DRer ÇK da Ho nni | b Muharriri: A. R. NEsmER cöLü Tefrika No : 10 Boğuk Bir Kadın Sesil!.. Kollukçulardan Biri Ağaya: — Bir Avrat Boğuyorlar, İşte Sesi Kesildi. Galiba İşi Bitti. Dedi. — Ahmedi.. — Buyür, — Bir delilik edelim mi, der- sin?. — Ne gibi? — Şu bizim deli oğlanı ko- lan elinden alalım. — Yapabilir miyiz, dersin?. — Sınama dedikleri şey, zem- bille göğe çekilmedi ya?.. — Ama, iyi düşün taşın.. Eğer işin üstesinden gelemezsen, Deli Veliyi yok ettiririz ha!... — Düşünüb taşınacağı ne ola- cak?.. Kollukçuların biramı, o ke- rıyı tomruk önüne götürmek İçin ayrıldı. Deli Velinin yanında da, ancak yedi sekiz kişi kaldı. İki- miz bunları hak edemez miyiz sanki?... — Amma işin içinde kan çı- karma yok ha... — Pekâlâ olmasın. — Nasıl yapacağız bu işl?. — Kolay... Şimdi biraz taban- larımızı kaldıralım. Şu bostanların arasından çıkalım. Aksaray Kok: luğuna giden dar sokağa sapalım. — Hadi, — Hadi... Iki arkadaş tabanları kaldır- mışlar; çarçabuk Zehir Alinin dediği yere varmıştılar. O tarihte Aksaraya ancak bu dar ve dolambaclı yoldan gidiliyor; diğer sokaklar, içine girilib de bir daha çıkılamıyan labirentlere benziyordu. Zehir Ali, bu sokağa amuden açılmış olan iki çıkmaz sokağın başında tevakkuf etti: — İşte Ahmed.. En münasib yer, burası.. Sen, şu sokağa gir, saklan. Ben de bu sokağa girer, bir yere sinerim. Dediklerime dikkat et., Sakın acele davranma. Dedi. Iki arkadaş ayrıldılar. Ikisi de çıkmaz sokaklara saptılar, O zi- Hirf karanlık içinde sırtlarını du- vara dayıyarak — birer köşeye saklandılar. Zehir Ali, tahmininde hata etmemişti. Aradan beş on dakika geçer geçmez, ağır ağır taşlarda sürüklenen nalçalı ayak sesleri işitilmişti. Bu ayak sesleri yavaş yavaş yaklaşmış, tam sokakların ağzına gelmişti. O anda, boğuk boğuk bir kadın sesi İşitilmişti : — Amanan.. Ölüyorum.. Allah rızası için beni evine alacak bir müslüman yok mu?.. Kol, birdenbire duruvermiş, herkes başını bu sesin geldiği tarafa çevirmişti... Kolağası, sert bir sesle sormuştu: — Kimdir 0?.. Aynı boğuk kadın sesi, bu suale ancak derin bir inilti ile cevab vermişti. , Kollukçulardan biri: » — ÂAğa,, Bir avrat boğuyorlar. Dedi. Bir başkası, bu fikri gu sözlerle tekmilledi : — Avratın sesi kesildi. Gali- ba işi bitti. Kolağası, birdenbire kökredi. — EBre hayvan herifler. Hem avrat boğarlar, dertiniz, hemde burada durub beklersiniz... Varıb ne olduğunu anlasanıza, Bu söz er bitmeden, kollukçu veferlerden birkaçı i'eri — atıldı. Zehir Ainin saklandığı sokağa İ sapmışlardı. O anda, pençe Ah- med, yerinden fırladı : — Davranmayın, kollukçular.. Yetişin bre arkadağlar... Diye bir nârâ bastı. Kadın sesine dalmış olan kolağası ile kollukçular birdenbire arkaların- dan gelen bu nâradan şaşırmış- lardı. Bu şaşkinlık geçmeden, Ahmed | İleri atıldı. Kolağasına — şiddetle çarptı, boylu boyuna yere yuvar- ladı. Kolları, kalın bir kuşakla sımsıkı sarılı — olan Deli Velinin sağındaki kollukçu neferine bir tokat patlattı. Solundakinin sura- tına bir yumruk attı, Deli Veliyi çekti; bir kenara aldı. Bıçağını Sıyırarak başının Üstünde salladı. — Yaklaşmayın, kıyarım. Diye bağardı. Yıldırım sür'atile cereyan eden bu hareketlerden, öteki kollukçu neferleri de afallamışiardı. Yere yuvarlandığı zaman başı şiddetle bir taşa çarpan kolağası, fena halde sersemlediği için yerden kolayca kalkamıyor: — Bire koman.. O deli herifi pekçe tutun, Diye söyleniyordu. Fakat kollukcular, Deli Veliyi tutmıya vakit bulamamışlar... Ze- hir Alinin bulunduğu sokağın içinden: — Amanallah.. yandım. Diye acı acı bir ses geldiğini duyunca, bu taraftan da bir bas- kına uğradıklarını sanmışlar.. büs- bütün şaşırarak birer kapı dibine çekilmiş, müdafaa vaziyeti almış- lardı. iohir Ali; — Açılın, bire... Kim önlerse, yakarım. Diye, nara basarak sokaktan fırlamış.. Pençe Ahmedin yanına koşarak o da Deli Veliyi hima- yesine almıştı... Tam o anda bir kahkaha yükselmiş; Deli Veli, heyecandan kısılan sesile: — Ulan, bana deli dersiniz amma, sizinde bıyığa sürülecek ka- dar bile aklınız yok. Yalı kazığı gibi önümde dikilip duracağınıza zu ellerimi çözsenize... Pençe Ahmed iki bıçak dar- besile, Deli Veliyi bağlayan ku- şağı kesmişti, Veli, Serbest kalır kalmaz, yarı korkudan yarı da sersemlikten yerde yatan kolluk- cunun Üüstüne atılmış, belindeki yataganı çıkarıb almıştı. Ve sonra sürüne sürüne bir tarafa çekilen kolağasına: — Ağa babal.. Aklın varsa, yerinden depreşme... Ben, Esmer Güle verdiğim sözü güdecek.. Uslu uslu seninle karakola kadar gidecektim, Fakat ne yapalım.. yoldaşlar bunu istememişler.. Bizi önlemişler... Eğer bu boyrat ar- kadaşlar biribirini incittilerse, hoş görüver. Sade, siz. bizim gibi fakiri, fukarayı incidecek, ağrıta- cak değilsiniz ya.. Bazen de böyle olur. Hadi kal sağlıcakla.. Allah, bir daha yüzlerimizi biribirine göstermesin... Hadi yo'daşlar!.. ( Arkası var) Fransanın Bir Tekzibi Paf 25 (AA) — Gon$ Sarlılardan mürekkeb yeni bir yabancı Lejyon alayı yapılmıya- caktır. Harbiye Bakamı bu hu- susta dolaşan — şayiaları tekzib etmiştir. aA n aai ela İşgüzarlığının Mükâfatıymış! — Bak anneciğim, bizim V- carethanenin müdürü işgüzarlığı» ma mükâfat olarak bana ne hediye verdi | 180 Kişi'_Sçğulğî_a—n Donub Öldü Amerikada Hararet, Sıfırın Altında 48 Derecedir Vaşington, 25 (AA) — Kar fır- tınalarının çoğalması, Vaşington ve Aregon hükümetlerinde suların tap- ması tehlikesini artırıyor, Vankuver tecrid edilmiş bir vaziyettedir. Vis- konsen'de soğuk sfırdan aşağı 48 derecededir. Nevyork, 25 (A.A.) — Kar firtına- larından Amerikada 8ö'enlerin sayısı 180 i bu'muştur. Bu sayıya, Missisipl nehrimin taşmasından boğulan 26 kişi de dahbhildir. Habeş Hududundaki Son Çarpışma Paria, 25 — Fransız hükümeti, Habeşistan — hududundaki — hadisayi kapanmış sıymaktadır. Fransız — bükümeti — taraftarlarına hücum eden kabilelerin, bir daha böyle hadiselere meydan verilmemek üzere tedibini Habeşistandan isteye- cektir. Eski Bulgar Başbakanı Sofya, 25 (A.A.) — Kıral ve Kıraliçe dün saat 13 de müstafi kabine recisi Bay Kimon Geor- giefle müstafi nazırlardan Bay Todorof ve Bay Boajief'e bir öğle ziyafeti vermiştir. Müzelerde Düzenlik Topkapı sarayı müdürlüğü ve askeri müze idaresi eski eserlerin dahr muntazam ve ilmi bir şe- kilde tasnifi için büyük emekler sarfediyorlar. Askeri müze yeni- den birçok camekânlar yapmış ve halkın tamaşasına açmıştır. Topkapı sarayı müdürü B. Tahsin de saray depolarında — bulunan kıymetli eserleri tasnif ederek bunları yavaş yavaş teşhir salon- larına yerleştirmektedir. Eski Türk ve İran minyaltürlerinden yeni bir camekân yapıldığı gibi eski para kesme kalıpları ve takımları da Yeshise hözırl>nmeaktadır. göNÜYEAEN FYELEN N İSA YA rLEKETASNL A HERESERAALAR e SA nE seernA , z Eaki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 28 İSTANBUL a Gazetemizde — çıkan yan ve resimlerin bütün bakları mahluz ve gözetemize aittir. ABONE FiATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değişlirmek kurüştür. ——— " Gelen evrak geri verilmez, * iHânlardan mes'uliyot alınmaz. * Ce il ktuplara 10 kı n k::ıl î:vmplgı.ıdıı. Tet Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf :Son, .ll Tolefon :20203 GK KADIN ONURU Hava çok soğuk, — kar yolu kesiyor. Sıcak odamda oturub dışarıyı — gözetlemeye — nedense utandım. Kömürsür, aç ve çıp- laklar gözümün önüne gelmişti. Bize yakın — bir yardım derneği vardı. Birkaç akça vermeği ta- sarlamıştım. Derneğin yazıcısını gördüm. Konuşacağımız — sırada içeriye güzel ve solgun bir kadın girdi. Yüzümüze çekine, çekine, bakıyordu. Yazıcı: — Ha dedi, sen mi geldin, yine ne istiyorsun?, Kadın sızlandı: — Ne yapalım, — çocuklarım ufak. Yanlarından ayrılıb bir işe gidemiyorum. — Biraz kabacasını fabrikaya gönderiyordum. O da şimdi yatıyor. Siz bilirsiniz artık. Bugün de bir kömür — parası verini Yazıcının gözlerinde bir sor- gu dolaştı. -Kadını süizüyordu. Sonra, sordu: — Bu mantoyu nereden yap- tırdın, ha ayakkablarını da ye- nilemişsin, kazancı yoluna koy- muşa benziyorsunuz! Ben ikisi arasında geçen söz- lerin akıntısına kapılmıştım. On- ları dinliyordum. Kadın kızardı, mırıldandı; — Kızım bir kapıda çalışıyor da. O evin bayanı göndermiş. Manto vo ayakkablar yeni değil. Yazıcı nedense — bu karşılığı beğenmedi. Bana döndü: “— Görüyorsunuz ya dedi: Ben onları kayırmak eyi yollara sürüklemek — İstiyorum. — Onlar beni kandırmağa — uğraşıyorlar. Kim yutar bu dolmaları. Bu kadının kocası geçen yıl - öldü. Kızı da o kadar cılız ki İş göre- mez. Lâkırdısı yarım kaldı. Kadın; bu lekeli sözlerden sıkılmıştı. Ba- şını elleri içine sakladı, ağlıyordu. kundu. Adama iğildim, ne olursa olsun dedim. Bu kadın yok- sul bir kadın, ben biraz yardım edebilir miyim ? Sesini çıkarmadı. Kadıncağıza ir kira uzattım. Almadı ağlaması arttı. El uzadışım ona atılacak | bir. kucak gibi gelmişti. Şimdi coşkun, coşkun anlatıyordu: « — Ben altı çocukla, verem olmuş bir adamı kucaklamıştım, Gerçi güzel günlerimiz oldu. Ço- cuğumuz bir ve ikiken kendimizi çekib çeviriyorduk. O da ne İse. Eğer kocam verem olmasaydı, taştan ekmeğini çıkarır, getirirdi. Gül gibi geçinmemiz bozuldu. Bir mahzene taşındık. Altımız, Üstü- müz topraktı, soğuk ve 1ssız kiremid duvarlar arasındaydık. Gün geldi ki lokantalardan artık ekmek topladım. Bizim günümüz çoktan kararmıştı. Eğer ben de- diğiniz gibi kötülük etmeyi düşlün- seydim kendimi kocam sağken satardım da kadınlığımın - karşılı- ğını yine kocama ve çocuklarıma verir, onları kurtarırdım. Ben aslan gibi bir adami kaçırdıktan — sonra, altı yollara — döküldükten sonra mı kötülük edeceğim? Bana bu kadar acı sorgu soracağınıza benim dağınık kafamı — toplayın bana bir yol gösterin. Yoksa beni da dayanacak bir onur bırakmadıktan sonra yardımınız sizin olsun. Kadın dışarı çıkmıştı. Ben de ayrıldın. Kadının yanına sokul- HİKÂYE Bu Sütunda Hergün den: cinde İhtiyat Zabit yoklamasına gelme" miş olanların kayıdlarının kupatılmı” v ve hekimlerin de ihtisas vesil rile birlikte en kısa bir zamanda şubt” ye müracaatları aksi takdirde kanunl muamele yapılacaktır. Yazan: Vahid Yusufoğlu dum, Çok tatlı olmaya çıh!l"k sordum: — Kadınım senin evin nerede? Kadın öfkeyle başını kaldırdi. —| Öyle bir bakışla baktı ki bu; sei a de beni kötü sanıyorsun? demektl l Anladım ve öfkesini dindir" dim. dedim ki: A — Yanlış anlama, belki bir yarı — dım edebilirim. Benden çekinme: | Gözlerini sildi. Yola düzük | dük. Bir zavallı kadının boş olan —| gönlünü doldurduğum için sevini- yordum. Yolda bana açıldı: Dilenci | kılığile o adamın yanına girmek: —| ten sıkılıyordum. Bu mantoyu ayakkabıyı komşudan iğreti aldım — ve artık iğreti olduğunu söylemk ye de dilim varmadı., Böyle düğüme bakmayın. Elimden B gelir, okumam yazmam da var — amma çocukların yanından ayrr —| lamıyorum. Hemen hepsi ana çocuğu,. Hele ikisi büsbütün ço- cuk, süt çocuğu. x Yine kar yağıyor. “Yalnız içim şen ve sıcak. O günden son- ra yıkılan bu yuva uğraştık. Arkadaşlarla çalıştık. Iki küçük çocuğu, birer eve yerleştirdik. Onlar daha şimdiden temizlenib ortaya çıktılar. Kadıncağızın eli de bir terzi diploması da var, Onuda Anadoluda bir terzi atölyesine koyduk. Işte bugünlü notu yazarken onları vapura bin- diriyoruz. Iki küçüğü, annelikleri anası bir daha görsün diye va- pura getirmişlerdi. Çoçuklar yemi sığındıkları sıcak kucaklara yaşl — lanmışlar, annelerine niye ağ- hyor der — gibi — bakıyorlar. Biraz sonra ikisininde dudakları büküldü ve keskin birer çığlık yükseldi. Ayrılışı kısa — kestik. Kadına bakıyordum. Bu gör yaş- ları başka göz yaşlarına benze« miyordu. Bu ağlayışlarda sönen Kadının ağlayışı bana da do- Diş Hekimlerinin Kongresi Diş hekimleri dün yıllık top» lantılarını Etibba odasında yaptı- lar. Kongreyi Diş hekimi bay Kâzım Esad açtı. Yıllık rapor Okundu, bazi münakaşalar oldu ve sonra kabul edildi. Bundan sonra azadan banları muhtelif teklifler yaptılar, bunlar dilek halinde tesbit edildi ve en sonunda da yeni İdare heyeti seçildi. Yeni heyet şöylediri Kâ- zım Esad, Suad Tamail, Osman Bürhaneddin, Edib Zeki, Mehmed Rıfat, — Feyzullah, Halil — Ulyas, Mehmed Rıza ve Galib Abdi. Doktorlar Arasında Etibba Muhadenet cemiyeti dün aylık toplantısını yapmış, muhtelif mesleki işler hakkında görüşülmüş, kararlar verllmiştir. Türk Talebe Birliği Üyeleri Çağrılıyor ğ Millt Türk Talebe birliği ge- nel yazganlığından: 27/1/935 ta- rihinde Tayyare şehidleri ihtifali vardır. Birlik üyelerinin saat 13 buçukta Fatihte Birlik bayraği altında toplanmaları. İhtiyat Zabitlerine Üsküdar askerlik şubesin" 934 Yılının Haziran günleme" KS