Büyük tarihi roman 26. 2-935 Muharriri: A.R. Tefrika Na: 40 Sevda a Yolculuğu Ortalık Tamamen Katirdinğti. Ferahâbâd Sarayında Küçük Bir Kapı Sessizce Açıldı Çobanlar, gündüzleri koyun sürülerini bu köşke yaklaştırmaz- lardı. Evhamli olanlar da bu köşkün civarında dolaşmazlardı. Kapısının açııb kapandığını hiç kimse görmemişti. Ve yine hiç kimse, merak ederek ve batıl itikatlarını o yenerek bu köşke girib gezmemişti. Şu hale nazaran köşkü çep& çevre kuşatan yüksek duvarın ortasındaki büyük demir kapının, örümcek ağlarile muhat olması lâzımgelirdi. Halbuki, o kapının açıkb kapanan yerlerinde, bir tek örümcek ağı bile görünmemekte idi. Şu halde? Gece, ortalık tamamen karar- mışlı. Ferahâbad serayını koru dan ayıran küçük bir kapı ses- sizce açıldı. Iki siyah gölge, bir hayal gibi kaydı, Kapı tekrar kupandı. Bu iki gölge, ağacların arasında uzayıb giden dar bir yola daldı. Bir müddet sessiz sadasız yö- rüyen bu iki gölgeden, önde gi- den durdu; — Yoruldun mu, Esmer gülüm. Diye sordu. Esmer Gül, — Hayır, Anber Ağa. — Korkuyor müusun?.. Korku denilen poyi bilsem, her gece hovardala- rın bıçakları arasında zil döver miyim. — Aferin be, Esmer Gül.. sen yaman şeysin, yahu... — Yaman olmayıbda ne iş ler.in ağam?.. Boğaz dediğin şu kör çukur, insanda korku komu- yor ki... Tekrar yola (düzülmüşlerdi. 'u sefer de, Esmer Gül sordu: — Anber Ağa!. — Buyur. — Osmanı bileceğim?.. — Merak etme. sürmez. — Gideceğimiz ak mi?.. — Hayır.. işte, geldik. Birkaç saniye sonra, hakike- ten demir kapının önüne gel mişlerdi. Amber Ağa, kapıya arkasını dayadı. Karanlıklara doğru ba- şını uzattı. Hafif rüzgârla biri- birine sürünen ağac dallarının tatlı hışırtısımdan (Obaşka hiçbir ses alamadı... O zaman, belindeki gal kuşağın arasından bir anah- tar çıkardı. Kapıdaki &sma kilide “sokarak açlı. Esmer Gülü içeri alarak kapının arkasındaki kalın kel demirini yuvasının içine bastı. Birdenbire korkunc bir feryad, gecenin süküneti içinde uzadı. Anlaşılmaz ve karışık cümlelerle bir geyler söylenerek (köşkün duvarlarına çarptı, Bu feryad, o kadar acı ve tüyler Ürpertici idi ki, Esmer Gül bile korku. sundan dona ka'dı. Fakat Amber Ağa, bir kahkaha attı: — Neo. bani korkmazdın, Esmer Gül, Diye bağırdı. Ve sonra: — Korkma.. o, bu köşkln tılısımıdır. O varken buraya in cin gelemez... Haydi yürü. Diye mırıldandı. Her tarafı bü:üyen otlar ara cevab verdi: — Ben mi?.. ne zaman göre- çok uzun yer, daha smdaki ince bir yoldan geçtiler, Binanın önüne geldiler. Üç taş basamak çıktılar. Bir demir kapı ile karşılaşdılar. Amber Ağa, elin- deki anahtarla ve muayyen fa- sılalarla, kapıya dokuz kere vurdu. O zaman ağır bir hırıltı pey Derinden ogelen bir a sarımtırak zıyası, Amber Aim simsiyah çehresine vurdu. “Ve sonra, kadın sesini andıran cılız bir ses duyuldu: — Geldin mi, Ağa hazretleri? — Geldim, Bilal — Hoş geldin, safa geldin. Galiba, yalnız değilsin?. — Hayır. — Yanındaki, buraya ayağı alışık olanlardan mı? — Hayır. — Öyle ise durun da ışık göstereyim. Birkaç saniye, süküt ve karan- lık devam etti. Sonra, taş kemer den örülmüş uzunca bir dehliz içinden bir mum ışığı belirdi. Esmer Gül, hayretler içinde | idi. Burası, ne İdi?, Onu, Osman la birleştirmek isteyen Baş Kap- lan Ağası, viçin böyle korkune bir yer intihab etmişti, Küçüklü ğündenberi maceralı bir hayat yaşamış (olduğu için, birçok korkunc ve tehlikeli yerler ve hadiseler görmüş geçirmiş.. Biraz evvel Anber ağaya söylediği gibi, artık korku denilen şeyi kalbin | den silmişti. Böyle olmakla bera- ber vücudunda garib bir ürperme, sanki sırtının ortasında hafif bir Üşüme hissetmişti, Işık gelir gelmez, kapının önü aydınlanmıştı, Esmer Gül, üşümesi artarak etrafına bakmıştı. Bu evin, çok garib bir yapılış tarzı vardı, Kapının önünden ileri doğru, dar bir dehliz uzanıb gidiyordu. Fakat bu dehlizine ze- mininde, birikirine yakın ve uzak fasılalarla bir takım derin çukur- lar görünüyordu.” Anber ağa, Esmer koluna girdi: — Korkma.. Adımlarını bana Uydur.. Yavaş yavaş, atlıya atlıya yürü, Dedi. Esmer Gül, gittikce artan heyecanına rağmen umulmaz bir cüret göstermiş.. Anber ağaya ayak uydurarak bütün o mania- ları geçmişti, Önde, mum tutan ihtiyar harem ağası Bilâl olduğu halde, dehlizin son noktasına gelmişlerdi. Burada dehliz, sağa sola ayrılıyor.. | Artık manlasız bir halde devam ediyordu. Bilâl, sağa sapmıştı. OOnler da takibe başlamışlardı. Bir oz sonra Bilâl bir kapı açarak geri çekmiş: — Buyurun. Demişti. Esmer Gülle, Amber Ağa içeri girmişlerdi. Pencereleri ta- vana yakın ve demir kapaklarla simsıkı kapalı olan bu oda, ok dukca güzel döşenmişti. Iki tara- fında geniş sedirler bulunuyor, ortada da büyük bir ocak“ göze çarpıyordu. Gülün ( Arkan var) SON mmm. e a Yi Ateşçiler Arasında Birinci ateşçi — İçalşan a Halâ i ateşin | var m Ahmed?. Meyva Ziraati . . Için Bir Kongre Roma (Hususi) — Önümüzdeki yn eylül ayında bu- inle rada Mimle mizi de alâkadar toplanacak | edecek bir kon- gre toplanacaktır. e Uluslararanı meyva her bakımdan teşkil eden bu kongre dokuzuncu toplantıdır. Şimdiye kadar yept lan sekiz toplantıdan eyi neticeler alındığından: eylül ayındaki ko- nuşmalarda Avrupa ve Amerika- nın birçok memleketleri bulu- nacaktır. Buraya gelen haberlere göre Bulgaristan bu kongreye bir ehemmiyet vermektedir. Kon- greyi hazırlayan komiteye Bulga- ristanın resmen İştirak edeceği ve kongrede faal bir rol oynaya- cağı bildirilmiştir. Bulgar Iktısad Nezareti kongrede sözgelişi edi- lecek raporları on üç işten an- layan kimseye yaptırmaktadır. ziraalini büyük Kongrenin eylülün on altısında açılacağı söylenmektedir. k Romanya Ulusal Bankası Mü- şaviri Bay Roger Aubolu son sene- lik raporunu ver- miştir. Bu rapor mucibince (Romanya (maliyesi, parası ve ökonomisi meşkül bir vaziyettedir. Bay Auboin bu vaziyetin biri- birini takib eden bütçe açıkların dan, kâğıt ve ufak para tedavli- lünün artmasından Ove ticaret muvazenesinin bozulmasından ileri geldiğini izah etmektedir. Bay Auboin'in kanaatine göre hükümet parayı müdafaa etmeğe azmettikçe korkulacak bir şey yoktur, Kendisi, elzem adettiği gu çarelere baş vurulmasını tek- lif etmektedir, 1 — 1932. 4933 mali yılında olduğu gibi idari masrafları 18 r leyden aşağı tutmak. Bu am son liç yılın ber birinin varidatına muadildir. 2 — Bilhassa, Romanyada çok aşağı olan müamele vergisini arttırmak suretile varideti 2 mik yar leyden 3 milyar leye çıkar- mak ve randımanı çok zayıf olan ispirto vergisinde tadilât yapmak. KatalonyalılarınBirTezahürü| Tirragon (İspznya) 25 — Katalon- yalı meb'us Triyas, binlerce nümeyişei önünde bir nutuk söyliyerek “ Kata- lonya,,nın ruhu aslâ ortadan kaldir lamaz demiştir. Romanya maligesinin zorlukları Bu ML Hergün Yazanı#irdevs İsmal! Şehsüvoroğlu RESSAMIN AŞKI Ressam Emin o gün Jale ve rgide buluşacaktı. Geç için ne Jaleyi ne de ko- casını bulabildi, Belki onlar bek- lemekten belki de hiç beklemeden çabucak geri dönmüşlerdi. . Çünkü doğru- sunu söylemek lâzim gelirse res- samın kübik tabloları onların hoşuna (o gitmiyöra Obenzeyordu. Bu da ressam İçin haizi ehem- miyet bir şev değildi. O, Jaleyi seviyordu. Kırk senelik hayatında daha ilk defa böyle bir namuslü kadına âşik olmuştu. Ona kur yapmak, yaptığı kıymetli tablo- lardan hediye etmek, bir portre- sini ypapmıya çalışmak beyhude idi. “İstediğiniz saatte geleyim,, dediği zaman kadın: *“— Hayır bu olamaz,, diye çıkışmıyordu. Fakat biraz sonra başka bir şekilde ve nezaketle bu gibi hareketlerin imkânsız olduğunu anlatıyordu. O sakin kibar, her türlü maceradan çok uzak duran bir kadındı. Bu ke- dını elde etmek İçin bir pusu kurmak Olâzm değil, elzemdi. Amma ne zaman? Nasıl? Onu kendi de bilmiyordu. Bu tümidsiz aşkın tesirile bazan kendinde her arzusunu oyerine getireeck bir kuvvet, bir kudret hissediyordu. Işte şimdi de, sergide onları arar- ken bü kuvveti hissediyordu. Düşünerek dalgın dalgın dola şırken tam kendi tablolarının asılı olduğu salonda onları buldu. Jelenin “kocam Faruk arkadaş larile konuşurken kadın bir ke- narda ayakta durmya" takati yok giki duvara dayanmış duru- yordu. Ressamın sevincine payan yoktu. Önce Faruğa selâm verdi sonra Jalenin yanına gitti; « — Sizi nekadar aradım bik seniz. Geliniz, geliniz size tablo- larımı göstereyim. Genc kadın durduğu yerden kımıldamadı. — Biraz yorgunum, dedi. Mü- temadiyen karısına bakan Faru- ğun yüzünün karısından daha solgun olduğunu gören ressam, kavga ettiklerine hükmetti. Aca- ba Jale kocasını sevmiyor miydi? Eğer sevmiyorsa bu fırsattan is- tifade ederek, ona aşkım anlat- malı idi, Gittikce sararan kadın -ressa- mı telâşa düşürdü. — Rahatsızsınız galiba? Otur- malısınız. Durunuz size bir iskem- le getireyim. — Hayır, ne iskemle, ne de oturmak İstiyorum. Yanımda kal, beni yalnız bırakma. Bu son cüim- le ressamı büsbütün şaşırttı, Hat- ta bir davet, br neveziş gibi ge- len bu cümle kalabalık arasında affedilmez bir hata işliyecek ka- dar kendini kaybettirdi. Genc kadina yaklaştı: — Jale gitmiyorum, yanında kalıyorum, her İstediğini yapmı ya amadeyim! Beni çılgına dön- dördün. Çılgın ne demek? Anl yor mısın? Bana o cümleyi tek- rar et, Söyle, söyle “ beni yalnız bırakma, yanımda kal,, de. Kadının soğuk, nefret dolu bakışları ressamı susdurdü. — Neoldu Jale? Nedir bu? Duvara dayanmış haraketsiz du- ran Jale kapalı gözlerini açtı. So- luk dudaklarım gerdi. Zoraki bir gülüş! Tam karşımnda duran tabloyu €vinize » tutan kadın hiçde hoşuma git yorularak gitmişler, | gi abes ince bir sesle konu” mıya başladı. — Şu resimdeki elinde çiçek medi. Siz ressamlar ne tohsf adamlarsınız. Neden çıplak bif kadinin elinde çiçekle resmini yaptınız? Hiçbir çıplak kadın... Sanki anl bir acı sesini ke” miş gibiydi. Ne söyliyeceğini, e yapacağını şaşıran Emin o da kada Faruğun arkadaşlarile k©” nuşarak © uzaklaştığını gördü Bundan cesaret alan kadın «İl di, mütehakkim bir sesle tekrif başladı. — Emin, şimdi durduğum y9f den hareket edeceğim. Yere küçük bir kâğıt göreceksin, Şii göremezsin. Çünkü o kâğıd ayağımın altında. ğileceksin * kâğıdı alıb cebine koyacaksın ** hiçbir zaman anladın mı? Hiçbif zaman Faruk o kâğıdı okumay”, cak. Söylediklerimi yapacak mas” Ressam sert bir sesle, *€F kelime ile cevab verdi; “Evet — Faruk şübhe ediyor... A” iyor musın? Kâğıd düşerken gö dü, iğilib almağa cesaret edem” yorum... Ressam herşeyi bir anda k#" radı. Kadını bu tehlikeli vaziyef” ten kurtaracak yalnız kendi idi Demek namusu mücessem Jalenin de kocasından gizlediği kâğıd parçası vardı. Zaten ba kadına inanmak caizdir. Her ”* ise Jale rşi yapacağı bu im sanlık vazifesi herhalde mükâf#t sz kalmıyacaktı. işte aylardan janbefi düşündüğü tuzağa kadın “kendi arzusile düşüyordu. — Pakâlâ, fakat o kâği yarın gelib evimden alırsın 8! şıldı mı? Kardın o ressamın maks mı anladı. Başı biraz daha öf 1 eğildi, gözleri kapandı, salgö” dudakları arasından yalnız hafile* bir “peki,, çıktı. Biraz “ Emin Jalenin başı yukarıda Mİ kocasına yaklaştığını ve ta ei değişmiş, metin bir sesle ko" şunu hayretle seyretti, Bü gi değişiklik ressamı büsbütün şırttı, Cebinden kâğıdı çıkar okudu; imzasız, kurşun kale! randevu (saatini (o bildiret kâğıddı. Ertesi günü ressam onu ledi, gelmesi muhakkaktı, hangi saatte? Vazolara çi6 onun sevdiği çiçeklerden ko) du. Birdenbire her şeyi buldu, vazolardaki çiçekli m ladı şömineye o attı ve fi yaktırdı. Jaleyi şöminenin sına oturtacak — solgun vuran alevlerin kızıl lere dınlanan yüzünü doya doy# * ge decekti, Herşeye rağmi Mi seviyordu. Kendi gibi üm“ âşık kadına bu kâğıdı olabilirdi. Bunda kadının yoktu. Tam öğle vakti Jale Kapıdan girer gi özak ilk koltuğa oturdu. semeden, bir kelime Enhe bakıyordu. — Işte benim. Ne o benim tanım nası vardı. Hakikaten. G7 tanıtüakta güçlük çekmi el Dovüm “u