(S Hilâl -ve- Zambak ği Büyük Tariht Reman Mubarirk A. R. No: 125 £28-12 - 934 Türk Akıncıları.. Rahib, lmpera;ora Yazdığı Mektubda: “Bütün Duam, Türk Akıncılarından Muhafaza Ed Bütün ümidim, sizde toplanır yor. Fransayı korkunc bir taassub çemberi — içine alan kudret ve zekânız, beni birinci Fransuvanın Intikamından nasıl kurtarıyorsa; onun hamisi olan Türkleri de o suretle âtı! ve meflüc bırakabile- coktir. Fakat Türklere karşı en mücssir bir silâh olarak kullana- cağınız ( Şövalye Cem), henüz buradaki (Löyülâ) şatosuna geti- rilmemiştir. Hergün şatoya bir süvari çıkartarak Şövalyenin gelib gelmediğini sorduruyorum. Fakat her süvarinin — avdetinde menfi cevab alarak elem ve endişelere düşüiyorum, Şövalye buraya gelmedikçe.. Ve Osmanlı hükümdarı birinci Süleymana karşı müessir bir silâh şekline girmedikçe rahat yürü göremiyeceğim, Bugün, tamam ondokuz gün- “dür ki, oruç tutuyorum.. Ve her gece, mukaddes salib karşısında saatlerce dua — okuyarak — vakit geçiriyorum Takdisinize ne derecede ihti- yacım varsa, Türklere karşı mü- Besir olabilecek vaziyet hakkın- da da tenvirinize © derece muh- tacım. — Sabırsızlıkla — cevabınızı bekliyorum; muhterem ve aziz pederim. Mukaddes bayrağınızın en sadık mubafım imparator Şariken Rahib Löyülâ, bu mektuba şu kısa cevabı vermişti : Haşmetmaab !... Bizim istediğimiz değil, ancak Cenabıkhakkm istediği oluyor. Şövalyeyi Ispanyaya nakleden gemimiz, yolda Türk korsanları« mın eline geçmiş.. Türklere karşı kullanmıya — hazırlandığımız. bu kıymetli silâh, maalesef elimizden çıkıvermiştir. hmperatorluğunuzun — akıbeti hakkında duyduğunuz teessürleri, ben sizden daha acı bir surette hissetimekteyim. Tıpkı ben de sizin gibi oruç tutarak ve mukaddes haçın önünden ayrılmıyarak: — Yarabli.. Sen bizi ateşten ve Türk akıncılarından muhafaza eyle. Diye vakıt geçirmekteyim. Şimdilik — size yapabileceğim yardım; sadece Birinci Fransuvayı Türklerle birleşemiyecek derecede tehdid etmek.. Size karşı hareke- tinin önüne —geçmekten ibaret olacaktır. Tuttuğunuz orucu, kirk beş güne iblâğ ed'niz. Üç aydanberi açlıktan şikâyet eden Katalanya manastırlarındaki — papazlara da bir mikdar para ile hiç olmazsa bir senelik — şarab — ve yiyecek gönderiniz. Bu fakir — papazları sevindirmekle, cümlemizin halâs- kârı olan, rabbimiz hazreti Me- sihi memnun etmiş — olursunuz. Hiç şübhe etmiyorum ki, bütün bu elem ve ıztırablardan da kur-« tulursunuz. Zatihaşmetinizi.. Eb'bin, rühül- Kudüs, »namına takdis - eder selâmetler temenni eylerim, muh- terem haşmetmcab. En halis dumomnız Rahib Löyülâ » Hortlak Yarı ba, gn bir halde gölün sularına gömülen Antuvan, bu soğuk suların ilk temas ettiği saniyelerde kendine gelmiş., Vü- cudünü sımsıkı kavrayan bir taz- yik"içinde yavaş yavaş gölün dibi- ne doğru indiğini hissetmişti. İlk iş olarak ağzındaki tıkacı çekmiş, çıkarmış... Tabil bir hisle, mec- hul bir halâskâra sarılır gibi kollarını açmış kapamış... Fakat kollarınım arası bomboş kalmıştı. Yalnız bu hareket esnasında eli belindeki! hançere dayanmış.. Can havlile hançerinin kabzasını kav- ramıştı. Ayağında bağlı olan taşın ağırlığı vücudünü tamamen geri- yor.. Haln ve insafsız bir kltvvet gibi, onu gölün dibine doğru çekiyordu. Eğer Antuvanın yerin- de bir başkası olsaydı, ya korku- dan ve yahud ağzını açarak su yutmaktan — derhal — boğulurdu. Lâkin, kendini bildiği günden- beri, Madrid civarındaki Taj nehrinin — suları içinde yuvarla- nan.. ve, hiç durup dinlenmeden bu geniş nehri bir taraftan diğer tarafa tam beş defa geçmekle meşhur olan Antuvan, sükünetle harket etmiş, sol elile ağzını ve burnunu sımsıkı kapadıktan sonra hançerini çekmiş, ayağındaki ipi kesmiş.. kuvvetli bir bacak hare- ketile suları tekmeliyerek yukarı fırlayıvermişti. Fakat sular, onu şatodan bir hayli uzaga sürüklemişti. Nitekim, suyun yüzüne çıkıp ta, başını iki tarafa sallayarak yüzündeki gö- zündekl suları etrafa serpiştir- dikten sonra kulağını şato tara- fina çevirdiği zaman, İşittiği ses- ler, ona pek uzak gelmişti. Anluvan, sessizce yüze yüze sahile yaklaşmış artık arada bir kaç kulaç yer kalmıştı. Fakat burada büyük bir müşkülâtla karşılaşmıştı. Sular, yüzecek ka- dar derin değildi. Buna muka- bil yürüyerek karaya çıkmakta her türlü ihtimalin haricinde idi. Çünkü tamamen yumuşak bir ça- murdan ibaret olan sahil geçit ve remiyor, bacakları, gittikçe derin- leşen bir bataklığa gömülüyordu: Antuvan, hem ağız doluları külfrediyor, hem de: — Anlaşıldı... şeytanların kı- rab, bütün ordusunu toplamış.. Karşıma çıkmış... Benimle müca- dele ediyor.. Pekalâ. Büsbütün mağlüp olmaktansa, ben de İşin yatımına giderim. Diye söyleniyordu. Birdenbire: — Buldum... Diye mırıldandı. Gündüz, göle tamamen hakim olan o kayalık- ların üstünde her tarafı gözden geçirirken karşı sahilde göle ka- dar İnen taşlığı hatırladı. — Oradan, nasl olsa yol bulur çıkarım. Diye düşünerek tekrar gölün sularına daldı. Göl, pek büyük olmadığı için yarım — saatten axz bir zaman zarfında karşı sahile vardı. Taş- ların Üstüne kolayca tırmandı. Bu esnada, keskin taşların şurasında burasında açtığı yaralara bakmadi. Her tarafından sular sızdığı ha de, şatoya doğru koşmaya başladı. (Arkası var) ilmemizdir,, Diyordu.. SON POSTA Öz Türkçe Bilmecemiz Dünkü Bilmece 12345678 Bugünkü Bilmece Boş düört köşeleri aşağıda ya- zıli manalara gelen öz Türkçe kelimelerle doldurunuz. Bu sa- yede hem vakit geçirmiş, hem de öz Türkçe kelimeleri öğren- miş olursunuz ! Soldan sağa: 1 — Cezir - hafta 2 — Merker $ — Darılmış kimse 4 — Bağ'ayan şey i-$) 6 — Dem - renk 7 — Hep 8 — Şikest olmak Yukarıdan aşağı: 1 — Tiyatro 2 — Asıl - cebde taşınan bıçak $ — Miyav miyav diye bağıran hayvan - bu mevsimde bu- hunan bir meyva 4 — Bab - Istifham lâhikası 5 —Bulmak measdarından emrihazır saarraaan —— - Dahiliye Bakanımız Dün Bunların Vaziyetile De SAT 14 kanımın hasbihalinde bulunan Şebir ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Şehrimizde bulunan Iç İşler bakanı bay Şükrü Kaya dün öğle- den sonra İstanbul gazeteleri baş muharrirlerinin ziyaretlerini kabul etmiş ve kendilerile bir müddet konuşmuştur. Bu sırada Halkevine gelen şehrimiz kaza kaymakam- ları, Belediye erkânı, şehir meec- lisi azaları, kenferana salonunda Iç işler bakanı bay Şükrü Kayanın riyasetinde bir toplantı yapmış- | lardır. Bu taplantıda İlkmekteb- lerde lâyıkile gıda alamıyan, hattâ | hiç yemek yemiyen (7) bin fakir talebenin vaziyeti tür. 6 Zahmet 7 — Oynamak masdarından em- rihazır 8 — Tire geçirilince dikiş diken zlet —a DARUTTE AA Meşgul Oldu Meclisi uzası ve kaymakamluar Hilâlahmer — cemiyeti bu fakir talebeden ancak iki bin kişiye haftada dört gün öğle yemeği ve- rebilmektedir. (İç işler bakanı bay Şüökrü Kaya, geri kalan (5) bin fakir talebeye de yemek temin edilmesi için tedbirler alınmasını, Belediyenin buişe yardım etmesini istemiştir. Gıdasız beş bin likmek- teb talebesinin tahsillerine devam edebilmeleri için, Belediye, Maarif, Hilâliahmer cemiyeti müştereken harekete geçeceklerdir. Bu alâka- dar daire mümessillerinden mü- rekkeb bir komisyon teşkil edile- cek, fakir talebelere yemek ve- rilmesi çareleri aranacaktır. Bu- nun için muhtelif şekilde varidat temin edilecektir. Yeniden, mek- teblerde esaslı bir tedkikat yapı- larak gıda alamıyan - talebeler tesbit edilecektir. BiRiİKTİREN RAHAT-EDER