irer © Laska yerlerin d€ ş İ | İngiliz Veliahdı Bestekâr Oldu Ingiliz veliahdi kara ve deniz zabil 6, tayya- re, yelken, otomo- bil, hokey, sport- menliğine ilâveten mesleğe daha şahib bir yeni olmuştur. Bu, bestekârlıktır. Prens Iskoçyalılar arasında milli çalgı âleti olarak kullanılan kursaklı zurnayı ötedenberi çok severmiş, geçenlerde haves » ederek dera alıb öğrenmiş, sonra da esasen musiki - bilgini olduğu için bu aletlerle — çalınacak — bir — marş bestelemiştir.. Bu marş bütün İngiliz — alaylarında repertuvare girecektir. » Nıvyovk'ın büyük — binale- rından birinde kapıcılık etmekte olan Ja- ima Daley yeni bir. san'at İcad etmiştir. Bu san- at “köpek gezdi- işsizlik deri görüşü olmıyanın hastalığıdır riclliği,, dir. Daley dikkat etmiş, sabahları karısının — köpeğini hi almıya çıkaran her ev er- keğinin yüzünde göze çarpan bir memnuniyetsizlik vardır ve bu işi zoraki yapmaktadır. Derhal ge- zetelere bir ilân vererek “işi çok ©o'nn efendilerin köpeklerini gez- dirilmek üzere kendisine tevdi edebileceklerini ,, — bildirmiş — ve böyük bir muvaffakıyet kazan- mıştır. — Jaima Daley'in elinde şimdi 3000 abone ve bu abone- leri gezdirecek düzinelerle hiz- metçi vardır. Beher köpekten S da 7,5 Türk lirası almaktadır. Daley'in kendisinin köpeği yoktur, olsa bile bu köpeği gezdirmeye vakit bulamıyacağını — söylemek- tedir. Jsims * ik devlet iİstikrari Fransız Kırali Birinci Fransuva tara- fiından 1522 tari- hinde aktedilmiş- tir.Miktarı(200,000) altındı. O zaman « olduğu bilinmiyor, “faiz,, in ödünç verene sâdece bir hediye takdim ordu.' İlk faiz ancak 1548 tarihinde düşünülmüyveyüzde sekiz buçuğun günah olub olm- yacağı din adamlarından sorul- muştu, Hâdise bizde “Kanunl Süleyman,, zamanına tesadüf eder. * Aııaikıh mühendis M. Dow- ua iddirsına göre bütün dünyanın denizle- rinde 48 milyon altınlar | oli alua vaz dar hotantolar da dahil olmak Özere dünyanın bütün insanları- na taksim edilse adam başına 24,000 dolâr düşer. Yalnrız hemen — sevinmeyiniz, denizdeki altın tuz halindedir. Bunu el ile tutulacak külçe hali- ne getirmek için uzun bir ame- liyoye ihtiyaç vardır. Bu amolb yenin maliyet fiati ise elde edi- lecek altının kıymetinden 10 defa daha fazladır. Mas- mafih Amerikalı mühendis - bu masrafı — eksiltmek — İçin) bir çare bulabileceği kanaatindedir. Her ne olursa olgun, — şimdilik alacaklılarımıza vermek - için bu altının elimize gelmesine pek bel bağlamamak lüzımdır, Denizin dibindeki SON POSTA KXüçük Esnaf Arz sında Tasarrufun Ne Olduğunu Siz Gidiniz De Seyyar Satıcılardan Öğreniniz Içlerinde, Hem Kendisini, Hem De Memlekette Kalan Anasını. Çoluk Çocuğunu Geçindirenler Var İstanbulun ondde ve 10 kaklarımı kap hyan seyyar esnaftan bir kaç tip aa Bir kapı önüne oturmuş, altı delik eski —ayakkabları tamire uğraşıyordu. Parmakları şiş çiş, top top masırlı idi, çekici salla- dıkça buruşuk yanakları lop lop oynuyordu. Ağzında sararmış bir ağızlık, ağızlığın ucunda da, tütünü tükenmiş, bir sigara külü duru- yordu. Sordum: — Günde böyle kaç ayakkabı tamir edersin? Yüzüme baktı, alnında top- lanan terleri sildi: — Günlüne göre, yağmur ha- valarda İş azalıyor, güneş açıb da, o şöyle bir kuruyunca üç dört ayakkabı tamir ettiğim oluyor işte.. Sonra sigara ağızlığını ağrın- dan çekti, üfledi. — Amma, bazı gün de sabah- lardan gecelere kadar hiç iş yap- tığım yok. Sen böyle günlerin zehirini tatmamışsındır. Eh, dünya ne yaparsın, kazandığımız günler de oluyor. Bak şimdi, şu yarım pencesini yaptığım ayakkabıdan elli kuruş alacağım. Yirmisi maz- raf, kaldı otuz kuruş. On kuruşu öğle yemeği kaldı yirmi.. Eh, bugün bununla kalırsak eve öte beri götürebilirir. Öte beril.. Buna şaşlığımı gö- rünce güldü: — Öteberi dedisem, çok bir şey değil bayım, bir somun ekmek, biraz zeytin, biraz yağ, birazda soğan falan.. * Mahmudpaşadan geçiyordum. Gözüme bir işportada yün fanl- lâlar İlişti, göyle bir baktım, fena değli, fakat — pahalıca.. pahalı olduğunu söylediğim zaman fan- lâcı şiş, kızarık gözlerini yüzüme gevirdi: — Bir defa olsun da, anlıyor musun daha biri çıkıb " sar oğ- İa demedi. Sen me diyorsun ağabey, sabah karanlığında bu- raya geldim, ayazda imanım gev- redi. Dâha'da geceye kadar ayak Gstü, Teylekler gibi burada diki- A AĞAUA B T lecoğim, anlayor musun ?. Şu fa- nilenin sermayesi 135 kuruş, eğer yalan söyleyorsam şuradan gu- raya gitmiyeyim, Bana kalacak on beş kuruş, iki corab, bir fanllâ da satsam, elli kuruşla akşamı edeceğim. Edersem me Alâ, yorgunluk morgunluk kalmı- yor, bir de etmezsem sen bana Bor.. * Evde sobanın çırası ekalldikçe, Kastamonulu, elma yanaklı bir delikanlı gelir ve “çır: Iâzım mı?,, diye her zaman kapıyı yoklar, Geçenlerde yine zili çaldı, küfesini eşi ğe bıraktı. Yağlı çıra par- çalarını bir. kenara yığa- rak, sorduklarıma — teker teker cevab verdi: — Ne kazanacağız ki, mevla ne verirse onu.. — Şuncağızların destesini beş kuruştan veriyorum, bana yüz parası kalıyor. Günde on beş, yirmi deste satıyorum, mevlâya şükür gırk kuruş kaza- nıyorum. Yirmi kuruşunu memle- kette anama gönderiyorum, 20 kuruşile de kendim geçiniyorum, — Nerede yatıb kalkıyorsun? — Tahtakalede emmimin bir dükkâm var, oracıkta bana boeda- vadan bir yer veriyorlar İşte... * Beyazıt tarafında oturanlar bilirler. Akşam — saat sekizden sonra, Bayazıtta, piyango gişe- lerininin yolunda uyıf bir adam durur.. Elinde çinl bir tepsi, için- de küçük kurabiyeler. Hiç bağıra- maz, kimseye sokulamaz, yılışıklık yapamaz, öylece duvar dibinde, elindeki tepsi nazlı bir mahlük imiş gibi Üüzerine titreyerek, bekler. Onu her gördükçe yüregim sızlar. Bir gece de yanına yaklaş- tım, beş kuruş uzattım. Telâşla beş tane karabiye vermeya kalktı. — Olmaz, — dedi. — İstemem. Onları evde çocuklar yesin!. Birdenbire, yüzüme baktı, ne bakış, hâlâ unutamıyorum. Par- makları arasında duran çeyregi uzattı: — Rica ederim, dedi. Yalnış gördünüz, ben dilenci değilim. Beni — dilenciliğe — alıştırmak mı istiyorsunuz?.. Sonra bana şunları anlattı: — Böyle kurabiye satmıya niçin mecbur kaldığımı anlatmıya- cağım. Fakat (sizin gibi bazlari kurabiye almıyorlar da, bana sa- :ıkı veriyorlar. - Bllıılyoıııııııı ayım, İçim nmasıl parçalanıyor, korkuyorum, — dilenci — olmaktan korkuyorum. — Bir'şey kazanabiliyor mu- sunuz? — Allha şükür, aç kalmıyo- ruz. Karnımız doyuyor. Ben buna da bin şükür ediyorum. Ben ancak akşam — yediden — sonra buraya çıkabiliyorum, tanınmasını istemiyorum. Siz ru olmasaydı- nız, sizinle böyle uşmazdım. *kk Sardan Kaçan İhtiyar Almanlar Ne Olacak? Sardı yıpııın pılıbllıi #sna- sında Fransa lehinde rey vermiş olan Almanlar, ” azim ekseriyet Almanya lehinde tecolli — ettikten sonra koıkhılıı ve ııılılını.. rinde — yaşayamayarak Fransaya geçliler, Paris bükümetl bunlar» Tramvay Kazalarının Önü- ne Geçmek İçın.. Tramvay kazalarının — önünü geçmek için kapıların hepsi 010" matik olmalı, yani vatmanın önül” deki butonlardan — çabuk açıl! yavaş yavaş hepsi birden kapi” tilabilmelidir. Bu açılıb kapanif bir düğme vasıtasile olmalı ve bt düğme ancak Aarabanın altı kapıları idare eden ve vatmâf tarafından tramvayın kalkmasil” dan bir az evvel çalıştırılan ze! harekete geldikten sonra iş göre bilmelidir. Kapı yine vatman tW rafından araba durunca otomatik olarak açılmalı, kapandığı zamali tutunma parmaklıklarını iç taraftâ bırakan — bu kapılarda puvany* dahi bulunmamalıdır. Bu şekilde kimsenin tramvay durmadan İ" mesi kabil olamıyacaktır. Bundan sonra tramvayda asi* lacak ve tekerleklerin arasına g” rilecek bir takım — yerler dabâ kalıyor ki bunlarda şık bir şekilde kapatılabllir. Arka arabaların rabıt çengek leri dışarda kalmıyacak şekilde islâh edilmeli her iki arabanıti ortasını yere yakın şık bir iştor kapamalı, yan taraflar keza yert nazaran İstenilen şekilde reglt edilebilen yaylı siperlerle kapan” malı ve ön arabaya yoldaki büyül taş parçalarını #siper haricint atacak tertibat konulmalıdır. Bu şerait — dakflinde kazalaf azalmakla boraber trenlerde oldu” ğu gibi, halka ve biletçiye yakıt yerlerde doğrudan doğruya firene merbut müteaddid Imdad kollar! bulunmalı, biletçiyi — Ikaz sonrl yatmana — haber ondan — sonrâ eloktrikten reca edilirce azrail çok yaklaşmı olacaktır. Bütün bu söylediklerimin Hlk bakışta tatbik sabasında bir tar kım müşkülleri görülebilir, bilfar$ kapı otomatik kapanırken yavaf da olsa kalabalık amlarda yolcu” ların arasına sıkışacağı akla gelih Hılbıhl htı.lh.vın. hizasında basa* bulunduğundat hyııı ağır ağır — kapandığın! gören her şahıs mecburen İne” cektir. Ankara: Yeni enddesindi E ygun BUTUN ULKEYİ DOLAŞAMAZSINIZ FAKAT $ SWon Poıg BÜTÜN ÜLkeYİ HER GUN (Gnc ecenebi alayı ) na İ"’ ıknk Atrikaya yolladı. ’ arları, hele kadınları '” Bu hususta hentiz kati anler