bir Sigara Nasıl Yavpılır ? Som>, (Hususti) — Tütön 'ye- tiştirmek pek müşküldür. Parmak- | PHrimizin arasında zevkle - tüttür- düğümüz bir sigarazın istihsali için bütün bir kö-lü ailesi - geceli gündülü tam G ay ço'ır. Tütün ekiminden az bir zaman sonra çapa faaliyeti başlar. Köy- lünün eli capa tutabilecak çağa gelmiş en küçük çocuğundan baş- hyarak en ihtiyarına kadar bütün aile efradı her fidenin kükünde ve yakıcı bir güneş altırda top- rağı çapalar. Çapalama işinden sonra tütün kırımı için ıskaralar ve sergi yer- leri hazırlanır, bunu mütcakip te tütün kırımı başlar, yive ailenin bütün efradı seferber balindedir. Tütün kırımı gece başlar vo güneş iki mızrak boyu yükselin- ceye kadar devam eder. Kırıla- mayan kısım ertesi geceye bıra- kılarak toplanan tütünün diz'lmesi işine başlanır. Tütünün tarlaya ekildiği dakikadan ilibaren baş- layan bu faaliyet tütün dizilip, ayrılıp, kurutulduktan demet, ist f ve denk yapılarak pazara çıkarıl- dıktan sonra da bitmiş değildir. Köylü yeni sene mahsulü almak için yine tarlasında çalışmaya başlamıştır. Diğer — taraftan da artık tütünün içilebilecek bir ha'le ifrağı için faaliyet başlamıştır. Depolarda işçiler tütünleri muh- telif nevilere ayırmakta, bunlar sigara ve tütün - fabrikalarında muamele görmekte, tavlanmakta, kıyılmakta, sigara haline konul- makta — velhasıl — dudaklarımıza gelinceye kadar bir tütün yap- rağı en az 20 kişinin 40 elinden geçmektedir. Yozgat Yolları Yapıldı Yozgat, (Hususi) — Bu sene burada yol işlerine fazla ehem- miyet verilmiş, Yozgat - Akdağ madeni yolu adeta yeni baştan İnşa edilmiş, güzergâhı değişti- rilmiş, Boğazlıyan - Fakıli yolu da tamir edilmiştir. Yozgat - Sungurlu yolundaki * Boğazköy | tamirat ikmal edilmiş, yolu da muntazam bir hale ge- tirilmiştir. Yozgat - Yerköy yo- lunda Sarıkaya yokuşu etrafına kar siperleri yapılmıştır. Akdağ madeninde 20 kilometre uzun- luğunda Maden - Hasbek ” 12 kilometro uzunluğunda Hasbek - Terzili; 10 kilometre üzünlüğunda Müşali kalesi yollark âle * biri 3, diğerli 8 — kilometrelik iki ; yol daba yeniden ynpılmııtâr Bu- lardan başka köy yolları, da muntazam bir halde tamir “&dil: mit, genişletilmiş, otomlabit ve araba işleyebilecek ; bir ; hıİı ger tirilmiştir. Siverekte: Tütün İstihsal Üsulü Islah Edildi — - Siverek (Hususi) — Şimdiya kadar Siverekte köylüler tütün mahsulünün ilk yapraklarını top- ladıktan sonra kalan . fideleri su- layarak aynı fideden ikinci bir mahsul almakta, fakat pek fena olan bu mahsul inhisar anbarla- rında çürüyüp kolmakta İdi. Inhi- sarlar idaresi bu bir fideden iki mahsul alma usulünü menetmiştir. Badema Siverekten gayet iyi tü- tün mahsulü alınacaktır. Tireboluda Kimsesiz Çocuk- lara Yardım Tirebolu (Hususi) — Hilâliah- mer cemiyeti tarafından 21 baba- sız ve fakir çocuğa elbise, ayak- kabı ve kasket tevzi edilmiştir. Berber salonu sahiplerinden | menfaatler Pehlivan Köyünün Tarihi Burası Pavlos Adlı Bir Bizanslı- Tarafından Tesis Edilmiş, Şımdıye Kddar Bu İsim'e Anılmiştır Uzunköprü, (Hususi) — Erge- | ne suyunun — biraktığı myeil.erle kıymetlenen — arazisi, hayvanat otakıyesi ve ormanile - şakinle- rine refah vadeden Pâvlos (Pavli) hali hazır ismile Pehlivan köy çiftci bir aıntakadır. Bu mü *bîk toprak önünden geçen ş'mend fe- rin mevcudiyetile bir kat daha kıymetlenmiştir. Küçük mikyasta kir ticaret merkezi de sayilmak- tadır. Babaeskiye - Kırklareline ulaşan şimendifer hattı buradan geçer. Havası ve suyu mütedildir. Alpullu şeker fabrikasına yakın- liğı pancar zeriyatından maddi temin — etmektedir. Abalisin'n - çifçlikte ve ticaret aleminde mqkür faaliyet ve isti- datları, asri ihtiyaçları ikmale masruf gayretleri takdirle anık maya şayestedir. P: (Pavli) hıristiyanlığın naşirlerinden olan " Pavlosun ,, eseridr. İznikte neşir ve ilân olu- nan ekanimi selâsenin vastai ne- şirleri müçtehit tanımyordu. (Pav- lcs) ve kardeşi (Dimandi) Bizans | âlimlerindendir. Hıristi; anlığın neş- rine vazife alan bu iki kardeş Bizans — İmperatoru — tarafından Tekfurluk rütpelerile talt'f gör- mü lerdi. Fu sebeple ikisi de Trakyaya gelerek Bizanstan al- dıkları bol para ve amele kuv- vetlerile birer kale yaptırtmış- lardı. Bu kaleler — karşılıklı inşa ettirilmişti. Hattı fasıl aralarından geçen “Ergene,, suyunu - kabul etmişlerdi. 5>uıo.) kalesi şimdiki köyün bulumduğu mühallin “şarkı şimalisindeki bayırdâ ve (Diman- di) kalesi şimdiki muhacir Kadı- köy ile Akarca köyleri arasında tabil yüksek bir tepede inşa kı- hınmışlardı. (Pavlos) kalesinin ni- şanesi bile kalmamıştı. (Dimam- di) kalesi ise şimdiki ankazı ta- Yeni Seçilen Belediye Reisleri Yapılan intihaplar neticesinde Emet Belediye Reisliğine avukat Hamdi Karakadı, Sapanca Bele- diye — Reisliğine Bakkal Hasan, Daimi Encümen - azalık- larına İsmail Şemsettin, İsmail Hakkı, - Abdi; / ,Süreyya, saatçı İsmail, Anııyı Belediye . ( Reis: liğine, Samsun Belediya .Muhasibi Celil, #Denizli, Belediyo Reisliğine M Nizili, ; Gerede: Belediye Reis- Tiğrine Jhıgn,. Diyarıbekir -belediye reisliğine Müftü oğlu Şeref,Antalya Belediye Reisliğine. sabık Aptalya İktisat Müdürü Lütfi, , Gelibolu Belediye Relsliğine -Samii * zade Ali, » Yozgat -Belediye iğine Abdurrahmân, Adapazarı Bele- diye — Relsliğine Ahmet - Falk, Bolu Belediye Reisliğine Reşat, Encümeni — Daimi - - azalıklarına Boyacı zade Mehmet, dava vekili Ali - Rıza, Kırkağaç - Belediye Relsliğine Celâl, Malatya Bele- diye Reisliğine tüccardan Fettah zade Mehmet Tevfik, Encümeni Daimt azalıklarına da Dikiş Yurdu Müdiresi Mevhibe Hanımla Sait, Kemal, Emin, Çorum Belediye Reixliğine Pertev, Güdül Belediye Reisliğine Arif. Daimi Encümen azalıklarına tüfekçi Mehmet ve Hüıcyın Beyler ıoçlll:nl:lır. yeni l .Mchmol B:y de her hafta 15 yetim çocuğu bedava traş etmek üzere Himayeletfal cemiyetine bir taahhütname vermiştir. oğlu | rumarına y makarrı olmuştur. dımza geçliğinden “Pavlos,, ka- lesinde î(ırıl “Pavlaki Hırant ,, ve Dimandi kalesinde de müt- tefiki Kıral Jüsten isimlerinde iki Bizanslı bulunuyordu. İsimlerdeki müşabehet ve iltibas dikkate şa- yan tesadüflerdendir. Bu iki kale de birinci Muradın Çorluya vuku bulan harekâtında açılm ştır. (Dimandi) namı ciğeri (Jüsten) kalesi aleyhine yürü en kuüvvetlere — kumanda — edenler Hayrettin paşa - Evrem Bey ve Ahiler — Türkleri — ümerasından Kılıç Arslan Bey, Reyhan Bey, Karabey Han, Yahşi beydir. En çetin harbe giren Karabey Han- dır. Knrılıey Han dar ve ancak bir araba geçecek kadar bir yerde sıkılmıştı. Yağmur gibi yağdırılan oklardan iki tanesi » kollarına isabet ettiği balde bilâ fütur harp eden Karabey Han bir nefer gibi döğüşüyor ve çarpışıyordu. Yımz bir şebhsiyet Cumhurıyet Bayramı olan Yahşi" beyim * ufuklarda'çit- layan — sadâlatı, Karâbey Hana sadığı sitemleti gökrrmiş arslan naraler.ni andırıyordu. — Son bir gayretle hütüm emri Alan Kara- bey Han asketleri yanor dağlar g-bi kopuşu ör, Şehit' arkadaş'a- ruaadeta köprü 'yaparak mania- lari atlyozdu. - Nihayet “arslarıca saldıra — saldıra şarktaki' - Kılıç Arslan Bey - kuvvetlerile irtibat peydasına muvaffak oldular fakat (Jüstevin) müttef ki imdada ge- miş olcuğundan bu defa bu taze düşman kuvvet'erile boğazlaşmıya başlamışlardı. Korışan iki- tarafın manzarası mahşeri bir nümune id. Kardeşlerir müşkül vaziyetini gören Kılıç Arslan, -Reyhan ve | Yahşi beyler yalın kılıç takviyeye ' gelmişlerdi. (Favlâkt Horant) son aldığı takviye ile kızışan kavgada iki saat dayanabildi. Kendi de, kıral- hğı da, aşkeri de Ergenenin ka'- rında tarihlerini kapadılar. Man- zaranın fecaalini gören (Kıral Jüsten) daha ziyade — mahsur kalamadı. Huruç hareketi yaptı ve fakat, Hayrettin paşa *Evrem bey kuvvetleri yetişti, karışan iki taraf çetin ve kanlı bir - boğaz- laşmadan takriben bir saat süren döğüşten sonra Jüsten de ikbal ve tarıhini Ergene suyunun karın- da kepatt. Eu harplır şimdi Pehlivan köyüne gitmek için olan köprünün şark ve garbinde vu- kubulmuştur. Yakın zamana ka- dar ismi deği: irılmıycn “Parlnı,, (Pavli) ba;ı. bir “Üktr”$imdr 'Peîs'lvım küvh ıgmns anılan bu yer Trakyanın kıymetli bir köşeti; — şmendifer — hattını Kırklareline ulaşlıran mevkü iti- barile — nazarıdikkate — alınacak ehemmiyetli bir noktası; vatanın sevimli bir bucağıdır. 0 Nürettin'Fikri Aksekide Orman Köyü Ormın lu)un D| bıı manzarası Akulllı (Husust) — Oarman köyü Aksekinin en büyük köyle- rinden biridir. Umuml! harpten evvel 800 evi, 10 camii, 10 misa- firhanesi, 40tan fazla dükkânı bulunan bu büyük köy harp ez- nasında çıkan bir yangında tama- men- denebilecek bir halde yan- mıştı. Şimdi bu köy yeniden ya- pilmiş 550 evden müteşekkildir. Köyde yeni yapılmış beş dersha- neli bir mektep vardır ve bu mektepte 300 küsur yavru oku- maktadır. Muallim Ahmet Mithat, İbrahim ve Rıza Beyler köy ço- cuklarının bir. Şşehir çocuğunun aldığı tahaili almasına fevkalâda gayret etmektedirler. Yanan 10 büyük camiden en büyüğü olan Çarşıcamii Nalbur Mustafa Efendi isminde bir zat tarafından yeni- den inşa ettirilmiştir. Nahiye mer- kezi olan İbradi ile köy arasın- daki yollar, ıııınlaıım ve ııv) blr | şekilde köylü tarafından — İnşa / ettirilmiştir.Bu ui?jlu[omılnd]r Yolün inşaâsında” köy” oırıfındın Mustafa "Böylü “büyük' )ırdımlıh görülmüştür. Köyün ortasında :ıyıl güzel ve otrafı ağaçlı bir cirit meydanı da yapılmıştır. Bu meydana Cüm- huriyetin onuncu yılı hatırası olarak gayet büyük ve yüksek bir direk te dikilmiş, meydana Cümhüriyet meydamı ismi verilmiştir. Yozgatta Oküyanlar Yozgat (Hususi) — Yozgatta okuma ve Ööğrenme havesi her sene biraz daha artmaktadır. Ge- çen sene Yozgat ilkmekteplerinde 7173 çocuk okurken bu sene 8000 küsur çocuk okumaktadır. Lise- nin de bu sene son sınılı açılmış, mevcut talebe miktarı 700 ade- dini geçmiştir. “İkinci teşrin 7 | Tenkit | Y 1 İki Hikâye Kitabı WNurullah Ata Fransızca gazeteler, bir za- | mandanberi , edebiyat â eminden hemen hemen kaybolan hıka;ı_ııın yeniden'-dirilmek istidadını gös- terdiğini' hâber ' veriyorlar. Yenl Birkaç kitap Çıktı, hatta bir büyük naşir, ıııeıhu bir muharrir;n ııla- resinde, yenirbir koleksiyona baş- ladı.. Bukalım “#ona ne olacak! Hikâye edebiyat — âleminden kaybolmuştu, dedik; halbuki hiç bir zaman, bu son senelerde ol- duğu kadar, bikâye yazılmamıştı. Düşünün, dünyada çıkan gazete- lerin hemen hemen yarısı her gün bir hikâye basar. Fakat işte o kadar. Her gün basılan o hikâyeler ertesi gün unutulur, çoğu tekrar kitap hâlinde çıkarılacak kadar değerli bulunmaz. Senelerdenberi bizim gazetelerimiz için yazılan veya başka bir dilden çevrilen hikâyelerin kaç tanesi sonradan toplanılmıştır. Ancak geçenlerde Halit Ziya Bey, mecmualarda | neşrettiği hikâyelerin birkaçını « Hepsinden acı» ismi ile topladı. Hikâyenin böyle düşmesi ne- den geliyor? Roman ilerledi; biraz küçüldü, adetâ uzunca bir hikâ- ye oldu ve edebi tarzların çoğu gibi onu da ortadan kaçırdı. Buna gazeteler için günü gününe ya« zılan hikâyelerin acele ile, hattâ baştan savma denecek bir suret- te çırpıştırılıverildiğini katarsanız muharrirlerin o tarza niçin Üzen- mediklerini anlarsınız. Bugün niçin diriliyor? Bence bunun sebebini son senelerin şüre susamasında aramak doğru olur. Roman bile " eskisi gibi & « realite » yi tavsirden — vyazgeçip hayale, fevkalâde vakalara daha çok yer arıyordu. Halbuki gerek “symboligue,,, gerek şai- rane hayal mahsulleri için kısalık daha uygundur. Remz uzadıkça anlaşılmaz olur, fevkalâde vak'a- lar uzadıkça bizi kandirmak has- sasını kaybeder. Hikâye bizde de — yeniden rağbet görebilecek mi, bilmiyo- rum. Fakat bir takım fikirlerin adetk h< <dan teneffüs edildiği söylenir. Çoktanberi hikâye kitabı basılıiıdığı — halde — geçen içinde biri küçük, biri daha büyüi «hikâye kitabı-birden çıktı. Küçü- 6, İbrâlümiHloyi Beyin “Yı sı, muhtelif milletler edebiyatm- dan alınmış hikâyelerden ibarettir. Büyüğüüde, /Haydar Rifat Beyin YHikdyeler,, inde ise yalmız. Btan- sızcadan tercüme edilmiş bazıları kağa, bazıları, daha uzunca hikâye- ler - var. Tbrahim “Hoyi Bey de, Haydar Rifat Böy de Kkitaplarındaki par- çaları birer nümune diye seçtik- ' lerini söylüyorlar. Fakat Ibrahim Höyi Bey beştultı milletin ede- biyatından sahcak birer parça almmış, : yaktüz. Macâar edebiyatından iki-kikâye tercüme etmiş. Suder- mâtin : başlıs başına Alman ede- biyatını mHasıl temsil eder? Edgar Poe'nun ; bir hikâyesini okumak bize Amerikan hikâyeciliği hak- kında bir fikir verir mi? Haydar Rifat Bey yalnız bir milletin edebiyatından parçalar almakla şüphesiz daha iyi etmiş; fakat o da seçtiği hikâyelerin muhar- rirlerini — âancak — mukaddimede toptan sayiyor, her birini ayrı ayrı göstermiyor. Bu >hikâyeleri şu veya bu milletin edebiyatı hakkında fikir edinmek —-üzere değil, ancak hikâye * diye okursak zevk ala- biliriz; yoksa kendimizi aldatmış oluruz.