsın. bil yerlerden geçerken takımdö? , şeyka gelir, sandığa bir indirir: ! — Balık gibi kaydı Met y kapılılar dedi mi, arkada" zar. Yetişmek isterler. | başa — çıkamadılar, bir sapar, vazgeçerler. pSoyit rîiıç sigarasını y .rak ayağlle bastı: Tat$ — Biz o zaman iy b Ğ G * Langalı, Tepebaşılı hirist!) İyarii nah böyle idik. Bııa:ı_p'.;_ kovalarken önümüıîi bi eşik *Ü ler, ayaklarımızı de Jerdi. Hey gidi. hey. BO İ gl nasıl da geçip gittilem T-

Bu sayıdan diğer sayfalar: