l i?azıukç:ı!uk Bahsi ıı)I İ l Yumurtanın Ter- kip Ve Horozun Tohumlama Tarzı Mugadli yem ve vitamini bol ye- gilliklerle — Leslenmiş — fenni — geralt altında bakılmakta olan tavuk'arın günlük yumurtaları seri olan tavukların yamurtı aha boldur. Es bu cihet herkesin malümudar. Binacnaleyh baz, bu ciheti bırakarak bugün sadece yumurtaların terkibinden baha:deceğiz. | — Yumurtanın herlet kısmıdir ki bu yumurtanın zarfını teşkil eder. l — Yumurtanın — beyazını - ihata eden İnce yaprağın biribiri Üstüne gelmesinden müteşekkil yumurtanın içnleki ince kabuk. W — Süzücü, berrak ve seyyal iminden müteşekkil mayi. IV Yumurtanın sarım. Bu sarı yu- varlak yumurtağın bi il allak olup vitellin g bir zar ile çevrilmiş gça vasıta- sile beyazdan ayrılmış bir toparlaktır. V — Şalazlar Bu, yumurtonu her iki kutbunda bu'lunan helezoni bükül. müş albüminli bir kısımdır. ve bunun vazifesi sarıyı beyazın içinde muallâk tutmaktır. bi hanasa a'b VI — Beyazımtrak — bir. kalınlık gibi görünen inteşi kurstur ki buna “diğgsue germinatif, — derler. Kendi merkezinde İntaşı hüveysali ihtiva eder ki yumurtanın yaşayan yerl yalmız orasıdır. i ğ büyük kısmı karbonat dö sodan mü- rekkep olup takriben *498 dir. Kim« yevi tahlil bize göstermiştir ki kalan 449 karbonat dö manyazi, fosfat dö şo, oksit dö fer ve kükürtten mül kil olup bütün bu maddeler aralarında hayvani bir madde ile birbirlerine bağlanmıştır; haric! kabuğun ağırlığı tavuğun cins'ne ve yenl tarzının şek- lne göre değiştiği görülür. Umumi sikletin (410-9613) kabul etmek (â- zmdır. Yumurtanın umumi sikleti ise sarı ve beyazın hacmına göre Sıram — gelmişken şunu di « edelim ki kuluçkaya konulacak yu- murtaların kabukları kemali cikkat'e müayene — edilmelidir. Çünkü kabuk'u yumurtalar kuluçka yatan tavuk tarafından ko'ayes kırılabildiği gibi sun'i kuluçkaya İiktiza eden bir çok el işleri sırasında da - çatlar, böyle, —bir yumurtanın içindeki maylat kolayca tebahhör edeceğ'nden sağlam piliç hasıl olmaz. — Diğer taraftan çok kalın kabuklu yumurta ise civciy için çok müşkül kırılrcak bir manidir. Bundan dolayı ku'uçka- nın son gününde ele boğulmuş bir piliç geçtiği görülür. — Yumurt. beyazı ispermeçit maddesinden rekkep bir maddel şahmiye olan albüminden yapılmıştır ki içi kükürt- lâ mürekkebatı havl olup yüzde 86 su ve muhtelif kesafette (3) tabaka olarak sırulanmıştır. İnce Yumurtanın sarım — takriben yüzde 50 suyu ihtiva edip diğer bir kısım olein, margarin ve estearinden ibarettir ve bu yözden içindeki mac. del şahmiyenin derecesi yüksekt'r. Bundan başka albümin, vitellin, fib. rin, fosfatlı emlah, demir, soda iyot ve sireyi muhtevidir. Yumurtanın — sarısına az çok renk — veren — tavuğun ve — gıda geraltinin cinsidir. Legorn tayukları- nn ekaerisi açık sarıli yumurta verir. Tavukların yemleri — rejimine biraz demir ilâve ederek İçecekleri suya fosfat dö fer koyarak bu gibi tavuk- ların yumurtı sarılarını koyulz ştrmak ve kırmızılaştırmak mümkün - olur. Yumurtanın iki tarafındaki heleroni bükmeler sarıyı beyazın içinde mual- lak tutmaktadır ki ezinde kitleyi ihtiva ederki bunun tepesinde sikatrikâl, ikl üç — milimetre'ik ve mercimek şeklinde küçük bir cisim deha vördir. ki buna tavuğun intapı büveyesli denir. Hüceyrei meneviyel uzviyeleri birleşir. Erenköy: Bereket Tavuk Çiftliği Hasan ve “Tavukçuluğu ait oar DÜ sorünüz ütchasıış size sir Torik, Torik, Torik!.. Balıkçılar Harpten Korkuyorlar: Balığın Bol Olduğu Seneden Sonra Harp Patlarmış!.. - Torik Deyîp Te Geçmeyin: Bu Defya Kuzularının Sayfiyeleri Ve Kışlakları Bile Var!.. y Derya kuzuları Balıkhane iskeleainde buzlu küfelare Taka, içi canlı canlı toriklerle iskeleye yanaşınca etraftan bir gürültüdür koptu: — Ha Dedenündür bu gelenl. Dedenüin takasıl., Kalın yün ceketli, bol paçalı balıkçılar bir anda takaya atla- dılar ve birkaç el yordamile ba- lıkları muayene ettiler. İskeleden posbıyıklı biri haykırdı: — (13) e, haydi onüçel, “ Dede ,, dedikleri bağırıyordu: — Ha ne yapayürsünüz uşak- lar, ha (13)e virülür mü bu aslan yavruları?. Pos bıyıklı tekrar bağırdı: — Önüç, onüülüç!. Var mı?. Kısa boylu, tombul bir balıkçı ellerini silkeliyerek homurdandı: — Yaz bana Sadık rois!.. Işte balıkhane — bugünlerde böyle gürültü, patırtı içinde.. O ihtiyar vıcık vicik çamuür dolü iskeleyo | hergün binlerce çift balık çıka« | riliyor, yüzlercesi buzlarla örtü- lüp — sandıklarla Bulgaristana, Almanya ve yaya sevkediliyor. Bu alış verişte Rum vatandaşlar okadar çok ki, bu küçük iskelenin Pire - iskele- lerinden farkı kalmadı. Midesine düşkün olanlar gelsinler de balığı böyle takadan — alsınlar. Hani kuyruğundan şöyle bir tutunca, bütün heybeti ve azametile, o kaskatı et dimdik duruyor, Iskeleye yanaşmış olan takaya atlayınca, balıkçılardan biri an- latmaya başladı: — Şu derya kuzularını görü- yor musun beyim. Tam 6,5 kilo gelir, Geçen yıl 4,5 kilo idi. AL- lah azından esirgesin, bu sene Boğaz kum gibi torik kaynayor. Handeyse — karaya — vuracaklar. Ağı kurdun mu, sankileyim içi altın doluyor, öyle ağırlaşıyor. — Torikleri nasıl tutuyorsunuz? Balıkçı, toriğin kuyruğundan tutup kaldırdı: — Onu hiç sorma, terden deniz bile kabarıyor, okadar yoruluyoruz, bizim seyyar dalyan- lar vardır. Kavaklarla Kilyos ara- sına, Rumeli ve civarına kadar dön baba dönelim diye dolaşır. Eskiden Alaman diye ağlar vardı, onlarla av yapardık. Şimdi Kırgız isimli seyyar dalyanları- mızla İş yapıyoruz. Ağları kurup ta çıkardık mı 15 bin çift torik, elimizdedir. Fırça - sakallı, - karışık — saçlı balıkcı basındaki kaskeilil geri- Yunanistana, | İtal- | K SAa K ye doğru iterek ellerini kalçala- rına dayadı: — bunlar var ya bunlar, sen bunların hazreti İsmaile inen ko- yun gibi, hazırlop olduğuna İnan- ma., Bunların çifti evvelâ yarım kilo ağırlığında iken Volnoz ismini alırlar. Sonra 1 kiloya çıkarlar, palamut deriz bunlara.. 3 kilo olunca küçük — torik, — zından v yerleştirilirken girmez, kulağınıza bir gramofon sesi gelir: Saçına sen gül mü taktın, Saçıı sen gül mü taktın. Bana öyle e e 6 neden baktın..... Evet, şaşmayınız, grafon sesi.. Bıçaklar mütemadiyen işliyor. Başı beyaz tülbentlerle örtülü kadınlar ellerindeki uzun keskin bıçakları, mütemadiyen Torikler üzerine İindirip kaldırıyorlar, zavallı Siz gelin de, derya kuzularıni Balıkhanede görünl.. Fasaplar artık et aatışsızlığından yaza düştüler delen,,. 6 kiloda torik, 8 kiloda da sivri torik oluyor. Amma bana sorarsan kim inmiş denize, kim koymuş bunların adını.. 9 da balık, bu da balık 1.. Fırça sakallı balıkçı gürültülü bir kahkaha atarak devam etti: — Bizim marinara balıkların kasrıdır, Hele torikler düğünlerini, derneklerini — orada — yaparlar. Orada — kuyulara — yumurtlarlar, yaz gelip te aıcaklar bastırınca, Marmarada duramazlar, Karade- nize sayfiyeye çıkarlar. Sonhbahara — doğru — sayfi- ye mevsimleri biter, dönmiye baş- larlar. İşte o zaman da, — zavallı- cıklar doğru bizim ağlara teşrif ederler. Kaçanlar Marmaraya dö- ner, kışı orada geçirirler ve yine yumurtlarlar. Bazan deli dolu olan- lar yollarını şaşırırlar. Kimisi Ça- nakkaleden dişarı çıkar, kimi de Izmit, Gemlik körfezlerine — sığı- nırlar.,, x» Iskele mahşer gibi kalabalık.. ortada sürü sürü sandıklar, küfe- ler duruyor. Torikler bunların içinde gözlerini göğe dikmiş, diş- lerini kenetlemiş, buzların arasın- da titriyormuş gibi — duruyorlar. Aşağı İnipte sağdaki kapıdan çı- karsanız karşınıza bir sürü tahta fıçılarla kapanmış bir kapı görür- süzüz. Bu kapıdan içeriye girer balıklar loplop etlerile bir 1aç saniye içinde beş altı parçaya bölünüyorlar. Başları büyük san- dık içine atılıyor, öteki parçalar, iç tarafta küçük tahta fıçılara diziliyor. Bir kat tuz bir kat torik, bir kat tuz, bir kat torik!.. Karanlık ve loş bir yer.. Etraf hep balık kokuyor. Yerler ıslak ve çamurlu.. Kadınların başında durdukları masanın altı kan pıh- tılarile dolu.. Gramofon durmadan ötüyor, kadınlar, gözleri dönmüş dişi cellâtlar gibi, mütemadiyen kan döküp, bıçak sablıyorlar.. Içlerinden biri tahta tezgâhın ucundaki genç kıza seslendi: — Bacım, akşama Hacıgillere gidelim. Sıdıkayı kasabın Osmana everiyorlarmış!.. * Bizimle beraber gezen hoca zade Yakup ef. içini çekiyordu. — Hey gidi hey, bir zamanlar bu deryâ kuzularının 20 çiftini 5S0 - 600 liraya sattığımız oldu. Elhamdülillâh bu sene bolluk yüklü.. Böyle bir bolluk bir Balkan harbinden, bir de umumi horpten evvel olmuştu. Tuhaf değil mi?.. Balıkçılar arasında tuhaf bir tefe'ül de almış yürümüş. Güya balığın bollaştığı seneden sonra harp patlarınış. Buna büyük barp ve Kari Mektupları Belediyeden Bir Rica Mahallemizde belediyenin teb- hirhanesi vardır. Bu tebhirhanenin istim borusunun kısa yapılmasın: dan dolayı bizler evlerimizin cam- larım açmak imkânını bulamiyo» ruz. Çünkü pencereler açılınca sitim dümanı İçeri doluyor. Havasızlıktan bunalıyoruz. Be- lediyemiz lütfen şu istim borusunu biraz uzatsa bizi büyük bir azap- tan kurtarmış olacaktır. Kedikpaşa Mimarhayrettin mahallesinden Avni Yüz Kızartıcı Bir Hal Beyazıt havuzunun etrafı ve Bayazıtta travmay yolundaki gev niş yaya kaldırımı bilhassa ake şamları çok çirkin bir hal ak maktadır. Yangın yerlerinde dü- şüp kalkan uygunsuz kadınlar burada kendi ayarları erkek- lerle — mübalâtsız. ve — çirkin şakalar yapmakta, bağıra bağı« ra ve müstehcen — kelimeler sarfederek pazarlık etmekte, ge- lip geçenlerin, bilhassa kadın yolcuların bu halden yüzleri kızar« maktadır. Bu işle alâkadar olan ahlâk zabıtasının bilhassa bu so- kak kadiları ile mücadele etmesini dilerim efendim. Sultanahmet, Akbıyıkta: Orhân Samsun tütünleri hakkında Nurettin imsasile mektup gönderen zata: Sarih adresiniz olmadıkça gön- derdiğiniz mektubun neşrine İm- kân yoktur efendim. * Bayındırdan Mustafa Beye: Dostun Türkçe karşılığı arka- daş, bildik, biliş, cing, cura, çel- tek, emre, eşlik, imrak, — illik kelimeleridir. Bunlardan biri soy adı olarak alınabilir efendim, * İnkılâp İisesinden Mahmut Münle efandiye: Örtamektep tastiknamesi al- mak ve Maarif Vekâletine müra- caat etmek şartile lise bakalorya- sına girmek mümkündür. Bu hususta bulunduğunuz — mektep müdürlüğünden daha iyi malümat alabilirsiniz. Bu mümkün olmazsa Matrif müdürlüğünde orta tedri- sat müfettişliğine müracaatla ma- lâmat alınız efendim. Balkan harbindeki bolluğu misal gösteriyorlar ve hepsi de, şimdi bir harpten korkuyorlar.. Ne diyelim, Allah vukuundan saklasın! Balıkçılardan biri dert nıyordu : — Ah beyim ah, bu Allah vergilerinin kıymetini bilmiyoruz. Bu mübareklerden neler, ne ser- vetler elimize geçer. Lükerdasın: dan tutun da, gübresine, tuzla- masına, konservesine kadar hep para eder. Gel gelelim ki, bir konserve fabrikamız — olsa, ah olsa.. Balıkhanenin dar iskelesi ve mezar taşlarına benzeyen beton — tezgâhları — bugünlerde tıkmatıkışık dolu.. Binbir ses, bin bir gürültü, çamur, su, toz, buz. hele torik hep burada.. Ara mra takalarda, — küfelerin — başında müthiş bir kavga başlıyor, etraf tan koşuyorlar: — Yapma be Ahmet ağal. Yakışır mı sana bel. Bağışla bu seferel. — * yas