Romadan Sonra Londra Ziyareti A k..ıyı: » Frans z iki devlet — 4rasınd ki konuşmalara — bir esas “teşlkil Y:::ı:: Haces, gimdilik bir baş'angıc oldukla- :.F yazmakta hakı imişim. Çünkü Tansız gazeteleri bile bu konup | malar neticesinde elde edilenlerin azlığına dokunuyorlar, ı İ Meselâ “ Tas ,, gözetesi Fransız- | u'.ııu deniz silâhları nisbeti etrafında İ .l' Haa yapılmamış we bir pto- | ı:ıı_ı_lıuıı.mı ©o masını bir ek- #eklinde görüyor. Sonra Roma satını müte'kib meşredilen bir lli şu perçasını m'tyor: ı.ı.aK"th bir emniyet havan e» Avrupa nizamının sendişesini n devlet erin diki üine Makta olan meseleler x siçe ':4:: lanıp gözden geç'ri miş Vo tan ilâve ediyor konuşmalarının, “Bunların başında — Al şınd. İmanyanın Silâhlanmesı — mezelesinin ,,İı diği | Muhakkaktır. a Bu bususta hiç bir | a»ky—î I_ıı:ı.ı-...l..m gur. — Mesmafik a ae ao a yeplm a Birmel “birincikânuz Çerçövesi içinde F, Homaslleri torafınedar resmi b_u) snat mukabilinde gekeri kısımları S8 şmüş olacaktır. enin #ehlikeleri züı KĞ Whı;ı ğ likeyi !ıvıln.ıîmlı —“lkce alu! edilebilir. Fakat nnti Yazenetin Cu, şarili, : u'—ılı.ş ıı—;:ı ©'zmdir. Biz, bl;—l. Miyetlelti takdirde “Alımın. ““ormüuştuk, Cenevre :'7 -İlalyan çd.:- g rini rilt. Zöstertmek Söbebledir Ki rl't:::_:n.vm'mü" Bu — Hikat, I'lırıın. esi He f*ıııl(n Tiki dost .ı.?,'n"a Bu Ha yeni çıktı.. Bir gün te- Hinle, öbürgün Behice İle beraber... F — Peki, ne olur? 4 Demek ki 9, hepinizden ıı: izin almak fırsatını bulabl- 'F 'Nı’L(ln. gayri ihtiyari güldü: — Kurnaz kız... Hi .——y"ı ıZ. iç de çak- ı'"::îyhu. ko'unu hiddetle sa- 'Ya— Bu beni alâkadar et l iCalnız, sana gücunu:cğlrııe'l'nddm“ıv. » Benden sam'mi... , Yi"kh. Şüzü —pemibeleşerek Söylüyor... slan — Neyi? — Meselâ, Adoya — gittilderi ©p, — beni Vurmuştu: — Ay, bütün k. tığın, sinirlendiğin bu mı En:::: *an, diyorum da dudak büküyor- Roma Beyanatlarının Metni Roma, 19 (A. A.) — 7 ikinci ki- nunda İtslya hükümet reisi İle Fran- sız Dış işteri Bakamı arasında imza edilen genel beyanat memi uşuğıda- dir: * İtalya hülümet reisi ve Fransa cümhuriyeti Daş işler Bakanı, bugün imza edilen mukaveleler, evvelki anlaşma arm aralarında muali raktığı başlıca mesclelerin ve bilhassa 26-4.1915 tarihli Londra anlaşması. nın 13 öncü maddesinin tatbikine akd bütün meselelerin hellini temin et- miş olluğundan, hükümetleri arasın- da gelecekte vukubalabilecek İhti- İâfh meae'ölerin de gerek diplomasi !ol rla gerek Uuslar derneği — and- faşmasının tesbit ettiği usüller yar- dimi İle gerek Uluslar arası daimi || adâlet divanı vasıtasile halledilebile- ceğimden ö'ürü, kendi hükümat'erinin iki ulusu birleşliren ananevi dostluğu inkişaf ettrmek ve kozgilikli güven ruhu içinde gencl berış için İiş ibe- raberliğ'nde —bulunmak — arzularını teyid ederler.,, halkının Almanyayi isteyib istemadiğini anlamak için yapilacak olan reyiâmın günü bugündür. Bu sabahtan İtibaren reyler — werilmiye başlanacak ve Sar havzasının mukad- deratını bu vey pusulaları halledecek- tir. Biz buradn rey veriminctekaddüm eden hadiselere anid telgrafları yazı- yoruz: Sarbrük, 12 (ALA.) — bazı kimse« lerin reyiâma engel olmük teşebbü. sünde bülunacak arı haber - veriliyor. Fakat resmi mahafile göre her şey sükün dçinde geçecektir. — Ortalikta küküm süren korkudan ötürü sosya- liatlerin önderi Brava, rey işinin geri bırakılmasını istemiş, fakat bu istek reddedilmiştir. Londra, 12 (A. A.) — Uluslar Ku- rumu konseyi Sar reyiğminin netice- derini tetkik ederken Almanyanın da toplantılara işt'rak etmesi hususunda, İngilterenin yaptığı teklifin Almanya tarafından reddedilmedi resmi maba- filde hayret uyandırmamıştır, F kat Almanyanın U uslar 'Kurumuma tekrer görmesinin temini meseledi, çök mü- SÖN #OÖSTA Küçük Itilaf.. Son T_(îplantısı Hakkında Bir Tebliğ Neşretti Belgrad, 12 (AA) — Küçük | itilâf — hariciye bakanlarının top- lantısından sonra neşredilen — bir tebliğde, Fransa ile İtalya ara- sında — Romada yapılan anlaşma- nın tedkik edil- diği ve — barış hesabına mem- nuniyet — uyan- dırdiğı — bildiri- mekte, bu awm- laşmanın tatbik mevkiüne konu- Masi için en sa- mimi bir rüh için de bütün alâka- dar Şdevletlerin iş beraberliğinde bulunmasına karar verildiği anla- şilmaktadır. * Belgrad, 12 (AAJ) — Baş bukan Bay Yevtiç, küçük arilaşma durumunun hap ayni olduğunu söyliyerek demiştir ki: «— Küçük itilâf, barışın ko- runması ve ulus.lar arası münase- betlerin pekleştirilmesi için daha sonra yapilacak bir sıra aulaşma- larm başlangıcıdır. Bu itilâf ulu- sal — menfaatlerin — müdafaasına azmetmiş olarak kalmaktadır ve iânkişaf edeceklir.» Bay Yevtiç, Marsilya faciası “kim ir yer tutuyor. Fransız Baş Bar kanı ile Hatisiye Bâkanının yakında Londraya gelecek ölmaları, bu mese- leye daha çok ehemmiyet verdiriyor. Fransaya Mülteciler Gidecekmiş BParis, 12 (ALA,) — Tan grazetesine göre, Sar veyiâimı Almanya lehinde gçıkarsa Fransaya (40 ) 'bin /mülteci gelecektir. ——————— T3 V1Y DIS sun! Çocuksun yavrum... Harun Şinasinin bulunduğu bir meclisde velev İma ile, kimse senin aley- hinde bulunamaz! Türkânın sesi kat'i, tavn ağır- dı; Beyhan, şaşalar gibi oldu: — Hilkat, iğnelemeden dura- maz da... İğmelerinin ucunu bile gös- termeğe korkuyor; çünkü, derhal ağzının pı;ıııı alacağını biliyor! anladın Ter Türkân, —susmuş, bakıyordu; Beyhan da cevab vermiyordu. Bir müddet, hiç ikonuşmadan, sessizce yemeklerini yediler. Tür- kân, arasıra garsonu çağırıyor, tabak değiştirtiyor, su istiyordu. Beyhan, garib bir kararsızlığa düşmüştü. Hilkat, Harun Şinasinin davetlerinden istifade edebilmek için hücumdan vazgeçmiş, huyunu mu> değiştirmişti? Harun — Şinasiyi — sevmiyardu. Fakat bu korunuş, bu saygı, ona güruür veriyorda, Onlarla beraber bulunmak ve kendi Üstünlüğünü görmek, Beyhanı daha gururlan- dıracak, göğüsünü daha arta- caktı. Yemeğini bitiren Türkân, ça- talını — tab, bırakmıştı. Küçük 'bi:'ılınlıııwıhıkıok nl.:;o dudıkiı;mın acunu sildi, sonra | çantasını saçtı, rujunu çıkarllı: — Eğer almmıyacaksan «- rayım. Beyhan, kirpiklerini oymnattı: — Sor... Neye almacağım? Türkân, dudaklarını dikkatle boyuyordu: Şaştığını, bırak. açıkça söyle... Durdu ve arkadaşının göleri- nin içine baktı: — Kıskanıyor musun? "Beyhan, giddetle başını geriye siniflendiğini itt: — HBayır... Niçin kıskanayım? — Olur al - Beyhan, alay eden bir kalıkaha kopardı: hikati mi kıskanacağım? Gene kızın kahkahasında, gü- zelliğine ve alımlılığına emniyetten gelen bir gurur vardı, kahkaha e gülerek meydan okuyordu. 'ürkân, bu emniyeti, bu guru- ru, gülünc ve manasız bulmadı. Beyhan, güze'liği ve tazeliği ile bir değil, yüzlerce Hilkati gölgede bırakabilirdi. Lâkin Türkânın gü- Kine vemanasız bu'duğu şey, Beyhanın bu kuvvetten istifade edememesi idi: — Peki, © halde ne diye sinirleniyorsun ? Beyhan, kat'i bir cevabla bu bahsi kapatmak istedi: — Herne şekilde olursa olsun, ismimin ağızlarda dolaşmasını hoş görmiyorum'! Türkân, geriledi ve arkadaşını süzdü: Bay Yevtiç, Benes ve Titülesko bir arada hakkında uluslar kurumunun ver- diği karar için de şöyle demiştir: «— Bu ikarar bizim için biri- cik karardır we en katl şekilde tatbik edilecektir. Küçük itilâfın bundan sonraki vaziyeti de buna bağlı olacaktır.» Viyanada Bir Komünistin Toevkitfi Viyana, 12 (JA. A.) — İLondrada çikan Deyli Herald gözetesinin mu- hebiri, Homünlstlikle suçlu — olarak tevkif edilmiştir. Moskovada Yangınlar Moskova, I2 A. A.) — Binaların fazla 1sitilmasından Üolayı kizil pro- fesörler castitüsünde we şöhrin mer- kezindeki bazı ibinalarda mütoaddid yangınlar çılcmış'ır. Berlinde Halk Evleri Berlin, 12 (A, A.) — Berlin gehri (650 ) daireyi ihtiva eden büyük bindlar inşası için bir program tesbit etmlştir. 'Bunlar 'bugün şehir divarında kulübelerde oturan balkın ucuz Kira ile ikametlerine tahsis edilecektir. — Öyle ise yavrum, sen, birini seviyoraun | Beyhan, — kendini — tutamadı, gözlerinden- yaş gelccek kadar gülmeğe başlatlı: — Akaımdan — bile geçmiyen Birşey... — Sen, kalbsiz misin? — Hayır... Herkes gibi, benim de bir kalbim var. Türkân, onun kat'i ve açık söyleyişi karşısında fazla kuşku- lanamadı! — Demek, k mü senden? az hai — *Görünü; öre, hüküm vırilehi’l?r. Mrbel ti Türkân, — garsoma hesabını veriyordu: — Kölkalım... — Benim işim, bir az sikı... Elimdeki kâğit'arı akşama kadar yet ştirmek mec- buriyetindeyim. Beyhan, mübbem bir şübhe ile sarsılmıştı, sokağa şıktıkları zaman sordu: — Yoksa, bugün de bir da- vet mi var? Türkân, nazlı nazlı gözlerini sözdü: — Gibil., — KHükat ta var mı? Beyhanın, Hilkat üzerinde 1s- rar vedişi, Türkânı düşündürmeye başlamıştı; alnı hafifce kırıştı, — İzin alabilirse, gelecek.. — Peki, Behice? Zamederi: ga erim.. 'Bütün Istanbul | İstanbullu — kız | yurdundan | de ortada Kızları Böyle Midirler? Müstear bir isim olarak “Ah- m2d Remzi,, imzasını kullanan bir okuyucum İstanbul kadınlarından şikâyetçidir ve bana derdinl am- lattıktan sonra soruyor : — Söyleyiniz, bütün Istanbul kadınları böyle midirler? Okuyucum bana derdini bu sütunlarda — teşrih — etmekliğime salâhiyet vermedi. Uzun uzadıya anlatmaklığıma — imkân — yoktur. Yalız şunu söyleyebilirim: — Kendisi — Istanbula uzak şehirde — olurmaktadır. — Bir ile — evlidir. İstanbullu — kızın bir Derdi de bu | Istanbula dönmek istemesindedir. Bu sarzu okadar şiddetlidir ki, | arada ayrılık ihtimalleri bile belir- miştir, ve okuyucum — tekrar etmektedir: — İstanbul kızları hep böyle midirler? Sualine derhal: — Hayır, — böyle değildirler cevabını vermek mecburiyetin- deyim. Dimyada, doğub büyüdüğü muhiti derhal unutan hiç kimse yoktur, ve “ dalissila , sözüde, çıkan — bir adamın yerduna karşı duyduğu hasreti ifade için icad edilmişlir. Burası böyle olmakla 'beraber iş, vazife, aile bağı veya mecburiyet netice- sinde muhitinden ayrılan herkes gittiği — yere alışmıya çalışır ve alışır, kalbinde duyduğu hasret gsızısım yenmiye uğraşır ve yener, eğer bunu böyle yapmıyorsa gayri tabildir, ve gayri tabil olması için muhakkak hissi bir sebeb — vardır. — okuyucuma .:: ktayı araştırmasını ';:m:. I»:l lüıhmdııır' ğ dedir, belki karşısındakinde, ko- laylıkla taşln edilemez. TEYZE Mis Erhardin Hava Seyahat! Honolulu, 12 (A. A.) — Ke- dın tayyareci Erhard tek başına lıı:'ıdı’ıy Kaliforniyaya — bavalan- mıştır. 'Beyhan, kesik kesik — gülü- ,ord::Dıuım,'kıımpuıyı tamaml — Hayır... -Sen eksiksin.. Beyhan hülâ gülüyordu: — Ben, davetli değiüm ki... Türkân, ukıâlaııuı kolunu ’.k.—hî:u'::hmuimdmywııı han... Sana, fena halde çikı- ?:’_ğm_ iliğın — Müzumu yakl Seni, davet etmeğe cesaret edi orlar...Sen, kabul edeceğini çömir imâ et, kâfi... Yapılan ve yapılacak bütün da vetler için, senin açık karlın var, yıln_ız aklına essin karar ver yetişir. Başm dik, göğsünü gere gere, elini ikolunu sallıyarak gelebi din. Hem de şeref mevkii, daima mdirl. ç O Tüzkân, sinirli sinirli gülmeğe lamıştı: bı'_mısı:n.. daha — açıkçasını söyleyeyim mil. Biz, ıııg:'ı!ıkın sığıntı vaziyetindeyiz. ıııl!(o vuruyoruz. Sen, 'kendı_lmıdıuı naz ederken, — biz senin Tâfınla geçiniyoruz, anladın mi? telin arka taraf.ındaki büyük cııg salonun ortasındaki beyaz şztnıı örltülü masanın üzeri çiçek- Gdonanmıştı. lnksılı:lıun':.:l k:;:ıinıll.e'k:n—"ı: koltuklarda karşil o1 run Şinasi üle Cı'ıı_d Galib, nefis kokulu yaprak <cığaralar içiyor- lardı. Masanın ikenarında sessizce dolaşan — garson, bardak, ça- tal, soarahi getiriyor, ikemleleri rdü. düzeltiyo!l çAğ