H «ve- Zamı .İıo_îâ Kar Sağ li hoır- er | ete geldiği zaman, yer yerinden nynu;,(ınîu. Fakat Sultan Süley- ımı akı inzibatı altında adeta makine gibi idaro edilen bu 'ordu, büyük bir intizam ve subu- letle idare olunuyordu. Orduda — büluhan Sadıratam Olbrahim Paşa ile hükümet erkâ- Smından birkaç zat müstesna oldus oğu halde, hiç kimse nereye gidik diğini bilmiyordu. Ordunun son hedefini — saklamak, o — tarihto Dehemmiyetle Tiayet edilen bir Gidetti. Fakat tecrübeli Yeniçeri- r, her halde bol bol ganimet toplanacak harplere gireceklerini, ” yeni ve zengin kaleler ve memle- | ketler zaptedeceklerini hissetmiş- erdi. » Padişah ile Sadrazamın Avru« anin merkezine doğru yaptıkdarı Dü seferde ordunun şerefini bir ı cat daha yükseltmek için İnzibat ve intizama büyük bir ebemmiyet — veriyorlar ; en küçük yolsuzluklara k Nlı müsamaha göstermiyorlardı. Edirne civarında, Meriç nehri Hözerinde, (Kemal) karyesi - civa- Opandan geçerlerken yolun kena- mdaki tarlada buluman ekinleri Catına çiğnetliği için bir sipâaki neferinin derhal kafası kesildi. 'Ceşı:n çayırı, denilen - yerde dö “köylülerden bayyan almak-istiyan “iki kişi idam edildi.. Ordu, Söfya “önüne xaııl olduğu, zaman, — şid- dılla ur yağıyordu. Oydunun aeslatırdan enel çÇüdır. kuru- lmk ]trîf:ıi hazırlamıya Tımemur Holan Sofya kad Si bu vezifesini “lüyıkile Ha ede crık Padişakın S çadırını sel bi 1 DİŞ .. ö ıdamı fen de ayni ceza ile can ver l!iş'i Yollarda orduya resmigeçitler yaptırılıyor; Rümeli beynin mal- ( yetindeki sipahi ve silâhtarlar, lay —gösteriyordu... Fakat bu - silâhtarlardan ikisi, ( Boğaz ) kö- yünde atlarım henüz biçilmemiş — bir tarlaya koyverdikleri — için kılıç — darbesile — yerlere / gerilmişler.. — Kesilen — başlarile canl içinde çırpına çırpına ı vermişlerdi. — Artık hudüda yaklaşıldığı için Fabtüzapta daha ziyade ehemmi- yet veriliyor; eski Türk türesine tamamen riayet olunmak * için o civarlarda bulunan sakin ve muti balka bhoş muamele — edilmesi lâzı tine giren dört ( Eflâk ) hı, asına taman bir köylüyü ö ları sadrazam Ibrahim paşa bizzat amuhakeme etmiş, o zamana kudar orduda henüz meçbul bulunan pek şiddetli bir hüküm vermişti. ş Ordu, (Koz ören) kırında istlira- - İçin tevakkuf ettiği zaman bu dört Eflaklı, askerin karşısına çıkarıl- mış, yapdıkları Cinayet yüzlerine Çarpılmış... ve sonra yore yati- ; g, dirl diri kaburga- kemil- sri birer birer kırılmış,. karmları İmış.. barsakları ve - eiğerleri rili ıç.bhdg#lbuıtlu- n geliyordu... Bu sırada, ordu" Hai aüi l e ÇA U AO Ka ı___—____—__—.——.____._————————ı————————__—_—__.____._—________ üşler ve ele geçmişlerdi. Bun- © Yürk. (Sördeng aPamlr A ! Roman hkârlik eden.. reayaya n halnlerin bhali bu- dur, hayyy., Diye, ordugâhım çadırları ara- sında gerdirilmişti. * Fransayr — kurtarmak — için adım adım ilerliyen bu muazzam ordu, atcak üç ayda (Belgrad) n önüne vasıl olabilmişti. Vakit, ramaran- bayramına tesadüf — et- mişti. Padişah burada askere bayram şenlikleri yaptırıp ordü erkânmin tebriklerini kabül eder- ken, Sadrazam İbrabim- Paşa da bir. fırka askerle Macaristana doğru ilerlemişti. Avusturya, Macaristan.. Bu iki kıt'a, başında * ( Şariken ) bu- lunan (Habisbürg) imperatorluğu- nuün en zengin ve kıymettar dlkelerini teşkil —etmekte — idi, Avsturyada, — Şarlkenin biraderi (Ferdinant) kırallık ediyor; Maca- ristanda da İmperatorun eniştesi Kiral (Lui) hüküm sürüyordu. Ibrahim — Paşa maiyelindeki Güzlde kuvvetle derhal hududu atlamış; ( Petarvardiyen-) - kale- Binin önüne dayanmıştı. Kale mus bafızları derbal kale kapılarını kapamışlar; şiddetli bir müdafaa- ya hazırlanmışlardı. » lbrıilm ışı. Nıı— 'laîdf kü n lukri-ıer kurdurmaya haşl..ı. niğti..e Kale, ancak on iki” gün - dayâne müştı. Borçlar altında . kazılan “iki mütkiğ lâğim “patlalılmış, geniş Bir godik” açılmıştı. Yalın kılıç ) leri, burâdan kalönin içina dalmışlardı. Eli silâh tutanlar ki n geçirilmiş, kale- nin burcu Üstüne, 'al Zemin üzerine yeşil çizgili bir eancak dikilmişti. Bu zafer biç şüphesiz ki padişahı tMemaun edecekti. Fakat bu 'mem- nüniyeti efendisine daha manalı bir şekilde hissettirmek İsteyen” Ibrahim paşa, maiyetindeki beş yüz suvarinin mızraklarına beşyüz baş geçirtmiş.. Padişahı böylece iğtikbal etmişti... Padişah, bu çetin kölenin fethi müjdesini getiren (Baba Cafer) e fı) bin altın müjde vermişli. Ordu ilerleyor.. Türkün heybet ve Bövletinden - titreyen - kaleler; birer — birer. teslim — oluyordu. ÇEcditi) yolu tutulmuştu. Fakat da a hâlâ, ordunun - son hödefi #örei Olduğunu hiç kimse bilmi- yerdu. * ( Hicretin 932 inci senesi Zil- kade ayının birinci ve Mi'âdın 1526 senesi Nisanının 9 uncu Per» şembe günü) İllok kalesinin karşı- sında, büyük bir divan kurulmuştu. Bir gün evvel zaptolunan kalenin bedenleri üzerinde al, yeşil bay- raklar dalgalanıyor.. Kale kapısı- nn Üstündeki burçta, — Iİbrabim Paşanın mehterl ateşli bir cenk havası çalıyordu. v Orduda — bulunan — Vezirler, Kazaskerler, Defterdarlar, Beye lerbeyiler, birer birer olagılhüma- ( Arkası vur ) T Yemiş iskelesi veivacındaki - zın- danda metfan olaa zat, — M x O yeNÜy 3 üncü Mevki İren v ı Dünga İktisat Haberleri I 1 ; l Danimarka Dış Ticareti Fenalaşıyor Danimarkanın dış tücaret açığı, itbalâtın artması ve ihraca- tın — bilâkis azalması — Üze- rino mütemadiyen büyümektedir. Kânunusaniden « Ağustos 934 ta- rihine kadar dış tcaret blân- çosu açığı 58 milyon kuronu bul- muştur. Halbuki 1933 de bu açık 10 mılyoudnn ibaretti, | Bir kuron 30 kuruştur. * Holanda dış HÜcaretine ait son Holandanın | iStatislikler — çık- Ş mıştır. Bu neşri- dış ticareti yata göre 1934 enesi ilk dokuz aylık neticeleri 1933 senesi ayni ayları neticeleri ne kıyasla her noktada noksandır. Bem ithalât hem de ihracat azal mıştır. 1933 senesi - doküz — ayında 884 milyon - Florin olan ithalât 1934 soresinde 791 Florine düş- müştür. İhracat ise bu müddet zarlında 548 mi'yondan 534 mik TERSRİE G eaT 336 milyon Florin iken 4924 ge- necinde 257 miüyona iümiş bw | Tonmaktadır. “Bir Florin 83 ku | ruştür. ı * Ekspress gazelesine göre 1 t Büyük Beritanya- | nın bütün çimento fabrikatörleri ara» "sında bir anlâşma yapılmışlır. Tngiltere çimento kar- teli, memleketin çimcuto nıııyıı- ni tanzim ve itabında tahdit ile, fiatların yeknasak ve yüksek bir seviyede bulonmasını temin ede- cektir. Birleşil * Vaşingtondan yazıyorlar: Yar- Amerikada | dım işleri dairesi relsi M. Hopkinsin şorgün — | Mabuat mümes- 'lo raklâr | Silerine bildirdi; ekilmiyor Firleşik hükümetleri memleketin cenubi ve cenubu garbi tarafla- ne göre Ameri irında ekime ılvcı-ı.lı olmayan veya ekile ekile yoru'muş bulunan “topraklardan 450 bin hektarlık bir sahayi satın almıştır. Bu toprakların şehirlere yakın olanlarında domüz yetişlirilecek ıımebıkııl ağaç dikilerek orman hıllııı sokulacaktır. Biribiriı_ıa Çok Benziyen Beş Kardeş Kallander, (Amerika) 5—Bun- dan bir müddet evvel Dionn nae mında bir kadın beş çocuk birden dünyaya getirmişti. Bu beşizler, günden güne serpilip büyümede iselerde ©o derece birbirlerine benziyor'ar ki, kendilerine bakan bekim, — bunları ayırt edebik lmek, için her birinin ger- danına, ismini taşıyan birer ma- dalya asmaya mecbur olmuştur. HİRÂYE Ba Sütonda Horgün ._._ ıtahınaıdm çeviren: Hüseylin Rauf MÜLÂKAT Kim bilir hatigi testdüf “ A- leksandr,, ın, © Şehir güzetelerin- den birisine- muharrir olatak ka- bul olunmasını ditizam etmişti. O gazetede, diğer büyük gazelelerde olduğu gibi çok iş yoktg. Henüz yirmi iki yaşlarında, şık ve güzel “olan Aleksandr şimdiye kadar hiç gazetecilik yapmadığı gibi, bir gazetecinin ne gibi İşlerlerle meşgül — olduğuna dair ufacık bir malümatı bile yoktu. Bunun- laberaber ertesi gün hemen işe başlaması için kendisine bir va- zife verildi O şehirde doğmuş ve sonra birçök seneler Ameri- kada bulunarak “Deri Kıralı,, ünvanını kazanan “Alberto Çelle,, dünyada misli mevcut olmıyan bir deri fabrikası kurmak niye- tile memleketine dönmüştü. Onun- la derhal mülâkata girişmeliydi. İşte gazete müdürünün Aleksan- dra verdiği vazife buydu ve: — Gazetemizde —neşretmek istediğimiz fotoğrafını almayı da unutmayınız | — Cümlesini — söyle- meyi — unutmamıştı. — Aleksandr derhal idarehaneden çıktı ve “Deri Kıralının,, oturduğu otele gitti. Siyahlı beyazlı giyinmiş gü- zel ve sempatik bir hizmetçi kız genci karşıladı : — Biraz meşguldür. Buyurunuz oturunuz! Diyerek. girmesi için bir oda gösterdi. Fakat hizmetçi kızın gösterdiği kapıdan gelen kız- gın bir köpek hırıltısı . delikanlıyı biraz ürküttü. Maheup ve ürkek | bir tıvııı_lı_ yı_ışd_ıkl odalardan bi- tığıszaman, meşin bir - koltuğun yanında arkasını kapıya , doğru dönmüş bir vâziyette arasıra hav- hyan büyük bir kurt - köpeği” ile içeride yalımız kaldığını., hayretle gördü. Korkusundan hemen dışarı çıkmak, - istedi. » Fakat - koltuğun kenarından bir elbise kıvrımların sarktığını görünce - fikrini * değiş- tirdi. O &na kadar mevcütiyetin- den baberdar olmadığı bir kimse- Hin orada otorduğunu görünce hayretle: — Müsaade ederler: mi? diye sordu. Ince bir. kadın sesi şen: bir kahkaha ile: — Buyurun.. - Dedi , ve sonra on sekiz - yaşından ifazla gözük- | miyen sarışın ve cazip çehresile, ziyaretçinin ilerlemesine cesaret vermek için ayağa kalktı: — — Momi ' den (Hpok).hııhnı- yınız, ve masahın üzerinde duran £oloirıi!lrdıı birini göstererek : — O yalnız nişanlım “Piyer den nefret eder. Niçin oturmu- ,oı_ı“? Bııyıınnuı şöyle otu- Mbwıw koltuklardan birinde — yer aldı. kısa bir süküttan sonra iki gen- cin gözleri müşkülâtla karşılaştı ve bu karşılaşma iki tarafta da pek müsait intıba bıraktı. Ma- mafih hâlâ susuyorlardı. Nihayet | Aleksandr cesaretlenerek sordu: — Deri Kıralı ile mülâkat yapmıya gelmiştim, diye kekeledi, — Bilmelisiniz ki - gazetecileri ben kabul ederim. Babamın kâ- tibesiyim. O işleri ile meşguldür, Hiç vakti yoktur |. - Matmazel Çelle gülerekı — Tabii kıralın kızı, dedi, siz de kibar bir gazetecisiniz. Gaze- Bi Snzari lli tecilik hakikaten güç bir iş, — Evst, “bühusus — ihtısası olmıyanlar. İçin.. — Şimdiye kadar buraya gelen metlekdaşlarınız çirkin ve gevere adamlardı. Çok, Pek çok konu- şuyorlardı. Halbuki siz hiç onlara benzemlyorsunuz. Öyle zannedk yorum ki gazetecilik sizin meze leğiniz değil? — Belki, — Bununla beraber, meselâ, kâtiplerine ve işçilerine emrede. bilecek bir iş adamına da benze: miyorsunuz? — Hayır bu şekilde yaşamayı katiyen arzu etmem. Genç kız bu sualleri sorar- ken, dalgınlıkla eline aldığı nişan» lısının'fotoğrafını Momi'nin yüzüne doğrau tutmuştu. Hayvanın sinir- leri boşandı. birdenbire havladı. Bunun üzerine genç kızı — Momi'nin — antipatiye hiç tahammülü yoktur. Ne acayip hayvandır, bu. Aleksandr matmazelin sözünü keserek sordu: — Kimlere karşı antipatiniz yardır? — Gevezelere karşı. — Yal Ve nişanlıma... Oooo.;. Onu bırakalım da sizden bahsedelim hatırlamıyorum ? — Aleksandr. Genç kız masada aldığı bir kâ iğğıt tomarını gence uzattı. Aleksandı * > — Babamla mülâkatınız. Bur raya bunun için gelmediniz. mi? — Sahi unutuyordum. Fakat ayni zalmanda genç İazın elinde İipek bir - şeritle- bağlanmış bir tomar gördü: - Bu da bizim için mi?* Diye * sordü. - Hayır bunlar heman şimdi postaya vere- teğim ağk mektupları. Anladır nız Ki? Son göylenen cümleyi Alek- Bandr eyice - anlıyamadı. Kapıya doğru - yürüdü, — selâm - vererek odadan çıktı. Salonda otuz yaş- larında — kadar, — görünüşünden memleketin — yabancısı * olduğu anlaşılan bir adamı hizmetçile konuşurken. gördü. Parmağında büyük hbir « yüzük, kıra- vatında bir inci iğne yardı. “Ni- .ı—ı., diye ıllşlııdl. la.ı.ıııı.yı girdiği zaman müdür “ Deri *Kıralı , ile olan mülâkatını tetkik * oıhrlıoı istediği fotoğrafın ıkdl: oldqıuı gördü. Aleksandır. tavurla: — Ne kıdıı dılııııı. Bir az müsaade ederseniz derhal çaresine Bılıınıı. Dedi Telefona Ü riylerr di. Bir a: arzu yorduk ve cevabını dinledikten sonra müdüre döndü: —Şııııll gönderecekler efendim, Hakikaten biraz ıoırıülnıııh bir zarf sinde I:::ı— tirdiler, ğk.dkundı ılıııh" müdüre uzatlı. O da açmıya Vü- zum görmeden klişehaneye — gön- derdi. K ae n ü gaze- tıdı“:ı“ukı&tın ber — şen ve mütebeasim — bir kızin f gözüklüyor ve altında da " / “sandr Kontiye puseler ,, tümlesi okunuyordu. P efendim. — İsiminizi