Çok Yaşlıların ? Sayısı Artıyor Mu? Yer yüzünde çok yaşayanların Fransada sayısı artıyor mu, 104 yaşında Ü ked gazeteleri hergün ir kadın yeni bir yüzünü geçkinden bahsediyorlar. Geçen | gün 103 yaşında bir doktor mey- | dana çıkmıştı. Şimdi de bir Fran- | sız muharr.ri kendi memlekelin- de dolaşırken yüz Gdört yaşında | bir kadın bulmuşur. Madam Lui Bayo ismindeki bu ihtiyar kadın | Fransa'da Boker — kasabasında doğmuştur. Fransız muharriri bu kadım birkaç gün evvel Marsil- yada bulmuş, kendisile tatlı tatlı görüşmüştür. Bu asırlık kadının hayatta 60 yaşında bir kızı, 72 yaşında bir damadı var- dır. Muharrire, yaşamaktan henüz bıkmadığını, daha çok — seneler yaşamak niyet ve arzusunda oldu- ğunu söylemiştir. x Şn postalar yalnız bizde değil, zaman zaman dünyanın her ostanın cil-i tarafında türlü cilveler yapıyorlar. velerinden lGıçındo Tngilte- rede çok parlak bir posta cilvesi olmuştur. Londrada oturan Vild, bir tanıdığı tarafından kendisine bundan tamam 24 sene — evvel gönderilen bir kartı daha birkaç gün evvel almıştır. — Postada 24 sene kalan bu mektup 1910 se- nesinde kuluya atılmıştır. * Pıris polisi, bir kadın ile bir erkeğin şüpheli — ölümleri hakkında çok “de- ki şüpheli | Ar biz tahkik işine ölüm girişmiştir. Hâdise şudur: Pa Şaron mahallesinde bir evde elli senedenberi biribirlerile karı koca gibi yaşıyan bir erkek ve bir kadın bir gün odalarında ölü olarak bulunmuşlardır. Josse adını taşıyan erkek 72 yaşındadır. Kadın da 65 yaşındadır. Bu iki ihtiyar hayat arkadaşı her sabah çok erkenden kalkar- larmış, o gün geç vakite kadar odalarından çıkamayınca komşu- lar şüphe etmişler, odaya vurmuş- lar, ses alamayınca polise haber vermişlerdir. Polis memurları ka- piyi kırmışlar, İçeriye girdikleri zaman gördükleri manzara çu olmuştur: Erkek ve kadın bir yatakta cansız olarak yatıyorlar. Vücut- lerinde hiçbir yara veya bere izi oktur,. Polis doktoru, bunların ıirihiılerinln nefeslerile zehirlenip öldükleri ihtimalini İleri sürmüştür. Fakat polis buna kanaat etmediği için tahkikatını derinleştirmeye lüzum görmüştür. BANKA KOMERÇiYALE iTALYANA Sermayesi Liret 700,000,000 İhtiyat akçesi », 550,000,000 Merkezi idare: MİLANO İtalyanın başlıca şehirlerinde UBELER İügiltere, İsviçte, Avusturya, Maca- ristan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Lehistan, Romanya, Bulgari: Mısır, Amerika Cemahiri Müttehidesi, Brezilya, Şili, Uruguay, Arjantin, Pero, Ekvatör ve Kolumbıyada Alilyasyonlar ISTANBUL ŞUBE MERKEZİ Galata Voyvoda caddesi Karaköy Palas ( Telef. 2641 /2/3/4/5 ) Şehir dahilindeki acenteler: İstanbulda: Alalemciyan hanında Telef. 2821. Beyoğlunda: - İstiklâl caddesi Telef. 1046.Kampiyo dairesi Borsada Telet. 1718. İZMİRDE ŞUBE nedir? Avrupa | SON POSTA Ne Yapacak? Saray nın Arabalarına Kilid yordu.. Vurduru AAA Tarihi Müsahabe Serasker Neler Yapıyordu? ) Kadınları M Abdülmecid Refla Sultan ile o ayarda bir iki sultan hakkında da aynı muameleyi yaptırdıktan sonra Bir gün antızın Babıüliye geldi. İlkin sadrazam Âli paşayı yanına çağırarak uzun uzun konuştu. Sonra sultanlardan birinin kaynatasi olan katanı derya Mehtmed Ali paşayı huzuruna getirtti Kırım muharebesinden sonra Istanbulda bir para bolluğu yüz gösterdi ve bir eğlence deliliği peyda eldu. O devri bizzat ya- şamış olan Cevdet Pasa, yapılan masrafları ve eğlenceleri şu satır- larla hikâye ediyor: “Evvelce irad ile masraf uy- gundu, alafranga hane ve sahi!- hane dağdağası yoktu. Saray idaresi de derli toplu bir şekilde idi, Şehzadeler kafeste otururlar- kadınlar bir tarafa çıkmaz- lardı. Hasahır masrafı üç beş dü- züne atın arpa ve samanına verilen paradan — ibaretti. Muharebeden sonra iİşler birdenbire değişti. Sarayda ve vükelâ ile kibar ko- naklarında fayton ve araba kul- lanılmıya başlandı. Yüksek pa- ha konaklar, yalılar alındı. Alafranga — mobilyeler — tedarik olundu. Herkes biribile aşık at- mıya ve İsraf yolunda bir adım daha ilerde bulunmıya - kalkıştı. Maaşlar masrafa vefa etmez oldu. *Saray kadınları başkalarından Üstün olmak için hesapsız mas- raf ettiklerinden boğazlarına ka- dar hborca girdiler. Bu âebeble ııııyııkoç ıxı:lo üç ııillşon lıl““ U, Ü ra yüz elli milyon =ı borcu çıktı. Bu da kâfi gek miyormuş gibi sultanların ve î(ı- dınefendilerin elmasları Beyoğlu sarrafları elinde merhun kaldı. *O zaman Boğaziçi cennetten bir nümune İdi. Hele mehtab gecelerin denizin yüzü, —seyrine doyulmaz bir şekil alıyordu. Malüm a, en güzel mehtabı olan Bebek koyu ile Büyükdere koyu- dur. Halk, gümüş servi seyri için bu koylara akın ederlerdi. Gümüş servi mazmunları şairlere sermaye oldu, güzel şiirler söy i. *“ İstanbulda böyle xzevk ve safa rüzgürları esmeye başlayınca ben de kendimi koruyamadım. Şairlikten — vazgeçmiş — olduğum halde gümlüş servi mazmunu İle şiirler söyleyerek — şairlere ve mehtabcılara karışmaktan gerl kalamadım, Zendostlar - çoğalıp mahbublar azaldı, sanki Lüt kavmi yere battı. Küâğıthane seyri ziyade rağbet buldu. Gerek orada, gerek Beyazıt meydanında arabalara işaretle muaşaka usulü hayli meydan aldı. “ Bu rüzgâr Sultan Abdülme- cidi de çarptı. Âlemin şu değişil liği sırasında o dahi kadınlardan bazılarına gönül kaptırdı. Halkın haram yollardan yaptığı İşlerde o helâl caddesinden karıştı. Fakat kadınlarla fazla meşgul oldukla- rından günden güne zayıf düşmeye başladı, Avrupadan kuvvet ma« cunu getirir oldu. * Ba sarhoşluğun arkası pek acı çıktı. Hazinede ne para, ne de | istikraz için itibar kalmadığından aylıklar verilmez oldu. Herkese hayret ve dehşet geldi. ,, Işte Istanbul engin bir bolluk- tan derin bir yoksulluğa düşünce apışıp kalanların başında Sultan Abdülmecid vardı. Bu âşık ve sarhoş hünkâr, parasızlığın husule getirdiği sersemlikle etrafına göz gezdirince kendinin ve saraylıla- rın nasıl bir çıkmaza girmiş ol- duklarını anladı, bir şeyler yap- mıya kalkıştı. İlk düşündüğü, sa- ray, israfına — nihayet vermekti. Bunun için güvendiği adamlara emir verdi, —saray kadınlarının kimlere ve nerelere borçlu olduk- larını tahkik ettirdi, bir defter yaptırttı. O münasebetle kendi kızlarının, hemşirelerini: rının mehtap safalarında, Kâğıt- hane gezintilerinde gece ve gün- düz dolaşıp dile — düştüklerini öğrendi,Hovarda hayatı geçirmeye alışmış olan saraylıların elebaşısı Münire Sultandı, bu kadın, yelek- alınmış eşya ile tıka muş ve kendini tamamile zevko, eğlenceye vermiş bir mahlüktu. Abdülmecid, kızlarağasını bu ho- varda kadının sarayına yolladı, şu sözleri söyletii: — Akıllarını başlarına topla- sınlar, Artık rıp — taşırdıl; Kendilerini azarlamakla ikti mem. Adi bir halayık gibi hasır üstüne yatırttırırım, kamçı ile döv- dürürüm, Kızlarağası, hünkârın bu kor- kunç emrini tebliğ ile beraber DOYÇE ORİENT BANK Drosdner Bank Şubasi Merkezi : Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - istanbul Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Münire sultan sarayındaki eşyayı birer birer gözden geçirdi, lüzum- suz olan ve veresiye alınan kısmını ayırdı, arabalara yükleterek sa- hiplerine gerl verdi. Onun yalnız Münire sultan sarayında çıkardığı eşyanın bedeli bugünkü paramızla bir milyon lira kıymetinde idi! Abdülmecid, Refia sultan ile © ayarda bir ikl saraylı hakkında da aymı muameleyi yaptırdıktan sonra birgün ansızın — Babiâliye geldi, ilkin sadrazan Âli Paşayı yanına çağırarak uzun uzun ko- nuştü, Gonra sultanlardan — birinin kaynatası —olan — kaptanı derya Mehmet — Ali Paşayı huzuruna getirtti: — Oğlundaki sultanın, dedi, altmış bin kese borcu varmış, bu borç yapılırken sen uyüyor muydun? Kaptanpaşa, haberi olmadığını söylemek ve and İçmek iİsteyince Hünkâr bağırdı : — Senin yeminlerine İnami- maz, Sen hainsin. Bunu evvelden beri biliyordum. Onun için de seni sürgüne yollamıştım. Gerl getirdiğime nadim oluyorm, fakat aklını başına al, seni tepelerim, Ve sonra Âll Paşayâ döndü, çıkıştı : — Bu nasıl- sadrazamlık?. Dünya harap oluyor, senin umu- runda — değil, mübürü — elinden alırım, seni kovuveririm. Bunu bil de gözünü dört aç. Mehmet Ali ve Âll Paşalar, hünkârın bu atıp tutuşundan ürk- müşlerdi, süt dökmüş kedi gibi önlerine bakıyorlardı. Abdülmecid nikâblarında sultan tutan paşaları istedi ve onlara da şu ağır sözleri söyledi: — Karılarınız. gece mehtap- larda geziyorlarmış. Benim böyle sürtük ne kızım, ne kız kardeşim var. Hepisini reddedeceğim. Siz- den de iğreniyorum. Yaptıklarınız namusuma dokunuyor. Babıâliden ayrılırken — saray kadınlarını sıkı bir teftiş altında tutmasını cihan Seraskeri diye anılagelen Rıza Paşaya emretti. Bu, o güne kadar hiç bir Vezire, hiç bir devlet adamına verilmemiş bir salâhiyetti. Rıza Paşa, saray namusunu muhafaza etmek vazi- fesile mükellef tutulmuş oluyordu. Cihan seraskeri, herhangi bir Resminizi Bize Gönderiniz . * Size Tabiatınızı Söyliyelim Resminizi kupo: le — gönderiniz. Kupon diğer sayfamızdadır. 8 Edirne; Bay Mustafa; Elinden İş gelir. Rahatine pek düşkün değildir.İziyet- lere, zorluklara — karşi gelebilir. Gözünü pek kıldan saklayanlardan değildir. Benliğini kar- mağa gelmez. O vakit çatma bana çatarım sana. olabilir. - 10 Ankarı; Bayan Hayriyet Ağır- başlıcır. Üzerine aldı- &ı işleri pürüzsüz ve ilişiksiz bitirmek İster, kendi başına va iste diği gibi iş yapmaz. İşine yaradığı kadar serbest davranır, Zor- luklara karşı yüzü pek değildir. Kendisini ko laylıkla sevdirebilir, - İstanbul Bayen Muazzez. ( Fotografımın derelini letemiyor ) Ağır başlı ve v ır. Çabuk alhınır, kendisile fazla meşgul olur. Elbise ve eşyanı ve güzelliği etrafındaki tenkite lere çok sinirlenir, bu bahi; takdir edilmekten beyenilmekten çol şlanır, Süsü sever, moda cereyanlarını müm- olduğu kadar takib etmek ister. - 11 İstanbul; L. S. ( Fotoğrafının dercini istemiyor ) Göründüğü gibi açık konuşur. Gizli işlerde böyle değildir. Yerine göre kondisini — kullanır. Pek kızdırmağa gelmez. Kırgınlığını çabuk unutmaz. Sırası gelince öç almasını bilir. - S istanbul, Tornacı Bay Hasan; ( Fotografının dercini istemiyor ) Güler yüzlü ve neşelidir. Her şeyi kendisine tasa yapmaz. Dilerse elinden her iş gelir. Yalnız surat asmağa horse lanmağa gelemez. Bu halde çabuk dik başlı ve sert olur. Arkadaşlarının sev- gilerini çabukça kazanabilir. . 4 İstanbul; Bay Mehmed: (Resminin dercini tstemiyor ) Çevik ve uğraşıcıdır. Göründüğü kadar uslu ve sessiz değildir. Meydan bulursa kendisiai gösterir. — Kafasile bitiremediği işleri yumruğile bitirmek ister. Güçlü şeylere karşı gözü pektir. * 7 İzmir; Bay N. K. ( Resminla derclal tetemiyor ) Gidişatını etrafına ı'ıjdıırmnk ister, ayak uyduramazsa — kolaylıkla — dışa gıkar. Bilgilerini yapmaktan hoşlanır, herkesin İoudıılnı eyi gözle bakma- gını İster. Üstüne başına bakar, boğa- zini da unutmaz. Kendisine yarayacak eylere OMUZ vermez. — İşinin ardını urakmaz. - 6 Ankera; Bay V. Z. (Resminin dercini istemiyor) Gözlerinde keskin — bir uyanıklık işaretleri vardır. Etrafını kollar, dinler, herkesten evvel sezmeğe yeltenir. Gü. rültüyü ve patırtıyı sever, yalnızlıktan Kalabahk yerlarde bulun- endisine — uğraşacak bir iş ( Resminli Ardından söyleyeceğini yüze, sonra söyleyeceğini önce söyler. Arkadağşla- fakat kolk , Suyuna gitmek (l« zimdir. Başkalarının - sözlerine kolay- hkla uyabilir. devlet ılayhl:ı çizilecek bir harp plânı için bu — vazifenin verdiği ağırlık kadar — üzüntü duymazdı. Ne yapacağını, ne yapılmak llıımıehceq'ıl birtürlü tayin edemiyordu. İki, üç ve hattâ beş gece düşündü, güven- diği kimselerle müşavereye girişti ve nihayet dâhiyane bir tedbir buldu. Bu, saray arabalarinı zincirlerle biribirine bağlamak ve zincirin iki ucunu kilitlemekti. Cihan seraskeri düşündüğü şeyi yaptı, — saray arabalara binip te mel sına çıkamamaları için o ları zincir altına aldı. Abdülmecid te, yapılan işi beğendi, Riza Pa- şaya “aferin, dedi. Fakat ne Hünkâr, ne de Cihan seraskeri, gece gezintilerine gönül vermiş olan kadınların kira arabaları getirterek yine dikleri yere gidebileceklerini düşünemedi. Kadın yüreğiane zincir vurulur mu hiç ?.. M. T