26 Ocak 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Muharriti: A. R. Tefrika No. : 10 Boğuk Bir Kadın Sesil!.. Kollukçulardan Biri Ağaya: — Bir Avrat Boğuyorlar, İşte Sesi Kesildi. Galiba İşi Bittil. Dedi.. — Ahmedi.. — Buyur. — Bir delilik edelim mi, der- sin?.. — Na gibi? — Şu bizim dell oğlanı ko- lun elinden alalım. — Yapabilir miyiz, dersin?. — Siısama dedikleri şey, zem- bille giğe çekilmedi ya?.. — ÂAma, iyi düşün taşın.. Eğer işin Üstesinden gelemezsen, Deli Veliyi yok ettiririz hal... — Düşünüb taşınacağı ne ola- cak?.. Kollukçuların birazı, o ka- rıyı tomruk önüne götürmek İçin ayrıldı. Deli Velinin yanında da, ancak yedi sekiz kişi kaldı. İki- miz bunları hak edemez miyiz sankirT... " — Amma işin içinde kan çı- karma yok ha... — Pekâlâ olmasın. — Nasıl yapacağız bu işl?. — Kolay... Şimdi biraz taban- Jarımızı kaldıralım. Şu bostanların arasından çıkalım. Aksaray Kol- luğuna giden dar sokağa sapalım. — Hadi. — Hadi... Iki arkadaş tabanları kaldır- mışlar; çarçabuk Zehir Alinin dediği yere varmıştılar. O tarihte Aksaraya ancak bu dar ve dolambaclı yoldan gidiliyor; diğer sokaklar, İçine girilib de bir daha çıkılamıyan labirentlere benziyordu. Zehir Ali, bu sokağa amuden açılmış olan iki çıkmaz sokağın başında tevakkuf etti: — İşte Ahmed.. En münasib yer, burası.. Sen, şu sokağa gir, saklan. Ben de bu sokağa girer, bir yere sinerim. — Dediklerime dikkat et.. Sakın acele davranma. Dedi. Iki arkadaş ayrıldılar. Ikisi de çıkmaz sokaklara saptılar. O zi- firt karanlık içinde sırtlarını du- vara dayıyarak birer — köşeye saklandılar. Zehir Ali, tahmininde hata etmemişti. Aradan beş on dakika geçer geçmez, ağır ağır taşlarda sürüklenen hnalçalı ayak sesleri işitilmişti. Bu ayak sesleri yavaş yavaş yaklaşmış, tam sokakların ağzına gelmişti. O anda, boğuk boğuk bir kadın sesi İşitilmişti: — Amaaan.. Ölüyorum.. Allah rızası için beni evine alacak bir müslüman yok mu?.. Kol, birdenbire duruvermiş, herkes başını bu sesin geldiği tarafa çevirmişti... Kolağası, sert bir sesle sormuştu: — Kimdir 07.. Aynı boğuk kadın sesi, bu sunle ancak derin bir inilti ile cevab vermişti. Kollukçulardan biri: K — Ağa.. Bir avrat boğuyorlar. * Dedi. Bir başkası, bu fikri gu sözlerle tekmilledi : — Avratın sesi kesildi. Gali- ba işi bitti. Kolağası, birdenbire kökredi. — Ere hayvan herifler.. Hem avrat boğarlar, dersiniz, hemde burada durub beklersiniz... Varıb ne olduğunu anlasanıza. Bu sözer bitmeden, kollukçu neferlerden birkaçı İleri atıldı. Zehir Ainin saklandığı sokağa  | sapmışlardı. O anda, pençe Ah- med, yerinden fırladı : — Davranmayın, kollukçular.. Yetişin bre arkadâşlar... Diye bir nârâ bastı. Kadın sesine dalmış olan kolağası ile kollukçular birdenbire arkaların- dan gelen bu nâradan şaşırmış- lardı. Bu şaşkınlık geçmeden, Ahmed ileri atıldı. Kolağasına — şiddetle çarptı, boylu boyuna yere yuvar- ladı. Kolları, kalın bir kuşakla sımsıkı sarılı — olan Deli Velinin sağındaki kollukçu neferine bir tokat patlattı. Solundakinin sura- tına bir yumruk attı, Deli Veliyi çekti; bir kenara aldı. Bıçağını sıyırarak başının Üstünde salladı. — Yaklaşmayın, kıyarım. Diye bağardı. Yıldırım sür'atile cereyan eden bu hareketlerden, öteki kollukçu neferleri de afallamışiardı. Yere yuvarlandığı zaman başı şiddetle bir taşa çarpan kolağası, fena halde sersemlediği için yerden kolayca kalkamıyor: — Bire koman.. O deli herifi pekçe tutun, Diye söyleniyordu. Fakat kollukcular, Deli Veliyi tutmıya vakit bulamamışlar... Ze- hir Alinin bulunduğu sokağın içinden: — Amanallah.. yandım. Diye acı acı bir ses geldiğini duyunca, bu taraftan da bir bas- kına uğradıklarını sanmışlar.. büs- bütün şaşırarak birer kapı dibine çekilmiş, müdafaa vaziyeti almış- lardı. Zehir Alı; — Açılın, bire... Kim önlerse, yakarim. Diye, nara basarak sokaktan fırlamış.. Pençe Ahmedin yanına koşarak o da Deli Veliyi hima- yesine almıştı... Tam o anda bir kahkaha yükselmiş; Deli Veli, heyecandan kısılan sesile: — Ulan, bana deli dersiniz amma, sizinde bıyığa sürülecek ka- dar bile aklınız yok. Yalı kazığı gibi önümde dikilip duracağınıza zu ellerimi çözsenize... Pençe Ahmed iki bıçak dar- besile, Deli Veliyi bağlayan ku- aevx şağı kesmişti. Veli, Serbest kalır kalmaz, yarı korkudan yarı da sersemlikten yerde yatan kolluk- cunun Üstüne atılmış, belindeki yataganı çıkarıb almıştı. Ve sonra sürüne sürüne bir tarafa çekilen kolağasına: — Ağa babal.. Aklın varsa, yerinden depreşme... Ben, Esmer Güle verdiğim sözü güldecek.. Uslu uslu seninle karakola kadar gidecektim. Fakat ne yapalım.. yoldaşlar bunu istememişler.. Bizi önlemişler... Eğer bu hoyrat ar- kadaşlar biribirini incittilerse, hoş görüver. Sade, siz bizim gibi fakiri, fukarayı incidecek, ağrıta- cak değilsiniz ya.. Bazen de böyle olur. Hadi kal sağlıcakla.. Allah, bir daha yüzlerimizi biribirine göstermesin... Hadi yo!'daşlarl., ( Arkası var) Fransanın Bir Tekzibi Paris, 25 (ALA.) — Genç Sarlılardan mürekkeb yeni bir yabancı Lejyon alayı yapılmıya- caktır. Harbiye Bakamnı bu hu- susta dolaşan — şayiaları tekzib etmiştir. şgüyzar'lığı'nınw " Mükâfatıymış ! — Bak anneciğim, bizim il- carethanenin müdürü işgüzarlığı- ma mükâfat olarak bana ne HİKÂYE hediye verdi | 180 Kişi Ğgğuktan Donub Öldü Amerikada Hararet, Sıfırın Altında 48 Derecedir Vaşington, 25 (AA.) — Kar fır- tınalarının çoğalması, Vaşington ve Aregon hükümetlerinde suların taş- ması tehlikesini artırıyor. Vankuver tecrid edilmiş bir vaziyettedir. Vis- konsen'de sBoğuk sıfırdan aşağı 48 derecededir. Nevyork, 25 (A.A.) — Kar fırtına- larından Amerikada ölenlerin sayısı | 180 i bu'muştur. Bu sayıya, Missisipi nehrinin taşmasından boğulan 25 kişi de dahildir. Habeş Hududundaki Son Çarpışma Paris, 25 — Fransız hükümeti, Habeşistan — hududundaki — hadisayi kapanmış saymaktadır. Fransız hükümeti taraftarlarına hücum eden kabilelerin, bir daha böyle hadiselere meydan verilmemek üzere tedibini Habeşistandan isteye- cektir. Eski Bulgar Başbakanı Solya, 25 (A.ÂA.) — Kıral ve Kıraliçe dün saat 13 de mlüstafi kabine reisi Bay Kimon Geor- giefle müstafi mnazırlardan Bay Todorof ve Bay Boajief'e bir öğle ziyafeti vermiştir. Müzelarde Düzenlik Topkapı sarayı müdürlüğü ve askeri müze idaresi eski eserlerin daha muntazam ve ilmi bir şe- kilde tasnifi için büyük emekler sarfediyorlar. Askeri müxe yeni- den birçok camekânlar yapmış ve halkın tamaşasına açmıştır. Topkapı sarayı müdürü B. Tahsin de saray depolarında — bulunan kiymetli eserleri tasnif ederek bunları yavaş yavaş teşhir salon- larına yerleştirmektedir. Eski Türk ve İran minyatürlerinden yeni bir camekân yapıldığı gibi eski para kesme kalıpları ve takımları da teshise hazırlanmeaktadır. —Soıi Posta —— İSTANBUL MA ANE Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahluz ve gazetemize aittir. | ABONE FiATLARI Yevmi, siyasi, Havadis ve Halk gazetesi i Kaki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 v'— TÜRKİYE YUNANİSTAN ECNEBİ Abone bedeli peşiodir. Adroes değiştirmek 28 kurüştur. aaşüramn, .-'.7.ıı Gelen evrak gerl verilmes, ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk * pul ilâvesi lâzımdır. |( Posta kutusu: Tül lotanbul Toelgraf :Sonposta v h | İılıloıı :20203 Si ! “benim dağımk kafamı ea KE AMİN GŞT A E A RZ SS 6' h rkç Bu Sütunda Hergün KADIN Yazan: Vahid Yusufoğlu ONURU Hava çok soğuk, — kar yolu kesiyor. Sıcak odamda oturub dışarıyı — gözetlemeye — nedense utandım. Kömürsüz, aç ve çıp- laklar gözümün önüne gelmişti. Bize yakın — bir yardım derneği vardı. Birkaç akça vermeği ta- sarlamıştım. Derneğin yazıcısını gördüm, Konuşacağımız — sırada içeriye güzel ve solgun bir kadın girdi. Yüzümüze çekine, çekine, bakıyordu. Yazıcı: — Ha dedi, sen mi geldin, yine ne istiyorsun?. Kadın sızlandı: — Ne yapalım, ufak. Yanlarından ayrılıb bir işe gidemiyorum. — Biraz kabacasını fabrikaya gönderiyordum. O da şimdi yatıyor. Siz bilirsiniz artık. Bugün de bir kömür — parası verini! Yazıcının gözlerinde bir sor- gu dolaştı.. Kadını süzüyordu. Sonra, sordu: — Bu mantoyu nereden yap- tırdın, ha Aayakkablarını da ye- nilemişsin, kazancı yoluna koy- muşa benziyorsunuz! Ben ikisi arasında geçen söz- lerin akıntısına kapılmıştım. On- ları dinliyordum. Kadın kızardı, mırıldandı; — Kızım bir kapıda çalışıyor da. O evin bayanı göndermiş. Manto ve ayakkablar yeni değil. Yazıcı nedense — bu karşılığı beğenmedi. Bana döndü: “— Görüyorsunuz ya dedi: Ben onları kayırmak eyi yollara sürüklemek — istiyorum. — Onlar beni kandırmağa — uğraşıyorlar. Kim yutar bu dolmaları. Bu kadının kocası geçen yıl öldü. Kızı da o kadar cılız ki İş göre- mez Lâkırdısı yarım kaldı. Kadın; bu lekeli sözlerden sıkılmıştı. Ba- şını elleri içine sakladı, ağlıyordu. Kadının ağlayışı bana da do- kundu. Adama iğildim, ne olursa olsun dedim. Bu kadın yok- sul bir kadın, ben biraz yardım edebilir miyim ? Sesini çıkarmadı. Kadıncağıza bir lira uzattım. Almadı ağlamasi arttı. El uzadışım ona atılacak bir kucak gibi gelmişti. Şimdi coşkun, coşkun anlatıyordu: « — Ben altı çocukla, verem | olmuş bir adamı kucaklamıştım, Gerçi güzel günlerimiz oldu. Ço- cuğumuz bir ve ikiken kendimizi çekib çeviriyorduk. O da ne İsae. Eğer kocam verem olmasaydı, taştan ekmeğini çıkarır, getirirdi. Gül gibi geçinmemiz bozuldu. Bir ' mahzene taşındık. Altımız, Üstü- müz topraktı, soğuk ve ıssız kiremid duvarlar arasındaydık. Gün geldi ki lokantalardan artık ekmek topladım. Bizim günümüz çoktan kararmıştı. Eğer ben de- diğiniz gibi kötülük etmeyi düşün- seydim kendimi kocam sağken satardım da kadınlığımın karşılı- ğını yine kocama ve çocuklarıma verir, onları kurtarırdım. Ben aslan gibi bir adami elimden kaçırdıktan sonra, altı çocukla — yollara — döküldükten sonra mı kötülük edeceğim? Bana bu kadar acı sorgu soracağınıza toplayın bana bir yol gösterin. Yoksa beni kırıb da dayanacak bir onur bırakmadıktan sonra yardımınız sizin olsun. Kadın dışarı çıkmıştı. Ben de ayrıldım. Kadının yanına sokul- çocuklarım C ı:iüm. Çok tatlı olmaya çalışarak —| sordum: — Kadınım senin evin nerede?” — - Kadın öfkeyle başını kaldırdı. Öyle bir bakışla baktı ki bu; set | de beni kötü sanıyorsun? demekti Anladım ve öfkesini dindir-“ dim. dedim ki: — Yanlış anlama, belki bir yar- % * dım edebilirim. Benden çekinme. Gözlerini — sildi. dük. Bir zavallı kadının boş olan yordum. Yolda bana açıldı: ten sıkılıyordum. Bu mantoyu ayakkabıyı komşudan iğreti aldım ve artık iğreti olduğunu söylemi: ye de dilim varmadı.. Böyle düş- düğüme bakmayın. Elimden İş gelir, okumam yazmamda var amma çocukların yanından ayrı” lamıyorum. çocuğu.. Hele ikisi büsbütün ço- cuk, süt çocuğu. x Yine kar yağıyor. Yalnız içim şen ve sıcak, Ö Endın son- ra yıkılan bu yuva ile uğraştık. Arkadaşlarla çalıştık. Ikd küçük çocuğu, birer eve yerleştirdik. Onlar daha şimdiden temizlenib ortaya çıktılar. Kadıncağızın eline — de bir terzi diploması da var, Onu da Anadoluda bir terzi atölyesine koyduk. Işte bugünleti notu yazarken onları vapura bin- diriyoruz. Iki küçüğü, annelikleri | anası bir daha görsün diye va- pura getİrmişlerdi. Çoçuklar yertl sığındıkları sıcak kucaklara yas-| Ş lanmışlar, annelerine niye ağ- hyor der — gibi — bakıyorlar. Biraz sonra ikisininde dudakları büküldü ve keskin birer çığlık yükseldi. Ayrılışı kısa - kestik. Kadına bakıyordum. Bu göz yaş- ları başka göz yaşlarına benze-« miyordu. Bu ağlayışlarda sönen bir yangının serinliği vardı. MENÜ Gi deneer rr Yola düzük Hemen hepsi ana | — Toplantı, Davetler Diş Hekimlerinin Kongresi Diş hekimleri dün yıllık top:- lantılarını Etibba odasında yaptı- lar. Kongreyi Diş hekimi bay Kâzım Esad açtı. Yıllık rapor okundu, bazi münakaşalar oldu ve sonra kabul edildi. Bundan sonra azadan bazrzıları muhtelif teklifler yaptılar, bunlar dilek halinde tesbit edildi ve en sonunda da yeni İdare heyeti seçildi. Yeni heyet şöyledir: Kâ- zım Esad, Suad İsmail, Osman Bürhaneddin, Edib Zeki, Mehmed Rıfat, — Feyzullah, Halil — İlyas, Mehmed Rıza ve Galib Abdi. Doktorlar Arasında Etibba Muhadenet cemiyetl dün aylık toplantısını yapmış, muhtelif mesleki işler hakkında — görüşülmüş, kararlar verilmiştir. Türk Talebe Birliği Üyeleri Çağrilıyor Millt Türk Talebe birliği ge- nel yazganlığından: 27/1/935 ta- rihinde Tayyare şehidleri ihtifali | vardır. Birlik Üyelerinin saat 13 buçukta Fatihte - Birlik bayraği altında toplanmaları. İhtiyat Zabitlerine Üsküdar askerlik şubesin" den: 934 Yılının Haziran günleme- cinde İhtiyat Zabit yoklamasına gelme* miş olanların kayıdlarının kapatılma- sı ve hekimlerin de ihtisas vesikalâ- rile birlikte en kısa bir zamanda şube” J) ye müracaatları aksi takdirde kanunl muamele yapılacaktır. D ı N Dilenci — kılığile o adamın yanına girmek- © Bi | gönlünü doldurduğum için sevini- — |— Hi n |

Bu sayıdan diğer sayfalar: