Üç E! Rovelver Emilien adını taşıyan bir genç “| kız bundan iki Sr po yıl evvel daha 18 veya SN | yaşında iken Gar- meselesi. | deat isminde bir makinist ile tanışmış, sevişmiş, birlikte oturmıya başlamıştı. Fakat aralarında Oo kadar büyük bir karekter farkı vardı ki bu müna- sebet ancak iki hafta sürdü ve genç kız birgün aşıkına haber vermeden başım alıp gitti. Parisin bir köşesine saklandı, bir terzi” de iş buldu, hayatını kazanmıya başladı. Ve böylece tam iki yıl geçti. Fakat Paris gazetelerinin anlattıklarına göre: Gardeat yıllarca arandıktan sonra nihayet geçen gün sabık metresinin izini bulur ve ona: — Hastayım, buna sen sebeb oldun! Tedavim için haftada 2,5 ra istiyorlar, bunu vereceksin, der. Kiz düşünür: — Peki, fakat şimdi yok, iki gün sonra müşterek dostlarımız- dan (Jorj)a bırakırm, gider alırsın | Gardeat iki gün sonra (Jorj)a gider, beklediği paranm bırakık madığını görür, ve (Jorj)w da yanına alarak kızın çalıştığı terzi dükkânına koşar. Bu sırada genç kız terzi dükkânının kasasında oturmakta" dır, içeriye sabık dostunun girdi ğini görünce çekmeceyi açarak bir tabanca çıkarır ve üç el ateş eder. Şimdi Gardeat ölmüştür, gene kız da hapisanededir. * Şeramannın “İstrazburg ,, şeh- rinde polis baş müfettişi a 7 Kieffer tevkif edil- pi va miştir. Gazetele- fe, iç rin verdikleri ma- vkij edildi | iomata © nazaran bu zatın tevkif edilmesinin sebe- bi, polisliği para kazanmıya alet yapmış olmasıdır. £ Kieffer tam on yıldanberi İstediği meseleleri açar, beğendiklerini kapatır, sağ- dan soldan para alıp dururmuş. * pporisia en muhteşem gazino“ larından birinde, Fransanın eni |Kahkahasına ni ike — doyum olmu- bir müsabaka ya- yan kadın pılmıştır. “ Gülüm- semelerinin tatlı olduğunu sanan genç kızlar buraya gelmişler, sıra ile sahneye çıkmışlar ve bir Jüri heyetinin önünde evvelâ gülüm- semişler, sonra sürekli bir kah- kahayı çınlatmışlardır. Birinciliği epey müddettir Pariste © oturan Matmazel Kora isminde bir genc kız kazanmıştır. Fransız gazete leri diyorlar ki: — Bu kızın yapa bir bir sesini andırır, diilenmesine doyum © yoktur. Kora aktristir. 31 3 MART 935 Arabi 21 Zilknde 1343 İ 18 Şubat 180 Vakit JEzani Ezani (Vasat Akşam (13 — Yatsı 1985 sak 0 Öp. İlodi *m “Sa ndığı 51 Omuzlara Vurunca, Tepeliği Sİ Karilerin Sallamazdağı Tığ Gibi Uçar, Giderdik!..,, Suallerine — Altıncı Daireden Büyük P Pehlivan, van, Tatar Mahmud, Sivri Mehmed, Maymun Ahmed, Beyoğlunun Arab İsa Namlı Reizlerdi!... —Haaayyyt!. Yaman gelir yaman gider yaldızı bol Cibalikapıhlar!. Çatl. Kamçı sandığa şakla- dımı, beyaz donlular, yeri güm leterek önümüzden hızla geçer, gözden kaybolurlardı. Bu, benim, ta küçüklüğümden kalan bir ha- gi Tulumbacıları şöyle böyle tırlarım. Evin cumbasında uslu uslu otururken, sokakta çocuk- ların tulumbacılık oynadıklarını, bir çöp tenekesine taktıkları sopaları omuzlıyarak nâralar ata ata, karşı arsada koşuştuklarını içimi çekerek öksüzler gibi seyre- derdim. Şimdi, yüzü buruşmuş, çökmüş, İhtiyarlamış olan Seyit Reis te bana eski tulumbacılığı anlatırken gözümün önüne hep bu çocukluk hatıraları panl parıl yanan tulumba sandıkları, kordele- ler, hortumlar, fenerler, afili fesli bol paçalı külhanbeyler, arsalarda koşuşan sümüklü çocuklar geldi. Seyit ORels elini dizlerinde döverek başını sallıyordu: — Şöyle Beyoğlu caddesinin bir ucundan öteki ucuna kadar, anladın mı, iki bin seyirci dizildi mi, değme keyfine.. Hani heye- candan anladın mı, tükrük boğa- zımızdan geçmezdi. Lâf değil bu bayım, elinden işini atan seyre çıkardı. Biz omuzlara sandığın kulplarını sıkıca yerleştirir, tepe- liği sallamadan tığ gibi uçar, giderdik. O zamanın modası da, anladın mı, işte böyle: idi. Böyle kalabalık © yerlerde gaf yapan takım rezil olurdu. Tulumbacılık namusu iki para etmezdi, söz temsili: “ Senin Fethiyeliler Şişha- nede tepeliği horoz gibi sektir- mişleri. ,, dendi mi, bitti. Artık Fethiyeliler hor görülürdü. Seyit re's sigarasını birkaç nefes çekti, sonra dudağı Üzerin- den tütünü “tük,, ledi: — 21 sene tulumbacılık yap- tım, reiz oldum, sandık koştur- dum. Eh, mevlâya ed namu- sumuzla yaşadık. “Kadirgalıların Seyit - Reizi,, dendi mi cümle âlem bilir. Takımımız akıllı uslu çocuklardı. K. m, bazıları da efendilerdi. O zaman lar, anladın mı, o tulumbacılık şimdiki futboleülük çok taksülirm “Miele ları vardı. Mahallerğe «fendiden adamlar, paşa zadeler, milmey- İstanbulun sayılı takımlarından biri Galatanın Hendeklileri (Sağda yizler gelir, akşamları bizle be- raber nargile takırdatırlardı. Yaz akşamları Kadirga meydanındaki koğuşun önüne güdük iskemleleri atar, yan gelirdik. Artık gelsin okkalı, köpüklü kahveler, gelsin nar ateşli nargileler. Gün olurdu ki kalem efendileri, mümeyyizleri Üstlerinden ıstanbulinlerini atar- lar, bizimle , beraber yangına ge- lirlerdi. > Bazıları koğuşa para bağışlar, Kurban Bayramlarında çocukların karnı doysun diye birkaç koç gönderirlerdi. Seyit reis nefes alırken $#or- dum: — Yangını nasıl haber alırdınız? | — Her akşam sekiz kişi ko- ğuşlarda yatarlardı. Her mahal- lenin bir bakıcısı vardı. Köşklü vayahut bakıcı yangını koğuşa haber verir vermez, çocuklardan biri fesini bastırır, arkadaşların evine koşardı tak kapı: — Tatar Aliye söyleyin, takım Hocapaşada, yangına yetişsin!. Hani Otakımdan biri evde oturmuş, su içiyorsa, ses duyar duymaz su gırtlağında, kalır, geçmezdi. e Ceketi, (o pantolonu, yahutlayım da, entariyi sırlından atar, alah eder dışarıya.. Bazan koğuşa yetişemez, takımı gitmiş bulur. Tabanları kaldırdığı gibi takım merede İse oraya koşardı. Seyit Reis gözlerinin bu; gidermek için kirpiklerini tırıyordu: —Ne idi o günler bâyım, o da zamanın bir sevdası idi. Biz takım dedik mi vurgundan, yüreğimiz (oynardı. Şimdi bile bak gözlerim yaşardı. Eb, ne kadar olsa sevdası yaşıyor hani. Seyit reis avuçlarım dizlerine kapatarak, başını, omuzlarını sah iyor, anlatıyordu: — “Tulumbacı,, deyip geçme bayım. İçimizden ne hırsız, me na- mussuz çıkardı. Biz ozamanlar erkek adam'ardık. Arama bir “ Hırcı),, girdi mi derhal atardık. tulumbacılardan © biri maazallah şeytana uyup'da birşey çaldı mı, bir . daha osemte © uğratmaz, «defederdik. Bizim için namus arkada duran Zato ağadir) vardı, mahalleli bize güvenirdi. Biz mahallelinin canımı, melım, ırzını korurduk. İçimizden hepimiz iş güç, çoluk çocuk sahibi idik. Amma ve lâkin " yangın var, takım kalktı! ,, diye duyduk mu dükkânı kapar, koşardık. Bazan yangınlarde. it sürüleri poydahlanır. Kargaşalıktan istifa- de ederek, evlere girip öteberi çalmak İsterlerdi. Bizim takım 24 kişi idi. Yarımız sandık başında kalır, yarımız da yangına karşı kalan evlerden (malları çıkarır, çıkarır, başında durur it sürülerini dağıtırdık. Seyit rels parmağını kaldırarak kaşlarının çatmıştı: — O zamanlar bizi Istanbulda seven sevmeyen iki taraf vardı. Bazıları bizim için çapulcu, pis, hergele sürüsü, ipsiz sapsız der- lerdi. Bazıları da bizi sever, sa- yarlardı. Bize düşman olan taraf inan olsun ki, aldanırlardı bayım. Bir tulumbacı adam döver, sarhoş olur, cam kırar, sevdaya tutulup naralar atar amma, biçbir zaman hirsızlık. ettiği görülmemiştir. Ze- ten mahallelinin paşasından tut ta muhtarına kadar hepsi bizim ne matah olduğumuzu bilirler. Söz temsili şimdi futbolculara kızan olursa gülerler değil mi?. İşte © zaman da tulumbacılara kızanlars gölerlerdi. Zaman bu. Bugün tüy kalpak giyer, yarın tas... Seyit reise o zamanların meş- hur yangınlarından birini sordum, içini şöyle derin derin çekti: — Oooof ofl. Ne idi o Çifte- saraylardan başlayıp Aksaraya uzayan — yangın. -Bir bakarsın ateş burada. Bir bakarsın karşı konakta.. Koi kol alabildiğine uzuyıp gitmişti. Günlerce işi gücü, çolugu çocuğu birakıb: hep © yangınla uğraşmıştık, Seylt Re's ses.ni yavaşlatarak mırıldandı: — Hani Allah bu İstanbulun başından patlıcan aylarını, kabak mevsimini eksik etsin. Yangın dedin mi hep.bu aylarda kendini gösterir, i — O zamanın hangi. takım: Cevaplar Ecnebi e hakkında mek gönderen Bay M. Eteme: Sarih adresiniz olmadığı için mektubunuzu koyamadık. fih bahsettiğiniz fabrikanın sini ve kendi adresinizi tasrih ede rek keyfiyeti zabıtaya bildirir!*” nir tahkikat ve takibat y. > pal Kütahya vilâyet matbaasında ö Osmanı ! Cenaze namazı ya cami * lasunda, yahut kabristanda Çarşı ortasında, herkesin geçtiği meydanda cenaze namı kılmak veya kıldırmak (di değildir. Bu hazin manzara yüreği yanıkları mütessi- ©! Bir elemin herkese teşmili diğ değildir. Etrafı kapalı bir “ avlusunda veya kabristanda cen or” deb xe namazı kılınması, çarşı sında kılınmasından elbette Mmünasiptir. a Ki meşhurdu Seyit Rels? Seyit Rels parmaklarını lat” rak saymaya başladı: — Mevlanekapılılar bir, Cip Miller iki, Fethiyeliler &ç, Kedi galılar dört.. Etti mi di Sonra Eyübün © Vezirt Horhorlılar başta gelirlerdi. Seyit Relso stanbul tul, bacılarının nasıl nara attıkl sordum. Ezildi, büzüldü: — Olmaz beyim, bağırmdi söylenmez ki... Dedi. Sonra leri bir sesle Üç takımın nârs fısıldadı; — Haasanayyytl.. Kad Sultançeşmeliler |. — Aahayyyyyl,. Hazreti ye" lânalıyız!., pl — Haasanayttt!., Yaldır! Cibali kapılılar!.. yi Seyit Reis bir sigara al yakmıştı, — Peki, dedim, O n namlı tulumbacıları kimli ii Içinde kendisinin de ii duğu bu namlılar grupunda yarabbi ne lakaplar vardı: ger — Altıncı daireden ei Pehlivan, Tatar gre Yakup, Ağa dayı, Sivri Maymun Ahmet. in reizdi) Hamza, Tatar Harputlu Mustafa Reis, lunun Arap Alisi... Falan.. ve Seyit” Rels “hatırına gelmiş gibi birdenbire atıldı — O zamanlar sandık yeli ları vardı. Meselâm mia dan takım iniyor değil mi?. baktın ki ekremnmokai bir sandık düştü. Eh artik sandık sana yetişir de tulumbacılığın iki para mektir. O zaman ta gerektir. o Böyle saatlerc? 4 önde, o arkada koşar kan ter içinde kalırsın. b yerlerden geçerken takımdı” şeyka gelir, sandığa bir indirir: / —Bahk gibi kaydı Mi, kapılılar dedi mi, arkaly zar. Yetişmek isterler. ri başa çıkamadılar, sapar, vazgeçerler. Seyit reis sigarasını ? rak ayağlle best: — Biz o zamai Longahı, Tepebaşı be h böyle idik. Bazan Yü alatiktn önümüze Api b me e 3.