SON POSTA Şubat 18 lKI GÖNÜL BİR OLUNCA.. - Büyük resimli roman aammmmım 24 aa» Yaza. 16.2. Yektafda Dakikada'da Dakikada Tuvaletini Bitirirdi Paşa babası da ne kuruntulu ne evhamlı adam, Lâfı oldu mu sakalını avucuna alıb düşlünüyor. ( Bize pek muvafık değil. Esmayı Bzerimize sıçıratmiyalım! ) diyor. F. paşanın biraderzadesinin son derece mondenliği, sivilizeliği.. Geçen gün, roman almiya Otto Kell'e gittikleri zaman, bunlar İçeri girerken, bir düşes karşılar gibi kapıyı açması; yerlere kadar eğilerek reverans yapması; Yek- tanın yere düşen eldivenini hemen kapıb: (S'i! vous plait!) diyerek uzatması, Mersi — mukabelesine karşı tıbkı bir Parisli aksanıyla: — Je sis rovie!.. Vorla le comble du bonheur! Demesi... Bu hasbihaller sürdükce sürer, öğleler olduğu halde Yektacık yatağından çıkmaz, şakak lâlesile söyleşir, gülüşürdü. Yemeğe buyurun! Haberi üze- rine hemen sıçırar, arkasına bir penivar geçirir, xıblıya zıblıya merdivenden inerdi. Ona, kendine mahsus yemek ler plşerdi. Her sofrada, mutlaka- filâto, tavuk, beyaz etli balık, karama, pudinga gibi hem hassalı, hem alafranga bir yemek olacak, Bunlara biraz dokanır, yarısını bile bitirmez - bırakıverirdi Kuv- vet ilâcı olan (Kina Laroş; m veya ( Ven de Viyal , ni içer içmez fırlardı, Matmazel Ernestin için de ekseriya ayrı yemekler pişirtilirdi Bol salçalı veya salatah rosto; haşlanmış sebzeli büftek; şarabh böbrek; kuşkonmaz.. Tilki karı: — Maalesef alaturka yemeğe alışık değilim; mazur görün, yiye- miyorum! derse de ortaya konan işkembe çorbasına mis gibi kaşık atar, pastırmalı veya suçuklu yu- murtayı, bindi veya kaz dolmasını tıka basa indirir, pabuç kadar Ppufböreklerini, lalangaları gövde- ye yuvarlar, - bıldırcınlı, beyinli pilâvı kaşıklayıb dururdu. Zilhanım: — Şaştım kaldım, derdi, karı Unkapanı hamalı kadar yemek yiyor; yedikleri neresine gidiyor?. Yarısının yarısını yesem vallahi rim ayol !... Yekta sofradan kalkınca, yine Şafak lâlesini alıb odasını, boylar, kendi şezlonga, kafadarı da kar- Şısındakl kanapeye uzanır, küya Biraz (Sleste) yaparlar, halbuki yine o tatlı çenelere devam eder- lerdi. Bir, bir buçuk saat böyle ge- çerdi. Bir saat kadar da piyano. Okadar ilerletmiş, parmakları yatmış; birakmıya gelir mi hiç ? Ikindi zamamı geldi mi hazır- hk başlardı.. Kışsa, Nişantaşında temelli iseler, Beyoğlu gezintisi, Yazsa, Küçük Çamlıcada bulun- dukları günlerse, faytonu hazır- Jatıb Haydarpaşaya — iniş; yine Beyoğluna geçiş; nadiren Fener bahçeye, Çiftehavuzlara gidiş. Gezmiye çıkma hazırlığı çok sürmezdi. Yektanın içi tezliğini, eline çabukluğunu söyledik, Baş- ka tazelerin saatlerce ayna kar- şısında dürub yine yarım yamalak yaptıkları tuvaleti o, on on beş dakikanın içinde tamamlar, iğne- #inden sürmesine kadar herşey mükemmel halde, hoplaya hopla- ya arabasına atlardı. Haram - takımı, yaz gelince Sermed Muhtar Alus AUT a Samanlık Seyran Olur ! Yokta odasında sereserpe Nişantaşile — Çamlıca — arasında mekik dokurlardı. Hanımefendi, kızı ekseriya ortanca hanım da refakatto, sair vükelâ familyaları gibi her perşembe muntazaman konağa inerler, haftanın üç gü- nünü orada geçiritler; yine köşke dönerlerdi. Paşa yüzüstü mü kalıyor? Hiz- meti, öte berisi yok mu diyeceksi- niz. Yukarıda bahsettik ya, kırk yıllık ömekdar — İnci bacı, biri habeş, öbürü çiçek bozuğu iki halayık var a. Xâhya Mahmud Ağa da ko- nakta, Mahmud Ağa — olduktan sonra göz arkada kalır mı? Pa- şasına Bvlı bakardı ki übkı yav- rucuğuna düşkün, şefkatli bir ana, Bir şeyini ıkıık etmez, emir ağ- zında. çıkarken yerine getirirdi. Ata Paşa, Çamlıcadakl köş- küne haftada bir, gazar günleri gelir, gece kalmadan akşam va- purile dönerdi. O devirde, böyle kodaman bir vezirin deniz aşırı yerlerde gece- lemesine yukarıca müsaade yok. Her ihtimale karşı yakında, burun dibinde olacak: ayağı karada bu- lunacak, Hünkâr çavuşunu salar salmaz Ma! de sol! şgıp diye Mabeyinde soluğu Yekta, — zamanenin kerime hanımefendileri gibi mesire gez- melerinden, Fenerbahçe, Çifte- havuzlar, Kuşdili piyasalarından | Hoşlanmazdı. Giderse de pek na- | diren, üdet yerini bulsur diye giderdi. Hele cuma, pazar gibi civ civli günler adımını atmazdı. Binde bir aklına esdiği za- manlar, geç vakti, saatin ala- turka on, ön buçuk olmasını bek- ler, bir iki turdan sonra: — Bu kühi yerlere ne diye taşımıb — duruüyorlar?.. Kalabalık günlerde gitsek zevksiz, adi! ruhlu insanlarla bıncahınc. Tenha za- manlarda ise ıssızlık, soğuk bir yalnızlık. Boyuna toz toprak, di- lenci... Nevrastaniye tutulmak iş- ten değil; aman sıkıldım, gide- lim diyib faytonunu sürdürürdü. Daha birkaç sene evvel pek hoşlandığı, hemen her hafta git- tiği kuşdil! tiyatrolarını, Manak- yan, Hasan, Şevkiyi artık hiç sevmiyor, birine adımını atmı- yordu. Bütün paşa, bey karılarının, kızlarının bayıldığı, tek oyununu kaçırmadığı Manakyanın tiyatro- su İçin: — Ne Repertuar, ne aktörler, ne akterisler, diyordu!.. Ya baş- tan aşağı kokmuş Melodramlar, yohud da feci hale sokulmuş za- vallı piyesler.. Hele artistlerin o biçare kılıkları, pozları; boruk, berbad aksanları... Emin olun mt- baleya etmiyorum; tüylerim ürpe- riyor, diken diken oluyor!.. K. Hasanın ve Şevkinin kum- panyaları — için. — Bunlar Avrupanın panayır oyunlarından beter; dabâ da adi, daha da aşağılık.. Komiklerin tuhaflıkları o kadar iğrenç ki bulantı — gelmemek mümktün değil Ya © İpopotam kılıkli kantatrislerin sahnedeki maska- ralıkları, acınacak halleri?. Aman rica ederim susun, gözümün önüne gelirken Ffena oluyorum . diye söylenmiye başlar, aradabir gelen at cambazhanoleri için de; — Avrupanın en dermeçatma saltembankları da bu kadardır. Avam ve çoluk çocuk eğlencesi şeyleri. derdi. Bir Tabiat Hârikası Zelzeleyi Yaktinden Önce Haber Veren Bir Köpek Baştirab Gincı yüzde » vel — gayrlitabilikler — görülmiye başlanmış. - Yapılan muayeneler- den, hayvandaki bu gayri tabü hırçınlık ve asabiyetlerin herham- gi bir uzvt hastalıktan ileri gel mediği görülerek hayret edilmiş. Köpek, bilhaasa Istanbulu kor- kutan malüm şöhretli zelzeleden 15 dakika evvel birdenbire dok- torun —muayenehanesine girmiş, ve çok sevdiği doktorun üzerine atılarak 1sırmiıya, dalamıya, — bil- yük bir tehlike varmış gibi te- lâş ve gayritabillik göstermiye başlamış. Doktor köpeğin bu gayritabli vaziyeti üzerine kuduzdan şüphe ederek hayvanı bağlatmış. Halbuki (15) dakika sonra şid. detli zelzele vukua gelmiştir. Köpek ancak zelzele aletlerinin kaydettiği bütün diğer zelzeleler- den evvel de aynı asabiyet ve bırçınlıkları göstermiştir. Istanbul zelzeleleri devam et- tiği müddetce bu şekilde deta kuduz alâmelleri gösteren ve mü- temadiyen sahibine atılan köpek- de kuduz hastalığı da bulunama. mış, nihayet köpeğin zelzeleleri vaktinden evvel muntazam bir surette hissedib haber verdiği anlaşılmış. Doktor, canlı bir zelzele aleti olduğunu anladığı köpeğini şimdi daha çok sevmektedir. Bu köpeğin hakikaten zelzele. leri evvelden hissottiği ve bu gayritabilliklerin bundan İleri gel- diği muhakkaksa Istanbul - için artık korkacak birşey kalmamış demektir. Zira, bu canlı rasatha- nenin bugünkü halile, eski tabil sükünetinin tekrar tamamile av- det etmiş olmasına nazaran İstan- bulda artık zelzele tehlikesi kal- madığına hükmolunuyor. — İ. M. Bulgaristan Muharebeye Hazırmış! Bize Ve Yunanistana Karşı Meydan Okuyor! (Baştarafı 1 ine yüzde) rüşmeler bittikten sonra gazeteler erkânıharbiye — relsinden — izabat istediler. Bunun Üzerine bü- yük —erkâmharbiye — reisi Fe- rik General Kalenyotis gazete- cilere şu İzahatı verdi: “e— Herkes biliyor ki Yunanis- tanın maksat ve hedefi, — sulhun muhafazasıdır. Siyasetimiz fütuhat ve istilâ maksatlarından çok uzak- tır. Fakat yurdumuzu müdafaa ve muhafaza etmiye de mecbur olduğumuzu söylemiye hacet yok- tur. Yunanistanda sulh fikri, en koyu manâsile hüküm — sürdüğü için, Yunan hükümeti — bugüne kadar, bâdiseleri fena bir niyetle telsir etmekten — daima çekin- miştir. Fakat ne çare ki komşuları- mızdan bazıları sulha bağlı ol« maktan ve barış fikri beslemek- ten çok uzak bulunuyor. Bu se- bebledir ki — Yunanistan - sulbu muhafaza niyetinden ayrılmamak şartile, hududlarını takviye etmiye karar verdi. Bunun üzerine istih- kâm sınıfına mensub — Miralay Apokorlidi'nin relsliği altında bir heyet teşkil edildi. Bu heyet he- men müzakerelerine — başlıyacak ve bududları, tecavüz edilemi- yecek bir vaziyete getirmek için lâzım — olan plân ve — projeleri en kısa bir zaman içinde hazır- layacaktır. ,, Büyük erküânıharbiye relsinin bu beyanatını yazan gazeteler, hemen müttefikan şu mütalâaları ilâve ödiyorlar: “ Aldığımız haberlere göre, Bulgaristan — hükümeti, umum! harbden mağlüb çıktıktan sonra imzaladığı Nöyyli muhaedesinin şartlarına ve hükümlerine rağmen askeri kuavvetlerini çoğaltmıştır. Bulgaristan bu muhaede muci- bince ancak — 1200 kişilik bir kuvvet bulundurmak — mecburiye- tindedir. Halbuki Bulgar hükü- meti bu —mecburiyete rağmen, bugün silâh altında 50000 kişl- Hik bir orduüyu muharebe edecek vaziyette — bulunduruyor. Bulgar hükümeti, bu 50000 kişilik ordu- nun talim ve terbiyesi için her sene İ00 muvazzaf ve 1000 ka- dar da ihtiyat zabit yetiştirmek- tedir. Bu zabit kadrosu, Yuna- nistanın zabit kadrosundan çok geniştir. Bundan başka — Bulgaristan, hududlarındaki askeri kuvvetleri yeniden takviye etmiş, ayni za- manda şarki — Trakya ile ve garbi Makedonyaya — giden Esasen eski Bulgar Başbakanı Bay Gorgiyef, seferberlik olduğu tak- dirde sürati temin İçin, Yunan hududuna giden Bulgar yollarının tamir ve yeniden inşasına Bulga- ristanın mecbur olduğunu da söy- lemişti.,, Şunu da haber vereyim ki : Bulgaristan, Türkiyo ile Yunanistana meydan oku- yor! Burada çıkan “Atinaika Nea,, gazetesi, Sofya muhabirinden 14 şubat tarihile aldığı şu mektubü yazıyor : *“Bulgaristanda Ivan Pop Or manciyefin relisliği altında muş olan Trakya cemiyeti, Bulga” ristana komşu olan devletler al0)” hindeki propagandalarına hati” retle devem ediyor. Bu propagât” danın neticesi olarak Bulgar kümetinin cenub komşularıle olâ? münasebetleri bir kaç dofa ge ginleşdi. — Bulgaristan, — tarakyâ meselesinin — sulh muahedeleril halledilmiş olduğunu kabule y#” naşmıyor. Tarakya — Bulgarlarlı Makedonya komitecilerini taklid ederek bugün bile propagandt” larma devam ederek hala tarakyf hulyasını güdüb duruyorlar. Tarak' ya komitesinin fikirlerini neşredeft “Tarakya,, gazetesi 14 şubat t#* rihli nüshasında şunları yazıyor: “Avrupa bugün gayet nazik günler yaşıyor. Galib hükümetle": mağlüb milletlere karşı reva gör” dükleri haksızlıkların farkına va'” mışlardır. Avrupa — muvazenesi başka bir istikamet — almıştır. Hayret vörici — hâdiseler artık imkân dahiline girmiştir. Ey Trakyalılar! Trakya mese" lesinin muvaffakıyetle — halledit mesi İçin çalışmanız Vâzımdır.ş A, V. Sar İşi Aybaşından İtibaren Sar Almanyanındır Berlin 15 (A. A.) — | Mart 1935 tarihinden itibaren Sarrd$ yalnız Alman posta pulları kulle* mlacaktır. Maamafih bunlardat!i evvel Plebistin hatırasını tesid eden hususi pullar çıkarılacaktır. Nöbetci Eczaneler ' Bugece nöbetci eczaneler şunlardı” İatanbul tarafı: Ş.ıı-d-ııq.ıaı (ib: rı Oıu'ılıguıdı c'?u?ı,“#uldı (A, Komal), Samat yada ( Teofilos ), Topkapıda (Nazımh GCibalide ( Necati Ahmed ), Dıııııdıf da ( Arif ), Eıüdı ( Hikmet ), GE dikpaşada ( Asadoryan ), Çemberli” taşda ( Sırrı Resim ), Yamişde (BeP” sason ), Bakırköyünde ( İslefan Tetöi” yan ), Beyoğlu tarafı: Taksimde bof tanbaşında ( İtimad ), Tepebaşitid? ( Kinyoli ), Tarlabaşında ( Galatada ( Kaptiçi ), Şişlide, ( Şişli | Kasımpaşada ş_ı.ıı Tınnbw | oklunda (Yeni 'türkiye) Kadıköy Muvakkithane caddesinde ( Leon buklıyan ), Küşdilinde ( Hulüsü Bu akşam saat 20 de vi DELİ DOLU —